Marvel Dizileri

Iron Fist (ve Çizgi Roman Uyarlamalarında Çeşitlilik)

Marvel ve Netflix ortaklığında hazırlanan Iron Fist dizisinin ilk sezonu, çizgi roman uyarlamalarında çeşitliliğin nasıl yapılmaması gerektiğine dair bir ders gibi. Yazıyı daha çeşitlilik kavramı etrafında şekillendireceğimden spoiler’sız tutmaya çalışacağım fakat hiçbir şey bilmeden diziye başlamak istiyorsanız sanırım bunu izledikten sonra okumalısınız.

Bildiğiniz üzere Iron Fist karakteri bir dövüş sanatları uzmanı. Bunun yanı sıra Marvel’ın mistik diyebileceğimiz tarafından bir kısım öğeler de içeriyor. Bilmeyenlere çok absürt gelse de, kendisi, K’un L’un denilen mistik bir diyarda bir ejderhayla dövüşüp onu yenerek, sihirli, süper güçlü bir “demir yumruk” (ismi de buradan geliyor) sahibi olan bir kişi. (Ejderhayı kucakladığı için simgesi vücuduna dövme şeklinde de kazınıyor bu arada)

İşin iyice absürt tarafı, bu karakter gayet beyaz, New York kökenli bir arkadaşımız, ismi Danny Rand. Bu, yabancıların değişiyle tam bir “cultural appropriation” örneği. Bu terimin tam bir Türkçe karşılığını bulmak zor, fakat, birebir çevirecek olursak “kültürel benimseme” denk gelir sanıyorum. Türkçesi tam olarak bu anlamı vermiyor, fakat, terimin negatif bir tonu var. Galiba daha uygun bir çeviri “kültürel araklama” olacak. Yani başka kültürlere ait bir şeyi alıp kendininmiş gibi kullanma ve buradan kendine fayda sağlama. Iron Fist örneğinde araklanan, dövüş sanatları oluyor.

Şunu not etmek lazım: Iron Fist, 70’lerde yaratılan bir karakter ve yaratıldığı zaman, bu tarz ırkçılığa daha göz yumulan, hassaslıkların günümüzdeki kadar yoğun olmadığı bir zaman. O yüzden karakterinin orijinal olarak beyaz olmasının günümüzde çok bir anlamı yok, zira karakterin kendisi zaten sıkıntılı. Yaratıcısı Roy Thomas’in da dizi çıktıktan sonra gayet yangına körükle giden, ırkçı açıklamaları var, şurada okuyabilirsiniz. Kısaca özetleyecek olursak, Thomas işin özünü hiç anlamamış ve bu insanların (eleştirenlerin) yapacak daha iyi bir işi mi yok diye soruyor. 2017 yılında artık yaratıcılardan bu tarz laflar duymamak gerekiyor.

Diziye gelecek olursak, Iron Fist karakteri TV’ye uyarlanırken, Marvel’ın elinde müthiş bir fırsat vardı: Danny Rand’i Asya kökenli bir Amerikalı olarak yeniden yaratmak. Her ne kadar burada da dövüş karakteri uzmanı bir Asyalı karakterin de bir stereotip olduğu gibi bir eleştiri gelme riski bulunsa da, iyi yapıldığında burada güzel bir potansiyel bulunuyordu. Iron Fist’in orijinali gibi beyaz olmasını savunanların en büyük dayanağı “Danny’nin K’un L’un’a bir yabancı (outsider) olarak gelmesi”. Fakat beyaz bir karakter yerine Asya-Amerikalı bir karakterin, kökenlerine yabancılığı, Asya’da da, Amerika’da da bir yabancı olarak görülmesi, kendilerini ikisine de ait hissetmemeleri arasında paralellik kurulması çok mümkündü. Ne yazık ki başta da dediğim gibi Marvel ve Netflix bunu beceremedi. Gidip Finn Jones’u Danny Rand olarak seçti ve böylece Iron Fist de beyazlaştırma konusunda (whitewashing) eleştiri oklarını üzerine çekti.

Finn Jones’un her ne kadar “diziye bir şans verin, gayet çeşitli (diverse) bir oyuncu yelpazemiz var” gibi açıklamaları olsa da, insanların artık sadece yan karakterlerde kalan çeşitliliğe tahammülleri çok kalmadı. Ana karakterlerde de kendilerini görmek istiyorlar. Şöyle düşünün: Danny Rand Asya-Amerikalı olsaydı, Defenders ekibi Amerika’nın çeşitliliğini çok daha güzel yansıtmaz mıydı? Şu haliyle tek beyaz olmayan karakterimiz Luke Cage. Fakat 2 beyaz, 1 Asya-Amerikalı, 1 siyahi karakterden oluşan bir ekip en azından daha gerçekçi olurdu. Bana kalırsa ideali Danny Rand’in cinsiyetinin de değiştirilerek Danielle Rand vb. bir isimle (ve Asya-Amerikalı olarak) yeniden yaratılması ve Defenders’ın cinsiyet olarak da eşitlikçi bir ekip olmasıydı. 4 kişiden oluşan bir ekipte 2 tane beyaz erkek karakter günümüzde çok fazla.

Diziyi izlediyseniz Colleen Wing’i oynayan Jessica Henwick’in dövüş sahnelerinde ne kadar harika bir performans çıkardığının farkındasınızdır. Henwick Danielle Rand olarak ana karakter olsa, dizinin gidebileceği yerleri düşünün. Finn Jones’un dizi öncesinde çok bir dövüş sanatları eğitimi olmadığından ana karakterin dövüş sahneleri çok baştan savma idi. Daredevil’daki müthiş koreografilerin yanına bile yaklaşamadılar.

Peki şu haliyle Marvel ve Netflix durumu nasıl kurtarabilirdi? Bana kalırsa, Danny’nin saçmalıklarını ironiye bağlayarak durumu biraz daha toparlayabilirlerdi. “Beyaz bir dövüş sanatları uzmanı ana karakterin günümüzde saçmalığının farkındayız, o yüzden karakteri özellikle yapmacık, absürt (cheesy) yaptık ki ironik olsun. Bu tarz yapımları iğnelemeyle (sarcasm) eleştiriyoruz.” şeklinde bir açıklama en azından diziyi ucuz/kötü bir yapımdan deneysel/eleştirel bir şekle sokabilirdi. Çünkü dizide Danny’nin konuşması, hali, tavrı o kadar absürt ki sanki özellikle o şekilde yapılmış gibi bir hava uyandırıyor. “Bu kadar kötü olamaz ya bunu bilerek yapmışlardır” dedim kendi kendime dizi boyunca. En bariz örneği aşağıdaki sahne, Danny’nin Colleen’le ilk defa karşılaştığında hemen Çince konuşması. Bunu içten (honest) bir sahne olarak düşündüğünüzde inanılmaz kötü, Danny gayet ırkçı bir tip olarak görünüyor. Fakat bunu bir eleştiri olarak düşündüğünüzde gayet başarılı.

Dizide eleştirilebilecek bir çok başka yön var fakat insanları en çok rahatsız eden ve dizinin yerden yere vurulmasına sebep olan konuya biraz değinmek istedim. Luke Cage’de çeşitlilik konusunda gayet başarılı bir iş çıkaran Marvel ve Netflix Iron Fist’te bu konudan sınıfta kaldı gibi. İzleyip izlememek size kalmış. Siz de benim gibi MCU’da geçen her hikayeden haberdar olmak istiyorsanız ve özellikle Defenders’ı izleyecekseniz katlanabilirsiniz. İzlerseniz bir tavsiyem bunun ironik/alaycı/eleştirel bir şov olduğu gözüyle izleyin.

Yazıyı biraz pozitif bitirelim. Neyi beğendin diye soracak olursanız Danny haricinde oyunculuklar genel olarak başarılı. Claire Temple’ı oynayan Rosario Dawson’ın olduğu her sahne müthiş. Kendisi bu rolde 5 defadır inanılmaz başarılı ve Netflix şovlarını birbirine bağlamak için daha müthiş bir oyuncu/karakter düşünülemezdi heralde. Meachum’larda Ward ve Harold’un baba/oğul ilişkisi ve onların etrafında dönen mevzular diziye ilginç bir derinlik katmış.