İtalyan Çizgi Romanları

Corto Maltese Sorunları

Corto Maltese okumaya, değişik bir hareketle, en son maceradan, yani Kayıp Kıta Mu macerasından başlamıştım. Bu Corto Maltese oku(yama)ma deneyimini şu yazıyla biraz açıklamaya çalıştım.

Durup dururken gidip ikinci bir yazı okumak istemiyor olabilirsiniz, o yüzden özetleyeyim: Kayıp Kıta Mu, her ne kadar içinde ciddi bir araştırma ve entelektüel arka plan olduğu bariz bir eser olsa da, Dost Yayınları’ndan çıkan haliyle, neredeyse okunamayacak kadar kötü bir çeviriye sahipti. Bu yüzden açıkçası okurken fazla keyif almamıştım.

Fakat bu durum aslında beni çok da üzmedi, zira aşağı yukarı benim Corto okumaya karar verdiğim dönemde, NTV Yayınları Corto Maltese serisini baştan yayınlayacağını duyurmuştu.  Yeni bir çeviri ve yeni bir formatla Corto okuyabilecek olduğum için sevinerek gidip serinin (NTV numaralandırmasına göre) ilk dört sayısını satın aldım.

Araya çeşitli başka kitaplar / çizgi romanlar da girince, Corto’nun ilk dört macerasını okumam da bir hayli uzun sürdü, ama aşağı yukarı bir ayın sonunda, dört macerayı da bitirmeyi başardım.

Daha fazla devam etmeden, bu ilk dört cilt hakkında çok üstünkörü olsa da biraz bilgi vermek en doğrusu olacak sanırım.

1 – Gençlik Yılları: Aslında Hugo Pratt’in ilk yazdığı cilt olmasa da, sonradan seriye adeta bir “orijin” hikayesi olarak eklenen Gençlik Yılları, Corto Maltese ve Rasputin’in tanışmasını anlatıyor. 1905 Rusya – Japonya savaşı sırasında asi bir asker olarak gözümüze çarpan Rasputin, aşırı şiddetli hareketleri nedeniyle Japonların olduğu kadar Rusların da tepkisini çekiyor, ve hayatını, ancak kendisini Corto ile tanıştıran Jack London sayesinde kurtarabiliyor.

2 – Tuzlu Denize Ballad: Muhtemelen en tanınmış Corto Maltese hikayesi olan Tuzlu Denize Ballad (ya da, eski çevirisiyle, Bir Tuz Denizi Şarkısı), 253 sayfalık cildiyle oldukça uzun bir okuma deneyimi sunuyor. Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında geçen bu macera, esrarengiz “Keşiş” için Pasifik’te korsanlık yapan Corto Maltese ve Rasputin’in tekrar bir araya gelmesini, ve Birinci Dünya Savaşı’nın karşıt güçleri arasında, Pasifik’teki aktivitelerini devam ettirme çabalarını anlatıyor.

3 – Tristan Bantam’ın Sırrı: 38 Sayfalık bu macera, Hollanda Guyanası’nda huzurla vakit geçiren Corto’nun, Tristan Bantam aracılığıyla Kayıp Kıta Mu hakkında çeşitli harita ve belgelere ulaşmasını konu alıyor, ve bu macera…

4 – Bahia’da Randevu: …cildinde de devam ediyor. Kayıp Kıta Mu’dan hatırladığım kadarıyla, buradaki karakterler onuncu cilde kadar Corto ile birlikte olacaklar, ki bu da bundan sonraki maceranın temel olarak Kayıp Kıta’ya ulaşma çabası etrafında şekilleneceğini gösteriyor.

 *

Pek doğaüstü sahneler görmediğimiz ilk macera, Gençlik Yılları haricinde, Corto Maltese’in diğer üç kitabının, mistik / gizemli öğelerle tarihi kurguları bir araya getiren bir yapısı olduğunu söylemek mümkün. 1905 Rusya – Japonya Savaşı, I. Dünya Savaşı gibi önemli tarihi olaylar sırasında, egzotik mekanlarda geçen hikayeler, tarihi ve doğaüstü unsurları başarıyla harmanlıyor – üstelik, tarih ve benzeri konularla detaylı olarak ilgilenen bir okurun tedirgin olacağı “egzotik” kavramı da, çoğu örnekte olduğu gibi aşırı Avrupa merkezci bir bakış açısına kurban gitmemiş.

Elbette ırklar arasında çatışmalar ve yabancılaşmalar oluyor, fakat bunlar ırkçı değil, gerçekçi çatışmalar, ve üstelik, eserin ana karakterleri de çoğu zaman bu durumlara tepki göstererek, yazar Hugo Pratt’ın konu üzerindeki görüşlerini ifade ediyorlar. Özellikle içinde yazıldığı yer ve dönem düşünülürse, bu Corto Maltese’in kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken artı yönlerinden birisi.

Analizi bir adım daha ileri götürecek olursak, Corto Maltese’in meşhur entelektüel doğası ve güçlü arkaplanını da biraz kurcalamak mümkün. Dediğim gibi, eserin kurgusu bir “gerçek – mit” birlikteliği ile yaratılmış – fakat bana sorarsanız, işin dikkat çekici boyutunu mitler oluşturuyor. Evet, tarihi bir arkaplan kesinlikle var, ve olayın geçtiği coğrafya son derece iyi analiz edilmiş, fakat olay örgüsünü şekillendiren, karakterlerin birbirleriyle ilişkilerini domine eden unsurlar daha ziyade bu arkaplanla ilgisi olmayan öğeler. Bu doğrultuda, bir önceki Corto yazısında paylaştığım Umberto Eco alıntısının (“Rahatlamak için bir şeyler okumak istediğimde Engels’in makalelerini okurum; daha ciddi bir şeyler istediğimde ise Corto Maltese.” ) yüzde yüz ciddiyetle söylenmemiş olduğuna inanmak da daha makul gözüküyor.

Fakat, bu yargım asla kesin bir yargı değil. Corto külliyatının tamamını incelemeden böyle bir yargıya varamayacağım bir gerçek, ama daha da önemlisi, ve ne yazık ki, kendimi okuduklarım hakkında bile yorum yapacak bir noktada göremiyorum.

Dediğim gibi, Dost Yayınları’nın son cildinde yaşadığım çeviri hayal kırıklığından sonra, NTV’nin aynı seriyi tekrar basıyor olması benim için sevindirici olmuştu. Ama bu baskıda da, aradığımı bulduğumu söyleyemem.

Çeviri konusunda, NTV Yayınları’nın okuduğum Kayıp Kıta Mu’dan daha iyi bir iş çıkarttığını düşünüyorum. Ama bu söylediğim yanıltıcı olmasın, bence eserin dili yine de kötü. Diyaloglar çoğu zaman doğal bir şekilde ilerlemiyor, günlük hayatta kullanılmayan, anlamsız duran kelimeler / kavramlar karşınıza çıkıyor, ve her şeyin ötesinde, fazlasıyla yapay ve kopuk bir Türkçe okuduğunuzu hissediyorsunuz.

Üstelik, NTV’nin yayınlarının sıkıntıları bununla da sınırlı değil. Dost’un albüm formatındaki yayınına göre çok daha küçük bir boyutta sunulan NTV Corto’ları, taşınmak konusunda bir avantaj sağlasa da, panel konusunda ciddi sıkıntı yaratmış, bu durum da bir sayfada sunulan panel sayısının azaltılmasına, veya panel boyutlarının küçülmesine yol açmış. Bu çok ciddi bir problem gibi gözükmeyebilir, fakat benim gibi çizgi romanda anlatılan hikayenin kendisinden çok, bu hikayenin nasıl anlatıldığıyla ilgilenen bir okur için; bir çizgi romanın panelleriyle oynamak, bir kitabın cümlelerini değiştirmek, “Yazarın dediğini nasıl olsa değiştirmiyoruz, o cümleyi farklı şekilde yazarsak bir şey olmaz” demek gibi bir şey. Bu açıdan, NTV ciltlerinin  de “gerçek Corto Maltese okuma deneyimi”ni sunduğunu düşünmüyorum.

Şu adreste son derece sağlam bir Corto yazısı var, Dost – NTV ciltleri de muhtemelen benim şu an yapabileceğim bir karşılaşmadan çok daha kapsamlı bir şekilde karşılaştırılıyor. Hem bu yazıda, hem de bu yazıda da linki verilen Kanat Atkaya yazısında asıl dikkatimi çeken nokta ise şu: İki yazar da, Dost Yayınları’nın çevirilerinin son derece başarılı olduğunu düşünüyor.

Kontrol ettiğim kadarıyla, çeviri konusundaki fikir ayrılığımız, benim okuduğum onuncu cilt “Kayıp Kıta Mu”nun, özellikle Kanat Atkaya’nın yazısında ciddi bir övgü alan Levent Yılmaz tarafından çevrilmemiş olmasından kaynaklanıyor. Bu da, en azından seriyi okumaya yeni başlayacak okurlar için, Türkçe Corto Maltese açısından hala bir umut olduğunu gösteriyor.

Çeviriler gerçekten kötü olmayabilir mi? Ben abartıyor, hatta çevirenlere haksızlık ediyor olabilir miyim?

Corto Maltese: Bir Kahraman Hakkında Seçme Yazılar kitabında, Şenol Bezci’nin yazdığı yazıdan anladığım kadarıyla, bu çeviriyi sorgulayan tek kişi ben değilim. Fakat önümüzde objektif olmayı gerektiren birkaç gerçek var. Çeviri olayını genel olarak sevmememin ötesinde, eserlerin henüz orijinal hallerini okumamış olmam da, bu konuda kesin bir yargıya varmamı zorlaştırıyor. Aynı zamanda, suçun çevirmenlerde değil, iyi ya da kötü anlamda, Hugo Pratt’in kendi yazarlığında olma ihtimali de var: yazarın benzersiz, hakkıyla çevrilemeyecek bir dili olabileceği gibi, Corto Maltese’in ciddi altyapısı, sıradışı çizim tarzı ve diğer pozitif özelliklerinin yanında, kötü yazılmış bir çizgi roman olma olasılığı de bulunuyor.

Bunu kabul etmeme karşın, bu soruların cevaplarını artık Türkçe Corto ciltlerinde aramanın zaman kaybı olacağını düşünüyorum. Corto Maltese okumaya devam etmek (=hakkıtyla başlamak?) istiyorum, fakat sanırım bunun için eserin orijinal olarak yayınlandığı iki dilden biri olan Fransızca baskıları aramak zorunda kalacağım.