Özel Dosyalar

ÇRT 2 – “Grafik Roman” Kavramı ve Sıkıntıları

Siteyi geçtiğimiz haftalarda yenilerken, “Çizgi Romana Başlamak İstiyorum… Ama Nasıl?” Prezi’sine bir giriş olarak “Çizgi Roman Terimleri” başlıklı bir yazı hazırladım. Çok temel bilgiler sunduğu ve bu işe çok uzak olanlar hariç, genel okuyucu kitlemizi fazla ilgilendirmeyeceği için, bu yazıyı ana sayfaya koymadım, ve duyurusunu yapmadım.

Ama daha sonra düşününce, çizgi roman terimlerinin, bu alanda “ilerledikçe” karmaşıklaşan, açıklama gerektiren, çizgi roman okurlarına bile yabancı gelebilecek şeyler olduğuna karar verdim. Bu yüzden de, Çizgi Roman Terimleri’ni, AltEvren geleneğine uyarak, bir yazı dizisi haline getirmenin, ve ÇRT kısaltmasıyla ele almanın mantıklı olacağını düşündüm. İlk değinmek istediğim çizgi roman terimi de, son yıllarda son derece ciddi bir popülarite kazanan grafik roman kavramı.

Birkaç hafta önce, yazının başında görebileceğiniz tweet dikkatimi çekti. Kolaylık açısından, gelin Tom Fowler’ın ne dediğine Türkçe olarak bakalım:

Hey arkadaşlar? Düpedüz “Çizgi roman”lardan bahsederken “grafik roman” lafını kullanmayı bırakabilir miyiz? Ya da bu kavramı hepten unutabilir miyiz? Arkadaşlar? Lütfen?

Grafik roman, öyle bir kavram ki, on farklı çizgi roman okuruna sorsanız, bu konuyla ilgili on farklı cevap almanız mümkün. Belli başlı temel noktalarda herkesin hemfikir olacağı bir gerçek, ama kesin ve net bir tanım bulmak gerçekten çok zor. O yüzden, grafik roman biraz “ne olduğunu bildiğiniz, fakat tam olarak anlatamadığınız” bir kavram olarak, böyle uzun bir yazıyı hak ediyor.

Twitter’daki yoruma katılmadığımı söyleyerek başlayayım.

Bence grafik roman kavramının, çizgi roman terminolojisi içinde bir yeri var, ve Kanadalı çizer Tom Fowler’ın eleştirdiği gibi, sadece “çizgi roman okuyan, ve bundan utanan” insanların kullandığı bir kavram değil. Ama, kendisinin tamamen haksız olduğunu da iddia etmek imkansız; çünkü yukarıda “sadece” kelimesini vurgulayarak açıklamaya çalıştığım gibi, bu kavramı bu amaçla kullananlar var, hatta kavramın ortaya çıkışı bile, ironik bir “utanç” hikayesiyle başlıyor.

Grafik Roman, ya da İngilizce kullanımıyla, Graphic Novel kavramını popüler hale getiren kişi, çizgi roman efsanesi Will Eisner’den başkası değil.

Uzun bir süre, konu hakkında fazla kafa yorulmadan, Eisner’in kavramı (ve kavramın da ötesinde, bir çizgi roman alt formu olarak, “grafik roman” formatını) yarattığı kabul ediliyordu, fakat artık, hem Eisner’den önce grafik romanlar yazıldığını, hem de bu kavramın kullanıldığını biliyoruz. Bunlar bu yazının konusu değil, fakat genel bir fikir için, Wikipedia’nın “Graphic Novel” maddesine bakabilirsiniz.

Ama şu bir gerçek ki, muhtemelen dönemin en “etkili” ve en ciddiye alınan çizgi roman sanatçılarından biri olan Will Eisner, 1978’de çıkan “A Contract with God” için bu kavramı kullanmasa, hiçbirimiz grafik roman gibi bir kavramın varlığından haberdar olmayacaktık.

Peki, nedir Eisner’ın “grafik roman” kavramını ilk kullanırken, veya “ödünç alırken” yaşadığı “ironik utanç” hikayesi?

Şöyle ki: Will Eisner A Contract with God’u yazdığında, “ciddi” kitaplarla ilgilenen “ciddi” bir yayın evi olan Bantam Books’un başkanı Oscar Dystel’i arıyor. Oldukça meşgul bir adam olan ve sabırsız konuşan Oscar Dystel, kendisine “Elinde ne var?” diye sorduğunda, Eisner “çizgi roman – comic book” demenin abes kaçacağını düşünüyor, ve telefonun suratına kapatılmasını istemediğinden, bir anda, “graphic novel” gibi bir laf ediyor. İlk anda, daha önce böyle bir şey duymadığı için konuyla ilgilenen Dystel, Eisner’e kitabı kendisine getirmesini söylüyor, ama aslında Eisner’in planı hiçbir işe yaramıyor; zira Dystel A Contract with God’u görür görmez, bunun bir çizgi roman olduğunu ve ilgilenemeyeceğini belirtiyor.

Fakat, daha sonra Eisner “Graphic Novel” kavramının yazdığı A Contract with God’a hakikaten iyi gideceğini düşünüyor, ve daha ufak bir yayıncıdan kitabı çıkarttığında, “A Graphic Novel” alt başlığını kullanıyor – her ne kadar, yukarıda dediğim gibi, bu kavramın ne ilk örneği, ne de ilk kullanımı olsa da, grafik roman olayı o günden sonra ciddi bir ivme kazanıyor.

Yazının en başındaki olayı düşünürseniz, aslında Tom Fowler’ın haklı olduğunu da görmek zor değil. Düşünsenize, belki de çizgi romanın ciddiye alınması için en çok emek sarf eden iki üç adamdan biri olan Will Eisner bile, bir yayıncıya “çizgi roman” demeye çekindiği, bunun kendisinin şansını sıfıra indireceğini düşündüğü için “grafik roman” gibi daha şaşalı bir kavram kullanma, “çizgi roman” yazdığı/çizdiği gerçeğini saklama ihtiyacı duyuyor.

Yazı boyunca, bu kavrama karşı getirilen eleştirileri, Tom Fowler’dan daha ciddi ve daha sert olarak dile getirmiş insanları, ve bu insanlara ne açılardan katılıp / katılmadığımı açıklamaya devam edeceğim. Ama şimdilik, neden bu kadarına katılmadığımı, neden kişisel olarak bu kavramı kullandığımı, ve neden böylesine uzun bir yazıyla açıklamaya çalıştığımı göstermeye çalışayım.

En başta, site için hazırladığım Prezi’lerden bahsetmiştim. En uzun ve en önemli Prezi’miz, “AltEvren’de Nefret Edecekleriniz…Ve Bunlar Neden Umrumuzda Değil?” adlı Prezi’de, Türkçe kullanımımızla ilgili bazı notlar yazmış, Türkçe kullanımımıza çok dikkat etmemize karşın, dilimize yerleşmiş hatalara fazla takılmadığımızı söylemiş, yani “hata olduğunu bilmeden yaptığımız” hatalar olabileceğini açıklamaya çalışmıştım. Bunun bir örneği olarak da, “eşyalar” gibi bir kullanımdan bahsetmiştim.

Prezi’yi okumamış olanlar için kısaca açıklayayım: “eşya” kelimesi, aslında “şey” kelimesinin çoğulu – o yüzden, örneğin, “Peter eve geldiğinde tüm eşyalarının dağılmış olduğunu gördü.” gibi bir kullanım aslında yanlış – çünkü zaten çoğul bir kelime olan “eşya” kelimesine, ayrıca “-lar” eki gelmemesi gerekiyor.

Burada mesele şu ki, bu her ne kadar “yanlış” bir kullanım olsa da, yıllar boyunca süregelen bir yanlış kullanma sonucunda, “eşya” kelimesi, aynı zamanda “obje” anlamı da kazanmış oluyor. Yani, insanlar artık “eşya” dediklerinde, her zaman “şey”in çoğulundan bahsetmiyorlar, bir masa, bir sandalye, bir kalem, bir tornavida da bir “eşya” olarak düşünülüyor.

“Grafik Roman”da da benzer bir durum var. Evet, çıkış noktası “çizgi romanın fazla basit” olarak görülmesinden kaynaklanıyor, hala da bu şekilde kullananlar, “utanç verici” çizgi romanın, daha ciddi ve kabul edilebilir bir “maskesi” olarak görenler var – fakat “grafik roman” kavramı öyle ya da böyle, elli yıldır bu sektörün bir parçası haline gelmiş durumda.

Bu yüzden, çizgi roman kültürü içinde kendine farklı farklı anlamlar bulmuş olan “grafik roman” kavramının, çıkış noktası “çizgi roman diyememe” gibi bir şey olduğu için, “Haydi arkadaşlar, artık grafik roman demeyelim” gibi bir mantıkla görmezden gelinebileceğini düşünmüyorum. Ve hatta, görmezden gelinmemesi gerektiğine inanıyorum.