DC Comics İncelemeleri

Multiversity # 1

multiversity1Aşağı yukarı Final Crisis’i tamamladığı dönemden itibaren, Grant Morrison’un DC Comics için yapacağı bir sonraki büyük işin, bütün Multiverse’ü ilgilendiren, daha önce yaptığı tüm hikayelerden daha geniş kapsamlı ve daha “epik” bir hikaye olarak kurgulanacak Multiversity olacağı biliniyordu. Tabi Final Crisis serisi 2009 yılında tamamlandığı, Morrison Multiversity hakkında ilk detayları o sene verdiği, ve geçen dört – beş yılda konu hakkında çok az gelişme olduğu düşünüldüğünde, pek çok okur Multiversity’ye asla kavuşamayacağımızı düşünmeye başlamıştı.

Neyse ki, korkulan olmadı. Ciddi bir rötarla da olsa, Multiversity # 1 geçtiğimiz hafta raflardaki yerini aldı.

 

 

Multiverse kavramı, gözlemleyebildiğim kadarıyla, son dönemlerde çizgi romanlar ile en çok özdeşleşen kavramlar arasında geliyor.

Geçtiğimiz günlerde, Facebook’ta çizgi roman ile alakalı gruplara yazılanları okuyordum. Bir kullanıcı, daha önce çizgi romanlarla haşır neşir olmadığını, çizgi romanlara başlamak istediğini, ve asıl olarak Marvel çizgi romanları ile ilgilendiğini yazmıştı. İlginç olan şuydu: çizgi roman konusunda hiçbir bilgisi olmadığını, daha önce hiçbir şey okumadığını açıkça dile getirirken, “Marvel çizgi romanları hakkında hiçbir şey bilmiyorum,” “Marvel Evreni hakkında fazla bilgim yok,” veya “Marvel ile ilgili bildiklerim filmlerle sınırlı.” gibi bir şey söylemiyor, kelimesi kelimesine, “Marvel Multiverse’ü hakkında tek bildiğinin” filmler ve çizgi filmler olduğu yönünde bir cümle kuruyordu.

Bu kavram ne ara bu kadar popüler oldu, çizgi romanla daha önce hiç ilgilenmemiş insanlar, aslında doğası oldukça karışık olan Multiverse mantığını ne ara bu kadar benimsedi, gerçekten bilmiyorum. Sanırım, filmler / animasyonlar ve Wikipedia’nın eşit ölçüde faydalı olduğu düşünülebilir.

Bir kavram olarak, çizgi roman kurgularının birden fazla evren içermesini – ama belki de daha önemlisi, bu çoklu evren düzeninin birbiriyle etkileşime geçmeye açık doğasını ifade eden “Multiverse” konseti, adından da anlaşılacağı üzere, Multiversity’nin merkezine konuluyor. Gentry adı verilen, şeytanımsı varlıkların DC Multiverse’ünü yok etmek üzere saldırıya geçmesi, Final Crisis ile birlikte ortada kalan son Monitor Nix Uotan’ı harekete geçiriyor, ve her paralel evrenden ideal bir kahramanın toplanması ile, Multiverse çapında bir süper kahraman ekibi kuruluyor. Multiversity’nin birinci sayısının konusu basitçe bu – fakat konuyu daha detaylıca özetlemek, veya bir sayı özeti yapmaya çalışmak imkansız gibi – deyim yerindeyse, tam bir Morrison çizgi romanı ile karşı karşıyayız, ve Morrison bu kez kendi yazarlık stilinin bile sınırlarını zorluyor.

 Multiversity map IN PRO FOR COMIC hires

Morrison’un Multiverse Haritası

Çok açık konuşmak gerekirse, son bir – iki yıldır çizgi roman dünyasının genel gidişatından büyük ölçüde memnunum – hem Marvel, hem de DC, genel okur kitlesine hitap eden serilerinde de, daha sınırlı bir kitleye hitap eden, marjinal serilerinde de büyük ölçüde başarılı işler çıkarıyorlar. Elbette arada saçmalıklar ve başarısızlıklar var, ama olağanüstü olmayan seriler bile, büyük ölçüde tolere edilebilir seviyelerde ilerlemeyi sürdürüyorlar.

Multiversity, bu genel pozitif durum içinde bile her anlamda farklı bir çizgi roman – Morrison’un tarzı, üslubu, hikayeyi ele alışı ve her şeyin ötesinde, “çizgi roman” konseptini bir çizgi roman içinde ana öğe olarak kullanışı, serinin ilk sayısını gerçek anlamda benzersiz kılıyor.

Tabi “benzersiz” sözcüğünü, Morrison’un tarzı, eserin genel anlatısı ve üslubu açısından kullanıyorum. Ortada şöyle ironik bir durum var, Multiversity’nin uzun bekleme dönemi bu macerayı sürekli ertelerken, yazarlığında pek çok açıdan Grant Morrison’dan etkilenen, hatta “tüm zamanların en iyi süper kahraman çizgi romanı yazarı” ünvanı için, Morrison’un adını Alan Moore’dan önce zikreden Jonathan Hickman, en azından tematik olarak benzer bir kurguyu New Avengers’da işliyor. Çok ciddi bir benzerlik değil tabi bu, fakat Multiverse gibi bir konsepti hikayenin merkezine koymak açısından da benzersiz olabilecek Multiversity, bu uzun bekleme süresi nedeniyle, New Avengers ile ortak bir doğa paylaşıyor aslında.

Multiversity’nin en çarpıcı özelliğine geri döneyim. “Çizgi roman içinde çizgi romanların”, veya çizgi roman açısından oluşturulan üstkurmaca mantığının, okuyucu üzerindeki ilk etkisi elbette dikkat çekmek. Morrison bunu kesinlikle başarıyla yapıyor, orası ayrı, fakat çizgi roman biraz daha dikkatli incelendiğinde, aslında hikayenin bir bütün olarak çizgi romanları sembolize eden öğeler üzerinden yürüdüğünü iddia etmek de mümkün. Bu da, işin metin-üstü boyutunu bir o kadar ilgi çekici hale getiriyor.

Bir parantez açıp, önemli bir bilgiyi hatırlatmak istiyorum.

Çizgi romanlar içinde, Multiverse kavramının ortaya çıkışı, 1961 yılındaki bir Flash macerasına dayanır. Çizgi romanların Altın Çağ olarak adlandırılan dönemde Flash karakteri olarak karşımıza çıkan Jay Garrick, Gümüş Çağ’da yerini – daha sonra farklı bir evrende yaşadığı netleştirilecek – Barry Allen’a bırakmış, kendisi ise tamamen unutulmuştur. 1961’deki Flash of Two Worlds hikayesinde, bu iki karakter bir araya gelir, ve ikisinin, farklı paralel evrenlerde yaşayan iki farklı Flash oldukları ortaya çıkar: bu macera, DC Comics’e paralel evren mantığını getirmiş, daha genel olarak da bütün çizgi roman dünyasının Multiverse konsepti ile tanışmasına vesile olmuştur. Flash_v1_123

Bu hikayedeki, ve yeni Flash’in orijinindeki ilginç bir nokta, daha önce hiç karşılaşmamış olmalarına rağmen, Barry Allen’ın Jay Garrick’i tanıyor olmasıdır. Çünkü, zekice – fakat günümüzde biraz fazla kullanılmış – bir mantığa göre, Jay Garrick, Flash’in dünyasında bir çizgi roman karakteridir – Barry Allen onun maceralarını okuyarak büyümüş, ve süper güçlerini elde ettiğinde, Flash ismini ondan esinlenerek almıştır.

Multiversity’nin Multiverse konseptinin temeline çizgi romanları koyması, bu kültüre bir selam niteliğinde elbette – çizgi roman içindeki çizgi romanlarda yaşananlar, bir paralel evrenin çizgi romanlarının, diğer paralel evrenin gerçekliği olması, bütün bunlar serinin yapısını gerçekten merak uyandırıcı hale getiren unsurlar. Üstelik; çizgi romanlar arasındaki bu ilişkiyi merkezine taşıyan, beş yıldan uzun süredir büyük heyecanla beklenen ve DC’nin kendi sitesinde, “DC Comics tarihinin en büyük hikayesi” olarak tanımlanan bir serinin, ilk sayısında konu aldığı iki temel paralel evrenin (Earth – 7, Earth – 8) her şeyden çok Marvel Evreni’nden esinlenilerek hazırlanmış olması da, Morrison’un bu seride ne kadar büyük bir bağımsızlık ve yaratıcı otorite ile çalıştığını gösterir nitelikte. multiversity2multiversity4

Tüm bu saydıklarımın, serinin geleceği için ne kadar umut verici olduğunu da düşünürseniz, Multiversity’nin ilk sayısını gerçekten beğenerek – belki de daha doğrusu, gelecek için ne kadar meraklanarak – okuduğumu tahmin edebilirsiniz. Bu çizgi romanda kullanılan paralel evren mantığının, ortaya çıkacak yeni evrenlerin ve yeni karakterlerin, DC Comics şirketi tarafından, sadece kar amacı güden bir harekete dönüştürülmesi mümkün – ki Grant Morrison da, bir röportajında, benzer şeyler söyleyerek, amaçlarından birinin hikayenin temelini yazıp, gerisini “genişletmeleri” için DC’ye bırakacağını belirtmiş – ama eğer bu yola büyük bir aceleyle gidilmezse, Multiversity gerçekten sağlam bir seri ve yeni inşa edilmekte olan DC Evrnei’nin önemli bir parçası olabilir gibi gözüküyor.

Çizgi romana başlama seviyesinde olanlara, DC Comics içinde görece yeni olanlara tavsiye etmiyorum, ama Morrison’un önceki hikayelerini ve DC Multiverse’ünün yaşadığı geçmiş buhranları takip ettiyseniz, Multiversity’yi de zaten kaçırmıyorsunuzdur diye umuyorum.

Son güncellemelerden haberdar olmak için, AltEvren’i Twitter’dan takip edebilirsiniz: AltEvren Twitter