Türk Çizgi Romanları

İstanbul Odyssey

istanbulod12014’ün son günlerinde Arka Bahçe Yayıncılık tarafından yayınlanan İstanbul Odyssey, Doğu Yürür tarafından yazılıp – çizilen yerli bir çizgi roman. 

Devrim Kunter’in Seyfettin Efendi’siyle, Levent Cantek ve Berat Pekmezci’nin “Ankara Üçlemesi” olarak tanımladıkları grafik romanlarla, çeşitli webcomiclerle yavaş yavaş hareketlenen yerli çizgi roman piyasasında, İstanbul Odyssey de farklı bir alternatif sunuyor. 

 

 

İstanbul Odyssey, oldukça ince bir eser – eskizler, giriş yazısı, geçiş sayfaları ile altmış dört sayfa tutuyor. Yani, net hikaye olarak standart bir fasikülün aşağı yukarı iki – iki buçuk katı uzunluğunda. Hikayenin akışı da büyük ölçüde eğlenceli ve süratli olduğundan, İstanbul Odyssey her şeyden önce rahatlıkla okunabilecek, bir saatin altında bitirilebilecek bir çalışma olmuş. 

Bu konudan başlamışken, cildin kalitesinden de herhalde söz etmek gerekiyor. Çizgi roman; hoş bir kapak, kaliteli bir kuşe kağıt ve gayet iyi ölçülerle, güzel bir formatta satışa sunulmuş. Artık bu negatif bir algı mıdır, nostaljik bir durum mudur, bu hatırayı silebilirler (veya silmek isterler) mi bilmiyorum, ama bir kitapta Arka Bahçe logosunu gördüğümde 2000’lerin başındaki, iki – üç okumadan sonra istikrarlı bir şekilde dağılan ciltleri hatırlıyorum. Belki de bunun da etkisiyle, Türkiye’de böyle kaliteli basıklar görmek – artık neredeyse tüm yayınevleri benzer bir standardı tutturmuş olsa da – beni hala mutlu ediyor. Üstelik, kitap 12.50 TL gibi son derece uygun bir fiyatla satışa sunulmuş, ki bu çeşitli internet sitelerinden aldığınızda daha da düşebiliyor. 

Konu itibarıyla İstanbul Odyssey, yazacağı çizgi roman için konu bulmaya çalışan bir gencin, Taksim – Cihangir sokaklarında bıçak tehdidiyle zorla uyuşturucu madde kullanması sonucu yaşadıklarını anlatıyor. Bu noktada, “yazacak konu bulamayan yazar” ve “yaşadığı uyuşturucu deneyimini okurlara aktaran çizgi romancı” konularının çok orijinal fikirler olmadığı elbette hatırlatılmalı. Özellikle Amerika’nın underground piyasası, ve Fransız çizgi romanının çeşitli dönemleri, benzer konuların fazlasıyla işlendiği alanlar – fakat bildiğim kadarıyla, Türkiye’de böyle bir konuya ilk kez değiniliyor. 

Eserin oldukça renkli, yer yer psikedelik bir havası var. Doğu Yürür’ün anlatı tercihleri de bana kalırsa büyük ölçüde başarılı. Serbest panel kullanımı, farklı şekillerde sunulan sayfalar ve bunların çeşitliliği eseri okumayı ilginç hale getiriyor ve tekdüzelikten kurtarıyor. Yer yer araya giren, genel anlatıdan “kopuk” sahneler (örneğin yazarın hikayenin başında buruşturarak çöpe attığı Yunan Tanrısı diyalogları, veya uyuşturucunun etkisinden çıktığı şiirli / şarkılı bölümler) de bu farklılık duygusunu arttırırken, kitabı daha da hızlı bir şekilde okumayı mümkün kılıyor. 

Dolayısıyla İstanbul Odyssey hızlı ve eğlenceli bir kitap – fakat bu sürat aynı zamanda bir zaaf olarak da görülebilir. 

istanbulod2

Bu kadar kısa bir eser içinde işlenen farklı kurgular, yer yer bir acele hissi, geçiş sahnelerinde bir kopukluk, birbirini takip eden sahnelerde bir “geçiş eksikliği” yaratabiliyor. Daha önce de pek çok kez dediğim gibi, bu tür konularda Türk çizgi romanlarını eleştirmeyi sevmiyorum, zira bunun ne kadarı sanatçının kendi tercihlerinden, ne kadarı ülkemizde bir çizgi roman üretmenin koşullarından ve zorluklarından kaynaklanıyor, bunu söylemek çok zor.

Basitçe özetlersek, İstanbul Odyssey eğlenceli bir çizgi roman. Adını öğrenmediğimiz ana karakterimizin çizgi roman fikirleri, arkadaşlarının ona bulduğu ultra – yaratıcı konular ve ev sahibiyle yaşadığı iğrenç – romantik sahneler, bence oldukça eğlenceli bir okuma deneyimi sunuyor. Bu noktada eserin kısalığı, son derece hızlı bitirlmesi tabi bir dezavantaj, ama aynı zamanda herkesin okuyabileceği bir çizgi roman olmasını da sağladığı da vurgulanmalı. Satın alıp okuduğunuzda, kitaptan nefret etseniz bile, kaybettiğiniz aslında birkaç dakika ve 10 TL’den az bir miktar oluyor. 

Bu açıdan, Doğu Yürür’ün gelecek çalışmalarını merakla beklediğim bir çizer olduğunu söyleyebilirim. İstanbul Odyssey’i bu açıdan umut verici buluyorum – belki kendi içinde bir şaheser değil, ama buradan sağlanacak maddi / manevi pozitif bir geri dönüş, Yürür’ün gelecekte çok daha kaliteli, çok daha kapsamlı, çok daha iyi çizgi romanlar üretmesini sağlayabilir. Sanatçının ilk çizgi romanı da, en azından bu potansiyeli bizlere gösterdiği için bence oldukça önemli.