James Robinson’ın karakter tasarımları gibi bir takım ayrıntılar hariç yaratmakla ve içini doldurmakla serbest olduğu Earth 2 evrenin üçüncü sayısı da yayınlandı. Ben ikinci sayıyı incelemeyi unuttuğum için ikinci ve üçüncü sayılar için ortak bir inceleme yazacağım affınıza sığınarak. İlk sayıda Apokolips güçleri ile kapışan Batman, Superman ve Wonder Woman’ın ilk sayıda Apokolips’in komutanlarından Steppenwolf’un taarruz sırasında Apokolips’i dünyadan defetmelerine karşın üçünün de öldüğünü hatırlıyoruz. Bu olaylardan sonra beş yıl boyunca süper kahramansız yaşayan dünyalılar ikinci bir akımla yeni süper kahramanlarla yavaş yavaş tanışmaya başlıyor. Evrenin yeni ilk üç kahramanı da ikinci ve üçüncü sayıda okuyucuyla tanıştırılıyor.
Aslen Justice Society of America’nın üyeleri ve eski düzenin ilk süper kahramanları sayılan Jay Garrick ve arkadaşlarının durumundan bir önceki incelemede bahsetmiştim. Artık olay Robinson’ın karakterleri nasıl şekillendireceği, hangilerini eleyip, hangileriyle devam edeceğine ve nasıl bir atmosfer yaratacağına kalmış durumda. Serinin çizgi roman okuyucuları arasında büyük ilgi gördüğü söylemek lazım bu noktada. Robinson’ın tüm seçimleri tartışılır bir hal aldı. Tabii bu tartışmalar genellikle pozitif eleştiriler şeklinde olsa da değişimi sevmeyen çoğu bağnaz insanı tabii ki mutlu etmeyecek noktalar var. En ufak bir değişiklikte bile sanki dünyanın en önemli olayıymış gibi davranan insanlardan değilseniz bu değişimleri pek umursamayacaksınız zaten, aksine merakınız daha artacak.
Serinin ikinci sayısı daha çok Jay Garrick üzerine olsa da Alan Scott’a önemli yer ayrılmış. The Flash alter-egosunun ilk sahibi olan Garrick sevgilisi tarafından terk edilmiş, okuldan sonra ne yapacağını bilemeyen zaten elinden de pek bir şey gelmeyen biri olarak resmedilmiş. Uygun, birçok insanın kendisiyle bağdaştıracağı bir hayata sahip Garrick. Kasabanın dışında tur atan Garrick, güçlerini dünyaya düşen tanrı Mercury’den alıyor. Elemanın dediğine göre eski tanrıların hepsi ölmüştür, kendisi de az sonra ölecektir. Gelecekte dünyanın karşılaşacağı çok tehlikeli bir duruma dair Garrick’i uyaran Mercury (Merkür desek biz ona?) ona süper hız gücünü bu tehlikeye karşı kullanması için veriyor. Yine her şey çizgi roman mantık kat sayısı çerçevesinden makul bir şekilde devam ediyor. Hatta, Garrick’in eski düzene göre çok daha iyi şekillendirildiğini söyleyebilirim. Zaman çok iyi ayak uydurulmuş.
Grubun üçüncü karakteri Hawkgirl, süper hızını test eden Flash ile karşılaşınca okuyucuyla da tanışmış oluyor. Olan bitenin Garrick’e göre daha farkında olduğu anlaşılan Hawkgirl çoktan süper kahramanlık görevini üstlenmiş durumda ve Flash’a bu yönde sorular soruyor. Diyalog sırasında tanışacağımız bir sonraki süper kahramanın da Doctor Fate olduğunu öğrenmiş oluyoruz.
Ayrıca son olarak serinin ilk “villian”ın dünyanın grisinin temsilcisi olan Grundy seçildiğini üçüncü sayının sonunda öğreniyoruz. Bu kapışma Robinson’ın anlatımından anlaşılacağı gibi daha çok Green Lantern ve Grundy arasında olacak gibi gözüküyor. Yine belirtmekte fayda var, hikaye aşırı derecede Animal Man ve Swamp Thing’e benzemiş gibi geldi bana. Umarım Robinson o ince çizgiyi çekmeyi başarmıştır.