Marvel Comics Yazıları

Norman Hakkında Her Şey…

Marvel’ın son yıllarda “kötü adam” konseptini çizgi romanın dışına iten bir tutumu var. Civil War olsun, Schism olsun, önümüzdeki aylarda çizgi roman dünyasında sık sık karşılaşacağımız Avengers vs. X-Men olsun, Marvel artık biraz daha kahramanları kahramanlarla savaştırma, kahramanlar arasında fikir – bakış açısı farklılıklarını kullanma yoluna gidiyor. Buna karşın, Marvel’ın tarihinin en tehlikeli kötü adamlarından biri haline gelen Norman Osborn’un yükselişi de, durmak bilmiyor.

Bu yazıda, Norman’ın Avengers ve New Avengers serilerine bomba gibi dönüşünü irdelemeye çalışacağım. Aslında okumadan önce bilmeniz gereken fazla bir şey yok. Ama vaktiniz varsa, Kim Bu Dark Avengers yazısına ve Avengers 21, Avengers 22 ve New Avengers 21 incelemelerine göz atmanız faydalı olabilir.

Şu sıralarda, Dark Reign’de bir yıldan uzun süre Marvel Dünyası’nı kendi ırkçı, mutant karşıtı, ezici yöntemleriyle kontrol altında tutan Norman Osborn, git gide sıradan, “B-Level” bir kötü adam olmaktan çıkıp, Avengers takımını bile stratejik olarak yenilgiye uğratabilecek bir “Evil Genius”a dönüşüyor. Üstelik, Avengers ve New Avengers serilerinde gördüğümüz kadarıyla, Osborn – kelimenin her anlamıyla – her zamankinden daha güçlü bir şekilde dönmüş durumda.

Başlamadan önce Norman hakkında değindiğim şeyleri biraz daha açmak istiyorum. Secret Invasion’da, Skrull’ların dünyayı istila etmeye gelen kraliçesini canlı yayında öldürerek bir halk kahramanına dönüşmeden önce, Norman gerçek anlamda “B-Level” bir karakterdi. “B Level” derken, karakter kurgusu olarak zayıf, ikinci sınıf bir karakterdi anlamında söylemiyorum bunu, Norman Marvel Evreni içinde sıradan bir karakterdi. Genelde kişisel hisleri nedeniyle millete bulaşır, Spider-Man tarafından güzelce tokatlanır, Spider-Man dergilerinin sık sık odak noktası, hatta belki de gelmiş geçmiş en nefret edilen karakteri olmasına rağmen; Avengers gibi, Fantastic Four gibi “ağır abi”leri rahatsız edecek bir raddeye ulaşmazdı.

Secret Invasion sonrasında, Marvel’ın kendi “Lex Luthor”unu yaratma çabasıyla, Norman’ı, bütün bu takımların, hatta çok daha fazlasının, tüm Marvel dünyasının tepesine koyduğunda, işte bu yüzden yadırgamıştım. Daha önce dünyayı dahiyane planlarla ele geçirmiş Kang the Conqueror gibi, her bakımdan Marvel’ın en muhteşem ve en kompleks karakterlerinden biri olan Victor von Doom gibi adamlar dururken böyle bir rol için, en büyük vukuatı Gwen Stacy’yi köprüden fırlatmak olan bir adamın kullanılmasına bir anlam verememiştim. Uzatmaya gerek yok, sonuçta Marvel Osborn’u bu role getirdi ve yavaş yavaş onu gerçekten ciddiye alınması gereken bir karakter haline getirmeyi de başardı.

Siege’in sonunda yenilgiye uğrayan Osborn, geri dönen Captain America ve Iron Man ikilisi tarafından tutuklandıktan sonra, en azından bir süre çizgi romanlarımızdan uzak kalmasını bekliyorduk. Fakat bu da olmadı. Marvel, kısa süre içinde, hem Osborn’u hapisten kaçırdı, hem Dark Avengers takımını bir araya getirdi, hem de A.I.M, Hand, Hydra gibi organizasyonları onun altında birleştirdi. Kısacası, büyük yenilgisinin üzerinden daha henüz bir sene kadar geçmiş olmasına rağmen, Osborn yeniden son derece ciddi bir tehdit olarak – hem de, yukarıda da söylediğim gibi- her zamankinden güçlü olarak geri döndü.

Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. Bence, Marvel’ın Avengers ve New Avengers’da uygulamaya başladığı, Norman’ın Avengers’ı psikolojik olarak yenmesi, onları halkın gözünden düşürmesi, hatta Norman’ın bir iki açıklamasıyla Mansion’un önünü insanların doldurması, tamamen saçma hareketler.

Çizgi romanlarda mantık beklentim, Winter Soldier # 1 ve Winter Soldier # 2 incelemelerinde görebileceğiniz bir beklenti. Örneğin, Winter Soldier 1’de, Bucky’nin “50’lerden beri Natasha’yla göreve gidiyorum” cümlesi ve hemen ardından gelen Natasha Romanoff karesi, benim çizgi romandaki mantık beklentime uymuyor. Tamam, çizgi romanlarda zaman bizdeki gibi akmıyor, eyvallah. Ama spesifik olarak 1950’ler konseptini kafamıza sokup, daha sonra benden genç gözüken bu ablamızın resmini bu şekilde sunmaya ne gerek var? Natasha’nın bazı karakterlerde olduğu gibi bir gençleşme süreci geçirip geçirmediğini, arada kendine gençlik serumu enjekte edip etmediğini bilmiyorum. Öyle olsa bile, bu tarz zaman hatalarının, gözümüze sokulurcasına anlatılması, benim çizgi romanlardan mantık beklentime uymuyor.

Saçma.

Öte yandan, Winter Soldier 2’de karşımıza çıkan, Jetpack ile uçarak makinalı tüfekle etrafa felaket saçan bir goril fikri, benim için tamamen harika, ve bunun ötesinde, mantık açısından tamamen normal bir olay. Demeye çalıştığım şu: Çizgi romanlar istedikleri kadar saçma olmakta özgürler. Fakat, kendi zaaflarını üsteleyerek prim yapmaya çalışınca, kendi geçmişleriyle çelişince, kendi geçmişlerini yok sayınca, o zaman her şey bana mantıksız gelmeye başlıyor.

Mantıklı.

Osborn’da da durum bu. Tamam, Marvel’da, özellikle Civil War’u başlatan Stanford olayından itibaren meta insanlara karşı bir tutum olduğunu biliyoruz. Ama, bundan önce onlarca kez ne mal olduğu ortaya çıkmış, kaç kere halk önünde rezil olmuş, hatta Skrull istilasından tek başına kahraman olarak çıkmasına rağmen bunu bile eline yüzüne bulaştırmış Norman Osborn’un; halkın en çok saygı gösterdiği, geri dönüşünü coşkuyla kutladığı, her hareketinin arkasında durduğu Captain America’yı bu kadar kısa sürede gözden düşürebilmesi, bana mantıklı gelmiyor.

Neyse, bunu şimdilik (daha) fazla uzatmıyorum. Yukarıda da dediğim gibi, Osborn’un bu savaşıyla ilgili asıl ilginç olan, bu karakterleri soktuğu durumlardan çok, her zamankinden “daha güçlü” olarak geri dönmüş olması.

Her zamankinden güçlü derken, Osborn’un kendisiyle işbirliği yapmaya ikna ettiği bu büyük suç organizasyonlarından, yeni Dark Avengers takımının eskisinden daha güçlü olmasından, veya Avengers’ı yenmeye çok yaklaşmasından bahsetmiyorum. Osborn, bu sefer hakikaten de – fiziksel olarak – süper güçlü bir şekilde geri dönüyor.

Sadece Luke Cage’in yumruğunu havada yakalayıp, onu tek eliyle metrelerce savurmasıyla değil, aynı zamanda, Avengers # 22’de The Vision’a yaptıkları, hatta ve hatta Dark Avengers takımının “Hawkeye”ı Barney Barton’un da bunu ciddi bir şekilde gündeme getirmesi, olayın ardında Norman’ın sıradan süper gücünün haricinde bir şeyler olduğunu gösteriyor.

How are you so strong?

Peki, Osborn’un bu gücü nereden geliyor?

Bana kalırsa, burada üç ihtimal var, ki bir tanesi kafama oldukça yatan ve gelecek hikayeler bakımından pek çok kapı açabilecek bir ihtimal. Ama bu heyecanı sona bırakmak, ve en sıkıcı olasılıktan, en heyecan verici olana göre ilerlemek istiyorum:

1 – Bu, aslında Norman Osborn’un “Green Goblin” gücünden başka bir şey değil. Evet, aslında sıkıcı bir ihtimal olsa da, bu bir gerçek. Norman Osborn’un, temel bir Spider-Man “villain”ı olarak, süper gücü var. Dark Reign’den sonra hiç gündeme getirilmese de, Osborn aslında Green Goblin olarak sıradan bir insandan çok daha güçlü. Fakat, bu süper güç özelliğinin, Osborn Civil War’dan sonra Thunderbolts’un başına geçtiğinden beri neredeyse hiç kullanılmadığı, ve tamamen unutulduğu da bir gerçek. Marvel’ın bir anda bunu “hatırlayıp”, daha sonra da bu kadar büyük bir sır olarak gözümüze sokması hiç de mümkün gözükmüyor.

2- Osborn, Avengers # 18’de kendisine sunulan meta-insan örneklerini kullanarak kendisine süper güçler verdi. Hikaye kısaca şöyle: Avengers # 18’de, daha önce hiç görmediğimiz bir SHIELD ajanının, yıllar boyunca süper kahramanların dahil olduğu olaylardan sonra olay yeri incelemeleri sırasında süper kahramanların DNA’larını topladığını ve bu örnekleri sakladığını görmüştük. Daha sonra SHIELD’dan bir nedenle soğuyan bu hanım, bu örnekleri henüz yeni geri dönmekte olan Norman Osborn’a sunmuştu. Eh, kendisi de dahi bir bilimadamı olan Osborn’un, bu noktadan sonra kendisine süper güçler vermesi hiç de imkansız bir durum değil.

Üstelik bu ihtimalin bir heyecan verici yanı da, Osborn’un aslında sadece bu güce değil, daha pek çok özelliğe sahip olma ihtimalini de beraberinde getirmesi.

3- Gelelim benim – kendi teorim olduğu için söylemiyorum – en heyecan verici bulduğum ihtimale:

1655261-sentry 20060315012531235

Evet, yanlış görmüyorsunuz. Benim teorim Sentry! Açıklıyorum.

Hatırlarsanız, Siege sonunda öldürülmeden önce, Sentry Norman Osborn’un Dark Avengers takımının en büyük silahıydı. Üstelik, bütün akli sıkıntılarına rağmen, daha önce gerçek ve faydalı bir Avengers üyesi olarak Norman’a neden katıldığı uzun süre kafalarda bir soru işareti olarak kalmıştı.

Daha sonra, Sentry’nin aslında bir “Meth” bağımlısı olduğu, bir profesörün labaratuarına uyuşturu aramak için girdiği, bu sırada parlayan bir serum bularak bunu içtiği ve bu sayede güçlerini kazandığı ortaya çıkmıştı.

Osborn’un Sentry’i kontrol edebilmesinin ise iki önemli sebebi vardı.

Bunlardan birincisi, Sentry’nin Osborn’a – o da kendisi gibi şizofreni ile mücadele ettiği için – duyduğu sempatiydi. Fakat, asıl sebep, Tony Stark tarafından da bilinen, ve Osborn tarafından aktif olarak kullanılan bir sebepti: Sentry, bu seruma hala bağımlıydı, ve bu serumu kendisine vermeye devam ettiği sürece, herkes için çalışmayı göze alabilirdi.

Eğer Marvel, bu hikayeyi de “unutmamış” ise, Norman’ın bu serumu içip, Sentry’ye benzer güçler kazanmış olması mümkün değil mi? Mümkün kılacağı hikayeler de düşünüldüğünde, bence Marvel bu senaryoyu düşünmüş olabilir.