Marvel Dizileri

Agents of S.H.I.E.L.D S01E22 Sezon Finali

aoss1e22i

Ve sezon finaliyle Agents of SHIELD macerasının ilk perdesi kapanıyor.

Öncelikle güzel haberlerle başlayalım – eminim çoğunuz duymuşsunuzdur fakat biz de duyurmuş olalım – dizimiz en azından bir sezon daha devam edecek, sıkıntılı reytinglerine rağmen ikinci sezona yenilendi. Üstelik de MCU’da geçen, SHIELD üzerine bir dizi daha geliyor – Agent Carter! İlk Captain America filminden sonra çok popüler olan Ajan Peggy Carter üzerine kurulu olacak bu dizi, ilk Captain America filminden sonra olanları anlatacak ve SHIELD’ın kökenlerini bize gösterecekmiş. Üstelik de Agents of SHIELD’ın önümüzdeki sezon arasını doldurup, Agents of SHIELD’a da bir şekilde bağlanacakmış.

Sezon finaliyle ilgili son söylemem gereken şeyi en başta söylüyorum ve genel olarak fikrimi belirtiyorum – ortanın biraz üzerinde bir kalitede. Finale kadar dizinin aldığı ivmenin yanında final bölümü biraz sönük de kalsa, dizi sonuç olarak bir sezon finalinden beklenen aksiyonu ve heyecanı veriyor. Samuel L. Jackson’ı Nick Fury rolüyle izlediğimiz bir çok sahne de cabası.

Nick’le başlayalım madem – Jackson’ın ne kadar büyük bir oyuncu olduğu ortada. Rolünün hakkını veriyor ve artık kendisini senelerce izleyince iyice alıştım açıkçası. FitzSimmons’ı kurtardığı sahnede “SHIELD’ın o boş frekansını Fury’den başka kim takip ediyor olabilirdi ki?” duygusunu rahatlıkla verdi. Coulson’a verdiği güvenle Garrett ve ekibinin alt edilmesinde büyük rol oynadı. SHIELD’ın amacıyla ilgili yaptığı konuşma ilham vericiydi. Yine Coulson’ı yeni SHIELD’ı kurmakla görevlendirerek ekibimizin (ve dizimizin) gideceği yolun şekillenmesinde katkı sağladı. Kısacası içinde bulunduğu her sahnede karizmasını konuşturdu ve ağırlığını hissettirdi.

Fitz-Simmons’tan devam edecek olursak, bence finalin en güzel yanı onlar. Okyanusun dibinde yaptıkları konuşmalara bayıldım, özellikle de Fitz’in sonunda Simmons’a duygularını açmasına. Fitz’in durumu belirsizliğini koruduğu için de gayet mutsuzum.Ölmüş olsaydı daha çok üzülürdüm tabi ama önümüzdeki sezon karşımıza sakat bir Fitz falan getirirlerse iyice üzüleceğim. Şöyle söyleyeyim, Fitz’le Simmons’ın ölüm hakkında yaptığı konuşma dizinin ilk sezonundaki favori sahnem diyebilirim rahatlıkla. Termodinamiğin birinci yasası, Fitz’in maymun takıntısı, hiçlikten gelip, hiçliğe dönme, ve fakat buna rağmen aslında hiç yok olmuyor oluşumuz… Çok güzel yazılmış, oldukça duygusal anlardı.aoss1e22ii

Daha önce Ward’la ilgili sezon finalinde ölmezse ileride başımıza büyük bela açacağından bahsetmiştim. Kendisinin May tarafından bir güzel dövülmesi içimin yağlarını eritse de, ölmemiş olması bir düşman olarak ileriki sezonlarda daha çok göreceğimizi gösteriyor. Tabi Garrett’ın ölümüyle kendisinin emir eri olan Ward’un ne yapacağını bilememesi durumları olabilir, özellikle de bu bölümde gösterdiği gibi Hydra’ya duygusal bir bağı olmaması sebebiyle. Muhtemelen Skye takıntısı yüzünden ekibimizin karşısına çıkacaktır, ya da Skye ailesiyle ilgili bilgi almak için kendisini ziyaret edebilir. Hapishanede Skye’la karşılıklı konuştuğu bir sahne hayalimde rahatlıkla canlanıyor.

Skye demişken, babasını ilk defa (Raina aracılığıyla) görüşümüz bu sezon finalinin ilk sürprizi oldu. Neye benzediği konusunda hiç bir yorum yapamıyorum, fakat görünüşe göre (mavi olmaması açısından) Kree değil gibi. Yine de belli olmaz tabi. Benim teorim Chitauri olduğu yönünde (Skye’ın insan görünümünde olması açısından – bildiğiniz üzere Skrull’ların Ultimate versiyonları olan Chitauri’lerde de şekil değiştirme yeteneği var). Fakat hala Skye’la ilgili bilinmezlikler sezon finaliyle ilgili hayal kırıklıklarımdan biri, biraz daha bir şeyler öğreneceğimizi ummuştum.

aoss1e22iv

Raina ise göründüğü andan beri üzerindeki gizemini korumaya devam ediyor. Bu bölüm de onun da tam anlamıyla insan olmadığına dair sağlam tüyolar aldık. Zaten “yetenekli” insanlara takıntısı bariz. Skye’ın babasıyla bir bağlantısı var. Üstelik de Garrett’a “Ben neye dönüşeceğim/What will I become?” diye sormasıyla da kendisinde bir gariplik olduğunu iyice belli etti. Üstelik şimdi Gravitonium da onun elinde.

Sezon finalinin hayal kırıklıklarından biri de bu – Gravitonium’u o kadar görmemize rağmen, sezon finalinde bile bombayı patlatmadılar, önümüzdeki sezonlara sarkıttılar. Tabi Graviton ortaya çıkar çıkmaz ortalığı birbirine katma potansiyeline sahip olduğundan hemen harcamak istemiyorlar – fakat daha 3. bölümde doğuşunu gördüğümüz böyle bir karakterin bu kadar uzun süre kullanılmaması sinir bozucu. Benzer bir durum Donnie Gill/Blizzard için de geçerli.

Garrett’a dönecek olursak, kendisini canlandıran ilacın yan etkisini doğrudan görmüş olduk – beyin fonksiyonlarını tamamen mahvetmesiyle ileri derecede delilik. Tabi bunun ne kadarı hakikaten delilik, ne kadarı geçen bölüm değindiğimiz “Cosmic Awareness” dediğimiz olay, burası bir merak konusu. Sezon finalinin 2. sürprizi de bu – Garrett’ta ve bölümün sonunda Coulson’da gördüğümüz üzere garip bir dilde (uzaylı dili olduğu bariz – nette Chitauri/Skrull dili olduğu konuşuluyor) yazı yazma merakı. Raina’nın Garrett’a inanıyor olması da işin tuzu biberi. Bu arada tekrar canlanıp da Mike’tan sonra bir de Coulson tarafından vurulması eğlenceli bir sahne olmuş. Garrett’la beraber Clairvoyant mevzusunun makul bir şekilde kapanmasına sevindiğimi söyleyebilirim.

Mike demişken, dizi kendisinin hikayesini bu sezonda bağlayarak güzel bir iş yaptı. Oğlunun Garrett’ın elinden kurtulmasıyla artık kahramanlığa dönecek olan Mike/Deathlok, dizide ileride karşılaşabileceğimiz önemli karakterlerden biri. Dizi sezona onunla başlamıştı, onunla bitirdi ve bizlere güzel bir hikaye sundu. Özellikle şu “teşvik” mevzusunu bu bölümde hikayeye dahil etmeleri ve Cybertek’te Mike gibi birçok insan olduğunu öğrenmemiz, Mike’ın herşeyi oğlu için yapmış olması üzerine Skye’la konuşmaları falan derken dizi kendi içinde Mike’ın öyküsünü çok uygun bir şekilde bağladı bana kalırsa.aoss1e22iii

Son notlarım şu şekilde – Tripp tam anlamıyla ekibimize katılmış durumda, Howling Commando malzemeleriyle neşe katıyor. Coulson her zamanki Coulson, fark ettiyseniz kendisi üzerine çok yazmıyorum artık, Clark Gregg o kadar doğal oynuyor ki, bana yazacak pek bir şey kalmıyor. May de bölümün başındaki ve Ward’la olan dövüş sahneleriyle karizmasını bir tık daha ileri taşıyor. Ve son olarak Ajan Koenig’in dönüşü! Final bölümünün en güzel sürprizi de bu oldu bana kalırsa. Her ne kadar ikiz kardeş mevzusuyla klişe bir dönüş de yapmış olsa, kendisini tekrar görmek beni çok sevindirdi. Üstelik internette Koenig’le ilgili LMD dedikoduları da başlamış bile. Kendisini bulduğumuz “Playground” istasyonu da bir çok hikayeye malzeme verebilecek konumda, ismiyle bile bir çok çağrışım yapabiliyor – bendeki ilk çağrışımı SHIELD’ın birçok “oyuncağının” bulunduğu bir istasyon olması yönünde – böylece ekibimizin SHIELD’ı kurmak için gerekli teknik destek ihtiyacı da kafadan sağlanmış olacak.

Agents of SHIELD incelemelerimizi şimdilik burada noktalarken, yorumlarınızı her zamanki gibi bekliyoruz. Diğer yazılarımızda görüşmek üzere, esen kalın sevgili okurlar.