Marvel Tarihi - Marvel Tarihi - Bilgiler

Marvel Tarihi II: Captain America Reborn’dan Fear Itself’in Sonuna

Siege hikayesinin ana konusu, Oklahoma üzerinde süzülen Asgard

Marvel Evreni’nin 2000’li yıllarda yaşadığı büyük olayları incelediğimiz bu yazı dizisinin bir önceki bölümü Marvel Tarihi 1‘de, Civil War’un sonundan, Siege’in başına kadar gerçekleşen olaylarla incelemiştik. Bu yazıda da tahmin edebileceğiniz gibi kaldığımız noktadan devam edip, 2011 yılında yayımlanan Fear Itself hikayesinin sonuna kadar ilerleyeceğiz.

PDF


Marvel Tarihi serimiz, orijinal olarak PDF formatında yazılmış dört dosyadan oluşuyordu.

Şu anda bu içeriği doğrudan sitemiz üzerinden sunuyoruz. Yine de, eski PDF dosyalarına ulaşmak isterseniz, Marvel Tarihi 2’yi buradan indirebilirsiniz.

Bununla birlikte, dosyamızın resmi versiyonunun artık site üzerindeki hali olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bu noktadan sonra yapılacak tüm güncelleme, düzeltme ve eklemeler site üzerine yapılacak.

Bir önceki yazının başlığı Civil War’un Sonundan Siege’in Başına olduğu için, bu yazıda doğrudan Siege hikayesi ile başlamamızı bekleyebilirsiniz. Ne yazık ki, çizgi roman dünyasında hikayeler her zaman bu kadar düzenli bir yapıyla ilerlemiyor. Ben bu dosyada işleri en basit şekilde anlatmaya çalışsam da, burada okuduğunuz hikayeler bazen aynı anda yayımlanan, kronolojik olarak birbirleriyle çakışan hikayeler olabiliyor.

Kafanız karışmasın – sıradaki büyük hikayemiz kesinlikle Siege. Fakat Siege öncesinde de bilmeniz gereken bazı hikayeler var – bunların başında; Civil War’un finalinde hayatını kaybeden Captain America’nın geri dönüşünü anlatan Captain America Reborn hikayesi geliyor.

Kendisi daha sonra Siege’de de rol alacağı için, Steve Rogers’ın hayata geri dönüşünü anlatan hikayenin özetini Siege’den önce aktarmak daha doğru.

Okumak Yerine…


Marvel Tarihi serimiz, yalnızca bir yazı serisi değil, aynı zamanda podcast ve video formatına da aktarılıyor. Marvel Tarihi’ni okuyarak değil, dinleyerek takip etmek isterseniz bu oynatma listesi işinizi görebilir.

Captain America Reborn

Captain America, yani Steve Rogers’ın öldürülüşünün birinci yılında, halk onu bir kahraman olarak onurlandırsak mı, yoksa bir hain olduğu için hiç hatırlamasak mı diye düşünürken, Cap’in ölümünün arkasındaki sır perdesi de yavaş yavaş aralanmaya başlıyor. 

İlk olarak, esrarengiz bir kurşunla vurulan Captain America’nın ölümünün, aslında ilk gözüktüğünden biraz daha karmaşık bir hikaye olduğu anlaşılıyor. Cap, ilk olarak Crossbones tarafından uzun menzilli bir silahla omzundan vuruluyor. Yerdeyken karnına sıkılan üç kurşunun sorumlusu ise, Dr. Faustus’un kontrolünde olan Sharon Carter. 

Bütün planlamanın ise Cap’in en eski düşmanı, Red Skull tarafından ayarlandığı, vurulduğu silah ve mermilerin Dr.Doom tarafından verildiği ortaya çıkıyor — kısacası, iş basit bir suikastın oldukça ötesine geçiyor. İşin ilginç tarafı, Cap’i vuran mermiler onu öldürmüyor, bir zaman dilimi içinde donmuş bir şekilde hapsediyor. Daha sonra bu donuk durumdan kurtulan Cap, hayatını sürekli yeni baştan yaşamak zorunda kalıyor. 

Bu cümle tuhaf mı geldi?


Eğer süper kahraman çizgi romanlarına yeni başlıyorsanız, ölen karakterlerin bu şekilde garip açıklamalarla geri getirilmesi size tuhaf gelmiş olabilir. Bu konuda kapsamlı bir rehber yazımız var

Ölümden Geri Dönüş Rehberi

Bu sırada, hem Sharon, hem de Norman Osborn Cap’i yeniden hayata döndürmeye çalışıyor. Norman Osborn’un da Captain America’yı hayata döndürmeye çalışması tabi biraz garip: Osborn, Red Skull’un yaptığı orijinal plandan esinlenerek, Red Skull’un beynini Captain America’nın vücuduna yerleştirmeyi, böylece sahta Avengers takımı için ideal bir lider yaratmayı amaçlıyor.

Kendisi bu sırada bir robot beden içinde yaşayan Red Skull ve adamları, bu planı gerçekleştirmek amacıyla Steve Rogers’ın vücudunu yeniden hayata döndürmeyi başarıyor. Hank Pym, Vision, Black Widow (Natasha Romanoff) ve (bu sırada Captain America rolünü üstlenmiş olan) Bucky’nin yardımıyla Steve Rogers yavaş yavaş kim olduğunu da hatırlıyor, fakat bu durum uzun sürmüyor. 

Çünkü, Red Skull Steve’in vücudunu kontrol etme planını başarıyla gerçekleştiriyor. Ancak, Steve Rogers’ın zaman zaman bilincini geri kazandığını ve kendisinin kontrolüne direndiğini gören Red Skull, Captain America’nın kendisini yok etmek için ölümü bile göze aldığını görünce, kaçıp robot vücuduna geri dönüyor; daha sonra da Cap’i kurtarmaya gelen diğer kahramanların da yardımıyla bu vücut içerisindeyken öldürülüyor.

Kendisinin dönüşünü coşkuyla kutlayan insanlara rağmen, Osborn ve Dark Avengers ekibinin her an oraya gelebileceğini düşünen Cap ve arkadaşları, olay yerini terk ediyor. 

Ve işte böylece, Civil War’dan sonra tam bir sene ölü kalan Steve Rogers, Marvel Evreni’ne geri dönüyor. 

Kalkanı Kim Taşıyacak?

Cap’in hayata geri dönmesinden sonra Bucky ve Steve arasında yeni bir sorun ortaya çıkıyor: Kim kalkanı taşımaya, Captain America olmaya devam edecek? 

Bucky ısrarla Steve’in bunu yapması gerektiğini söylese de Steve reddediyor ve Captain America olma görevi Bucky’de kalıyor. Bunun ardındaki gerçek sebep ise şu: Steve; ölü sanıldığı, fakat aslında bir şekilde zaman içinde kısılıp kaldığı bir senelik dönemde, sadece geçmişini yeniden yaşamıyor, aynı zamanda gelecekten de belli başlı sahneler gördüğüne inanıyor. İşte bu sahnelerden birinde, Bucky’nin Captain America olmayı bıraktığı takdirde öleceğini gördüğü için, kendisi ne yapacağını bilmemesine rağmen, Bucky’nin Captain America kostümünü giymeye devam etmesini istiyor. 

Doomwar

Marvel’da tüm olaylar yavaş yavaş “yedi senedir beklenen olay” sloganıyla duyurulan Siege’e doğru gitse de, Siege ile neredeyse tamamen aynı zamanda basılan, fakat Siege kadar ön planda olmayan bir hikaye daha var: Doomwar. 

Doomwar hikayesi, Afrika’da ufak bir krallık olan Wakanda’da başlıyor. Yıllar boyunca Black Panther T’Challa tarafından yönetilen Wakanda’da, ülkedeki yabancı kültür etkisinden hoşlanmayan bir grup asi, Black Panther’ı devirerek yönetimi ellerine alıyorlar. Desturi adı verilen, muhafazakar bir yönetim kuran bu asiler, T’kan adlı bir adam tarafından yönetiliyorlar. 

T’Challa ve yeni Black Panther Shuri ülkeden kaçarken, T’Challa’nın karısı ve Wakanda kraliçesi Storm geride kalıyor ve yeni hükümet tarafından yargılanıyor. 

Bu arada, bütün bu planların aslında kendi kendine gelişmediği, bu darbenin ardındakinin Dr.Doom’dan başkası olmadığı ortaya çıkıyor. Doom’u durdurma planları yapan T’Challa’nın yardım için ilk uğradığı adres X-Men’in yeni ülkesi Utopia oluyor ve Cyclops ona yardım edecek bir X-Men takımının Doom’a karşı savaşmasına izin veriyor. 

X-Men’in ve T’Challa’nın tüm çabalarına rağmen Wakanda’nın tüm Vibranium stoğunu çalmayı başaran Dr. Doom, on bin ton Vibranium ile Latveria’ya kaçıyor. X-Men ve Black Panther’dan sonra Doom’un azılı düşmanları Fantastic Four da savaşa katılıyor. Fakat, bu sefer dersine son derece iyi çalışmış olan Doom’un savunmasını bir türlü geçemeyen T’Challa, Doom’un kahramanların yaptıklarını önceden tahmin etmesinden bunalınca, oyuna ne yapacağı hiçbir zaman belli olmayacak bir başka aktör getirmeye karar veriyor: Deadpool! 

Deadpool’un savaşa katılmasından sonra, War Machine, Fantastic Four, Black Panther, X-Men ve kendini “Shadow Physics” adını verdiği büyü- bilim karışımı bir olayla güçlendirmiş T’Challa Doom’un askerleriyle mücadele etmeye başlıyor. T’Challa, Deadpool’u Castle Doom’a sızarak Dr. Doom’un planlarını açığa çıkarmaya ve Vibranium’un yerini bulmaya gönderiyor. 

Deadpool’un kalesine sızdığını anlayan Doom Vibranium’una güvenerek T’Challa ile yüzleşmek için dışarı çıktığında, T’Challa kimsenin beklemediğini yapıyor ve bunun gibi bir acil durum için hazırladığı sistemi tek bir tuşla aktif hale getirerek tüm Wakanda Vibranium’unu “inert” hale getiriyor, yani işe yaramaz ve değersiz kılıyor. 

Bu sayede Doom’u durdurmasına rağmen, ülkesinin tüm ekonomisini ve ordusunun dayandığı metali de yok eden T’Challa, Doom’u öldürmeyerek evine, Wakanda’ya geri dönüyor. Böylece Doomwar da, tüm kahramanlar Wakanda’daki inşaat çalışmalarına ve savaş tamirlerine yardım ederken sona eriyor. 

Doomwar’da Dr. Doom’un büyük planı suya düşüyor düşmesine… Fakat bu sırada, Marvel Evreni’nin bir numaralı “kötü adamı” olan Norman Osborn’un çok daha iddialı ve çok daha büyük bir planı olduğu da unutulmamalı: Asgard’ı kontrol etmek! 

Siege – Başlangıç

Asgard’ın Oklahoma eyaletinin ufak bir kasabasının üstünde bulunmasından son derece rahatsız olan Norman Osborn, başkandan saldırmak için onay alamayınca, Asgard’ı işgal edebilmek için yeni bir plan yapmak zorunda kalıyor. Bunun için Asgard’ın kurnazlık ve hile tanrısı Loki ile konuşan Osborn, Loki’nin kendisine Civil War’un nasıl başladığını hatırlatmasıyla, dahiyane bir plan bulduğuna inanıyor: Civil War’u başlatan olay gibi bir skandal yaratmak ve bu skandalı kullanarak Asgard’ı ele geçirmek! 

Ufak Bir Hatırlatma…


Hatırlamayanlar için – Civil War hikayesinin başlangıcında, süper kahramanları birbirine düşüren önemli bir trajedi yer alıyordu. Süper kahraman dünyasının gündeminde, “Kahramanlar gerçek kimliklerini devlete açıklayarak devlet kontrolünde mi savaşmalı, yoksa hep olduğu gibi bağımsız mı davranmalı?” sorusu vardı — ancak bunu gerçek bir İç Savaş’a dönüştüren, Nitro isimli kötü bir karakterin, New Warriors ekibi ile savaşırken bir okulu havaya uçurması olmuştu. Bu konuda detaylar için bu yazı serisinin ilk bölümünü inceleyebilirsiniz:

Marvel Tarihi 0

Loki ve Osborn, planlarını yaptıktan sonra, Asgard tanrılarından Volstagg ile savaşmaları ve onu bir stadyuma çekmeleri için U-Foes adlı bir süper suçlu grubunu görevlendiriyorlar. Volstagg, tamamen iyi niyetle U-Foes’u durdurmaya çalışsa da, U-Foes görevini başarıyla tamamlamayı başarıp Volstagg’ı stadyuma çekiyor. Ve savaşları nedeniyle, bu stadyumdaki binlerce insan hayatını kaybediyor. Ve işte böylece, Osborn’un da Asgard’ı suçlamak ve Asgard’ın işgalini meşrulaştırmak için gerek duyduğu olay da gerçekleşmiş oluyor. 

Derhal ABD başkanını arayan ve ona her şeyin kontrol altında olduğunu söyleyen Osborn, başkanın iznini almadan Asgard’ın istilası için Dark Avengers takımını bir araya getiriyor. Avengers ekibi bu işgal konusunda oldukça isteksiz olsa da, Osborn bu savaşı kazanırlarsa, bir daha kendisine hizmet etmek zorunda olmadıklarını söyleyerek onları ikna ediyor. Son olarak da, kendisi de bir Tanrı olan ve diğer Tanrılara karşı savaşmak istemeyen Ares’i ise, Asgard’ın yozlaştığını ve tahtta artık Loki’nin olduğunu söyleyerek (tahtın asıl sahibi Balder) ikna ediyor. 

Sentry – Tanrılara Bedel

Dark Avengers takımını ve Ares’i ikna ettikten sonra, Osborn’un savaşa katılmak için ikna etmesi gereken son bir kişi kalıyor: Sentry. Neredeyse sınırsız gücüne rağmen, sürekli bunalımda olan ve akli dengesi yerinde olmayan Sentry, Asgard’ın istilası öncesinde de böyle bir bunalım dönemi geçiriyor. Bu bunalımın Sentry’nin karısı Linda ile alakalı olabileceğine karar veren Osborn, Bullseye’a Linda’yı öldürmesi emrini veriyor ve Sentry’e Linda’nın intihar ettiğini söylüyor. 

Eğer Marvel Tarihi’nin daha önceki dosyalarını okuduysanız, 2000’li yıllarda yaratılan bir karakter olan Sentry’ye epey yer ayırdığımı, onu detaylı şekilde açıkladığımı ve Sentry’nin ilerleyen hikayelerde büyük rol oynayacağını söylediğimi hatırlarsınız. Daha önce World War Hulk gibi serilerde oynadığı role rağmen, Sentry’nin doruk noktası Siege hikayesinde gerçekleşiyor: Sentry, ilk olarak, kendisine yalan söylendiğini anlayan ve Osborn’a karşı gelmeye başlayan Ares’i tek hareketle paramparça ediyor. 

Yukarıda gördüğünüz sahne sadece Siege’in değil, 2010’lu yılların en meşhur Marvel sayfalarından bir tanesi.

Iron Man’in Dönüşü 

Bu sırada, savaş alanının dışında da önemli gelişmeler oluyor. Captain America Reborn hikayesi ile birlikte geri dönen Captain America, Dark Reign sırasında Osborn’a karşı direnmiş olan tüm kahramanları toplayarak onları Osborn’a karşı savaşmak için Asgard’a götürüyor. Bu sırada, Dark Reign’de Osborn’un beynindeki bilgilere ulaşmasını engellemek için kendisini bitkisel hayata sokan Tony Stark da, Dr. Strange’in yardımıyla hayata geri dönüyor. Fakat, ortada şöyle bir sorun var: Stark’ın beyninden silinen şeyler sadece kahramanların gizli bilgileri değil. Stark, aynı zamanda Civil War’a ve ondan sonraki döneme dair de hiçbir şey hatırlamıyor! 

Eğer bu tarz detaylarla ilgileniyorsanız; bu tabi aslında Marvel’ın Tony Stark’ı Civil War’un “kötü karakteri” olmaktan kurtarmak için attığı bir adım.

Çılgınlık Başlıyor

Captain America ve onun liderliğindeki Avengers ekibinin savaş alanına gelmesiyle birlikte dengenin sağlanması, başta her şey planladığı gibi giden Osborn’u çileden çıkartmaya başlıyor. Eski bir zırhı ile savaş alanına gelerek, Osborn’un Iron Patriot zırhını devre dışı bırakan ve onu etkisiz hale getiren Tony Stark, hem Asgard’ın savunulmasına yardımcı oluyor, hem de yıllar sonra, üç büyük Avenger üyesi Thor, Captain America ve kendisini bir kez daha aynı tarafta bir araya getiriyor. 

Fakat, Osborn da henüz elindeki son kozu oynamış değil. Avengers üyeleri tarafından zırhı etkisiz hale getirilmiş olmasına rağmen, Sentry’ye her şeyi yıkması emrini veren Osborn, bu emrin sonuçlarının kelimesi kelimesine yerine getirilmesine de seyirci oluyor. 

Sentry’nin doruk noktasının Ares’i paramparça etmek olduğunu düşündüyseniz — hayır, Sentry yukarıda gördüğünüz sahneyi büyük ölçüde tek başına yaratıyor, yani Asgard’ı yerle bir ediyor.

Tabi Sentry dedim ama, onun psikolojik problemlerinin başında, kötü alternatif kişiliği Void’in olduğu unutulmamalı. Gücünü böylesine kontrolsüz bir şekilde kullanması, onun artık Sentry değil, tamamen zihninin karanlık tarafında barınan Void olduğu anlamına geliyor. 

Sentry’nin tüm kontrolünü kaybedip kendisini tamamen Void’a vermesi, ortaya iki dönüşüm daha çıkarıyor. Norman Osborn da, tıpkı Sentry gibi, kontrolünü tamamen yitirerek yavaş yavaş Green Goblin’e benzemeye başlıyor. Artık tamamen deliren Osborn’u, Dark Reign sırasında bir buçuk yıl beklenen bir yumrukla susturan ise, baş düşmanı Spider-Man oluyor. 

Loki ve Zafer

İkinci ve asıl önemli dönüşümü ise Loki geçiriyor. Başından beri Osborn’u Asgard’a saldırması için pohpohlayan Loki, Void’in ortaya çıkması ve Asgard’ı yerle bir etmesiyle birlikte yaptığının gerçek sonuçlarını görüyor ve kahramanların tarafına geçiyor. Asgard’ın bazı sihirli taşlarını kahramanların güçlerini arttırmak için kullanarak, onların Void’i zayıflatmasını sağlıyor. 

Fakat, Void’in işini asıl bitiren, bir H.A.M.M.E.R Hellicarrier’ını üstüne mermi gibi çakarak onu ezen Tony Stark oluyor. Bundan sonra ölmeyen, fakat Robert Reynolds haline geri dönen Sentry, şaşkınlıkla tüm bunları kendinin mi yaptığını sorduktan sonra, etraftaki kahramanlardan kendisini öldürmelerini rica ediyor. Bu isteği kabul edilmeyince yeniden kontrolünü kaybederek Void’a dönüşmeye başlayan Reynolds, sonunda öldürülüyor ve cesedi Thor tarafından güneşe atılıyor. 

Böylece, hem New Avengers serisinden beri Marvel dünyasındaki güç dengelerini allak bullak eden Sentry ölüyor, hem Norman Osborn gerçek yüzü ortaya çıkarılarak tutuklanıyor; hem de Nick Fury, Tony Stark ve şimdi Osborn’un başarısız olduğu “ABD’nin bir numaralı koruyucusu” konumuna Steve Rogers getiriliyor. 

Siege’in sona ermesiyle birlikte, Norman Osborn’un “Karanlık Rejimi” de, sona ermiş oluyor. 

Kahramanlar Çağı

Nasıl ki Secret Invasion’dan sonra Osborn’un yönetiminde geçen periyoda Dark Reign adı veriliyorsa, Siege’den sonra Steve Rogers yönetiminde geçen çağa da, “Kahramanlar Çağı” ismi veriliyor. Bu da, bir olaydan çok bir geçiş dönemi olduğu için, Dark Reign’de olduğu gibi belli başlı olayları özetleme yoluna gideceğim. 

1- Steve Rogers’ın göreve gelmesiyle, Civil War ile birlikte yasalaşan Superhuman Registration Act kaldırılıyor, ve böylece kahramanlar yeniden tamamen özgür hale geliyorlar. Steve Rogers, S.H.I.E.L.D ya da H.A.M.M.E.R gibi örgütler kurmayı tercih etmiyor, bunun yerine asayişi üç Avengers takımı ile sağlamayı uygun görüyor: 

Bu takımlardan The Avengers, Captain America (Bucky), Thor ve Iron Man tarafından başı çekilen ana takım oluyor. 

New Avengers, Wolverine, Spider-Man ve Luke Cage gibi yeni Avenger üyelerinin yoğunlukta olduğu bir kadro haline geliyor. 

Yeni yaratılan Secret Avengers ise, Steve Rogers’ın bireysel olarak en çok görev aldığı, uluslar arası bir casus ekibi olarak çalışmalarına başlıyor. Steve Rogers, Nova, Moon Knight, Black Widow, Ant-Man, War Machine ve Beast bu grubun üyeleri… 

2- Sentry’nin cenaze töreninde, Sentry’nin robotu Robert Reynolds’un karargahı Watchover’ı başka bir yere inşa edip onun dönmesini bekleyeceğini söylüyor. Sentry’nin günlüğünün bir sayfasını Reed Richards’a okutuyor, ama Reed okuduğu bilgiyi kendine saklıyor. 

3– Bucky, Captain America görevine devam ediyor. Victoria Hand ise, Steve Rogers’ın isteği üzerine çalışmaya devam ediyor ve New Avengers ekibinin sorumlusu haline getiriliyor. 

4– Thunderbolts ekibi de kullanılmaya devam ediliyor. Captain America, bu takımın başına güvendiği bir başka ismi, Luke Cage’i getiriyor. 

5 – Dark Reign’in baş sorumlusu Norman Osborn ise, en tehlikeli süper suçluların atıldığı bir hapishaneye atılıyor. 

Kahramanlar Çağı’nda, adından da anlaşılabileceği gibi, tam sekiz yıl aradan sonra bütün kahramanlar, tek bir tarafta bir araya gelmiş oluyorlar. Bir Amerikan ikonu olarak Steve Rogers’ın yönetimde olduğu, Captain America, Iron Man ve Thor’un başını çektiği Avengers’ın süper suçluları durdurduğu; Hawkeye, Spider-Man ve Wolverine gibi önemli kahramanlardan oluşan New Avengers’ın destek verdiği ve Secret Avengers’ın tüm gerekli pis işleri yaptığı bu dünyada, artık korkunun kendisinden başka korkulacak hiçbir şey yokmuş gibi gözüküyor! 

Fear Itself

Gerçekten de, Captain America yönetimini gerçek anlamda ilk sınayan olay, “korkunun kendisi” yani “Fear Itself” oluyor. 

Fear Itself serisi, İkinci Dünya Savaşı yıllarından bir prologla başlıyor. Captain America’nın en büyük düşmanı olarak da tanıdığımız Red Skull, Nazi’lere savaşı kazanmak için durdurulmaz bir güç arayışı içinde Skadi isimli bir İskandinav Tanrısının çekicinin dünyaya düşmesini sağlayan bir ayin gerçekleştiriyor. Fakat, bu çekici yerinden kaldıramıyor ve dolayısıyla onu, kendi kızı Sin tarafından bulununcaya kadar gizli kalacağı bir yere saklıyor. 

Bu çekici kaldırmasıyla birlikte Skadi’ye dönüşen Sin, Odin’in baş düşmanı ve aynı zamanda kardeşi olan The Serpent’i, yıllar süren tutsaklığından kurtarıyor, ve bununla birlikte, Skadi’nin çekicine benzer yedi çekiç daha dünyaya düşüyor. 

The Serpent’ın serbest kalması ve Dünya’nın bir savaş alanına çevrilmesini izleyen Odin, Asgard’ı ve bütün Asgard Tanrılarını korumak amacıyla Dünya’dan çekiyor ve gezegeni de kendi kaderine terk ediyor. Buna karşı çıkan Thor’un ise itirazlarına kulak asmıyor. 

Bu sırada, çekiçleri alarak dönüşüm geçiren bu yedi dostumuz da, dünyanın çeşitli yerlerini yerle bir etmeye başlıyorlar. Washington’daki savaşta, Sin hala Captain America kostümü giymeye devam eden Bucky’yi öldürerek kahramanlara ilk büyük kayıplarını yaşatıyor. 

Bucky’nin ölümünden sonra yeniden Captain America kostümünü üstlenen Steve Rogers önderliğindeki Avengers takımları, New York’ta Sin ve Serpent’ı durdurmaya çalışıyorlar, fakat bu girişimleri de başarısız oluyor. 

Her şey kahramanların aleyhine giderken, Asgard’da Tony Stark ve Thor, Odin’den savaşın kaderini tamamen değiştirecek iki istekte bulunuyor.

Tony Stark, Serpent’ın uyanışıyla dünyaya düşen ve yedi durdurulamaz savaşçı yaratan eşyaları durdurabilecek silahlar geliştirmek için Asgard’ın malzemelerini ve atölyelerini kullanmak istiyor. Thor da, kendisinin Serpent ile savaşırken öleceği yönündeki bir kehanete rağmen, babası Odin’den savaşmak için izin istiyor ve Serpent’ı durdurmasına yardımcı olacak silahlar alıyor. 

Bu sayede, Iron Man’in yaptığı silahlar ile Serpent’ın ordularına saldıran kahramanlar, Serpent ve Skadi’yi durdurmayı başarıyorlar. Fakat, kehanet doğru çıkıyor, ve Thor, babasının kendisini korumak için verdiği tüm silahlara rağmen Serpent ile savaşından sonra ölüyor. 

Fear Itself’in Ardından…

Burada bu şekilde basitleştirerek anlattığıma bakmayın – son derece karışık ve kompleks bir seri olan Fear Itself’in sonrasındaki olaylar da, tıpkı serinin kendisi gibi önemli gelişmeler sunuyor: 

1– Öncelikle, Bucky’nin aslında ölmediğini, Nick Fury tarafından kurtarıldığını; Winter Soldier olarak bundan sonra daha “underground” bir ajan olarak kullanılmaya devam edeceğini öğreniyoruz. 

2– Daha sonra, Thor’un eski düşmanlarından Ulik, Tanarus ismiyle Thor’un yerini alıyor. Loki hariç, herkes Thor’u unutuyor ve asıl yıldırım tanrısının kim olduğunu bilmiyor. 

3– Bruce Banner ve Hulk, bir şekilde birbirlerinden ayrılıyorlar. Sitemizdeki Incredbile Hulk 1 incelemesinde de görebileceğiniz gibi, bu sefer ayrılığa sebep olan ve Banner’dan kurtulmak isteyen taraf Hulk. 

4– Marvel Evreni’nin önemli takımlarından The Defenders da, Dr. Strange ve Hulk önderliğinde yeniden kuruluyor. 

Siege sırasında Sentry’nin “Beni öldürün…” konuşması

Ulaştığımız Nokta…

Bu yazımızla birlikte, Marvel’da Ocak 2012’ye kadar ulaşmış oluyoruz. Eğer Marvel Tarihi 0’dan Marvel Tarihi 2’ye kadarki yazıları baştan sona okuduysanız, 2004 yılından 2012’ye kadar yaşanan Avengers merkezli bütün büyük olaylara hakimsiniz!

Peki, buradan nereye gidiyoruz? 2012 yılında Marvel’ın büyük hikayesi ne?

Fear Itself’ten sonra yaşanan büyük hikaye, Marvel Eventleri içinde en büyük çaplı hikayelerden bir tanesi olan Avengers vs. X-Men.

Fakat bu hikayenin özetlerine geçmeden, şunu hatırlatmak gerekiyor: Avengers ve X-Men ekipleri aynı evrende, Marvel Evreni’nde bulunsa da, birbirlerinden büyük ölçüde bağımsız hikayeler yaşıyor. Marvel Tarihi’nin bu ilk bölümlerinde, X-Men’in işin içine oldukça az girdiğine, Marvel Tarihi 0‘daki House of M sürecinden sonra hikayelerde onlardan çok az bahsettiğime dikkat etmişsinizdir.

Adından da anlaşılacağı gibi, Avengers vs. X-Men bu iki ekibi bir araya getiren hikaye. Şu ana kadar üstünden geçtiğimiz olaylar sayesinde, işin Avengers tarafını gayet iyi biliyorsunuz – peki ya X-Men tarafı? Avengers vs. X-Men’i anlayabilmek için, işin X-Men tarafı da bir o kadar (hatta bazı açılardan daha da) önemli!

Bir sonraki dosya Marvel Tarihi 3’te, kronolojik olarak ilerlemeyi bırakıp, Marvel Tarihi 0’da bahsettiğimiz House of M hikayesine geri döneceğiz. Daha sonra, Avengers’da bu olayların yaşandığı süreçlerde, X-Men tarafında neler olduğunu, aşağıdaki şu üç kelimenin, mutant dünyasını ve X-Men ekibini nasıl değiştirdiğini inceleyeceğiz.

Bana katılmaya hazırsanız, yazıya buradan ulaşabilirsiniz:

Marvel Tarihi 3 – X-Men