Genel Çizgi Roman Yazıları

Stan Lee: Neden pek çok şeyi bilemiyoruz?

stanleebilmemek1Stan Lee özel haftamızın son iki gününe girerken, bu konuyla ilgili önemli bir soruyu gündeme getirmek istiyorum: Bu Stan Lee konusu, neden bu kadar önemli ve bu kadar zor bir konu? Neden bütün olay tek bir yazıyla aradan çıkarılamıyor? Neden bildiklerimiz basitçe sıralanamıyor?

Bunun cevabı aslında çok basit – bildiklerimiz basitçe sıralanamıyor, çünkü bu konu hakkında kesin yorum yapabilmek için bilmemiz gereken pek çok şeyi aslında bilmiyoruz. Bu da tabi, bizi aynı önemde yepyeni bir soruya götürüyor: Bu kadar basit görünen bir meseleyi neden tam olarak bilemiyoruz?

İşte bu soru, az çok cevaplanabilecek bir soru. Tam olarak bilemiyoruz, çünkü en nihayetinde, bugünkü gibi milyar dolarlık bir şirket olmayan bir Marvel Comics’den henüz son derece küçük, kendi halinde bir ofis ortamından bahsediyor, bundan elli – elli beş sene önce yaşanan olayları anlamaya çalışıyoruz. Yani, son derece dürüst ve insani bir sebep olmasına karşın, konu hakkında bu kadar az şey olarak biliyor olmamızın en önemli sebeplerinden birisi, olayın aktörlerinin pek çok şeyi gerçekten hatırlamıyor olmaları.

Örneğin Stan Lee, bu konuyla ilgili tüm röportajlarında, bu olayların çok çok uzun zaman önce yaşanmış şeyler olduğunu vurguluyor. Steve Ditko, aşağıda gördüğünüz mektubunda, Spider-Man’in tasarımıyla ilgili bir konunun bundan yıllar önce uğraştığı bir çizgi roman olduğunu ve her şeyi net olarak hatırlamasının mümkün olmadığını belirtiyor.

stanleebilmemek2Jack Kirby’nin ise, günlük hayatında bile oldukça unutkan ve kafası dağınık bir adam olduğunu, hatta röportajlarda sık sık “gaza gelip” aslında o şekilde söylemek istemediği şeyler söylediğini biliyoruz. Bu bilgiyi veren Mark Evanier – ki kendisi yıllarca Kirby’yle yakın olarak çalışmış ve daha sonra Kirby’nin oldukça güzel bir biyografisini yazmış, önemli bir isim –  Kirby’nin zamanında verdiği bir röportajda Superman’i yarattığını söylediğini hatırlatıyor, ki bu elbette doğru olamayacak bir söylem. Kirby’nin benzer bir (muhtemelen) abartılı söylemi, bu yazıda görebileceğiniz “Spider-Man’i ben yarattım” iddiası.

Burada bir önemli nokta da, 1960’lı yıllarda çizgi roman piyasasının günümüzdekinden oldukça farklı olduğu gerçeği. Bugün, yeni bir karakteri ve yeni bir seriyi yazmakla görevlendirilen yazar – çizerlerin bu süreci aradan yıllar geçse de unutması pek mümkün değil. Ancak 1960’larda, pek çok çizgi roman sayısı birden fazla macera içeren, birden fazla karakterin bir arada gözüktüğü eserlerdi. Bu nedenle, çıkış noktasında bu karakterlerden “herhangi biri” olan spesifik bir örneği hatırlamak elbette daha da zor.

Güvenilirlikleri zaten tartışmalı olan hatırların içine, bir de bu insanların karakterleri ve bakış açıları girince, iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bu tartışmanın sürmesinin en pahalıya patlayacağı isim elbette Stan Lee, ki o büyük ölçüde tüm karakterleri kendisinin yarattığını söylemeye devam ediyor. Jack Kirby, aynı şekilde, Stan Lee’nin bütün bu projelerde hiçbir iş yapmadığını, her şeyi yaratanın kendisi olduğunu iddia ediyor. Ditko ise genelde hiç konuşmuyor. Yani, normal şartlarda birinci el kaynak olarak kullanabilmemiz gereken söylemler, ne yazık ki işi sadece daha da fazla karıştırıyor – çünkü herkes kendisini haklı çıkaracak, kendi çıkarını koruyacak cümleler kuruyor.

Bu işin içine, elbette bir de kavram kargaşası giriyor. Normal şartlarda “yazmak” veya “yaratmak” adı altında bir araya getirilebilecek konular, “fikir bulmak”, “kurgulamak”, “diyalogları yazmak” şeklinde farklı farklı anlamlara bölünüyorlar. Yani, Stan Lee Amazing Spider-Man # 18 yazımızda okuyabileceğiniz röportajında, hikayeyle ilgili her şeyi Steve Ditko’nun yaptığını açık ve net bir dille itiraf ederken, hala Spider-Man’ı yarattığını söyleyebiliyor. Daha net bir örnek vermek gerekirse, normal şartlarda çelişkili gibi gözükebilecek şu üç cümle (“Spider-Man hikayelerini Steve Ditko kurguluyor.”, “Ben Spider-Man’e artık karışmıyorum.” “Spider-Man’ı ben yarattım.”) bu üç kavram etrafında düşünüldüğünde mantıklı olabiliyor.

stanleebilmemek3Bir de elbette egolar ve daha da derin anlam kargaşaları var.

Örneğin, Stan Lee büyük ölçüde yazarlıkla çok ilgilenmeyen bir adam – kendisinin iddiası bu çizgi romanları yazmaktan çok, “yaratmış olmakla” ilgili. Ve, bu özellikle de Stan Lee gibi son derece yetenekli bir adam söz konusu olduğunda, son derece ilginç ve eğlenceli sonuçlar verebiliyor. Örneğin, Lee’nin şu röportajı, olayın neden bu kadar karıştığını anlamamıza çok yardımcı olabilir:

Stan Lee: [Steve] bana birkaç kez çıkan çeşitli yazılarda benim Spider-Man’in yaratıcısı olduğum yönündeki söylemlerden rahatsız olduğunu söylemişti. Ve ben her zaman öyle olduğumu düşünmüştüm, çünkü “Spider-Man” adlı bir çizgi roman yapmayı düşünüyorum” diyen kişi bendim.

Stan Lee: [Steve] fikir sahibi olmanın hiçbir şey ifade etmediğini söyledi. Çünkü, kağıda dökülüp somut bir şey yaratılmadığı sürece, bir fikir hiçbir şey değildi, yalnızca bir fikirdi. Bu fikri kağıda döken, ona  – sözgelimi – hayat veren kendisiydi, ve eğer bu yapılmasaydı, ben sadece soyut bir fikre sahip olacaktım. Ben ise ona, kendi bakış açıma göre, fikri bulan kişinin yaratıcı olduğunu söyledim.

Daha sonra, röportaj – yine son derece ilginç olan – bir başka tartışmaya dönüyor, ve Stan Lee’nin Ditko hakkında söylediklerine yer veriliyor. Buradaki ilginç durum ise şu, Lee hiçbir noktada Ditko hakkında negatif bir şey söylememekle beraber, günümüzde bile “Steve Ditko Spider-Man’in yaratıcılarından biridir.” gibi net bir cümle kurmuyor, “Steve’in Spider-Man’ın yaratıcılarından biri olduğunun söylenmesini kabul ediyorum.”, “Steve’in kendisini Spider-man’ın yaratıcılarından biri olarak göstermesi beni rahatsız etmiyor”, “Eğer bu onu mutlu edecekse, Steve’i “co-creator” olarak gördüğümü söylemekten rahatsız olmuyorum.” gibi politik cümleler kuruyor. Röportajın devamı da aynı ilginçlikte:

Jonathan Ross: Ama siz, gerçekten, Steve Ditko’nun Spider-Man’in yaratıcılarından biri olduğunu kabul ediyor musunuz?

Stan Lee: Öyle diyebilirim, öyle denmesini kabul ediyorum. (“I’m willing to say so.”)

Jonathan Ross: Benim sorduğum bu değil.

Stan Lee: Hayır, değil, ama verebileceğim en iyi cevap bu.

Jonathan Ross: Yani aslında hayır diyorsunuz.

Stan Lee: Ben sadece fikri ilk bulanın, işi hayal edenin yaratan kişi olduğuna inanıyorum. Yani yaratırsınız, hayal kurarsınız ve bunu çizmesi için herhangi birine verirsiniz…

Jonathan Ross: Ama eğer  [Ditko’nun çizdiğinden] farklı bir şekilde çizilseydi başarılı olmayabilirdi!

Stan Lee: O durumda da ben başarısız olacak bir şey yaratmış olurdum.

Röportajı izlemek için: http://www.youtube.com/watch?v=L7CNGzsR1D8

stanleebilmemek4Egolar, kazanç  hırsı, zayıf hatıralar ve bilerek çarpıtılan anılar… Gördüğünüz gibi, bu konuyu karıştıran çok fazla sayıda mesele var, ve her ne kadar pek çok konuda ciddi anlamda fikir sahibi olmak mümkün olsa da, pek çok şeyi kesin olarak iddia edebilmek, gerçekten çok zor.

Bu yazı, Stan Lee Özel Dosyası’nın bir parçası olarak yazılmıştır: 

Stan Lee Özel Dosyası