Fransız Çizgi Romanları

Epileptic – David B.

epileptic1Yan sitemiz AltEvren Gurme’ye uğramadığımız süre zarfında, sitemiz baştan aşağıya yenilenerek tamamen farklı bir görünüm ve farklı bir teknik altyapıyla bir kez daha hazırlandı. Bu yeni teknik altyapımızın sağladığı imkanlarla, AltEvren Gurme konseptini de biraz gözden geçirme imkanı bulduk. 

AltEvren Gurme, bize göre, AltEvren’den biraz daha ayrı kalması gereken bir oluşum. Şu anki yeni haliyle, AltEvren Gurme hem teknik olarak AltEvren’in altında bulunuyor, hem de, büyük ölçüde, kendine has bir görüntüyü muhafaza ediyor. Bu konuyla ilgili bir duyuru yapmamıştık, ama ünlü çizgi roman sanatçısı David B.’nin muhtemelen en meşhur eseri olan Epileptic’in kısa bir incelemesi, sanırım bu duyuruya da vesile olabilir.

Fransız çizgi romanlarının çok büyük bir kesiminin Türkiye’de fazla tanınmaması nedeniyle, spesifik olarak Epileptic ile ilgilenmeye başlamadan önce, eserin yazar – çizeri David B. hakkında biraz bilgi işimize yarayabilir.

Gerçek adı Pierre-François Beauchard olan David B., Fransa’nın en önemli modern çizgi roman sanatçıları arasında yer alıyor. 1990’da kurulan ve Fransız çizgi romanına ciddi anlamda yenilikçi bir soluk getiren L’Association yayınevinin kurucuları arasında da yer alan David B., eserlerinde siyah – beyaz ve çoğu zaman sürreal bir üslup kullanan, sıradışı ve son derece etkili bir sanatçı.

1980’li yıllardan beri profesyonel olarak çizgi roman hazırlayan David B.’nin temel ilgi alanı da oldukça enteresan. Fransa’nın önde gelen pek çok çizgi roman dergisinde çalışmış olmasına karşın, kendisini asıl meşhur eden hikayeler, rüyalarını birebir olarak okuyuculara aktardığı çizgi romanlardan oluşuyor.

Epileptic spesifik olarak böyle bir çalışma değil, fakat bu kitabın içinde bile, yazarın rüyaları sık sık ana hikayeyi bölerek (veya destekleyerek) karşımıza çıkıyor. Tabi kendisinin çizim tarzı da düşünüldüğünde, rüyalarını aktarış biçminin ne kadar yaratıcı ve farklı çizgi roman sayfaları görmemizi sağladığı da hayal edilebilir.

epileptic2

“Epileptic” aslında bu kitabın orijinal adı değil: Orijinal isim, L’Ascension du Haut Mal şeklinde. Bu başlık, çok kelimesi kelimesine bir çeviri yaptığınızda, Büyük Kötülüğün Yükselişi gibi bir anlam taşıyor. Fakat – son dönemlerde “Whatever Happened to the Caped Crusader?” adlı Batman hikayesinde de gündeme geldiği gibi – bu da pek çevrilebilecek bir başlık değil, zira “haut mal” tanımı, yalnızca Fransızca dilinin tarihi dönemlerinde, epilepsi hastalığı için kullanılan, eski bir mecaz olma özelliği de var. Eserin İngilizce adı buradan geliyor.

Fransa dışında da oldukça tanınan bir eser olduğundan, ben de yazı boyunca Epileptic kullanımını tercih ediyorum, zira hikayenin temel mantığı da, bu tek kelimeyle gayet iyi açıklanıyor.

Epileptic, aslında David B.’nin otobiyografisi olarak tanımlanabilecek bir eser – fakat bu otobiyografi (veya, daha doğru bir kullanımla, David B.’nin hayatı) ağabeyi Jean Christophe’un epilepsi hastalığından o kadar fazla etkileniyor ki, bu hastalık da en az David B.’nin yaşamı kadar merkeze oturtuluyor.

epileptic3

Sanatçının çocukluğu ve gençliği, tıbbın bugünkü kadar gelişmediği bir ortamda, kardeşinin hastalığına bir çare bulma umuduyla geçiyor. Jean Christophe’u kendi çalışmaları için bir denek olarak kullanmayı hedefleyen doktorlardan, sorunu ameliyatsız / ilaçsız çözmeye çalışan alternatif tıp uzmanlarına, çeşitli doğu felsefelerini benimseyen mistik liderlerin çabalarından, son derece katı bir diyet anlayışı güden makrobiyotik beslenme / hayat tarzına kadar pek çok değişik yaşam şekli, David B. ve ailesinin oldukça ilginç bir hayat hikayesine sahip olmasına yol açıyor.

Dolayısıyla, sürekli olarak ağabeyinin hastalığının gölgesinde yaşayan, hatta evinden ayrılıp Paris’e üniversiteye gittiğinde bile, aynı hastalığın pençesine düşme paranoyasını hisseden David B.’nin hayatının en önemli unsurlarından bir tanesi, ağabeyinin hastalığı oluyor.

Epileptic, altı cilt halinde yayınlandığı 2003’e kadar pek çok ödül kazanmış, bu tarihten sonra da hikayesiyle, senaryosuyla ciddi anlamda ses getirmiş bir eser. Fakat bana kalırsa, (özellikle de Türkiye’den bir okur kitlesi için) çizgi romanın asıl ustalığı çizim tarzında, panellerin arasında ve içinde gördüğümüz inanılmaz işçilikte yatıyor.

epileptic4

Neden Türkiye’den bir okur kitlesinin özellikle altını çiziyorum? Çünkü, kitabın çok büyük bir bölümünde, yukarıda bahsettiğim “alternatif hayat tarzları” fazla hakim hale geliyor. Zaten Fransa’nın ortalama bir bölgesinde yaşayan aile, sık sık makrobiyotik yaşam topluluklarına, çeşitli alternatif yaşam merkezlerine gidiyorlar, ve – konuyla özel olarak ilgili değilseniz – size fazlasıyla yabancı gelebilecek deneyimler yaşıyorlar. Evet, makrobiyotik hayat tarzının ne olduğunu öğrenmek, bunun insanları nasıl etkilediğini, hatta nasıl “baştan çıkarttığını” görmek enteresan, ama bu kadar yoğun bir şekilde işlenmesi, yer yer hikayeden uzaklaşmanızı sağlayabilir.

Oysa çizimlerde böyle bir durumdan söz etmek mümkün değil. Özellikle David B.’nin rüyalarını, hayallerini ve yaşanan olayların kendisine hissettiklerini konu aldığı sayfalar ve paneller, Epileptic’i gerçek anlamda bir çizgi roman şaheseri haline getiriyor. Yer yer etkileyici, yer yer rahatsız edici, yer yer de tamamen sürreal hale gelen çizimler sayesinde, zaten doğası gereği oldukça açık ve trajik bir hikaye anlatan eser, çizgi romanların farklı mecralara göre üstünlüğünü gösterebilecek bir görsellik / görsel anlatı seviyesine ulaşıyor.

Epileptic’i fazla övmeye gerek yok – Angouleme Festivali’nden Ignatz Ödüllerine, en iyi sanatçıdan en iyi senaryoya kadar pek çok ödül alan, yüzlerce dergi / gazete / internet sitesi tarafından övülen, ve bunu büyük ölçüde hakeden bir eserden bahsediyoruz. Publisher Weekly internet sitesi, şu makalde, Epileptic’i “yayınlanmış en iyi grafik romanlardan bir tanesi” olarak tanımlamış – ki bu da sanırım bahsettiğimiz kalite seviyesini bir ölçüde gözler önüne seren bir tanım olacaktır.

İngilizce olarak internet üzerinden rahatlıkla satın alabileceğiniz Epileptic, benim aslında çok da büyük bir hayranı olmadığım “otobiyografik çizgi roman” türünün kesinlikle en iyi örneklerinden bir tanesi. En azından ele aldığı hikayeyi görsel olarak, bir çizgi roman olarak ele alış / aktarış biçmi olarak, “yayınlanmış en iyi grafik romanlardan bir tanesi” gibi bir övgünün kesinlikle altında kalmayacak bir çalışma.