Diğer Marvel Filmleri

X-Men First Class

xmenfirstclass1

Efendim, çizgi roman filmleri ile aram çok iyi olmasa da , “Dur bakalım çok sevdiğim şu karakter nasıl olmuş?” şeklindeki iç sesime yenilerek genellikle gidip izliyorum. Lanet ettiğim çok oluyor, hatta bir kaç istisna dışında genellikle sinema salonundan küfür kıyamet modunda ayrılıyorum.

X-Men First Class, Banshee, Havok ve Darwin gibi karakterleri barındırarak bir nevii risk aldığı için, ilk andan itibaren gözümde farklı bir yere oturmuştu. Eh, madem bu kadar özenmişler, biz de gereken teveccühü gösterip izleyelim dedik. Bu; benimle birlikte dokuz kişiyi daha sinema salonuna kaçıncı sürükleyişim bilmiyorum, her seferinde ters tepmesine rağmen inatla geliyorlar. Durduramıyoruz.

X- Men First Class; hikayeyi sıradanın biraz üzerinde işlemesine rağmen kendini çok yanlış konumlandırmış bir film olarak göründü bana. Marvel Evreninde Mutantların ilk ortaya çıktığı döneme bakacak olursak Amerikan toplumununda “ötekileştirme” sürecinin zirve yaptığı bir döneme parmak basmak zorunda kalıyoruz; WASP kitle bir tarafta, bu kriterleri sağlamayan kitle diğer tarafta birbirlerinine nefretle bakarken Hillbilly ya da Redneck diye tarif edilen lümpen kitle iki tarafı da nefretle izliyordu. Bu dönemde “sadece doğuştan gelen özellikleri sebebiyle” nefret odağı olan bir grup “özel” insanın hikayelerinin yer aldığı X-Men dergisi, bir nebze empati duygusu oluşturabilme çabasını da içinde bulundurarak ortaya çıktı. İstisnası çok az olduğu için rahat rahat söyleyebiliyoruz; Mutantlar marvel evreninde her zaman nefret topladılar, örselendiler, sürüldüler, hakları için mücadele etmeleri gerekti ve aradan geçen zamanın çoğunda terörist olarak görüldüler. Çağın hakim paradigması neyse, mutantlar her zaman bunun hedefinde yer aldı. Dolayısıyla bu tür “öteki yaratma” süreçleri, X-Men dergisi içerisinde sadece Magneto’nun planlı bir çabası çerçevesinde yer aldı.

Bu motto’ya sahip bir dergiyi tutup Küba Füze Krizi esnasında ABD saflarına yerleştirmek, en hafif tabiriyle insafsızlık olmalı. Kaldı ki filmde Xavier’in Sovyet karşıtı söyleminin nereden kaynaklandığını anlamaya çalışmak bile çok yorucu bir süreç oldu benim için; Soğuk savaş biteli yirmi yıldan fazla oldu; neden bu defterler açılmaya çalışılıyor bilemedim. Kimse “Ama film o dönemde geçiyor?” demesin, böyle bir şey yok. X-Men First Class, aynı ismi taşıyan dergi açısından konuşulduğunda X-Men takımının ilk kurulduğu dönemleri içerir, ve orjinal X-Men ekibi dışında kimseyi barındırmaz. Hikayeye bu açıdan bağlı kalmıyorsanız, kusura bakmayın Soğuk Savaş esintilerini içine böyle taraflı bir şekilde aldığında höt demek zorunda kalıyoruz.

X-Men evreninde yukarıda bahsettiğim ötekileştirme çabasını da biraz açarsam, filmde Magneto karakterinin ne kadar havada kalmış olduğu biraz daha ortaya çıkabilir. Hiç düşündünüz mü, bir insan neden kendi kurduğu ekibe “Kötü Mutantların Kardeşliği” adını koyar? Dünya üzerinde fikirsel anlamda “kötü” orijine sahip olduğunu adıyla iftira eden bir teşkilat görülmüş müdür acaba?

Magneto’nun liderliğindeki ekibin adı “Kötü Mutantların Kardeşliği”dir, çünkü Earth X serisinde detaylarıyla ortaya koyulduğu gibi Magneto kendisini ve kendi tarafında olanları gönüllü bir şekilde kötü olarak niteleyerek, Xavier ve X-Men’ini “iyi” tarafın kısıtlamalarının tahakkümü altında kalmaya zorlamıştır. Siyaset Bilimci Carl Schmitt’in Dost ve Düşman kavramlarını tam olarak kabullenen bir düşünce altında siz kendi konumunuzu netleştirirseniz, karşınızdaki kitlenin konumu da buna paralel olarak netleşmek zorunda kalır, ilk hareket eden istediği satranç taşını kapar. Siz Vezir’i aldığınız takdirde, karşınızdaki at ya da fil seçmek durumunda kalacaktır. Eric Magnuss’un da aynı motivasyonla kendisini kötülüğün köşesine attığını söyleyebiliriz; böylesi planlı bir hareketin bir anlık sinir anından , ya da tek bir kişisel motivasyondan kaynaklandığını; Magneto’nun Xavier’den sadece nefret ekseninde ayrıldığını iddia etmek filmde de görüleceği üzere yersiz olur. Yemezler.

Biraz daha uzaktan bakıp düşünecek olursak , böylesi basit klişeler üzerine kurduğunuz bir filmde olay örgüsünde klişenin sık sık kullanıldığı Çizgi Roman uyarlaması yapmak durumunda kalırsanız, “Mutant ve Gururlu” cümlesinin filmde otuz defa tekrar edilmesi sonucunda olduğu gibi klişenin karesini almış olursunuz. Ben de o esnada “Ulan ses dalgalarıyla uçuluyor muymuş?” dedikten sonra anırarak gülmeye başlayan ön sıradaki kaya kafalı arkadaşın nasıl bir ilkokul müsameresiyle karşı karşıya olduğunu düşünürüm.

Ufak tefek ayrıntıları geçiyoruz; Emma Frost dediğiniz kadın Hellfire Club’a nasıl striptizcilikten yükseldi, Beast ve Frost’un ikincil mutasyonları hangi dönemlerde yaşandı, kazık kadar adam olan Sean Cassady nasıl ergenleşti, Xavier ile aynı yaşta olduğu iddia edilen Mystique aslında James Howlett’dan daha mı yaşlı, bunlara değinmek istemiyoruz. Ama en azından, film bittiğinde perdeye boş boş bakarken aklımızda kalan tek şey “Neden bir X-Men filminde Amerikan ve Sovyet donanmalarını izliyoruz?” olmasaydı.

James Howlett benim için de söylüyor, “Go Fuck Yourself.”