Farklı Tatlar

Supergod

“Süper kahramanlar gerçekten yaşasalar nasıl olurdu?” sorusu, çizgi roman sitelerinin fazlasıyla sevdiği bir soru, ve böyle olması da son derece normal. Bir giriş cümlesi olarak kullanıldığında bu soru ilgi çekiyor, merak uyandırıyor, tüm çizgi roman okurlarının aşina olduğu “süper kahraman” türünün, farklı bir şekilde ele alınmasını ifade ediyor, ve pek çok açıdan, okuyucuları yazının devamını okumak konusunda daha hevesli hale getiriyor.

Sorunun problemi ise, son yıllarda, gerçekten çok sık soruluyor olması. ”Süper kahramanlar gerçek olsaydı…” fikrinin, artık çizgi romanları tanıtırken kullanılacak bir giriş cümlesinden çok, “süper kahraman” türü içinde, bir alt tür haline geldiğini iddia etmek bile mümkün.

Warren Ellis tarafından yazılıp, Garrie Gastony tarafından çizilen Supergod da, bu alt türe dahil olan bir çalışma.

Avatar Press tarafından yayınlanan beş sayılık çizgi roman serisi, ateşler içinde yanan bir Londra’da başlıyor. Hikayenin anlatıcısı, akli dengesinin pek de yerinde olmadığını hissettiğimiz bir bilim adamı olan, Simon Reddin olarak resmediliyor ve bütün çizgi roman, Reddin’in yıkık dökük şehrin bir köşesinde oturup, Tommy diye seslendiği birine, yaşananları anlatması şeklinde kurgulanıyor.

Başta da dediğim gibi, hikaye, “Süper kahramanlar gerçek olsaydı, nasıl olurdu?” sorusu ile özetlenebilecek bir kurguya sahip, fakat Warren Ellis elbette bu kurguyu biraz farklı bir şekilde ele almış. Supergod’da süper kahramanlar, bir nevi Soğuk Savaş döneminin, nükleer silahlanma veya uzay yarışı paradigması içinde ele alınıyor – yani, devletler bu iş için gizli projeler yürütüyorlar ve bir yandan birbirleriyle yarışır, birbirlerini gizli ajanlarla takip ederken, öte yandan ellerindeki en büyük teknolojik imkanları kullanarak, kendi emelleri için kullanabilecekleri “süper insanlar” yaratmaya çalışıyorlar, ve sonuç olarak, başarılı oluyorlar.

Amerika, İngiltere, İran, Hindistan, Çin ve Rusya gibi ülkeler, farklı farklı yöntemlerle, süper insanlar yaratmayı başarıyorlar, ve bu da hikayenin ikinci boyutuna, yani Ellis’in, “gerçekten varolan süper kahramanların, nasıl davranacakları” sorgulamasına geçiş yapmamızı sağlıyor.

Ellis’in temel argümanı şu: Eğer, süper kahramanlar bir şekilde gerçek olsalardı, bizim düşüneceğimiz şekillerde düşünmez, bizim davranacağımız gibi davranmazlar, bizim onlardan beklediğimiz değer yargılarının tamamen dışında varlıklar olurlardı.  Bizim sözlerimiz, düşünce tarzımız, mentalitelerimiz ve hatta hayal gücümüz, onlara tamamen farklı bir şekilde hitap edebilir, hatta çok büyük ihtimalle, hiç hitap etmeyebilirdi.

Bu özellik, örneğin, İngiltere’nin “süper insanı”nda rahatlıkla görülüyor: Uzaya çıkan üç astronotun tanınmayan bir yaşam formuyla temasa geçmeleri sonucu ortaya çıkan, üç suratlı, mantarlarla kaplı bu varlık, kendisini bir Tanrı olarak görüyor, ve insanları fazlasıyla değersiz bulduğundan, onlarla herhangi bir ilişki kurmanın da, tamamen anlamsız olduğuna inanıyor.

Hindistan’ın yarattığı süper insan ise, kendi benliğine kodlanan, “Hindistan’ı daha iyi bir yer haline getirme” mantığını, bizim düşüneceğimiz “açlığı bitirme, hastalıkla savaşma, refah sağlama” gibi unsurların tamamen dışında değerlendiriyor, ve nüfusu azaltma, Hindistan’ı coğrafi olarak daha iyi bir hale getirme, ayın yarattığı kütle çekimini manipüle ederek, Hindistan’a avantaj sağlama gibi, bir insanın ilk anda “hayal edemeyeceği” boyutlarda ele alıyor.

Tabi sonuç da, bu ülkelerin birbirlerini alt etmek için yarattıkları süper kahramanların, birbirleri ile ters düşmesi ile belirleniyor. Marvel / DC çizgi romanlarından aşina olduğumuz, insan özellikli süper kahramanların aksine, herhangi bir insani yanları olmayan bu süper kahramanlar, yeri geldiğinde milyonlarca hayatı da feda ederek, birbirlerine karşı savaşmaya başlıyorlar, ve sonuç, eserin girişinde gördüğümüz, ateşler içinde yanan, yıkılmış, yerle bir olmuş bir dünya oluyor.

Warren Ellis, kesinlikle iyi bir çizgi roman yazarı, ve bu hikayesi de, özellikle “süper kahramanlar gerçek olsa…” sorusuyla tanımlayabileceğimiz türün, kayda değer çizgi romanlarından birisi. Süper kahramanların bakış açılarını incelemenin haricinde, Ellis, Transmetropolitan’ı (veya, biraz daha çizgi roman dışından bir örnek verirsek, Dan Brown’un son romanı, Inferno’yu)  okuyanların rahatlıkla hatırlayacağı, transhumanism ve posthumanism gibi kavramları da kurgusuna başarıyla yediriyor.

Çizer Garrie Gastony de, modern süper kahraman çizgi romanlarının çizimlerine aşina olanların kesinlikle yadırgamayacağı bir çizim tarzı kullanmış – bu, çizimlerin büyük ölçüde hikayeyi zenginleştirici bir unsur olarak görülebileceği anlamına gelse de, (dört beş panel / sayfa dışında) çok olağanüstü bir şey beklememeniz gerektiğini de gösteriyor.

Uzun lafın kısası, Supergod iyi bir çizgi roman. Özellikle yazı boyunca tekrarladığım, süper kahramanların gerçek olması mantığı sizin de ilginizi çekiyorsa, bu türe ait eserleri okumayı seviyorsanız, en azından Ellis’in ilgi çekici bakış açısını görmek için, mutlaka okumanız gereken bir eser. Fakat, Ellis konusundaki yüksek beklentilerimi de düşünerek söyleyebilirim ki, bu çizgi roman pozitif yönlerine karşın olağanüstü bir çalışma değil. Özellikle anlatıcı karakteri konusunda çok ciddi soru işaretleri bırakıyor, ve pek çok konu, sanki işlenebileceğinden biraz daha sığ incelenmiş, aceleye getirilmiş hissi yaratıyor.

Yine yazı boyunca tekrarladığım bir tezi gündeme getirecek olursak, Supergod “süper kahramanların gerçek olması” fikrine yoğunlaşan alt türe ait olan bir çizgi roman, ve bu doğrultuda, bu türün diğer örnekleriyle karşılaştırılması da kaçınılmaz. Böyle bir karşılaştırmada, Supergod’un ilginç bir bakış açısı olduğunu yadsınamayacak bir gerçek de olsa, listenin en tepesinde yer almadığı da bir o kadar ortada.

AltEvren’in Notu: 6 – 7 / 10

(Bir okurumuz birkaç gün önce Farklı Tatlar’da “düşük” not verip vermediğimi sordu, hayır, “düşük not vermediğim” gibi, notları “yüksek” veya “düşük” olarak da düşünmüyorum. “Notlandırma” mantığına son derece karşıyım, bu “notların” hepsinin de ne anlama geldiği şurada detaylı olarak açıklanıyor.)

Kim Okumalı / Kim Okumamalı?

Farklı Tatlar için eklediğimiz bu yeni özellik, tanıtımını yaptığımız eserlerin ne tarz okuyucuların ilgisini çekebileceğini açıklamak için kullanılıyor. (+++) Bu eseri kesinlikle okuması gereken okuyucuları, (++) eserle ilgilenmesi çok muhtemel olan okuyucuları, (+) boş zamanı varsa bu eserle ilgilenebilecek okuyucuları, (-) ise bu eseri beğenmeyecek / okumaması gereken okuyucuları ifade ediyor..

(+++) “Süper kahramanlar gerçek olsaydı” fikrini bilen, örneklerini okumuş olan, ve bu konu hakkında farklı bakış açılarını merak eden okurlar.

(+++) Süper kahramana farklı yaklaşımları, Watchmen, The Dark Knight Returns, vs. gibi eserleri seven okurlar.

(++) Warren Ellis hayranları

(-) Gündeme gelen her konunun layığıyla işlenmiş olmasını seven, bir konu herhangi bir açıdan “havada kalınca” rahatsız olan okurlar

(-) Daha önce hiç “süper kahramanlar gerçek olsaydı” kurgusu okumamış okurlar. Supergod bu iş için biraz ağır bir giriş olacaktır.

Yazılarımızdan yayınlandıkları anda haberdar olmak ister misiniz? Yeni Twitter hesabımızı takip edin: AltEvren Twitter