Farklı Tatlar

Daytripper

Daytripper’ı bitirdiğimde, aklımdan geçen ilk düşünce şu oldu: “Bu çizgi romanı AltEvren’e yazmayacağım.” Evet, Daytripper’ı okuduktan sonra sitede yer vermenin fazla bir anlamı olmayacağını düşündüm, çünkü çizgi roman hakkında söyleyebileceğim tek kayda değer şey, “Gidin ve okuyun.” olacaktı.

Bunun üstünden yaklaşık dört – beş ay kadar bir süre geçti. Ben de, hem siteyi yavaş yavaş Farklı Tatlar’a yönlendirmekte olduğumuzdan, hem de Daytripper, Twitter’daki çizgi roman üstatları arasında ufak çaplı bir fenomene dönüşmeye başladığından, Fabio Moon ve Gabriel Ba’nın bu muhteşem eserini paylaşmaya karar verdim.

Daytripper, DC’nin alt yayınevi Vertigo tarafından 2010 yılında yayınlanan ve 2011’de cilt olarak toplanan bir grafik roman. 2011 yılında, Harvey, Eagle ve Eisner Ödülleri olmak üzere, alınmadık ödül bırakmayan Daytripper, Brezilyalı ikiz kardeşler Fabio Moon ve Gabriel Ba tarafından yazılıp çizilmiş. İkisinin görev dağılımı konusunda çok spesifik bir ayrıntı yok, dolayısıyla ikisinin de hem yazdığını, hem de çizdiğini varsaymak mümkün. Gabriel Ba’yı, son dönemlerin popüler çizgi romanlarından Umbrella Academy’nin çizeri olarak hatırlayabileceğiniz gibi, Fabio Moon’u da yazar Matt Fraction’ın ismini dünyaya duyuran Casanova çizgi romanından hatırlayabilirsiniz.

Çizgi romanımızın ana karakteri, Bras de Oliva Domingos isimli genç bir Brezilyalı olarak karşımıza çıkıyor. Birinci sayıda, Bras hakkında pek çok bilgi alıyoruz: Bir gazetede ölüm ilanları yazarak geçimini sağlayan ana karakterimiz, meşhur bir yazarın oğlu. Bras’ın kendisi de bir yazar olmak için elinden geleni yapıyor ve otuz ikinci doğum gününü babası uğruna verilen bir davette geçirmeye hazırlanıyor.

Kendisini arayan sevgilisinin davete yetişemeyeceğini öğrendikten sonra, erken gittiği için bir barda biraz vakit geçirmeye karar veren Bras, burada barmenle havadan sudan bir muhabbete giriyor, ve bundan sonra, herhangi bir edebi eserin ilk bölümünde, ana karakterimizin başına gelmesini bekleyeceğimiz son şey gerçekleşiyor: Bras, barmenin barı soymaya kalkan yeğeni tarafından vurularak öldürülüyor.

Bundan sonra, ikinci bölümde, Bras’ı yeniden sapasağlam ve canlı olarak, üstelik daha genç bir halde görüyoruz. İşte Daytripper’ın teması bu: Çizgi roman, her bölümünde, Bras de Oliva Domingos’un farklı yaşlarda, hayatının farklı dönemlerinde, farklı işler yaptığı sıralarda “ölüm”lerini anlatıyor. Her bölümde, Bras’ın ölümünü görüyoruz, ve bir sonraki bölümde, bu noktada ölmese, veya bu noktadan önce ölmüş olsa, neler olabileceğini okumaya başlıyoruz.

Bu post-modern kurgu, inanılmaz yaratıcı ve değişik bir çizgi roman anlatımını mümkün kılmış. Brezilyalı yazarlarımızın inanılmaz doğal, sade ve akıcı bir anlatımı var, fakat bunlar çizgi romanın hırslı doğasının altında ezilmiyor, aksine, ölüm konusunu bu denli sade bir tonla inceleyerek, enteresan bir anlatı tarzı yaratıyor.

Blankets ve Habibi’nin yazarı Craig Thompson, cilt versiyonunun başındaki bir sayfalık kısa ve resimli “Önsöz”ünde, Daytripper’ı “ölüm üzerine dürüst bir meditasyon” olarak tanımlamış. Thompson’un bu tanımına katıldığım gibi, aynı zamanda çizgi romanın sadece “ölüm” ile ilgili olmadığı, içinde çok daha enteresan detaylar barındırdığı konusundaki tespitine de katılıyorum.

Çizgi romanda çizimler olabildiğince basit tutulmuş. İlk okuduğunuzda, kendinizi hikayenin akışına bırakırsanız, çizimlerin hikayenin önüne geçmeyecek şekilde hazırlandığını, yani işin yazı kısmının ön plana çıkartıldığını düşünebilirsiniz. Bu isabetli bir tespit, fakat, çizimlerin aynı zamanda muhteşem olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Birincisi, hikayenin anlatımı da sade olduğundan, yazılar ve çizimler birbirini kusursuz bir şekilde dengeliyor. Moon ve Ba’nın, bütün işleri tek bir kişinin yaptığı, yani yaratıcının hem yazıp hem çizdiği çizgi romanlardaki ahengi, iki yazarla yakalamış olduklarını söylemek mümkün.

Bunun ötesinde, ilk bakışta hikayeyi fazla gölgelememek için arka planda bırakıldığını hissettiğiniz çizimlere detaylı olarak baktığınızda, aslında ne kadar kaliteli olduklarını görebilmeniz de mümkün. Evet, Moon ve Ba çizimlerin anlatılan hikayenin önüne geçmesini istememişler, burası ortada, fakat ortaya çıkan iş yine de kusursuz. Son olarak, serinin kapakları (cilt versiyonunda geçiş sayfaları) inanılmaz eserler olmuş, başta birinci sayının kapağı olmak üzere, hepsi poster olarak asılabilecek kalitede.

Hikayeye geri dönecek olursak, Daytripper format olarak klasik bir Amerikan Çizgi Romanı, fakat içerik olarak baktığınızda sonuna kadar Latin Amerika’ya ait. İşlediği konular bakımından Latin Amerika – İberya Edebiyatına yakın olan Daytripper, aynı zamanda kullandığı ton ile de bu kültüre bağlılığını gösteriyor. Ölüm gibi, yalnızlık gibi, aile gibi, bu edebiyat kültürünün“büyük sorunları” ile uğraşan grafik roman, aynı zamanda bu kültürün edebiyatı ile özdeşleşmiş “büyülü gerçekçilik” tarzını da sonuna kadar yansıtıyor.

Çizgi romanın sade tonunun, ölüm gibi “büyük” bir mesele karşısındaki sakin anlatımının kökü de burada. Büyülü Gerçekçiliğin, olağanüstü olaylar karşısındaki sakin, kayıtsız, sıradan, neredeyse monoton anlatı tarzını benimseyen Daytripper, bu tarzı kusursuz bir şekilde kullanarak, Bras’ın ölümlerini (ve hayatlarını), içinde herkesin bir şeyler bulabileceği bir tarzda okuyucuların önüne koyuyor.

Normal şartlarda, iyi çizgi romanları okurken, bunlar size yine iyi çizgi roman eserlerini, bu türün başarılı ürünlerini hatırlatır. Daytripper, bundan çok daha farklı bir hava yaratıyor. Okurken benzetebileceğiniz pek fazla bir çizgi roman yok, fakat ait olduğu kültürün daha “ciddiye alınan” eserlerini, Gabriel Garcia Marquez’in, José Saramago’nun romanlarını kesinlikle hatırlatıyor. Bana sorarsanız, Fabio Moon ve Gabriel Ba’nın grafik romanı, bu isimlerle yan yana anılmayı kesinlikle hakediyor.

Grafik romanın sonu, her bölümü farklı ölümlerle biten bir çizgi roman için bir sondan bahsedilebilirse, yine başarılı. İşledikleri konu bakımından düşünüldüğünde, Ba ve Moon gidebilecekleri iki yönden, pozitif olana gitmeyi tercih ediyorlar. Yazarlar, Bras sonuç olarak öldüğüne göre, ne zaman öldüğünün hiçbir önemi olmadığı şeklinde daha nihilist bir sona ulaşabilecekken; Bras sonuç olarak ölecek olsa da,  hayatındaki şeylerin değerini bildiği takdirde, aslında mutlu olabileceğini, hatta son hikayede gördüğümüz şekilde, mutlu ölebileceğini, ölümü kabullenebileceğini gösteriyor.

Burada, bu bakış açısının sadece Bras ile sınırlı olmadığını söylemeye pek gerek yok.

Çizgi roman boyunca daha karamsar sonu beklesem, ve içten içe Daytripper’un bu son yerine “mutsuz son” ile bitse nasıl olacağını gerçekten merak etsem de, Daytripper hakkında söyleyebileceğim negatif bir şey yok. Çizgi romanın bir sanat olabileceğini, çizgi roman formunda edebi eserlerin yaratılabileceğini iddia eden biri için, çizgi roman endüstrisinin genel kalitesizliği içinde Daytripper kurtarılmış bölge etkisi yapıyor.

Bu da beni dönüp dolaştırıp, yazının başındaki noktaya getiriyor: Söylenebilecek fazla bir şey yok.

Eğer soru, “Çizgi roman edebiyat olabilir mi?” ise, cevap Daytripper.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Herkesin Okuması Gereken Bir Çizgi Roman

Daytripper, tek kelime ile, muhteşem bir çizgi roman.

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Yaratıcı bir kurgu, güçlü bir anlatı ve edebi boyutu güçlü bir eser ilginizi çekiyorsa

Latin Amerika edebiyatını; Marquez, Borges, Saramago gibi yazarları, büyülü gerçekçilik akımını seviyorsanız

Hayata ve hayatın anlamına dair, yoğun eserlerden hoşlanıyorsanız

Şahsi görüşlerden bağımsız olarak, yaygın olarak büyük övgüler alan çizgi romanları takip etmek istiyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Şu anda daha hareketli, daha aksiyonlu, fazla kafa yormayacak bir çizgi roman arıyorsanız

[/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!