Özel Dosyalar

Earth X Özel Dosyası

Earth_X_Vol_1_1


AltEvren’i takip ediyorsanız, muhtemelen benim Marvel Comics’i ne kadar sevdiğimi görüyorsunuzdur. O yüzden, şu an kişisel olarak da anlamlı olan bir Marvel projesine giriş yapıyorum: Earth X!

Earth X, benim Marvel’ın çıkarttığı çizgi romanlar içinde, açık ara favorim. Kişisel olarak, Marvel’ın bugüne kadar çıkarttığı en iyi çizgi roman serisi olduğunu düşünüyorum, ve açıkçası, bugünde sonra da buna yaklaşacak bir seri yapabileceklerini sanmıyorum.

Bu yazıda, sizlere önce Earth X’in tam olarak ne olduğu ile ilgili kısa bir bilgi vermeye çalıştıktan sonra, detaylı olarak seriyi incelemeye, yorumlamaya, ve son olarak da, seriden sonra okuyabileceklerinizle iligli kısa bilgiler vermeye başlayacağım. Eminim ki, Earth X sizlerin de hoşuna gidecektir!

 Bölüm 1 – Earth X nedir?

Earth X serisini anlayabilmek için, önce DC Comics firmasına uzanmamız ve Kingdom Come serisine kısa bir göz atmamız gerekiyor. Alex Ross tarafından düşünülen, çizilen ve Mark Waid’in de yardımıyla yine Alex Ross tarafından yazılan Kingdom Come,  DC Comics Evreni’nin kara-ütopik bir geleceğini konu alan enteresan bir çizgi roman.

Kingdom Come’un hikayesine girmiyorum, çünkü burada birkaç satırla hakkını veremeyeceğim kadar önemli bir çizgi roman Kingdom Come, ama ilerleyen dönemlerde sadece onunla ilgili bir yazı daha düşünebiliriz, gerçi öyle bir yazının hakkını da Mete muhtemelen benden daha iyi verecektir.

Kingdom Come’un olayımızla ilgisi ne? Şu, Kingdom Come’un başarısından sonra, Wizards dergisi yetkilileri Alex Ross’a ulaşıyorlar ve “Kingdom Come’da DC’ye yaptığın kahramanların karanlık bir gelecekteki halini bir de Marvel için yapsan, biz de bunları okuyucularımıza armağan etsek ne güzel olur, değil mi?” sorusunu yöneltiyorlar.

Sonuç olarak, Ross da kendilerine bazı skeçler çizip gönderiyor, ve Wizards dergisi de bunları promosyon olarak okuyucularına dağıtıyor. Fakat, o kadar iyi bir geri dönüş alıyorlar ki okuyuculardan, Marvel bunu göz ardı edemiyor ve Alex Ross ile, Kingdom Come’a benzer bir seriyi Marvel’da da yapması için teklif götürüyor.

Ross’un bu öneriyi kabul etmesiyle, Earth X projesi de hayata geçiyor.

Yani kısacası, serinin fikirleri, ana skeçleri ve genel kurgusu, Alex Ross’a ait. Fakat Ross, Kingdom Come’un aksine, aktif olarak seride yazarlık ve çizerlik yapmıyor. Toplam on iki sayı süren bu seriyi  yazan Jim Krueger, çizen ise John Paul Leon.

İşte seriyle ilgili teknik olarak bilmeniz gerekenler bunlardan ibaret, şimdi, seriyi detaylı bir şekilde mercek altına almaya hazırız!

 Bölüm 2 – Neden Earth X? 

Oldukça iddialı bir giriş yaptığımın, Earth X’in, koskoca Marvel Comics’in yetmiş yıllık yayıncılık hayatında çıkarttığı en başarılı çizgi roman serisi olduğunu söylediğimin farkındayım. Peki, Earth X’i bu kadar özel yapan ne? Neden Earth X bu kadar enteresan bir çizgi roman?

Öncelikle, şu fikri paylaştığımızdan emin olmak istiyorum: Marvel Comics firması, hepimizin sevdiği, değer verdiği bir firma olsa da, sonuçta sadece kar amacı güden bir firma. Amaçları da, ne olursa olsun, kaliteli çizgi roman çıkartmak, iyi yayınlar basmak, sanat eserleri ortaya çıkartmak değil, para kazanmak. İşte bu yüzden de, bir karakter yaratırken, evrenlerine bir öğe dahil ederken, bir hikaye yazarken, “Aman, acaba bu bizim Marvel Sistemimize uyar mı?”, “Böyle bir hikaye bizim Marvel Evreni’nin dengesini bozar mı?” diye sorular sormuyor, böyle kaygılar yaşamıyorlar.

Aslında düşündüğünüzde, Marvel Evreni’nin en temel öğelerini açıklayan bir sistem yok bile!

Ne demek istediğimi birkaç örnekle açıklayacağım: Düşünün ki, tanıdığınız, radyasyon ile ilgili deneyler yapan bir bilim adamı var. Bir gün, sizi labaratuarına davet ediyor, fakat tam içeri girecekken, “Dur, sen girme, ben çıkayım, demin üzerinde radyoaktif deneyler yaptığımız bir örümcek kafesinden kaçtı!” diyor. Sizin şansınız da bu ya, örümcek tam bu sırada açılan kapıdan ensenize zıplayıp, sizi ısırıveriyor. Sizce ne olur? Siz de Peter Parker gibi, bu örümceğin güçlerini alarak bir Örümcek Adam’a mı dönüşürsünüz? Yoksa büyük ihtimalle, radyasyon zehirlenmesi geçirip, çeşitli hastalıklara yakalanıp, hayatınızın kalan bölümünü acılarla mı geçirirsiniz?

Bu tatsız örnekleri bırakıp Marvel Evreni’ne geri dönelim. Peter Parker neden kanser olmuyor, neden “Örümcek – Adam”a dönüşüyor? Bunun, asıl açıklaması şu: Spider-Man (tıpkı radyasyon etkisiyle yaratılmış diğer karakterler, Fantastic Four, Hulk, Daredevil, vs. gibi) 1960’larda, yani radyasyonun ve radyasyonun etkilerinin tam anlamıyla bilinmediği bir çağda yazılıyor. Stan Lee ve arkadaşları da, tüm özelliklerini, tam olarak insan vücuduna ne yaptıklarını bilmedikleri radyasyonu bu şekilde kullanıyorlar. Fakat, bizim, 2011 yılında kanserden başka pek de fazla bir şeye yol açmadığını bildiğimiz radyasyonun Peter’ı Örümcek Adam’a çevirmesinin mantıklı bir in-universe (yani Marvel Evreni içinde) açıklaması yok.

Aynı şekilde, Marvel Evreni’nde daha cevaplanmayan pek çok soru var: Mutantlar neden ortaya çıkıyor? Mutant diye bir şey neden var? Sürekli mutantlara (homo superior) karşı savaşan insanların (homo sapiens) kaderi ne? Marvel’daki teknoloji, dünyamızdakinden neden bu kadar ileri? Tony Stark, Reed Richards gibi yüzlerce buluş yapabilen mühendisler / bilimadamları nasıl çıkabilmiş? Ve tabi ki, dünyadan çok, evrenle ilgili daha büyük sorular, mesela, Galactus denen bir yaşam formu neden var? Nasıl oluyor da, sadece “içinde yaşam olan” gezegenleri “yiyerek” hayatta kalıyor?

Neden Earth X?

Çünkü, Earth X yukarıda sorduğum bütün soruları, ve daha fazlasını, Marvel aslında bunları hiç de bir sebep üzerine kurmamışken, sadece hikaye olsun diye yapmışken, büyük bir Marvel Teorisi altında birleştiriyor ve cevaplıyor! Benim için, Earth X, Marvel Evreni’ni mantıklı hale getiren seri olduğu için bu kadar özel! Şimdi gelin, Earth X’in Marvel Evreni için önemini bir kenara bırakalım, ve serinin içindeki olaylara, karakterlere ve daha pek çok şeye beraber göz atalım!

 Bölüm 3- Earth X’de Ne Oluyor?

Earth X’in yayın tarihi ile işimizi bitirdiğimize ve serinin “önemini” de kısaca tartıştığımıza göre, şimdi, Earth X’de gerçekten neler olduğunu açıklamaya başlayabiliriz.

Earth X serisi, gelecekte geçiyor. Serinin iki “ana karakteri”, aynı zamanda anlatıcıları, Uatu the Watcher ve X-51. Marvel’ı çok yakından takip etmeyen okuyucular için, bu iki karakter yabancı gelebilir. Uatu the Watcher, insanlıktan daha erdemli, daha üstün bir uzaylı ırkın üyesi. Uatu’nun fonksiyonu şu: İzlemek. Evet, Uatu, Dünya’yı izliyor. Dünyada neler olduğunu, neler olacağını, neler olmakta olduğunu, hatta neler olabileceğini (paralel evrenler) hepsini takip ediyor. Fakat görevinin bir tanımın daha var: Ne olursa olsun, dünyadaki olaylara karışma yetkisi yok!

Uatu, ilk olarak, Fantastic Four dergilerinde, Fantastic Four’a Galactus’u durdurmak için yardımcı olduğu sayılarda karşımıza çıkmıştı; fakat Earth X’in Uatu’su, bu yardımsever Uatu’dan çok uzak bir karakter. Çünkü, Earth X’deki olaylardan tam 20 yıl önce, gözleri “biri” tarafından kör ediliyor ve Uatu gitgide daha acımasız, daha nihilist, daha amoral bir canlıya dönüşüyor. Eh, isminde “Watcher” geçen birinin kör olduğu düşünülürse, bunun nedeni oldukça açık!

İşte burada, olayın içine X-51 giriyor. 1977 yılında Jack Kirby tarafından yaratılan X-51, veya Machine Man (ya da, “gerçek” adıyla Aaron Stack) bir android. Bir insanın hissetme, düşünme gibi özelliklerine de sahip olan X-51, Marvel’ın hiçbir zaman popüler olamamış karakterlerinden biri. X-51, olaya şu şekilde dahil oluyor: 20 yıldır hiçbir şey izleyememiş olan Uatu, sonunda, sınırsız bilgi kapasitesi nedeniyle, kendisine uygun bir halef olarak X-51’i seçiyor. Ve insan vücudunu da, onu insan duygularından tamamen uzaklaştırmak için, yok ederek, ona transparan bir vücut yaratıyor. Böylece, iki ana karakterimiz, iki anlatıcımız, bir araya gelip, beraberce görevlerini yapmaya, geleceğin bu karanlık Marvel Dünyası’nı “izlemeye” koyuluyorlar.

alt

 X-51: Machine Man’in normal hali (solda), Earth X’deki hali (sağda)

Peki, yeni “Watcher”larımız ne görüyorlar? 

Aslında bu soruya cevap vermek, Earth X’in yapısı gereği ile çok zor. Çünkü hem çizgi romanda yaşanan olaylar, hem bu yaşanan olaylara getirilen açıklamalar, hem Marvel Evreni’ne getirilen açıklamalar, hem de “random” karakterlerin durumları, beraberce açıklanıyor.

Gelin, ilk olarak Earth X dünyasında Marvel’ın nasıl bir hale geldiğine bakaım.

Bölüm 3A – Earth X Dünyası

1- Earth X ile ilgili en önemli detay şu: Bir şekilde, ki bunun nasıl olduğuna dönüp dönüp değineceğiz, Marvel Dünyası’ndaki herkesin süper güçleri var! Serinin sloganlarından birinden (Herkesin süpergüçlere sahip olduğu bir dünyada, yine de kahramanlara ihtiyaç var mıdır?) de anlayabileceğimiz gibi, bir şekilde bütün insanlık mutasyon geçirmiş, ve özel güçlere sahip olmuş. Aynı zamanda, artık kimse yaşlanmıyor ve çocuk sahibi olamıyor. İnsanlığın büyük bölümü de, bu durumdan oldukça memnun! 

2- Dünya’da büyük çaplı bir yiyecek sıkıntısı var. Ülkeler artık petrol gibi kaynaklar için değil, yemek için savaşıyorlar. ABD’nin başkanlığına, şirketi Oscorp’un gıda sektörünü tekelinde bulundurması nedeniyle, Norman Osborn gelmiş, gıda bakımından en zengin ülke olan Rusya’nın ise başında Colossus var. Benzer şekilde, süper kahramanlar çeşitli ülkelerde liderlik konumlarına yükselmiş. Captain Britain İngiltere’nin ve Birleşik Krallık’ın başında, Sunfire Japonya’yı yönetiyor, vesaire. 

3- Dünya’daki herkesin süper güçler kazanmasına rağmen,sadece bir telepat var. Zihin güçleri olan herkes ya ölmüş (Profesör Xavier, Jean Grey) ya da bu güçlerini kaybetmiş. Dünya’daki tek telepat olması nedeniyle, herkesi kolaylıkla kontrolü altına alan ve hiçbir şekilde durdurulamayan bu kişi ise, yalnızca bir çocuk, ve yıllar önce ölmüş birinin, Red Skull’un isminden esinlenerek, kendisine The Skull adını vermiş.

alt

X-Men: Profesör Xavier’ın ölümünden sonra, X-Men ekibi de dağılmış. Scott Summers, yaşlı bir adam haline gelmiş. Iceman, artık insan formuna dönme özelliğini kaybetmiş ve bu nedenle “erimeyeceği” tek yer olan Kuzey Kutbu’nda yaşıyor. Normalde çok zengin olan Archangel, bütün servetini kaybetmiş, ve tamamen fakir biri olarak insanlara gerçekten de bir “melek” gibi yardım ediyor. Beast, X-Men’in dağılışından sonra Wakanda’ya taşınarak Black Panther’ın yardımcılarından biri haline gelmiş. Jean Grey ise, bir şekilde, Cyclops’u reddetmiş ve Wolverine ile evlenmiş. İkisi de, kahramanlık işlerinden ellerini çekmişler, ve oldukça fazla kilolu iki “White Trash” karakteri olarak gözüküyorlar. Storm, Black Panther ile evlenmiş ve Wakanda’nın kraliçesi olmuş.

Peter Parker – May Parker: Spider-Man, artık herkesin güçleri olduğunu görünce, kendisine ihtiyaç duyulmadığını görmüş ve suçla savaşmaktan vazgeçmiş. Yaşlanmış ve kilo almış bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Peter’ın kızı May Parker, yani Spider-Girl ise, Venom simbiyotuyla birleşmiş. Babasının ısrarlarına rağmen, simbiyotu kontrol edebildiğini iddia ediyor.

Fantastic Four: Fantastic Four’un hikayesi biraz karışık, ama hikayemiz için de bir o kadar önemli. Earth X’de, Fantastic Four tamamen dağılmış durumda. Sue Storm ve Human Torch, Dr. Doom ve Namor’a karşı savaştıkları sırada öldürülmüşler. Human Torch’u öldüren Namor, Franklin Richards tarafından “lanetlenmiş” ve nerede olursa olsun vücudunun yarısı sürekli yanıyor.  Bu savaş sırasında hayatını kaybeden bir başka isim ise, Dr. Doom.

Sue’nun ve Johny’nin ölümünden sonra süper kahramanlığı bırakan Thing, Alicia Masters ile evlenmiş ve iki çocuğu olmuş. Daha sonradan hikayemizin ana karakterlerinden biri haline gelecek olan Reed Richards’ın başından geçenler ise en önemli nokta. Süper kahramanlığı bıraktıktan sonra kendini bilime adayan Richards, dünyadaki enerji krizini çözmek için, belirli noktalara “Vibranium Güç Santralleri” kurmuş. Fakat bu santrallerden birinde, sıvı haline getirilmiş Vibranium’un içine düşen bir bilim adamı nedeniyle, bir patlama gerçekleşmiş ve etkileri tüm dünyaya yayılmış. İşte bütün insanlığı etkileyen mutasyonlar da, bundan sonra gerçekleşmiş!

O yüzden, dünyanın büyük bölümü, mutasyonlardan dolayı Richards’ı suçluyor. Reed’in kendisi de, hem karısının ölümü, hem de insanlığın başına gelenler nedeniyle ciddi bir suçluluk duygusuna kapılarak, deyim yerindeyse, biraz cozutmuş. Kendisi Earth X’in başlangıcında, Dr. Doom’un zırhını giyerek, Doom’un Latveria’daki kalesinde yaşamakta!

alt

Reed Richards ile ilgili açmamız gereken bir parantez ise, Galactus ile ilgili. Earth X tarihinin bir noktasında, Reed Richards bir şekilde Galactus’u manipüle ederek onu bir yıldıza çevirmeyi ve böylece evrende artık daha fazla kötülük yapmasını engellemeyi başarmış. Fakat, evrenin Galactus olmadan bir dengesizliğe düşmekte olduğunu görünce, hatasını telafi etmek için çok büyük bir fedakarlık yapması gerekmiş. Bu konuya yine döneceğiz. 

Captain America: Uğruna savaştığı “American Dream”in yavaş yavaş çökmesiyle, Steve Rogers da aynı ölçüde çökmüş. En büyük düşmanı Red Skull’u öldürdükten sonra, buna pişman olup Avengers takımından ayrılan Captain America, bu takımın da kendi yokluğunda öldürülmesiyle, bir darbe daha almış.

Fakat,  artık yaşlı, yorgun ve umutsuz bir adam haline gelmiş olmasına rağmen, Cap Earth X’in başında, The Skull’un ordularına karşı savaşmaya devam ediyor. Kısacası, herkesin süper güçlerinin olduğu bu dünyada, son gerçek süper kahraman Steve Rogers.

alt

Avengers: Avengers takımı, Washington D.C’yi, Ultron’un da güçlerini kendi içine çekmiş olan Absorbing Man’in saldırısından korumaya çalışırken ölmüş. Hayatta kalan üyelerinden Tony Stark, mutasyona uğramayan tek insan. “Ben de mutasyon geçirebilirim” korkusuyla kendisini teknoloji harikası bir eve kitlemiş ve tip olarak Reed Richards’a oldukça benziyor. Avengers’ın ölümünden sonra, Norman Osborn için orjinal Avengers üyelerinin replikaları olan bir grup robottan oluşan “Iron Avengers” takımını yaratmış, ve evinden bu takımı yönetiyor.

alt

Thor ise, Loki’nin babaları Odin’i kandırması sonucunda bir kadına dönüştürülmüş. 

alt

Hulk ve Bruce Banner’ın bedenleri birbirinden ayrılmış. Hulk tamamen beyinsiz bir deve dönüşürken, Bruce Banner bir çcouğun vücudunu almış.

Önemli olan bir başka karakter ise, Daredevil karakteri. Ortada bir Daredevil var, fakat bu bildiğimiz Matt Murdock’un gelecekteki hali değil. Matt Murdock ölmüş, ve başka biri Daredevil ismini kullanmaya başlamış. Daredevil serinin en sıradışı karakterlerinden biri, çünkü şöyle bir özelliği var: Ne yaparsa yapsın, nasıl fiziksel acılara maruz kalırsa kalsın, bir türlü ölemiyor! Kendisine yaptırmadığını bırakmadığı bir sirk şovu sırasında, The Skull’un saldırısına uğrayan Daredevil, daha sonra “beraber çalıştığı herkes öldüğü için” gidip Captain America’ya katılıyor ve The Skull’a karşı savaşında onun yardımcısı haline geliyor.

alt

Earth X serisinin on iki sayısı boyunca, gerek gördüklerimizle, gerek her sayının sonunda verilen, Uatu ile X-51 arasındaki diyaloglardan oluşan “Appendix”ler ile, Gambit’ten Cable’a, Nighthawk’dan Sandman’e, Marvel’ın tüm kahraman – villain’leriyle ilgili yüzlerce detay öğreniyoruz. Benim buraya kadar size aktardıklarım, olayın sadece küçük bir boyutu, ama hikayenin temel fikrini anlamak için yeterli olduğunu düşünüyorum. 

Bir sonraki bölümümüzde, kısaca Captain America ile The Skull arasındaki mücadeleye değineceğim. Bu merkez etrafında dünyadaki olayları kısaca aktardıktan sonra ise, serinin asıl çarpıcı kısmına, yani Uatu ile X-51 arasındaki diyaloglara, ve bu diyaloglardan öğrendiğimiz, Marvel Evreni’nin büyük sırlarını anlatmaya çalışacağım.

Bölüm 3B – Dünya’da Neler Oluyor?

Aslında Earth X’in en temel fikirlerinden biri, yazımızın bir sonraki bölümünde de görebileceğiniz gibi, Dünya’da yaşanan olayların hiçbir önemi olmadığı fikri. Çizgi romanımızda da, özellikle X-51 ile Uatu arasındaki diyalogların her satırında, bu fikrde daha çok ikna oluyor, daha fazla inanıyoruz. Yine de, Dünya’da olan olayları göz ardı etmemiz mümkün değil; çünkü her şey çok daha büyük, kozmik bir planın parçası olduğundan, gezegende yaşanan olaylar da bu planın bir parçası oluyor.

Aynı zamanda, on iki sayılık çizgi romanımızın on sayısında dünyadaki bu olaylara ciddi miktarda vakit ayrılıyor.

Peki, neler oluyor Dünya’da? Hemen anlatalım.

Yukarıda  bahsettiğimiz The Skull karakteri, dünyadaki tüm telepatların yok olması nedeniyle, diğer insanların zihnini kontrol edebilen ve onları istediği gibi manipüle edebilen tek kişi haline geliyor. Bu da şu anlama geliyor: Bu çocuk istediği takdirde, tamamı süper güçlere sahip olan dünya nüfüsunun herhangi bir üyesini kontrol altına alabilir. Ve Skull bunu yapıyor. Kimini zorla kontrolü altına aldığı, kimini de kendisinin bir dünya hakimi olduğuna ikna ederek saflarına katan Skull, başkan Osborn’u da öldürerek, Amerika’yı işgal etmeye koyuluyor.

The Skull’un durdurulabileceğine tek inanan, onu durdurmaya çalışan tek kişi ise, tabi ki, Captain America. Cap, bütün dünyayı dolaşarak tüm kahramanlardan toplayabildiği kadar yardım topluyor. Fakat, iş Skull ile yüzleşmeye gelince, kendi yoldaşları, hatta kendisi bile onun kontrolüne girmeye başlıyor. Skull’un yenilmesini sağlayan iki olay ise, önce kendi aklı olmadığı ve tamamen Bruce Banner tarafından kontrol edildiği için Skull’un kontrolüne direnebilen Hulk’un savaşa girmesi, sonra da Alicia Masters’ın, Captain America’nın planı dahilinde, babası Pupper Master’ın kullandığı kilden Avengers takımını savaş alanına göndermesi oluyor.

alt

Skull’un bu ikinci olay karşısındaki şansızlığını fırsat bilen Captain America, başka bir çare olmadığını bildiği için, Skull’un boynunu kırarak onu öldürüyor. Fakat, kahramanlarımız Skrull’un ölümünü kutlamaya fırsat bulamadan, bir anda gökyüzünde Celestials denilen devasa uzaylı ırkın üyeleri belirmeye başlıyor!

alt

Olay akışına, burada kısa bir ara veriyoruz. Şimdi, uzunca bir parantez açıp, Earth X’in taa en başta yanıtladığını iddia ettiğimiz sorulara ne tarz cevaplar verdiğini inceleyeceğiz. Daha sonra, Earth X’i incelerken yanıtlamak bir yana, kendi yarattığımız yeni soruları (Neden herkesin süper güçleri var? / Uatu’nun kör olmasından kim, neden sorumlu? / Galactus’a yaptıklarından dolayı Reed Richards’a ne oldu?) cevaplayacağız, ve sonunda da serinin, tüm bu olayları bir araya getirerek nasıl sonlandığına bakacağız. 

 Bölüm 3C – Ayda / Uzayda / Evrende Neler Oluyor? Marvel’ın Sırları ve Tüm Cevaplar

En başta da belirttiğim gibi, Earth X oldukça komplike bir seri ve hiçbir şey tamamen lineer olarak devam etmiyor. Yani, ilk X sayıda Skull’a karşı savaş anlatılıyor ve daha sonraki Y sayıda bu sırlar açığa çıkıyor gibi bir durum yok. Bunların ikisi bir arada devam ediyor. Size şu an aktaracaklarım ise, Uatu ile X-51’in Dünya’yı izlerken konuştukları, X-51’in sorduğu sorulara Uatu’nun verdiği cevapları içeriyor.

İşte yazımızın başında Earth X’in cevapladığını iddia ettiğimiz sorulara değinme vaktimiz sonunda geldi!

Bir önceki bölümümüzün sonunda, Skull’un ölümünden sonra uzaylı ırk Celestials’ın ortaya  çıktığını söylemiştik. Şu an iki olay çok “random” gibi gözükyor, bunun farkındayım. Ama aralarındaki ilişkiyi aktarmadan önce, Celestials hakkında biraz daha bilgi vermem gerekiyor.

alt


Yukarıda resimlerini görebileceğiniz The Celestials, son derece gelişmiş, boyu altı yüz metreyi bulan, neredeyse sınırsız güçlü uzaylı yaratıklar. Jack Kirby tarafından yaratılan bu dostlarımız, Marvel Evreni’nde insanlık dahil, çeşitli uzaylı ırklar üzerinde deneyler yapan, ve bu deneyler sonucu, dünyada Eternals ve Deviants gibi, süper güçlü yaratıkların ortaya çıkmasını sağlayan bir ırk olarak gözüküyor. Marvel Evreni sınırları içerisinde, Celestials ile ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz: Nereden geldikleri, aslında ne oldukları, neden böyle deneyler yaptıkları, amaçlarının ne olduğu, hatta bir amaçları olup olmadığı konusunda bile hiçbir fikrimiz yok.Fakat, son örneği 2012 yılında da devam eden Uncanny X-Men serisinde olmak üzere, bu yaratıklarla sık sık karşılaşıyoruz.

İşte Alex Ross’un “Büyük Marvel Teorisi”nin altında da Celestials ırkı yatıyor.

Son derece gelişmiş bir ırk olan Celestial’lar, bir noktada doğal evrimlerinin sınırlarını o kadar zorluyorlar ki, artık kendi varlıklarını koruyabilmek için, vibranium‘dan yapılmış zırhlar içinde yaşamaya başlıyorlar. Aynı zamanda, üreme özelliklerini de kaybettiklerinden, ırklarının devamını sağlamanın yeni bir yolunu buluyorlar: Embriyolarını bir gezegenin çekirdeğine göndererek, bütün bir gezegeni bir “Celestial Egg” olarak kullanıyorlar.

Bu “Uzay Tanrıları”nın gezegenle işleri bununla da bitmiyor. Yumurtalarının güvenliğinden emin olmak için, kullandıkları gezegenlerin yerlilerinin genleriyle de kendi çıkarlarına göre oynuyorlar. İşte Alex Ross ve Earth X’e göre, Celestials’ın yaptığı deneylerin sebebi de bu.

İşte Earth X’in temelinde yatan sır bu. Nomral Marvel Evreni’nde de, Celestial ırkının insanlık üzerinde deneyler yaptığını biliyoruz, ama bunların bir amacı olup olmadığını bilmiyoruz. Earth X teorisine göre, Dünya da bir Celestial yumurtasına ev sahipliği yapıyor, yani Dünya’nın içinde bir Celestial büyüyor.  Bu embriyoyu dünyaya yerleştiren Celestial’lar da, yeni Celestial’ı büyüyene kadar tüm dış tehditlerde korumaları için, insanlık üzerinde, onların süper güçlerinin olmasını sağlayan bir takım genetik manipülasyonlar yapıyorlar .

Tabi bu çok uzun bir süreç. Bırakın Celestial’ın dünyayı yok ederek doğmasını, insanlığın güçlerini kazanmaları bile milyonlarca yıl sürecek bir plan. Celestial’lar da,  insanlar süper güçler kazanıp, embriyoya kendi başlarına sahip çıkabilecek hale gelene kadar insanlığa önderlik etmeleri için Deviants ırkını yaratıyorlar. 

Solda resimlerini görebileceğiniz bu Deviant deneyi, bu ırk fazlasıyla vahşi ve ilkel olduğu için, bu bir başarısızlık olarak kabul ediliyor. Daha sonra, Celestial’lar, daha kusursuz ve daha tanrısal olan Eternals’ı yaratıyorlar. Her ne kadar Eternals Deviants’a göre bir başarı olarak görülse (ve Marvel-616, yani asıl Marvel Evreni’nde, Celestials’ın tek başarılı deneyi olarak kabul edilse de) Earth X’e göre Eternals da, kendi kusursuzluklarına fazla kapılıp, insanlığa karşı kayıtsız davranmaya başladıkları için insanlığı unutuyor ve onların Deviants kontrolüne girmesine izin veriyorlar. Böylece, Celestial’lar bir kez daha dünyaya dönüp, insanlığın doğal evrim sürecinin devam etmesi açısından, onları bir kez daha Deviants’tan kurtarmak zorunda kalıyorlar.

Peki, nedir bu insanlığın evrim süreci? Uatu’ya göre, evrimin üç aşaması var:

Birinci Aşama: Evrimin birinci aşaması, çeşitli faktörlerin Celestial genlerini tetiklemesiyle oluyor. Bu aşamada, bir ırkın üyeleri genin tetiklenmesi durumunda, kendi karakter özelliklerine, tetiklenme şartlarına  vs. göre, farklı farklı güçler ediniyorlar. İşte insanlığın evrimi bu aşamada. Radyasyon da, en büyük tetikleyici olarak karşımıza çıkıyor. İşte Celestials’ın insan ırkına yerleştirdiği bu gen nedeniyle, Peter Parker kendisini radyoaktif bir örümcek ısırdığında kanser olmuyor, radyoaktif örümceğin güçlerini alarak Örümcek Adam oluyor. Bu yüzden Gamma Radyasyonu patlaması Bruce Banner’ı öldürmeyip Hulk’a çeviriyor. Bu yüzden uzayda radyoaktif kozmik ışınlara maruz kalan Fantastic Four üyeleri güçlerini kazanıyorlar. 

Bu, aynı zamanda gözüktüğünden çok daha önemli bir detay daha taşıyor: Peter Parker’ın sorumluluk hissinin, kahramanların bir şeyleri koruma çabalarının, hatta ve hatta Tony Stark ile Reed Richards’ın dehalarının bile, kendi iradeleriyle edinilmiş şeyler değil, tamamen Celestials’ın genetik manipülasyonunun bir sonucu olduğu detayı. Bu nedenle, Uatu’nun seri boyunca takındığı amoral, nihilist tutum da bir noktada takınılabilecek en mantıklı tutum haline geliyor: Bütün gezegen sadece Celestial doğana kadar zarar görmemesi gereken bir yer ise, iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kavramların da bir değeri kalmıyor.

İkinci Aşama: Fakat, bir grup süper kahraman ile, Celestials’ın planlamış olduğu evrim sona ermiyor. Evrimin, bir de ikinci aşaması var: Bu aşamada, bir ırkın tüm üyeleri özel güçler ediniyorlar ve hepsi tamamen aynı güce sahip oluyor. Burada da akla ilk gelen örnek Skrull ırkı. Hatırlarsanız, Marvel Evreni’nde Skrull ırkının tamamı şekil değiştirme özelliğine sahip bir ırk. İşte “Celestial Plan”e göre, insanlığın kaderi de bu: bütün insanlığın tamamen aynı güce sahip olması. Skrull’larla ilgili olarak, şunu hatırlatmakta fayda var: Skrull’ların ana gezegeni, Galactus tarafından yok edilmişti. Birazdan Galactus’tan bahsetmeye başladığımda bu aklınızda bulunsun. 

Üçüncü Aşama: Evrimin üçüncü aşaması, Tanrıları açıklamak için kullanılıyor. Ancak ve ancak son derece evrimleşmiş türlerin ulaşabildiği üçüncü aşama, aslında Celestial Plan’in bir parçası değil, sadece bir “B Planı” olarak eklenmiş. Birinci aşamadan ikinci aşamaya geçerken “bireysellik”lerini kaybeden ırklar, üçüncü aşamaya geçince tüm “kimlik”lerini kaybediyorlar, ve “inanç”lar tarafından şekillenmeye başlıyorlar. Yani, evrimleri öyle bir raddeye ulaşıyor ki, kendi olduklarına inandıkları şey haline geliyorlar.

Örneğin, Dünya’da Asgard Tanrıları olarak bilinen Thor, Odin, Loki ve diğerleri, aslında üçüncü raddeye ulaşmış bir uzaylı ırktan başka bir şey değil. Temelde “şekilsiz” olan bu ırk, insanlığın kendileri hakkındaki inançları ile birlikte şekilleniyorlar. Başkaları onların ölümsüz olduğuna inandığı, ve kendileri de buna inanmaya başladıkları için ölümsüz oluyorar. Ragnarök de, bu durumda, insanlığın yok oluşundan yalnızca saniyeler sonra Asgard’ı vuracak anlamına geliyor: Eğer kendi varlıklarına inanan kimse olmazsa, Asgard’lı Tanrılar da varlıklarını sürdüremiyor.

İşte, Loki’nin gerçeği öğrendikten sonra büründüğü, ırkının asıl formu:

alt

Gelelim Galactus konusuna. Galactus, evrenin varlığını sürdürebilmesi için şart olan bir yaşam formu. Çünkü, Earth X’e göre Galactus sadece içinde yaşam olan gezegenleri “yiyerek” varlığını sürdüren bir yaratık değil; Galacuts’un bir gezegenden beslenebilmesi için, içinde yaşam olması yetmiyor, asıl önemli olan, içinde bir Celestial embriyosu olması.

Galactus, işte bu yüzden Dünya ile beslenmek istiyor. İşte bu yüzden Skrull’ların ana gezgenini yok ediyor. Sadece, içlerindeki Celestial yumurtasının fazla büyümesini ve hayata geçmesini engellemek için. Kısacası, Galactus, evrenin tamamen Celestial’lar tarafından “over-populate” edilmesini ve bu devasa uzay varlıkları tarafından yok edilmesini engelleyen tek denge unsuru. Muhtemelen şu anda aklınıza şu soru geliyordur: Reed Richards, Galactus’u yok ettiğinde ne oluyor?

Cevap çok basit. Olması gereken oluyor, ve evrenin dengesi bozuluyor. Bu durumu fark eden, öngörenler ise, Silver Surfer, High Evolutionary ve yine Richards oluyor. İşte deminden beri bahsettiğimiz, Richards’ın büyük fedakarlığı da burada gerçekleşiyor. Evrenin kurtulması için bir Galactus’a ihtiyaçları olduğunu bilen bu üçlü, dünyadaki en gelişmiş insanı – Richards’ın kendi oğlu, Franklin’i – alıp evriminin son aşamasına geçmeye zorluyorlar. Böylece, Franklin’in formu, inanç ile değişebilir hale geliyor. Bundan sonra, tek yapmaları gereken Franklin’i Galactus olduğuna inandırmak oluyor, ve böylece Richards oğlunu kaybetmek pahasına, evrene yeni bir Galactus armağan ediyor.

Peki ya Uatu, yani Watcher ırkı? Bunların görevi, varlıklarının sebebi ne? Earth X’e göre, Watcher ırkı, evrenin henüz ilk yıllarında Celestial’lar tarafından köleleştiriliyorlar. Böylece, Celestial yumurtası olan her gezegen, bir Watcher tarafından izleniyor. Uatu ve X-51’in Dünya’yı Ay’dan izlediğini söylemiştik: İşte Ay da Celestial’lar tarafından bu amaçla yaratılıyor. 

Şu ana kadar dediklerimizi kısaca özetlersek:

1- Celestials denilen yaşam formları, evrendeki gezegenleri kendi embriyolarına birer yumurta olacak şekilde kullanıyorlar.

2- Bu şekilde kullandıkları gezegenlerde yaşayanların DNA’larını, gerektiği takdirde gezegeni tüm dış tehditlerden koruyabilecek şekilde manipüle ediyorlar. Süper güçlerin temeli de burada yatıyor.

3- Galactus’un evrende var olma sebebi, Celestial’ların fazla üremesini ve evreni “over – populate” etmesini engellemek.

4- Uatu ve diğer Watcher’lar ise, Celstial yumurtasının gelişimi sırasında her şeyin doğru olup olmadığını gözetlemek için köleleştirilmiş bir ırkın üyeleri.

Eğer yazımızın bu bölümüne kadar benimle kalabildiyseniz, kafanızda muhtemelen şu iki soru olmalı:

1- Yazımızın en başında, Earth X’de insanların hepsinin özel güçlere sahip olduğunu söylemiştik. Fakat, gördüğümüz gibi, herkesin aynı güce sahip olması gibi bir durum yok, dolayısıyla insanlık evriminin birinci aşamasında. Hani bir ırkın tüm üyelerinin özel güçler edinmeleri için ikinci aşamaya geçmek gerekiyordu?

2- Bütün bunlar ile, Dünya’da olanların, yani The Skull’un herkesi kontrol etme çabasının, Cap’in buna karşı duruşunun, tüm telepatların ortadan kalkışının ne alakası var? 

Haydi gelin, son bir gayretle bu soruları da cevaplayalım, ve Earth X Özel Dosyamızın bu geniş kısmını da bitirelim.

Bölüm 4 – Earth X’in Sırları ve Sonu

Bir önceki sayfadaki ilk sorumuz, neden insanların tamamının bir anda süper güçler edindiği, fakat Celestial Evrimi’nin ikinci aşamasına geçmediğiydi. Bunun cevabı basit: İşler Celestials’ın planladığı gibi gitmiyor, çünkü bir şey, dünya çapında, tüm insanlardaki Celestial Geni’ni tetikliyor. Ve hayır, Vibranium güç santralleri nedenilyle suçlanan Reed Richards’ın bununla hiç alakası yok.

Dünya’daki herkesin süper güçlerinden sorumlu olan kişi, Inhumans’ın kralı Black Bolt’tan başkası değil.

Kimdir bu Inhumans ve Black Bolt? Inhumans denilen ırk, aydaki üsleri Atillan’da yaşayan bir grup süper – insan.

Bu ırkın geçmişi şöyle: Galaksinin önde gelen ırklarından Kree ırkı, Celestial’ların insanlar üzerinde yaptığına benzer bir deneyi, yine Dünya’dan bulup kaçırdığı bir grup insan üzerinde yapıyor, ve ortaya Inhumans ırkı çıkıyor. Bu Inhumans ırkına güçlerini veren olay ise, Terrigen Mists denilen kimyasal – mistik bir gaz. Inhumans ailelerin çocukları, belli yaşlara geldiğinde, bu gazlara maruz bırakılarak özel güçler kazanıyorlar. Tabi Terrigen Mists’in, temelde insan olan Inhumans üzerindeki bu etkinin sebebi de, yine Celestial’ların yapmış olduğu deneyler.Yani, Mists tıpkı radyasyon gibi bir tetikleyici görevi görüyor.

alt

Yanda resmini görebileceğiniz Black Bolt ise, Inhumans ırkının kralı. En ufak fısıltısı bile etraftaki her şeyi yok edebilecek güçte olduğundan, hiç ses çıkarmayan, etrafındakilerle sadece zihinsel yollarla anlaşan Black Bolt, Earth X’in de en önemli karakterlerinden biri.  Çünkü bu seride, Inhumans üyeleri bir nedenle Ay’da yaşamaktan vazgeçip dünyaya dönüyorlar. Ve bu dönüş sırasında, hem kendi insanlarının mutantlar gibi ırkçılığa uğramasını istemeyen, hem de seri içinde yer yer Celestial plan’dan haberi olduğu ima edilen kralları Black Bolt, Terrigen Mists’i dünya atmosferine salıyor. Ve böylece, bütün insanlığı Inhumans’a çevirerek, herkesin süper güçlü olmasını sağlıyor.

 

Fakat, bunu yapmadan önce, yaptığı şeyin Celestial planına ters olduğunu, ve Uatu’nun onlar için çalıştığını bildiğinden, aya giderek Uatu’ya saldırıyor. Earth X serisi başladığında, Uatu’nun görememesinin sebebi, işte bu.

The Skull’un ortaya çıkışı ve diğer tüm telepatların yok olması da yine bu Terrigen Mists’in atmosfere salınmasına bağlanıyor. Celestials ırkı, son derece zeki bir ırk olduğundan, bir şekilde manipüle ettikleri ırkların beklenenden önce güçlerine sahip olmaları ihtimalini de göz önünde bulundurarak, böyle bir “Acil Durum Planı” hazırlıyorlar. Gezegendeki herkesin aniden özel güçler kazanmaları durumunda, tüm telepatların gücü, bütün ırkı tek bir zihin altında birleştirecek bir kişide toplanıyor. Ve işte bu kişi de The Skull.

Ne zaman ki evrim planlarından sonra, acil durum planları da başarısız oluyor, işte Celestial’lar o zaman dünyaya geliyorlar. Dünya’ya gelişlerinin Skull’un ölümünden hemen sonra olmasının nedeni de işte bu: Artık insanlığın kontrol edilemeyeceğini anladıklarından, onları gezegenin yüzünden silmeye karar veriyorlar. Fakat, Black Bolt bir kez daha sahneye çıkıyor, ve gücünü yukarıda tanımladığımız sesini kullanarak, hayatı pahasına Galactus’u Dünya’ya çağırıyor.

Galactus’un, yani Franklin Richards’ın Dünya’ya dönüp, Celestials’ın Dünyanın merkezinde büyütmekte olduğu embriyoyu yok etmesiyle, Earth X’in 12 sayılık macerası da sonuçlanıyor… mu!?

Bölüm 5  – Earth X’ten Sonra…

Cevap hayır, Earth X bununla sonuçlanmıyor. Hikaye boyunca takip ettiğimiz alt-plot’lardan biri, ölmüş karakterlerin -yaşamlarına sanki kendileri canlıymış da, hayattki kahramanlar ölüymüş gibi devam ettikleri bir boyutu ziyaret ediyor. Bu ziyaretlerin merkezinde de, Bruce Banner’ın bir şekilde Captain Marvel ile iletişim kurma çabası yatıyor. Earth X’in sonunda, bu çaba da gerçek anlamıyla sonuçlanıyor, ve Captain Marvel’ın yenide doğarak, bir çocuğun bedeniyle Dünya’ya döneceğini öğreniyoruz.

Aynı zamanda, Dünya’nın pek çok sorunu da devam ediyor: Reed Richards, artık mutasyonların nedenini bildiğinden, insanlığı normal haline döndürecek bir plan yapıyor. Eski Vibranium Güç Santrallerine, atmosferdeki Terrigen Mists’i yakarak yok edecek devasa meşaleler kuran Richards, bu şekilde mutasyonları da tersine çevirmek istiyor. Earth X serisi, Captain America’nın New York’daki meşaleyi yakmasıyla sona eriyor.

Ekran Alnts

 

Peki ama, insanlık yeni güçlerini kaybetmek istiyor mu? Herkes normale dönme fikrine sıcak bakıyor mu? Captain Marvel’ın planı ne? Bu sorular, Earth X’in devamı olan Universe X ve Paradise X serilerinde cevaplanıyor. Her ne kadar bu seriler de ilginç seriler olsa da, Earth X’den sonra ne yazık ki sürekli düşen bir grafiği var serinin, ama Earth X ilginizi çektiyse onlara da göz atabilirsiniz:

Sonsöz – Earth X’i Okumalı Mısınız?

Eğer bu yazının tamamını okuduysanız, Earth X ile ilgili bilmeniz gereken her şeyi bildiğinizi düşünüyorsanız bile, kesinlikle evet! Earth X benim burada anlatabileceğimden çok daha detaylı, çok daha kompleks bir seri. Inhumans dünyadaki bütün bu olaylar olurken ne yapıyor, Reed Richards mutasyonlardan kendisinin değil, Black Bolt’un sorumlu olduğunu nasıl anlıyor ve bunun gibi enteresan daha onlarca soru, çizgi romanın içinde yatıyor. Bu nedenle, sadece birkaç temel noktasını, hikayesinin ana gidişatını bilmekle “anlaşılabilecek” bir seri değil Earth X.

Üstelik, karakterin orijinlerine getirdiği yeni bakış açılarıyla, yaptığı karakter analizleriyle, inanılmaz diyalog ve hikayeleriyle, kesinlikle kaçırmamanız gereken bir seri. Serinin havasını bozacak bir kaç spoiler verme pahasına: Red Skull’un, Captain America tarafından öldürülürken, Steve Rogers’ın Super Soldier Serum ile güçlendirilmiş vücuduna, sarı saçlarına ve mavi gözlerine bakıp, uğruna savaştığı “üstün ırk”ın bir üyesi tarafından öldürülmekten gurur duyduğunu söylediği anın; Galactus olduğuna inanan Franklin ile Reed Richards’ın karşılaşmasının ve Uatu ile X-51 arasındaki yüzlerce diyaloğun, sizi etkileyeceğini garanti edebilirim.

as

Bütün seri boyunca “kötülük” diye bir şey olmadığını iddia eden Uatu’nun, X-51’den yediği bu laf, belki de uzun süredir unuttuğumuz “Çizgi Romanda Ayar Tarihi” için daha uygun! 

Earth X’i sevmeme ihtimaliniz var mı? Aslında var. Öncelikle şunu söyleyeyim, serinin Türkçe’si yok, ve dili bir çizgi roman için oldukça ağır. Bu nedenle, eğer dil sorunu yaşayabileceğinizi düşünüyorsanız, belki de seriyi sonraya bırakmak en mantıklısı.

Earth X’in bir başka özelliği ise, Marvel Evreni’ninin en unutulmuş karakterlerine, en ince ayrıntılarına gösterdiği ilgi. Bu nedenle, eğer Marvel’a hakim değilseniz, serinin bütün güzelliğini anlamanız zor olabilir. Daha açık bir şekilde belirtmek gerekirse, Earth X Marvel’ı bilen ve okuyan kitleye hitap eden bir eser.

Fakat, bunlar çok  da kafaya takılacak şeyler değil; ben Earth X’i baştan sona en az dört kere okudum, ve ben de her okumamda yeni ilginç detaylar keşfettim. Eğer ilk okumanızda çok anlam ifade etmezse, koyun bir kenara, birkaç ay sonra tekrar göz atın. Bu arada Marvel okumaya da devam ederseniz, sonunda serinin güzelliğini anlayacağınıza eminim.

Bunun dışında, Earth X’in Marvel’a olduğu kadar, genel olarak “çizgi roman”a kattıklarını da hatırlatmak gerekiyor. Özellikle bir çizgi roman eseri olarak kurgulanışıyla, (iki anlatıcı, uzun diyaloglar, bölümler arasındaki appendix’ler, ağır dil, kompleks anlatı, vs.) son derece sıra dışı bir eser Earth X. Alex Ross’un, çizgi roman gibi daha tekdüze olması beklenen bir türde böyle bir eser vermiş olması da, Watchmen gibi, bu türün sınırlarını kökünden sarsan bir başyapıttan esinlenildiğinin işaretlerini veriyor. X-51’in, hikaye tamamen sonuçlanıp da, dünyayı izlemek için Ay’a dönerken, Reed Richards ile yaşadığı şu diyalog, adeta serinin yazarların  Watchmen’e gönderdiği bir selam gibi:

alt

İşte Earth X yazımızın sonuna geldik…

Seriyi edinmek ve hemen okumak isterseniz, 13gezegen‘e bakabilirsiniz, bu yazının eklendiği tarihte Earth X’in stoklarında olduğu gözüküyor. Aynı zamanda Gerekli Şeyler ve Gon Comics dükkanlarında da şansınızı deneyebilirisiniz. 

Eğer seriyi okuduktan sonra, anlamadığınız noktalar, kafanıza takılan detaylar ve tartışmak istediğiniz konular olursa, Earth X’i sizinle sonsuza kadar tartışabilirim, lütfen yorum olarak, mail olarak görüşlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin.

Umarım Earth X yazımız hoşunuza gitmiştir!