DC Comics İncelemeleri

Batman: The Black Mirror

batman black mirror

27. sayısıyla çizgi roman dünyasına Batman karakterini kazandıran Detective Comics serisi; 1937 yılının Mart ayında yayınlanmaya başlayıp, tam 881 sayı boyunca devam etmiş ve Amerikan çizgi roman tarihinin en önemli çizgi roman serilerinden biri haline gelmiş, efsanevi bir seri.

Batman kostümünü Bruce Wayne’in değil, Dick Grayson’un taşıdığı The Black Mirror hikayesi de, başka hiçbir şey için olmasa bile, New 52 ile birinci sayıdan tekrar başlatılan “asıl” Detective Comics serisinin son hikayesi olarak, uzun yıllar hatırlanacak bir hikaye.

Scott Snyder tarafından yazılıp, farklı sayılarda Francesco Francavilla ve Jock tarafından çizilen The Black Mirror hikayesi, işin temelinde Batman olmanın yükünü taşımaya çalışan Dick Grayson’a ve belki de Gotham’ın “Gotham’lığını” en çok çekmiş aile olan Gordon’lara yoğunlaşan, çok boyutlu bir kurgu sunuyor. 

Hikayenin kötü yanlarından birisi, ki bunda ne Snyder’ın, ne de çizerlerin bir suçu var, orijinal olarak “bir ana hikaye” (Dick Grayson’un Batman olarak maceraları) ve “bir back-up hikayesi” (Gordon’un ailevi problemleri) şeklinde kurgulanmış serinin, DC’nin back-up hikayelerine son vermesi nedeniyle tek bir hikaye olarak sunulmaya başlanması.

Sonuç olarak Snyder bu iki farklı boyutu aynı akış içinde ele almayı başarıyor, fakat ikinci hikayenin ayrı olarak sunulduğu ilk sayılarla, iki hikayenin bir arada sunulduğu sonraki sayılar arasında bir anlatı farkı olduğunu fark etmemek çok zor. 

The Black Mirror’ın, “Batman olarak Dick Grayson” olarak tanımlayabileceğimiz ilk boyutu ortalamanın üzerinde bir süper kahraman hikayesi, ama daha fazlası değil. Evet, The Dealer’dan Roadrunner’a, Dick Grayson’un ailesini öldüren haydutun kızından (tabi ki) Joker’a uzanan eğlenceli bir kötü karakter yelpazemiz var ve Snyder bunları başarıyla ele alıyor – hatta, “bir bankanın girişine dev, ölü bir balina bırakıp bunun içine insan cesedi saklamak” gibi ilginç hikaye kurguları da var – fakat bütün bunlar bir süper kahraman çizgi romanından bekleyebileceğiniz anlamsız eğlenceyi sunmanın ötesinde, çok farklı, görülmemiş herhangi bir şey yapmıyorlar. 

123011_batman_the_black_mirror_4

Belki de, bunun sebebi Snyder’ın orijinalliğini Grayson’un Batman rolünü oynamasına saklamasından kaynaklanıyor. Hikayenin hiçbir yerinde Dick Grayson – örneğin Captain America’nın ölümünden sonra, bu “ikonik” rolü üstlenmesi gereken karakterlerin yaşadığı şekilde – bir bunalım, bir baskı yaşamıyor;  “Batman olmanın ne kadar çok şey ifade ettiği” yönünde uzun bir tirat atmıyor, veya neden hiçbir zaman Bruce gibi olamayacağını açıklayan bir konuşma yapmıyor, zira bunlar daha önceki sayılarda uzun uzadıya değinilmiş meseleler.

Yine de, hikayenin gelişimi size hiçbir zaman okuduğunuz karakterin Batman olmadığını unutturmuyor. 

Diğer karakterlerin, özellikle Jim Gordon’un, Joker’ın verdiği tepkiler, bir taraftan Dick’in gösterdiği çabaya saygı duymanızı sağlarken, diğer taraftan “asıl” Batman’in yerini de sağlamlaştırıyor. Üstelik, Snyder’ın bunu çok ufak konularla ele alması, örneğin Jim Gordon’un, Bat Signal’ı kapatıp arkasını döndüğünde, Batman’i hala orada görmeye alışamaması gibi detaylar eklemesi, hikayenin kalitesini de bir üst seviyeye çıkarıyor.

Ama tabi, hikayenin asıl boyutu Jim Gordon ve onun çevresinde gelişen olaylarda. Bu “ikinci” boyutta, Jim Gordon’un – daha önceden, yanılmıyorsam, yalnızca Batman Year One’da, bir çocuk olarak gördüğümüz – oğlu James Jr. Gotham geri dönüyor ve ilaçlarını, terapisini, kaldığı yeri göstererek, babasını değiştiğine ikna etmeye çalışıyor.

Bu ufak retcon’un anlattığı temel şey şu: Jim Gordon ve Barbara Gordon’un oğlu James, aslında çocukluğundan beri son derece garip davranan, klinik anlamda bir psikopat olduğundan şüphelenilen bir çocukmuş ve küçük yaşlarda yaralama, cinayet gibi suçlar işlemiş. James Jr.’ın geri dönmesiyle, Barbara, Barbara Sr. ve Jim Gordon’u kapsayan aile trajedisi, çizgi romanın merkezine yerleştiriliyor. Burada bence, Batman etrafında şekillenen hikayeden çok daha ilginç bir kurgu yapısı var. 

jgdg

Sonuç olarak, iki hikayenin git gide birbirine yaklaşmasıyla, James’in kız kardeşi Barbara’yı, annesi Barbara Sr’ı ve babasını öldürmek için tasarladığı plan, seri boyunca devam eden hikayelerin altında yatan temel ortak unsur olarak karşımıza çıkıyor ve James Jr. serinin asıl kötü karakteri haline geliyor. Hikayenin kurgusu genel anlamda böyle; okumak isteyenlerin keyfini daha fazla kaçırmamak için burada bırakıyorum. 

Scott Snyder, bence iyi, fakat olağanüstü olmayan bir yazar. Şu konuda Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım, Batman’i ve yan karakterlerini çok iyi anlıyor ve bu karakterleri kullanarak iyi kurgular yaratmayı da başarıyor – ama sonuç olarak, hikayeyi “ortalamanın üstünde bir süper kahraman hikayesi” olmaktan çıkarıp, “olağanüstü” hale getirecek o son dokunuşu bir türlü yapamıyor. Kurgusu ne kadar sağlam olursa olsun, belirli anlarda vasatın üstüne çıkamayan yazarlığı, onun yazdığı hikayelerden normalin üstünde bir keyif almayı çok zorlaştırıyor. 

Bu dediğime The Black Mirror’dan örnekler vermek gerekirse, Mirror House’da Dealer’ın “Biz neden bu kadar kötüyüz ve kötülük neden önemli bir şeydir?” konulu konuşması, hem temel mantığı, hem de uygulanışı bakımından C sınıfı bir “fan fiction” yazarının elinden çıkmış gibi okunuyor; hikayenin sonu – her ne kadar Barbara Gordon’un konu hakkındaki yorumu durumu biraz daha hafifletse de – sonuç olarak “çok zeki psikopat kötü karakterin” uzun konuşmasıyla ukala bir şekilde bütün planını anlatmasına ayrılıyor. Bütün bunlar, kurgunun belli açılardan (mesela Gordon’un Bat Signal Muhabbeti gibi) mükemmel seviyelerde, diğer açılardan ise çok amatör gözükmesini sağlıyor. 

jgjgjr

Jim Gordon’a da ayrı bir parantez açmak gerekli. Gordon’un Batman mitosundaki en önemli “yan” karakterlerden biri olduğunu uzun uzun açıklamaya tabi ki gerek yok, ama bence Gordon’un Batman hikayelerindeki fonksiyonu, doğru kullanıldığında, gerçekten çok ciddi boyutlarda.

Hem bir karakter olarak, Gotham’ın acımasızlığı ve kendisine kaybettiklerine karşın duruşunu bozmayışı, iyilik ve doğru şeyi yapma konusundaki idealizmini hiçbir zaman kaybetmemesi, hem de bunun ötesinde, bir “anlatı öğesi” olarak empati potansiyeli, hikayeyi daha insani hale getirmesi kapasitesi, bunlar sanırım süper kahraman literatürü içinde neredeyse benzersiz boyutlarda. 

Biraz da görsellikten bahsedelim – çizimlerin en büyük sorunu, elbette bir hikaye olarak bir araya getirilmiş on bir sayı içinde, oldukça farklı tarzları olan iki farklı sanatçının çalışması. Francavilla’nın ana akıma daha yakın bir çizgisi var, Jock ise genel anlamda daha “sketchy” çizgiler kullanıyor. Bana sorarsanız ikisinin de dinamik ve akıcı çizimleri var, okurken kesinlikle yormuyor ve yer yer kesinlikle hikayeden daha çok övgü hak ediyorlar. 

Ama tabi, bir “bütünlük” sorunu olduğunu da kabul etmek gerekli. Kişisel olarak Jock’un çizimlerini tercih etmeme karşın, bence ikisi de sağlam çizerler oldukları için ortada çok da kafaya takılacak bir durum yok; ama eğer aynı devamlılık içinde çizgilerin değişmesi sizi rahatsız ediyorsa, bu seride bu durumun gözünüze takılacağını söyleyebilirim. 

Daha fazla uzatmayalım – eğer değerlendirme kıstası olarak, “2000’li, 2010’lu yıllar süper kahraman çizgi romanı” gibi bir ölçüt belirlerseniz, The Black Mirror kesinlikle ortalamanın çok üstünde bir çalışma. Yazar Scott Snyder’ın Batman üzerindeki hakimiyeti, ve birlikte çalıştığı iki çizerin fikirlerini yansıtmadaki başarısı; hikayeyi kesinlikle okunmaya değer bir çalışma olarak öne çıkarıyor; fakat şahsi fikrimi soracak olursanız, Black Mirror hikaye olarak içeriğinden çok, Detective Comics’in son hikayesi olarak hatırlanacak. 

blackmirror15

Okuma Listesi

Bu yazı, şu linkte görebileceğiniz “Batman: The Black Mirror” cildinde konu alınan hikayeyi yorumluyor; teknik olarak Black Mirror yalnızca ilk üç sayıdaki hikayenin adı, ama olay örgüsü Detective Comics serisinin sonuna kadar aynı çizgide devam ediyor. 

Dolayısıyla, bahsettiğim hikayeyi farklı bir yoldan okumak isterseniz, şu sıralamayı takip etmeniz yeterli: 

Detective Comics #871 – 881 

Sonnot: 

Serinin buradakinden çok daha kapsamlı ve muhtemelen çok daha isabetli bir incelemesi için, Yarasa-Adam.Com’daki sayı sayı inceleme faydalı olabilir, bu yazıyla birlikte onu da okumanızı tavsiye ederim: 

http://yarasa-adam-batman.blogspot.com/p/gotham-globe.html

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Batman sevenler için...

Black Mirror oldukça iyi bir süper kahraman çizgi romanı, ama daha fazlasını beklemeyin. 

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Batman ve özellikle Dick Grayson'ı seviyorsanız

Süper kahraman evrenleri içindeki "sıradan" insanların düşüncelerini, bu karakterlerin merkeze konulduğu hikayeleri merak ediyorsanız

DC Comics tarihinin önemli noktalarıyla ilgileniyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Süper kahraman çizgi romanlarında daha klasik temalardan hoşlanıyorsanız

Geleneksel hale gelmiş karakterlerin farklı rollerde kullanılmasından; bu karakterlerin "retcon" hikayeler içinde yer almasından hoşlanmıyorsanız

[/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!