Karakter Profilleri

Silver Surfer

1483368-silver_surfer

Karakter Profilleri bölümümüzü geliştirmek için sizlere sorduğumuz “Ne tür karakterlerle başlayalım?” anket sorumuz, oldukça güzel bir geri dönüş sağladı, fakat sorun şu ki, “Bilinen, önemli karakterler”, “Kıyıda köşede kalmış, pek tanınmayan karakterler” ve “Kozmik karakterler” seçenekleri arasında tam anlamıyla bir bölünme olmadı.

Dolayısıyla, bu üç kategoriye de koyabileceğiniz bir karakterle, Marvel Evreni’nin trajik ozan ruhlu uzay sörfçüsüyle, Silver Surfer ile başlıyoruz!

Karakter Tarihçesi

Uzayın sınırsız boşluğunda gümüşi görünümü ve sörf tahtasıyla takılarak karizma olayında çığırlar açan Silver Surfer, aslında Norrin Radd isimli sıradan bir insan. Norrin, Zenn-La isimli ütopik bir gezegende, kız arkadaşı Shalla-Bal ile mutluluk içinde yaşarken, hayatının bu muhteşem ahengi Galactus’un açlığını dindirmek için bu gezegene gelmesiyle bozuluyor.

Fakat, Norrin gezegenini kurtarmayı başarıyor! Galactus’a, “Dur! Benim gezegenimi yok etme, beni hizmetkarın olarak al, ben de sana beslenebileceğin yüzlerce yeni gezegen bulayım, yeter ki benimkini bağışla” ana temalı bir söylemde bulunan Norrin, Galactus’un bu öneriyi kabul etmesiyle Zenn-La’yı kurtarmış oluyor.

Şimdi burada, “Ulan bu nasıl bir bencillik arkadaş, adama bak, benim gezegeni bırak sana yüzlerce bulayım diyor, böyle şey olur mu? Ütopik gezegenden böyle adam çıkar mı?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Aslında Norrin’in başta kötü bir niyeti yok. Kendisinin asıl planı da, Galactus’u bundan sonra içinde hayat olmayan gezegenlere yönlendirerek, medeniyetlere, canlılara zarar vermesini engellemek.

Fakat tabi, karışısındaki de boru değil, koskoca Galactus… Galactus, Norrin Radd’in bu teklifini kabul ediyor, ve onu Marvel Evreni’ndeki en büyük güçlerden olan Power Cosmic’in bir parçasını kullanarak Silver Surfer’a çeviriyor. Ama, Silver Surfer’a çevirirken, içindeki o merhametli, sevecen Norrin Radd kimliğini de bastırıyor. Böylece Norrin’in asıl planı suya düşmüş oluyor, ve tek amacı Galactus’a hizmet etmek olan bir varlığa dönüşüyor.

Ta ki, Dünya gezegenine gelene kadar. Silver Surfer’ın Marvel çizgi romanlarında da ilk gözüktüğü an olan bu hikayede, Surfer Galactus’u beslenmesi için Dünya’ya getiriyor. Fakat, Fantastic Four’un gezegenlerini kurtarmak için yaptıklarını görünce, kendi içindeki o Norrin Radd kimliği de yeniden meydana çıkıyor, ve Galactus’a ihanet ederek onun Dünya’yı “yemesini” engelliyor. Galactus da Dünya’yı kendi haline bırakıyor bırakmasına ama, aynı zamanda da yıllar, belki de yüzyıllar boyunca evrende özgürce sörf yapmış, o galaksi senin, bu galaksi benim dolaşmış, kozmik dünyanın tüm güzelliklerini tatmış olan Silver Surfer’ı da, Dünya gezegenine hapsediyor.

Surfer’ın melankolik bir karakter olarak kurgulanması da, bu iki olayla, yani (1) Norrin Radd kimliğinin Silver Surfer vücudunda yeniden ortaya çıkmasıyla ve (2) Dünya’ya hapsolmasıyla başlıyor. Surfer, bundan sonra Dünya’yı tanımaya, insanlarını anlamaya çalışarak vakit geçiriyor. Hatta, insanlığın bir medeniyet olarak gelişmesinin tek yolunun ortak bir düşmana karşı birleşmek olduğuna inanarak bir ara kendini bu düşmana çevirmeye de çalışıyor, fakat sonra hatasını anlayıp, melankolik takılmaya devam ediyor.. Ara sıra da Fantastic Four’un yardımlarıyla Galactus’un kendisini tutsak ettiği gezegenden kurtulmaya çalışıyor, ama pek başarılı olamıyor. Reed’in yardımıyla Dünya’dan kurtulduğu ilk anda gezegeni Zenn-La’nın, kendisinden intikam almak isteyen Galactus tarafından yok edildiğini gören Surfer, Dünya’ya geri dönmek zorunda kalıyor. Tabi bu sırada da, Dünya’da pek çok yeni dost – başta kendisinin ruhunu ele geçirmek isteyen Mephisto olmak üzere, pek çok da yeni düşman ediniyor.

Surfer’ın Dünya’dan kurtulup ait olduğu uzaya dönmesini sağlayan asıl fikir ise, The Thing’den çıkıyor. Thing, Galactus’un Surfer’ı Dünya’ya hapsetmek için kullandığı sistemin, sadece gümüş sörf tahtası ile ilgili olabileceğini düşünerek, Surfer’ı ve sörf tahtasını uzaya ayrı ayrı götürmeyi öneriyor. Bu plan işe yarıyor, ve Silver Surfer sonunda özgürlüğüne kavuşarak kozmik maceralarda boy göstermeye devam ediyor.

Annihilation Wave’den sonra, kendi benliğini de koruyarak Galactus’un hizmetine geri dönen ve aynı zamanda yeni Defenders takımına da katılan Surfer günümüzde de, hem Dünya’da, hem uzayda maceralar yaşamaya, evrenin büyüklüğü içindeki önemsizliğimizden, insan ırkının bir türlü medeniyete ulaşamamasına kadar pek çok konuya kafa yormaya devam ediyor…

Güçleri – Yapabildikleri

Silver Surfer’ın güçleri kozmik boyutlarda olduğundan, muhtemelen Dünya’daki tüm karakterleri aşan seviyede güçleri bulunuyor.

Her türlü maddeyi ve enerjiyi kontrol edebilmenin yanı sıra, 100 ton ağırlığı rahatlıkla kaldıracak bir süper-güce, yok edilemez ve çok büyük hasarlar haricinde zarar göremez bir deriye, ışık hızından daha hızlı seyahat edebilme yeteneğine ve neredeyse sınırsız dayanıklılığa sahip.

Nasıl daha yakından tanıyabilirim?

Silver Surfer, yan karakter olarak kullanılmadığı serilerin bir çoğunda, kozmik bir yalnızlığa sürüklenmiş, dramatik bir karakter olarak; ya da Marvel’ın aslında dışarıdan bakıldığında çok saçma gözüken, fakat içine girildiğinde belki de en eğlenceli hikayelerinin yazıldığı “kozmik evreni”nin bir parçası olarak yer alıyor.

Güçleri ve karakter özellikleri düşünüldüğünde belki de Marvel’ınn en kötü kullanılan karakterlerinin başında gelmesine rağmen, Surfer hakkında yazılmış pek çok başarılı hikaye de bulmak mümkün. Size ilk olarak, Gerekli Şeyler’in ilkini bastığı, ikincisini de basmakta olduğu Silver Surfer ciltlerini öneriyorum. Hem Türkçe, hem uygun fiyatlı, hem de karaktere iyi bir giriş sağlayacak hikayeler bunlar.

Bunun dışında, 1990’ların Kozmik Marvel’ı dendi mi akla gelen ilk isim olan Jim Starlin’in yazdığı Silver Surfer çizgi romanları (Silver Surfer # 34 – 50), ve bunun bir tie-in’i olan Infinity Gauntlet serisine göz atabilirsiniz.

Biraz daha ciddi okumalar için,Marvel’ın ana evreninde geçen resmi hikayeler olmasa da,  Stan Lee’nin yazdığı ve geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz BD efsanesi Moebius’un çizdiği “Silver Surfer: Parable” cildini ve daha da önemlisi, J. Michael Straczynski’nin belki de en başarılı eseri “Silver Surfer: Requiem”i okuma listenize koyabilirisniz.

Tabi ki, Fantastic Four’un ikinci filmi, Rise of the Silver Surfer da, tahmin edebileceğiniz gibi, bu karakterle yakından alakalı.

Şimdi gelelim asıl ilginç kısma. Silver Surfer’ın bir özelliği, popüler kültürde belki hiçbir Marvel karakterinin yakalamadığı ciddiyette bir popülariteye sahip olması. Burada popülarite derken, tabi en çok oyuncağı çıkan veya en çok tişörte basılan karakter olmasından değil, sinema – müzik gibi alanları etkilemesinden söz ediyorum.

Örneğin, 1983 tarihli Breathless filmi, Silver Surfer ile takıntılı bir ana karakteri (Richard Gere)  konu alıoyr. Bu karakterin hareketleriyle, Silver Surfer karakterinin felsefesi arasında da enteresan paralellikler mevcut.

Bir başka Silver Surfer hayranı kutsal insan ise, Joe Satriani. Satriani abimizin ikinci albümünün adı, “Surfing With the Alien”, ve kapağı da şu şekilde:

Albümün açılış parçası da, albümle aynı adı taşıyor ve Silver Surfer’a adanmış. Satriani’nin Silver Surfer hayranlığı sadece bu albüm ve şarkılarla da sınırlı değil. Satriani’nin Flying in a Blue Dream albümünde “Back to Shalla-Bal” isimli bir şarkı daha bulunuyor. Hatta ve hatta, Engines of Creation albümünde de, “The Power Cosmic 2000” isimli iki parçalık bir esere daha yer vermiş…