Farklı Tatlar

Here

here1Geçtiğimiz senenin, hatta çıkış tarihini (24 Aralık 2014)  düşündüğümüzde aslında bu senenin en çok dikkat çeken çizgi romanlarından bir tanesi, Richard McGuire’ın hazırladığı “Here” adlı eser oldu. Kullandığı çizgi roman tekniği açısından benzersiz olan Here, çizgi roman severleri ikiye bölme potansiyeli olan bir çalışma olsa da, pek çok önemli gazete ve internet sitesi tarafından memnuniyetle karşılandı.

Here’ın bu ilginç anlatı tekniğini aktarmanın en iyi yolu, çizgi romanın yaratılış sürecini incelemekten geçiyor. Bu da bizi eserin asıl çıkış tarihine, 2015 (ve 2014’ün) çok gerisine,  1989 yılına götürüyor.

 

Richard McGuire’ın Here adıyla hazırladığı ilk çizgi roman, 1980’li yılların en önemli alternatif çizgi roman dergilerinden Raw’da, 1989’da yayınlanan bir eser. Kitap illüstrasyonu ve müzik gibi alanlara daha yakın olan McGuire’ı, yalnızca bir çizgi roman sanatçısı olarak tanımlamak çok doğru değil; fakat farklı sanat formlarının anlatı potansiyelinin farkında olan ve bu sınırlarının ne kadar zorlanabileceğini merak eden bir sanatçı olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Kendisinin çizgi roman merakı da aslında buradan geliyor. Uzun süre boyunca çizgi romanları kullanarak değişik bir anlatı mantığı yaratmak için uğraşan McGuire, aradığı ilhamı -ironik olarak –  bir bilgisayar yazılımında buluyor. O dönemde henüz yeni piyasaya çıkan Windows’tan esinlenen McGuire, birbiri içinde açılan pencereler mantığının, çizgi romanların panel yapısı içinde de kullanılabileceğini hissediyor, ve tek bir odanın farklı zamanlardaki “hikayesini”, birbiri içine yerleştirilen paneller vasıtasıyla anlatan altı sayfalık kısa bir çizgi roman hazırlıyor. Here’ın orijinal versiyonu da aslında – bu linkte ücretsiz olarak okuyabileceğiniz –  altı sayfalık, otuz altı panellik kısa çalışma.

Bu kadar kısa bir eserin fazla önemli olması beklenmeyebilir – fakat McGuire’ın panel yapısına getirdiği bu ilginç yaklaşım, çizgi roman yayınlandığı andan itibaren çok ciddi anlamda dikkat çekiyor. Raw dergisinin okuyucuları arasında olan çeşitli çizgi roman sanatçıları, McGuire’ın geleneksel panel mantığını alt üst eden bu ufak değişimini fazlasılya benimsiyor, ve ilerleyen yıllarda daha sıradışı şeyler yapmak konusunda McGuire’ı ciddi bir ilham kaynağı olarak görüyor. McGuire’ın etkisine başka bir yazıda ayrıca değinebiliriz, ama şimdilik – sitemizde Building Stories adlı eserinin bir incelemesini de okuyabileceğiniz – Chris Ware’in de bu sanatçılar arasında yer aldığını söylemek sanırım yeterli.

hereorj

1989’deki Here’dan bu kadar bahsetmek yeterli. Peki ya 2014’ün son günlerinde çıkan Here? Bu ikinci çizgi roman neyin nesi?

Amiyane bir tabirle, (orijinal) Here’ın geliştirilmiş, güncellenmiş bir versiyonu.

Fakat tabi altı sayfalık, siyah beyaz, alternatif bir dergide yayınlanan kısa bir çizgi roman ile, 300 sayfalık, sert kapaklı, Pantheon tarafından basılan renkli bir çizgi roman arasında çok da fazla benzerlik olmasını beklememek gerekiyor. Şöyle düşünebilirsiniz: McGuire, ilk eserdeki fikri, tek bir panel içinde pencere gibi açılan küçük paneller fikrini alıyor, ve eserini, altı sayfalık bir “deneme” olmaktan çıkarıp, gerçek, tamamlanmış, bütün bir grafik roman olarak yeniden sunuyor.

300 sayfalık kitabı buraya kopyalamam elbette mümkün değil, fakat eserin temel mantığını anlatmak aslında basit.

Here, 1989’da yayınlanan orijinal çizgi romanın temel fikri doğrultusunda, tek bir odanın (hem daha doğru, hem de daha teknik bir tabirle, tek bir mekanın) farklı zamanlarda tanıklık ettiği “an”ları okuyucuya ulaştırıyor. Panel içinde paneller kullanarak tek bir çizim içinde farklı zamanlardan sahneler sunma mantığı da aynen devam ediyor, fakat bu versiyonda, mekanın çizimi “double spread” dediğimiz formatta iki sayfayı da kapsayacak şekilde yapılıyor. Here’ı alıp herhangi bir sayfasını açtığınızda, karşınıza aşağı yukarı şöyle bir manzara çıkıyor:

here3

Dijital görselden ziyade kitabın kendisinden sayfa paylaşmamın önemli bir sebebi var. Here’ın ana mekanı, çeşitli sayfalarda değişiklik gösterse de, bir oda olarak kurgulanıyor. Kitabı açtığınız zaman, çizimin orta noktası (elbete) fiziksel kitabın da tam ortasında kalıyor. McGuire, aslında sıkıntı kaynağı olabilecek bu durumu yine ufak ama dahiyane bir teknikle aşmış: çizimlerin ortada kalan kısmı, odanın karşıdan gözüken bir köşesi olarak kurgulanıyor. Bu durum da, okuyucuyu rahatsız etmek yerine, ona iki tarafa doğru genişleyerek devam eden gerçek bir oda hissiyatını, üç boyutlu bir şekilde yansıtma imkanı sunuyor.

Bu tabi dijital ortamda kaybolan bir özellik  – fakat McGuire eserin dijital haline de el atmaktan geri kalmamış. Kitabın iPad için yayınlanan versiyonu da panelleri tekrar düzenleyebilmek, kronolojik sıra ile okuyabilmek gibi ilginç detaylar içeriyor. Dijital versiyonu henüz okuma imkanım olmadığından bu konuda fazla detay veremiyorum, fakat en azından ileride bu konuya geri dönmek için bir bahanem olduğunu söyleyebilirim.

here2

Normalde inceleme yaparken bu noktaya kadar çizgi romanın konusundan, yani eserin “hikayesinin” tam olarak neyi anlattığından biraz bahsetmiş oluyorum. Here’da ise böyle bir işe girişmek pek mümkün değil, çünkü McGuire’ın çizgi romanı geleneksel anlamda bir hikaye anlatmıyor. Elbette, Here’da konu alınan mekan milattan önce yüz bin yıllarca önceki halinden alınıp, milattan sonra milyonlarca yıl sonrasına kadar götürülüyor, elbette bütün bu zamanlar arasında çeşitlli bağlantılar var ve elbette okuduğunuzda belli bir oranda kafanızda hikayeler canlanıyor – fakat bunların hiçbirisi doğrusal bir şekilde anlatılmıyor, ve hiçbirisi – sıradan bir çizgi romanda bekleyeceğiniz gibi – karakterler, olaylar ve diyaloglar üzerinden oluşturulmuyor.

Eserin mantığı –  günümüzde birkaç çizgi roman sanatçısının daha denediği bir yöntemle – bize çeşitli dönemlerden enstanteler sunarak kafamızda belli fikirler, duygular ve düşünceler yaratmak üzerine kurulu. Bu çok kayda değer bir durum, çünkü işin temelinde görsel bir anlatı formu olan “çizgi roman”ı, “roman”, “öykü” gibi türlerin anlatı gereklilikleriyle sınırlayan (bir olayı öyle veya böyle doğrusal bir şekilde anlatmak; tanımlanmış karakterler, insanlar sunmak; olayı yazı ve diyaloglar üzerinden götürmek, bir olay örgüsü üzerine kurulu olmak vs. gibi) geleneksel mantığa da belli bir başkaldırı içeriyor.

Bu durumun, eleştirel anlamda iki farklı sonucu var.

İçinde son derece önemli çizgi roman sanatçılarını, çeşitli saygın gazete – dergilerin sanat eleştirmenlerini ve internet blog yazarlarını da bulunduran belli bir grup, McGuire’ın çizgi romanını büyük bir başarı olarak görüyor, ve bunun çizgi roman türünün geleceği açısından devrim niteliğinde bir iş olduğunu savunuyor. Yukarıda bahsettiğim Chris Ware’in, bu çizgi roman hakkında yazdığı çok sağlam bir yazı, şu adreste okunabilir:

http://www.theguardian.com/books/2014/dec/17/chris-ware-here-richard-mcguire-review-graphic-novel

Fakat bütün bu “anlatı eksikliği”ni, ortada gerçek bir hikaye olmayışını, son derece negatif bir şekilde yorumlayıp, Here’ı sadece bir “güzel resimler topluluğu”, bir “kahve masası kitabı” olarak görenler de yok değil. Amazon’da kitabın aldığı eleştiriler son derece pozitif gözüküyor, fakat beğenmediklerini açıkça duyuran bazı okurlar, cesur eleştiriler yapmaktan çekinmiyor.

hereelestiri1

hereelestiri2 2

Bu noktadaki eleştirileri de, özellikle yukarıdaki ekran görüntülerinde ilk ve son yorumdan hareketle, ikiye ayırmak mümkün: Here’ı bir “kahve masası kitabı” olarak hor görmek, ve Here’ı hikayesi, anlatısı olmayan, “romanı” olmayan bir “grafik roman” olarak eleştirmek.

İkinci eleştiriden hareketle, ilk yorumu ve son yorumu hafifçe Türkçe’ye çevirirsek, bence konu biraz daha aydınlanıyor:

“Bir grafik roman olarak koskoca bir “epic fail”dan başka hiçbir şey değil”. Bu kitapta kayda değer bir anlatı bulmayacaksınız. Burada bir hikaye yok. Romansız Grafik.” / “Bu bir resim kitabı. Muhtemelen en iyi kullanım alanı bir kahve sehpası olur. Eğer gerçekten HİKAYESİ olan bir şeyi OKUMAK isterseniz, zamanınızı harcamayın.” 

Bu iki eleştiride gördüğüm ironik problem şu: ikisi de son derece haklı.

Ama bunlar ciddi anlamda negatif eleştiri olması için yazılmış cümlelerken, aslında durum tespiti yapmanın pek ötesine gidemiyorlar. Evet, bu kitapta geleneksel bir anlatı yok. Evet, burada geleneksel anlamda bir hikaye yok. Evet, “hikaye okumak” için kesinlikle doğru bir adres değil. Hatta yukarıda dediğim gibi, “roman”sız bir grafik olmak, belki de bu çizgi romanın tek amacı. Dolayısıyla söylenen her şey doğru, fakat bunlar, Richard McGuire’ın eserinin başarısını değil, yapmaya çalıştığı şeyi pek beğenmeyen okurlardan, belki çok yüksek puanlara, çok pozitif eleştirilere güvenip, klasik bir grafik roman okumak isterken hayal kırıklığına uğrayan okurlardan geliyor.

Aslında “kahve sehpası kitabı” eleştirisinde de durum çok benzer. Türkiye’de yeni yeni moda olmaya başlasa da, “Coffetable Book” denilen kavram, sadece estetik güzelliği nedeniyle kahve masaları üzerine konulan büyük, sert, albüm-vari kitaplar için yıllardır kullanılan, ve özellikle entelektüel çevre içinde çoğu zaman pejoratif anlam taşıyan bir kalıp. Kitabın içeriği için değil, sadece estetik güzelliği için kullanılması, pek çok kitap severe yüzeysel ve gösteriş amaçlı bir davranış gibi geliyor. Fakat baktığınız zaman, bu kitapların üretilme amacı da çok farklı değil. Dikkat çekici, büyük boyutlu, bol görselli ve mümkünse misafirlikte kahve içerken şöyle bir alınıp hızlıca göz atılabilecek bir kitap üretme amacı, aslında herhangi bir entelektüel hırs içermiyor, sadece estetik bir “dekorasyon” olma çabası taşıyor.

Ve bu açıdan, bence Here son derece iyi bir kahve sehpası kitabı da olabilir.

here4

Ama bu, Here’ın çizgi roman sanatı açısından entelektüel değerini sıfırlar mı?

Benim için hayır. Here hem çok estetik, hem de – en azından deneysel bir şekilde kullandığı fikirler açısından – kayda değer bir kitap. Sadece resimlerini gösterip mantığını anlatarak misafirlerinizle on – on beş dakika kadar tartışabileceğiniz bir ürün olarak kullanılabileceği de, bu misafirlerinizin kitabın büyük bölümünü bu süre zarfında bitirebileceği de doğru; fakat bu oturup daha dikkatli okunduğunda teknik ve “anlatı” açısından çok ilginç detaylar barındırmadığı anlamına gelmiyor.

Böyle durumlarda, konu hakkında – muhtemelen – bizlerden daha yetkili ve daha bilgili kişilerin tespitlerine güvenmek bence çok da yanlış bir tutum değil. Chris Ware gibi bir dehayı derinden etkileyen bir çalışmanın, çizgi roman sanatı açısından “boş” ve sadece estetik değer taşıyan bir eser olması çok, çok küçük bir ihtimal.

 

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Harika, ama herkese göre değil.

Here (eğer bu konuyla ilgileniyorsanız) çizgi romanın yapabilecekleri konusunda ufkunuzu değiştirebilecek nitelikte bir eser.

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Bir mecra olarak çizgi romanla, görsel anlatı ile, çizgi romanın anlatı potansiyeli ile ilgileniyorsanız

Farklı, denenmemiş, değişik anlatı üslupları hoşunuza gidiyorsa

Zaman ve mekanın üzerimizdeki etkileri hakkında bir şeyler okumak istiyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Eğer bir "hikaye" arıyorsanız - Here her şeyden önce bir "fikir", burada bir olay, macera, karakterler vs. yok

  [/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!