DC Comics İncelemeleri

Before Watchmen: Silk Spectre

Rorschach, Comedian, Dr. Manhattan, Nite Owl ve Ozymandias gibi karakterlerin yanında, Before Watchmen’in ana karakteri bir kadın olan tek serisi, Before Watchmen: Silk Spectre serisydi. Daha detaylı bir analize girişmeden önce, Nite Owl serisinde olduğu gibi, kafa karışıklığı yaratabilecek ufak bir detayı aradan çıkaralım.

Artık “Watchmen Evreni” olarak adlandırabileceğimiz kurgunun içinde, Nite Owl gibi, Silk Spectre ismi iki farklı karakter tarafından kullanılıyor. Bunların ilki, Sally Jupiter, Before Watchmen: Minutemen serisinde karşımıza çıkan figür. İkincisi ise, Watchmen’de Dr. Manhattan ve Dan Dreiberg ile ilişkilerinden hatırlayabileceğiniz, Laurie Juspeczyk. Laurie, aynı zamanda Sally’nin kızı oluyor.

Seri Hakkında


Yazar: Darwyn Cooke
Çizer: Amanda Conner
Kaç Sayı: Dört

Watchmen’de Neydi? – Silk Spectre, Watchmen kadrosunun en ön plandaki kadın karakteri, Dr. Manhattan ve daha sonra Nite Owl’un sevgilisiydi.

Nite Owl serisinde, ilk Nite Owl Hollis T. Mason ile, Dan Dreiberg arasında nasıl bir bağlantı olduğunu daha yakından görmüştük. Silk Spectre serisi de, iki Spectre arasındaki ilişkiye yoğunlaşarak başlıyor, fakat tabi ilişkinin devamı çok farklı şekillerde işleniyor.

Neredeyse doğduğundan beri, kızını kendi süper kahramanlık mesleğini devam ettirecek şekilde yetiştiren, onu sürekli sert eğitimlere tabi tutan Sally Jupiter, bir anlamda kızının bu süper kahramanlık görevinden kaçmasını imkansız hale getiriyor. Fakat, ilk sayının başında oldukça yakın bir ilişki olarak gördüğümüz bu ilişki, araya korkunç bir “super villian”ın girmesiyle, bir anda yıkılmaya başlıyor: Ergenlik.

Annesinin kendisi üzerindeki bu zorlayıcı tutumundan sıkılan Laurie, kaçışı belli açılardan kendisine benzeyen yeni erkek arkadaşında, Greg’de buluyor. Sally Jupiter gibi bir süper kahramanlık geçmişi olmamasına karşın, Amerika Ordusunun meşhur ve sert “Marine”leri arasında görev yapmış olan babası, Greg’i de bu yönde eğitiyor, ve tıpkı Laurie gibi, Greg de bu durumdan yavaş yavaş sıkılıyor.

Hikayenin başlangıcı da, bu meseleye dayanıyor: Ailelerinin bu tutumlarından fazlasıyla sıkılmış olan iki ergen karakter, otostop çekerek bir grup hippiye katılıyor, ve onlarla birlikte yaşamak üzere, San Francisco’ya gidiyor. Bundan sonrası ise, adının içinde Watchmen geçen bir çizgi romandan beklediğimden çok değişik. Laurie ve Greg’in aşkları, hippi arkadaşlarıyla hayat tarzları, Laurie’nin yaşadıklarını hayatta tek sevdiği yetişkin olan “Hollis Amca”sına (Nite Owl I) iletmesi hikayenin daha sakin kısmını oluştururken, dev müzik şirketleri tarafından satışları düşürmekle suçlanan hippileri “tüketim çılgınlarına” dönüştürecek bir uyuşturucunun ortaya çıkması da, karakterin Silk Spectre olarak süper kahramanlığa başlamasının temeline yerleştiriliyor.

Bahsettiğim bu uyuşturucu, yalnızca Cooke ve Conner’ın deneysel bir hikaye anlatma çabasına girdiği “trip sahneleri”ni mümkün kılmakla kalmıyor, aynı zamanda Greg ve birkaç hippiyi daha ciddi şekilde hastanelik ediyor. Bu sırada Hollis Mason da Laurie ve annesi Sally arasında ortamı yumuşatmaya çalışan bir figür olarak sık sık karşımıza çıkıyor, ve bu durum bir süre işe yarasa da, kızının nerede olduğunu bilmemeye daha fazla dayanamayan Sally’nin, sonunda canına tak ediyor, ve Before Watchmen boyunca başımızdan eksik olmayan Comedian, bir kez daha çözüm unsuru olarak hikayeye dahil ediliyor.

San Francisco’ya giden ve hastanede iyileşmekte olan Greg’i, Laurie’yi terk etmeye zorlayan Comedian, böylece Hollis Mason’un Laurie’yi alıp eve getirmesini de mümkün kılıyor, ve çizgi roman, ufak bir atlama ile, Watchmen’deki başarısız süper kahraman takımı, Crimebusters’ın kurulma sahnesiyle sona eriyor.

Son sahnede, “acınası” denebilecek kadar kötü bir “Before Watchmen’i Watchmen’e bağlama” çabası var. Çok fazla detaya girmek istemiyorum, ama konu aldığı karakteri geliştirmesi, derinleştirmesi gereken bu seri Laurie’yi Crimebusters toplantısındaki herkese “Hmm, onunla mı yatsam, bununla mı çıksam?” şeklinde düşünen bir kadına indirgiyor: Nite Owl’u görünce, “Onun gibi bir adamla asla çıkmam” gibi bir “ironi çabası”, Dr. Manhattan’ı görünce ise, “Eminim onu baştan çıkartsam annem delirirdi!” gibi saçma sapan bir sonuç denemesi var.

Serinin kendisi de pek fazla bir şey sunmuyor. Okurken bir türlü hikayenin içine girip, bir sonraki sayfada ne olduğunu merak edemiyorsunuz – ben okurken, “Acaba Watchmen gibi bir çizgi romana prolog olarak böyle konuların işlenmesini objektif olarak değerlendiremiyor muyum?” diye düşünmüştüm – bu yazıyı yazarken, daha çok hangi çerçeve içinde olursa olsun, iki ergenin evden kaçma hikayesinin beni çok cezbetmediğini düşünüyorum.

Ne yazık ki, uyuşturucu etkisindeki sahnelerde yapılmaya çalışan hikaye anlatımı dışında, bu seri tamamen bundan ibaret. Bahsettiğim sahneler de, ciddi çizgi roman okurlarının daha önce görmedikleri bir şey görecekleri, çok yenilikçi, çok yaratıcı sahneler falan değil.