Bağımsız Çizgi Roman İncelemeleri

Manhattan Projects # 010

mp10-coverJonathan Hickman, Manhattan Projects’in 10. sayısıyla önceki sayılardan oldukça farklı bir olaya girişiyor, ve bizlere hasta ruhlu proje koordinatörümüz Oppenheimer’ın beyninde olup bitenleri, psikedelik denilebilecek bir teknikle ve kurguyla aktarıyor.

10. sayının böylesine değişik bir seri için bile gerçekten çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Hatırlayacağınız üzere seri ilk sayısında Infinite Oppenheimers başlığıyla açılıyordu ve bize Oppenheimer’ın kafasında aslında sonsuz tane kişilik olduğunu, yediği her canlının ruhunu içinde barındırdığını ve kişilik bozukluğundan ötürü bunların dışında da birçok kişilik yarattığını söylüyordu. Bu sayımızın ismi ise Finite Oppenheimers. Yani tahmin edebileceğiniz üzere, 10. sayı, Oppenheimer’daki bu sonsuz sayıdaki kişiliğin bir şekilde azalmasını (daha doğrusu, azalmaya başlamasını) izleyeceğimiz bir sayı.

 

Olay şu şekilde gelişiyor, psikopat kardeşi Joseph tarafından öldürüldüğünü ve yenildiğini daha önce öğrendiğimiz Robert, Joseph’in zihninde bir uyanış yaşıyor ve yavaş yavaş bu hastalıklı dünyayı keşfetmeye koyuluyor. Bir çok Oppenheimer versiyonuyla ve Oppenheimer’ın rahatsız zihninin yarattığı öğelerle karşılaşıp kendisinin de bu dünyayı şekillendirebildiğinin farkına varan Robert, sonuç olarak Joseph’in diğer Oppenheimer’ların gözlerinden herşeyi izlediğini fark ettiğinde esir aldığı ninja Oppenheimer’ın gözlerini çıkararak sonsuz Oppenheimer’ları azaltmaya koyuluyor.

mp10-1

Sayının ne kadar psikedelik bir yapısı olduğunu anlatmam çok zor, okuyup kendi gözlerinizle görmelisiniz, fakat yine de bazı örnekler vereyim:

mp10-2

Yerçekimine meydan okuyan bir garip köprü

 

mp10-4

 

Oppenheimer şehrinin girişinde asılmış, farklı Oppenheimer versiyonları

Bütün bu garipliklerin yanı sıra, daha önce Truman’da gördüğümüz Illuminati sembolleri, Oppenheimer’ın iç dünyasında da karşımıza çıkıyor. Herşeyi gören göz, piramit vs. derken Hickman’ın bu serideki Illuminati etkileri katlanarak artıyor.

Görebileceğiniz üzere şimdiye kadar yayınlananlardan oldukça farklı bir sayıyla karşı karşıyayız. Sayının sonunda da Hickman, “Oppenheimer İç Savaşı başladı” ifadesiyle birkaç sayı daha bu garip Oppenheimer iç dünyasında gezineceğimizin sinyalini  veriyor.

Bu sayı üzerinden genel bir yorum yapacak olursam, Hickman MP serisinde deneysel bir takım olayların peşinde ve bana kalırsa oldukça başarılı bir iş çıkarıyor. Etki kaynakları çok fazla: Illuminati gibi örgütler, kurgusunda kullandığı bilim adamlarının yaşamları, “Ne yersen, osun” gibi felsefeler, sürrealizm ve daha bir çoğu.. Tabi bunları doğrudan kopyalamıyor, bir kara mizah/parodi çerçevesinde orijinal bir ürün çıkarıyor. Bu deneysellikten ötürü Manhattan Projects, Hickman’ın devam eden diğer serilerinden ayrılıyor ve gerçekten okunması gereken bir çalışmaya dönüşüyor. Belki tek bir eksikliğini söylemek gerekirse, Oppenheimer’a fazla ağırlık verdiğini belirtebilirim. Zaten şimdiye kadar yeterince değinmişti kendisine, şimdi bir de iç dünyasına daldık. Bunun daha Feynman’ı, Daghlian’ı, Wernher’i, Einstein’ı, Fermi’si, yani dünya kadar karakteri var. Sanırım uzun soluklu bir proje olduğundan Hickman acele etmiyor herkesi tanıtmakta ama daha dengeli gidebilir bana kalırsa.

11. sayı incelemesinde görüşmek üzere.