Marvel Dizileri

Agents of S.H.I.E.L.D S01E13

Marvels-Agents-of-S.H.I.E.L.D.-1x13-2Agents of SHIELD, 13. bölümüyle bir sezon arasına daha girmeden önce nihayet bize sağlam bir hikaye sunmayı başarıyor ve ilk bölümümüzün kahramanı Mike Anderson’ı cyborg Deathlok rolüyle olaya geri döndürüyor.

Eminim Berk kendi notunda daha detaylı olarak tanıtacaktır, fakat kısaca belirtmek gerekirse Deathlok Marvel’ın –aynı Graviton gibi – Agents of SHIELD karakter profiline uyan kahramanlarından biri. Şimdiye kadar çok göz önüne çıkmamış, sinemada kullanılamayacak kadar arka planda kalan fakat dizide potansiyeli olan bir karakter. Bir çok farklı kişi bu ismi alsa da, Deathlok, genelde ölmüş ya da geri döndürülemeyecek derecede sakatlanmış insanların sibernetik teknolojisiyle geri getirilmesiyle yaratılmış bir kahraman, ve aynı zamanda bu teknolojiye Marvel Dünyası’nda verilen ad.

Deathlok’un diziye nasıl entegre edildiğine değinecek olursak, Coulson’ın kaçırıldığı patlamadan sonra Clairvoyant’ın eline düşen Mike, daha önce Akela Amadour’da gördüğümüz –yine sibernetik—göz ile kontrol ediliyor ve Ian Quinn tarafından ele geçirilen teknolojiyle Deathlok haline dönüştürülüyor. Dizinin son sahnesinden anladığımız kadarıyla Mike’ın oğlu da Clairvoyant’ın elinde ve Mike’a karşı bir koz olarak kullanılıyor. Bu noktada Mike’ın daha önce takımımıza karşı kullanılacağını düşündüğümü belirtmiş olsam da Clairvoyant’ın “SHIELD’la çarpışmaya girme” emri kendisinin niyetlerinin ne olduğunu hala muğlakta bırakıyor.

 

mike-peterson

Bu bölümle ilgili tek olumsuz nokta, Clairvoyant’ın hala perde arkasında kalmış olması. Yeterince merak uyandırdıkları için hala herhangi bir ipucu vermemeleri boğucu olmaya başladı gibi bence. Eğer Clairvoyant fos çıkarsa izleyenlerin gözünde çok büyük hayal kırıklığı yaratacaklar.

Açıkçası bu bölümdeki hikayeyi ve sunuş tarzını beğendiğimi söyleyebilirim, aynı olayı farklı farklı karakterlerin gözünden anlatmak her ne kadar klişe bir yöntem olsa da klişe olmasının bir sebebi var – merak uyandırıyor ve tutuyor. Hikayenin dönüm noktası olan Skye’ın ciddi bir şekilde yaralanması da artık Skye’ın 0-8-4 olması mevzusunu bir sonraki bölümde açığa kavuşturacağa benziyor. 

Ward ve Coulson’ın holografik masanın başında nasıl kullanacaklarını bilmeden debelenmeleri, tüm kargaşanın ortasında Ward’un May’le ilişkilerini Coulson’la tartışmak istemesi, Coulson’ın “bir kez daha Asgard’la uğraşamam” tripleri, Stan Lee’nin cameo’su gibi komik anlar diziye keyif katarken Skye’ın yaralanması karşısında ekibimizin çaresizliği ve gösterdikleri tepkiler dizinin gerçekçiliğini artıran unsurlar oldu.57fe1b8e5f293a3a3e5327f53b5c959f

Yine takımımızın iç dinamikleri hakkında konuşacak olursak, geleneksel Fitz-Simmons, Skye-Ward, May-Coulson eşleşmelerinin bozularak Fitz-Skye, Ward-May, Coulson-Simmons şeklinde ikili takımlara bölünmeleri yine dizinin derinliğini artıran, takımımızın artık tam bir ekip haline geldiğini ortaya koyan anlardı. Takım eşleşmelerinde çeşitlendirmeye gitmek akıllıca bir yol. Umarım buna benzer anları ileride daha da çok görürüz.

Kısacası dizi sonunda biraz toparlanır gibi olsa da daha katetmesi gereken çok yol var. Deatlok gibi Marvel evreniyle bağlanan öğeleri daha da çok görmek dizi keyfimizi artıracaktır, mesela, Graviton mevzusunun üzerinden de çok geçti. Franklin Hall’un tutulduğu hapishanede neler olup bittiğine biraz bakabilsek fena olmaz gibime geliyor. Aynısı Donnie Gill/Blizzard karakteri ve Sandbox için de geçerli, hem biraz SHIELD merkezlerinin neye benzediğini görmek ve SHIELD dünyasını tanımak açısından faydası olur, Sandbox gibi hapishanelerin lafı sürekli geçiyor fakat hiç görmüyoruz. Blizzard’ın  doğuşunu daha geçen bölüm görmüş de olsak bölümler arasında çok uzun zaman geçtiğinden ve dizi sürekli ara verdiğinden kendisini neredeyse unuttuk bile.

Bu açıdan dizinin yayın programına da değinecek olursak, bu kadar aralı yayın hikayenin gidişatı açısından çok sağlıklı değil gibi. Eğer dizi tutsun istiyorlarsa biraz daha sık ve arka arkaya heyecanlı, güzel bölümler yayınlamaya ihtiyaçları var. Reyting takibi pek yapmıyorum ama umarım bu aralı yayın programı dizinin reytinglerini etkilemiyordur. 

Berk’in Notu: 

Ekin’in de değindiği gibi, Deathlok karakterinin gözükmesi ile Agents of SHIELD’ın Marvel Evreni’ne yaptığı en önemli göndermelerden birisi. Böyle göndermeler, her ne kadar karakterler çok önemli olmasa da, dizinin çekiciliğini elbette arttırıyor. 

Deathlok, ilk olarak 1974 yılında gözüken, ve daha sonra farklı farklı karakterlerin ismi üstlenmesiyle günümüze kadar gelen bir konsept. Marvel’ın üçüncü / dördüncü sınıf karakterlerinden biri olduğunu söyleyebileceğimiz bu figürü uzun uzadıya ele almak – dizide tamamen farklı bir karakter üzerinden yürüyeceği için – bana çok anlamlı olmaz gibi geliyor, fakat bilim kurgu türünde “cyborg” olarak tanımladığımız kurgu öğesini birebir yansıtan bir karakter olduğunu söylemek sanırım yeterli olacaktır. deathlok

Geleneksel olarak bu isimle bilinen en önemli iki kişi, orijinal Deathlok Luther Manning ve 1990’da yaratılan Michael Collins karakterleri. Deathlok konsepti Marvel çizgi romanlarında son olarak X-Force serisinde (“Deathlok Prime” adı altında) Marvel Now konsepti ile başlatılan Avengers Arena serisindeki Rebecca Ryker olarak karşımıza çıktı – fakat özellikle bu son ikilinin Mike Peterson ile herhangi bir alakası olmasını beklememek gerekiyor.

Fazla önemsiz detaya girmek istemiyorum, o yüzden Deathlok karakterini daha yakından tanımayı sizlere bırakıyorum – fakat enteresan bir bilgi olarak, Deathlok’un Agents of SHIELD öncesinde popüler kültürün geri kalanına yaptığı katkılardan birinin Megadeth’in Psychotron şarkısına ilham vermek olduğunu söyleyelim – metal müzikle ilgilenen arkadaşlar için hoş bir bilgi olacaktır.