DC Comics İncelemeleri

Batman: Arkham Asylum

arkhamasylumkapakBir süredir Batman incelemelerine ara vermiştim – bu konuya kendi kişisel “favorilerimden” biriyle, Arkham Asylum ile geri dönmek istiyorum.

Grant Morrison tarafından yazılan, Dave McKean tarafından “çizilen” ve 1989 yılında yayınlanan Arkham Asylum: A Serious House on Serious Earth pek çok açıdan kayda değer bir çizgi roman.

Günümüz bakış açısıyla incelendiğinde, Arkham Asylum aslında çok ciddi ikilemler yaratıyor. Klasik bir inceleme yapmaktan ziyade, kendi görüşlerimi bu ikilemler üzerinden açıklamak hem benim için, hem de sizler için biraz daha enteresan olabilir.

Bu ikilemlerden ilki, eserin popülaritesi. Bir grafik roman olarak basılan Arkham Asylum, internetteki çeşitli kaynaklara göre (ki buna Grant Morrison’ın kendi web sayfası da dahil) yaklaşık 600.000 kopya satmış. Bu bilgiyi ne yazık ki teyit edemiyorum, fakat bu kadar fazla kaynakta yanlış bir bilgi olacağını sanmam – dolayısıyla Arkham Asylum, tüm zamanların en çok satan Batman grafik romanlarından biri olma özelliğini taşıyor. Doğrudan tamamlanmış halde basılan, ve günümüzde bazen “Original Graphic Novel” olarak tanımlanan eserler içinde de, tüm zamanların en popüler eserlerinden biri olarak gözüküyor.

İkilemler de burada başlıyor: Tamam, bir Grant Morrison grafik romanının ciddi satış rakamlarına ulaşması beklenebilir, fakat Arkham Asylum yayınlandığı tarihte Morrison yalnızca DC’nin arka planındaki Animal Man, Doom Patrol gibi serileriyle tanınan bir isim – dolayısıyla ismi bugün taşıdığı ağırlıktan çok uzak. Hatta, Arkham Asylum kendisinin ilk Batman çalışması.

Morrison’ın ikinci Batman hikayesi Batman: Gothic’in bir incelemesini sitemizde bulabilirsiniz.

Peki, Morrison etkisi değilse, bu satış rakamlarının nedeni ne?

Cevap aslında oldukça basit: aynı yıl vizyona giren Tim Burton imzalı Batman filmi. Filmin çıkışı, şu yazıda da biraz irdelediğim “ikinci Bat-Mania” dönemini başlatıyor, ve sinemada yaratılan bu popülarite, karakterin farklı mecralarda da ciddi satış yapmasını sağlıyor. Arkham Asylum’un 600.000 kopya satmasının arkasındaki temel neden (Morrison’ın etkisinden çok) Burton’ın filmi.

Grant Morrison tarafından yazılması, inanılmaz bir satış rakamına ulaşması, ama Morrison’ın bu popülariteyle fazla alakası olmaması, birinci ikilem olarak tanımlanabilir.

arkhamasylum2

Bu da bizi işin ikinci boyutuna getiriyor. Belki de tüm zamanların en çok satan Batman hikayesinden bahsediyoruz, fakat Arkham Asylum dendiğinde akla bu çizgi roman gelmiyor.

Aynı isimli video oyunu ve bu oyunun devam bölümleri, bir çizgi roman olarak Arkham Asylum’un internetteki görünürlüğünü neredeyse tamamen yok etmiş durumda – bu da günümüzde git gide arka planda kalan, daha az tanınan bir eser haline gelmesine yol açıyor.

Tüm zamanların en çok satan Batman çizgi romanlarından birinin, git gide internet aramalarıyla bulunamayacak hale gelmesi ikinci bir enteresan nokta.

Arkham Asylum’un arka planda kalmasının tek sebebi bu oyun değil elbette.

Girişte de söylediğim gibi, çok farklı, değişik bir Batman hikayesinden bahsediyoruz. Öyle ki, eserin çizimleri, daha doğrusu görsel tarafı, hikayeye göre fazlasıyla ağır basıyor.

Kısa bir özetle, elimizde şöyle bir tablo var: Arkham Asylum, bir Grant Morrison çizgi romanı – ama ilk çıktığında elde ettiği popülaritenin Morrison’la pek ilgisi yok. Kitabı bu kadar popüler yapan, Batman filmini izledikten sonra çizgi romana merak saran okurların sayısı – ama herhangi bir sıradan Batman çizgi romanına kesinlikle benzemiyor. Buna karşın, tarihin belki de en çok satan Batman grafik romanlarından bir tanesi – ama bir Google aramasında bile, aynı adı taşıyan oyun serisi karşısında bulunması git gide zorlaşıyor.

Bana göre, çizgi romanın anlatı sınırlarını zorlayan bir eser olarak, Arkham Asylum Batman karakteri etrafında oluşturulmuş en kayda değer çizgi romanlardan birisi. Neil Gaiman ile yaptığı ortak işlerden tanıyor olabileceğiniz Dave McKean’in kendine has üslubu, “çizim yapmak”tan ziyade hikayeyi deneysel, sürreal kolajlar halinde okuyucuya sunmaya dayanıyor, ki bu çizgi romanın “psikolojik gerilim” olarak tanımlanabilecek türüyle inanılmaz bir uyum gösteriyor.

Bu benim şahsi görüşüm. Ancak, ikilemler burada da devam ediyor, zira McKean’in tarzının hikayeye uymadığını düşünen çok önemli bir isimler var – Grant Morrison bunlardan birisi. Dave McKean ikincisi.

arkhamasylum3

Dönemin yükselmekte olan “kara şövalye” akımından etkilenen Morrison, aslında kitabı için The Killing Joke’un çizeri, Brian Bolland ile çalışmak istemiş – fakat sonuç olarak iş McKean’e verilmiş. Morrison – özellikle meşhur Supergods kitabında – McKean ile çalışmaktan keyif aldığını söylüyor – fakat ortaya çıkan iş açısından, kendi senaryosu ile McKean’in sanatsal arayışlarının pek uyumlu olmadığını düşündüğünü ekliyor.

Yani ortada görsel açıdan çok çarpıcı olan bir çizgi roman var – ama hikayenin yazarı, kibarlığından pek ödün vermese de, aradığı görselliğin bu olmadığını açıkça belirtiyor. Bu da bir başka ikilem… Üstelik, bu durum da kendi içinde bir başka ikileme yol açıyor, zira Dave McKean’in bu “süreal kolaj” yaklaşımı, çizgi romanın çok satan, fakat çok az kişiye hitap eden bir eser haline gelmesini sağlıyor. Öte yandan, McKean’in kendisi de, genel olarak süper kahramanları pek sevmediği için, Arkham Asylum’un kendisine sanatsal açıdan hiçbir şey ifade etmediğini söylemekte herhangi bir sakınca görmüyor.

Arkham Asylum’ın görsel açıdan taşıdığı bir başka önemli özellik karakterlerin konuşmalarıyla alakalı. Çoğu zaman tek tip fontla yazılan konuşma balonlarının aksine, Arkham Asylum’da Batman’den Joker’a, Scarecrow’dan Amadeus Arkham’a, her karakter kendine özel font’u ile “konuşuyor”. Bu kaligrafi tarzı, Gaspar Saladino’ya ciddi anlamda övgü getiren bir tarz olmakla birlikte, zaten oldukça farklı bir üslupla hazırlanan çizgi romanı okumayı da yer yer zorlaştırabiliyor. Özellikle, eserin hakim arkaplan renklerinden biri olan kahverengi üzerine Joker’ın kırmızı ve balonsuz diyalogları eklendiğinde, zaman zaman burnunuzu sayfalara değdirerek okumak zorunda kalabiliyorsunuz.

arkhamasylum4

Bu bilgiler ve paylaştığım görseller, Arkham Asylum’ın nasıl bir çizgi roman olduğu ile ilgili fikir verme konusunda yeterli olacaktır diye düşünüyorum.

Zaman zaman çeşitli okuyucularımız, inceleme yazısında çizgi romanların konusundan, daha doğrusu “olay örgüsünden” fazla bahsetmediğim için bana kızıyorlar. Bu bağlamda, Arkham Asylum’ın konusu aslında oldukça basit. İki koldan ilerleyen hikayenin birinci boyutu, Arkham’da gözetim altında tutulan Batman düşmanlarının, hastaneyi ele geçirmesi ve Batman’in durumu kontrol altına almak için Arkham’a gelmesiyle başlıyor. Fakat kısa sürede, Batman’in çeşitli düşmanlarıyla mücadele etmesi konusu biraz arka plana atılarak, akıl hastanesinin kurucusu Amadeus Arkham’ın günlükleri vasıtasıyla, bu korkunç yerin tarihi öne çıkarılıyor. Eğer süper kahraman çizgi romanlarına “evren” bakış açısıyla bakmayı seviyorsanız, Arkham Asylum’ın DC Evreni’ne sağladığı en büyük katkı, bu akıl hastanesinin resmi tarihini büyük ölçüde belirleyen seri olmasından kaynaklanıyor.

Ama tabi şu da bir gerçek – konudan ve olay örgüsünden bahsetmediğim çizgi romanlarda, bunlara genellikle fazla önemli olmadıkları için bakmıyorum. Konunun önemsiz olması fikri bazı okuyucularımız için tam bir saçmalık gibi gözükebilir, fakat Arkham Asylum gibi eserlere baktığınızda, anlatılmaya çalışan hikaye içinde yer alan göndermeler, kullanılan üslup ve eseri oluşturan görsel anlatı (“graphic narrative”) o kadar ön plana çıkıyor ki, hikayenin kendisi bunları sunmak için bir mazeret olmanın ötesine gidemiyor.

Bu bağlamda, son bir ikilem olarak, Arkham Asylum çizgi romanına gelen tepkileri de değerlendirmek lazım.

arkhamasylum6

Bir tarafta, bu benzersiz “psikolojik gerilim” için Grant Morrison’ı kutlayan, Arkham Asylum’un muhteşem bir çizgi roman olduğunu savunan ve yazarın bugüne kadar ürettiği en iyi işin bu eser olduğuna inanan bir kitle var. Örneğin, Arkham Asylum’ın 25. yıl özel baskısının kapağında (ziyaretçi sayısı anlamında değil, yaklaşım anlamında) oldukça popüler bir site olan IGN’den şöyle bir alıntıya yer verilmiş:

“One of the finest superhero books to ever grace a bookshelf.”

“Rafları şereflendiren en iyi süper kahraman kitaplarından bir tanesi.”

Bu çok ciddi bir övgü. Fakat Arkham Asylum’un son derece ciddi anlamda eleştirilmiş bir çizgi roman olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Basit bir anahtar kelimeyle durumu kendiniz görmek isterseniz, tercih ettiğiniz bir arama motoruna “Arkham Asylum pretentious” yazmanız yeterli.

Pretentious biraz yanıltıcı bir İngilizce kelime. Sözlük anlamlarına baktığınızda, “gösterişçi”, “kendini beğenmiş”, “kasıntı”, “özenti” gibi kelimeler ön plana çıkıyor. Bunlar günlük bir kullanım için yanlış değil, fakat daha iyi bir karışıklık, internetteki sözlüklerden birinde, “pretentious” kelimesi için “kendisinde aslında olmayan bir şeyin var olduğunu iddia eden” şeklinde verilmiş. Bu biraz daha karışık, ama isabetli bir tanım.

arkhamasylum5

Arkham Asylum’a getirilen eleştirilerin başında da bu yer alıyor. Morrison’ın göndermelerinin, sembolizm olarak sunduğu şeylerin, hırslı tema ve cümlelerinin, aslında içi boş, arkasında hiçbir şey olmayan sayıklamalar olduğu fikri, çizgi roman eleştiri ortamında en az ilki kadar yaygın bir görüş. Bu bakış açısına göre, Arkham Asylum çok zeki, çok dolu bir süper kahraman çizgi romanı gibi gözükmeye çalışmasına karşın, aslında okuyucuya hiçbir şey vadetmiyor, ve bu karışık, yoğun kitabın altında, üzerinde düşünmeye değer hiçbir anlam göze çarpmıyor.

Benim şahsi düşüncem – eğer böyle bir şey mümkünse – biraz daha objektif.

Arkham Asylum: A Serious House on Serious Earth, Batman karakteri ile yazılmış en enteresan, en farklı çizgi romanlardan bir tanesi. Bu açıdan ortada herhangi bir soru işareti yok. Özellikle Dave McKean’in, süper kahraman çizgi romanlarında benzerine oldukça nadir rastladığımız tarzı, bir çizgi romanın ne olabileceği konusunda, bir hikayenin görsel anlatı yoluyla nasıl aktarılabileceği konusunda, çok iddialı örnekler taşıyor.

Bu iki noktanın ötesinde, Arkham Asylum sadece çok zeki gözükmeye çalışan bir süper kahraman macerası mı?

Bu sizin kendi zevkinize, çizgi roman merakınıza ve eserden alacaklarınıza bağlı. Bana kalırsa gerçekçi bir şekilde söylenebilecek tek şey, bunun okumaya değer bir Batman çizgi romanı olduğu.