DC Comics Yazıları - FS

FS 13: Batman, CoIE ve “Bat-Mania” Dönemleri

fs130Okuyucularımızdan gelen soruları cevapladığımız – adı artık “tarihi” bir hal almış olan – FS serimize, ilginç bir konuyla geri dönüyoruz.

Tumblr üzerinden, şöyle bir soru gönderilmiş:

Batman Crisis on Infinite Earths hikayesinde önemli bir rol oynuyor mu? Final Crisis’in neredeyse baş karakteri, Crisis on Infinite Earths Wikipedia sayfasında da ana karakterler listesinde ilk sırada gözüküyor, ama okuduğum özetlerde ondan hiç bahsedilmiyor.

Yazının başlığının ikinci kısmındaki konuya, yani popüler kültür içinde artık “Bat-Mania” olarak adlandırabileceğimiz dönemlere değinmeyi uzun süredir istiyordum – bu soru da bir anlamda buna vesile olacak. Soruyu elbette cevaplayacağım, ama yazının kapsamının biraz daha geniş olacağını sanırım baştan söylemeliyim.

Batman’in günümüzde tartışmasız olarak en popüler çizgi roman karakteri olduğu yönünde bir cümle, sanırım fazla iddialı olmayacaktır: Karakterin popülaritesi, sıradan bir çizgi roman kahramanının yakaladığı popülaritenin çok ötesine geçmiş, Batman gerçek anlamda bir popüler kültür ikonu haline gelmiş durumda. Fakat bu, durumun her zaman aynı olduğu anlamına gelmiyor.

Batman’in yayın hayatı boyunca, Superman ile birlikte DC Comics şirketinin en popüler iki karakterinden biri olduğu tartışılmaz bir gerçek – o yüzden çizgi roman okurları arasında, hiçbir zaman en popüler karakterlerden birisi olarak sürdürdüğü rolü kaybetmiyor. Fakat, sinema salonlarında gözüktüğü zaman insanlara çığlık attıran, internetteki süper kahraman tartışmaları içinde (aslında herhangi bir süper gücü olmamasına karşın) bir nevi “Chuck Norris” olarak lanse edilen,  “yanlış” bir aktörün oynama fikrini internette bir negatif tepki yağmuruna dönüştüren bir popülarite, elbette çizgi roman hikayeleriyle sınırlı (veya çoğu zaman, “alakalı”) bir durum değil.

Batman’in yaratılışından beri, karakterin popülaritesinin ciddi anlamda yukarı taşındığı dönemler oluyor. İlk dönem için kullanılan bir kavramla, sanırım bunların hepsini “Bat-Mania” – “Yarasa Çılgınlığı” gibi bir tanımla açıklayabiliriz.

Birinci Bat-Mania süreci, 1966 – 1968 arasında yayınlanan, başrolünü Adam West’in oynadığı Batman televizyon serisiyle ilişkilendirebileceğimiz dönem. Daha önce şu yazıda uzun uzun açıkladığımız bu “farklı” Batman profili, televizyon dizisinin yayınlandığı (ve tekrar yayınlandığı) süre içinde karakteri çok popüler hale getiriyor, ve bu durum çizgi romanlardan yan ürünlerin satışına ciddi şekilde yansıyor.

Benim başlıkta kullandığım Bat-Mania kavramı, aslında sadece bu dönemle özdeşleşen ve bu dönem için kullanılan bir kavram – bu konuyu daha kapsamlı olarak ele alan bir kaynak için mesela şuraya göz atabilirsiniz:

http://www.bat-mania.co.uk/

İlkinin yarattığı kavramla hareket ederek, ikinci Bat-Mania süreci olarak adlandırabileceğimiz dönem, aslında çizgi roman ve sinemanın birlikte hareket etmesinin bir sonucu.

1966 yılında, televizyon serisinden hareketle çekilen bir filmin ardından uzun süre beyaz perdeye aktarılamayan Batman, 1989 yılında Tim Burton ile birlikte bir kez daha sinemalara dönüyor, ve bu da ikinci bir yüksek popülarite dönemini başlatıyor. Ama elbette, Batman’in bu dönemdeki başarısını sadece Burton’un filmine bağlamak da mümkün değil, zira çizgi romanlar içinde de, 1986’dan beri (hatta, daha spesifik olarak, soruda bahsedilen Crisis on Infinite Earths’ün bitişinin ardından) ciddi bir “yeniden doğuş” yaşanıyor. Frank Miller’ın The Dark Knight Returns ve Batman Year One hikayeleri, Alan Moore’un The Killing Joke’u hep 1986-89 yılları arasında yazılıyor, ve çizgi  romanlardaki bu başarı, Burton’un filmi için de bir taban hazırlıyor.

Bugün tanıdığımız şekliyle, Batman’in “Kara Şövalye” olarak tanımlanabilecek karanlık, sert, psikolojik olarak buhranlı figürünün temellerini atan dönem de, aslında bu dönem oluyor.

Üçüncü ve son “ultra popülarite” dönemi ise, tahmin edebileceğiniz gibi, günümüzde de devam etmekte olan süreç. Christopher Nolan’ın 2005 Batman Begins, ama muhtemelen daha çok 2008 The Dark Knight filmleriyle başlattığı bu popülarite, son yıllarda etkisini kaybetmeden devam ediyor.

*

İlk bakışta alakasız gibi gözüken bu arkaplan bilgisini aradan çıkarttığımıza göre, Batman – Crisis on Infinite Earths konusuna, yani sorunun asıl sorduğu noktaya geri dönebiliriz.

Sorunun cevabı aslında çok basit: Hayır, Batman Crisis on Infinite Earths serisinde fazla önemli bir rol oynamıyor. Hikayenin sonundaki rolü nedeniyle zaman içinde savrulan Flash’i gördüğü açılış sahnesi ve Superman ile kıas bir konuşma dışında, Batman’in on iki sayılık seri içinde hiç rolü olmadığını söylemek bile mümkün.

1985 yılında yayınlanan ve DC’nin çoklu evren düzenini baştan aşağıya yenileyen (daha doğrusu, uzun bir süreliğine, “yok eden”) Crisis on Infinte Earths, gerçek anlamda kozmik bir seri. Monitor ve Anti-Monitor gibi karakterlerin, binyıllardır devam eden bir mücadelenin, yok edilen ve bir şekilde bir araya getirilen evrenlerin bulunduğu bu seri içinde, “başrol” gerçek anlamda süper güçleri olan karakterlere bırakılıyor. Böylesine önemli bir kurgu içinde, Batman gibi, herhangi bir süper gücü olmayan karakterlerin, çok arka planda kalması aslında normal bir durum.

Hatta, bu karakterler hikayenin gidişatı içinde bunu yer yer dile de getiriyorlar.

Crisis on Infinite Earths, aslında her şeyden önce DC’nin kendi tarihine, tarihi boyunca yayınladığı tüm karakterlere yer verdiği, onları “andığı” bir seri. Dolayısıyla, işin kozmik boyutunda fazla bir şey değiştiremeyecek karakterler de kayda değer miktarda gözüküyorlar – ve zaman zaman, bu “bir şey yapamadıkları” için duydukları çaresizlik de ortaya konuluyor. Bunlar içinde meşhur olan bir sahne, Batgirl ile, serinin ilerleyen sayfalarında hayatını kaybedecek Supergirl arasında geçen şu diyalog:

fs13i

İster inanın, ister inanmayın, Batman de benzer bir çaresizliği, farklı bir şekilde ifade ediyor. Robin kendisine, bütün bu “süper güçlü” karakterlerin yanında, kendilerinin ne yapabileceğini sorduğunda, Batman’in yanıtı aşağıda gördüğünüz gibi oluyor:

fs13ii

Özellikle “Batman gibi herhangi bir özel gücü olmayan karakterlerin, ikinci plana atılması normal bir durum” cümlesinden sonra, Batman’in inanılmaz stratejik dehası, planlama ve hazırlanma yeteneği, en  kozmik durumlarda bile sorumluluk alabilme özelliği hakkında bir şeyler düşünüyor olabileceğinizin, hatta bunun için somut örnekleri sayabileceğinizin elbette farkındayım.

Soruda sorulan Final Crisis böyle bir örnek: Belki boyutları Crisis on Infinite Earths seviyesinde olmasa da, Final Crisis de baştan aşağıya kozmik karakterlerle, bütün çoklu evren düzenini değiştirebilecek olaylarla ilgili bir seri. Fakat bu serinin belki de en önemli ana karakteri Batman – ki işin sonunda hikayeyi çözen karakter de o oluyor.

Devam etmeden bir parantez daha açalım – normalde hiçbir süper gücü olmayan karakterlerin, güçleri açısından karşılaştırılamayacakları kozmik karakterler karşısında “üstün çıktığı” maceralar da elbette çizgi roman tarihinde yok değil. Crisis on Infinite Earths öncesinden, 1978 verilebilecek bir örnek, Korvac Saga sırasında Hawkeye’ın – bütün Avengers takımını neredeyse kılını kıpırdatmadan alt etmiş olan – kozmik karakter the Collector’u sadece ok ve yaylarıyla yenmeyi başarması.

Fakat tabi bunlar, okuyucuları şaşırtmak, sürpriz yapmak, veya karakterlerin takım için önemini göstermek için yapılan ufak manevralar. Crisis on Infinite Earths gibi bir serinin, herhangi bir süper gücü olmayan bir karakter tarafından çözülmesi, elbette daha büyük bir durum.

Peki, nasıl oluyor da Crisis on Infinite Earths hikayesinde, tek fonksiyonu manevi destek vermek olan bir karakter, Final Crisis gibi bir hikayede bu kadar önemli bir rol oynayabiliyor?

“Bat-Mania” ve popülarite meselesine değinmemin sebebi işte bu soruyu cevaplamak. Crisis on Infinite Earths hikayesi, Batman’in ikinci ciddi popülarite döneminin bir yıl öncesinde yayınlanan bir hikaye. Dolayısıyla, her ne kadar DC’nin en önemli karakterlerinden biri olsa da, hikaye öyle gerektirdiğinde, Batman’in dışarıda kalmaması için bir sebep yok. Hikayenin akışı ve kurgusu gereği, doğal olan, mantıklı olan, okuyucuların bekleyeceği şey, Batman’in Multiverse’ü tek başına kurtarmaması – ve yazarlar da bu beklentiye göre hareket ediyor, kendileri ve okurlar için “normal” olanı yapıyorlar.

Oysa 2008 yılında yayınlanan Final Crisis’te, veya günümüzde yayınlanacak herhangi bir büyük DC Comics hikayesinde, Batman’in az kullanılması, hatta hikayenin ana karakterlerinden bir tanesi olmaması düşünülemez.

Olaylar Bruce Wayne’in fiziksel gücü, dövüş yetenekleri ve ufak “gadget”ları ile çözülemeyeceğinde bile, zekası, stratejik dehası ve liderlik özellikleri bir şekilde ön plana çıkarılarak, hikaye içinde önemli bir rol oynaması sağlanıyor: Günümüzde, (eğer hikaye gereği ölü falan değilse) Batman’in kayda değer bir rol oynamadığı büyük hikaye fikri, pek mümkün bir fikir değil.