DC Dizileri

Arrow S02E22

 

arrows2e22ivSezon finaline sadece bir bölüm kala, Arrow’da Starling City tekrar alevler altında. Bölümümüzün ismine de böylece bir gönderme yapmışken, ufak ufak buradan başlayalım: bu bölümün ismi olan “Streets of Fire”, Bruce Springsteen’in “Darkness on the Edge of Town” albümünden bir alıntı. Albümün ismi de size tanıdık geldiyse, o da geçen sezonun final-öncesi bölümünün adıydı.

Final öncesi bölümü, durgun geçen bir önceki bölümü telafi ettirmeyi başarıyor ve geçen sezon da “The Undertaking” olayı sonrası gördüğümüz kaosu, bu sezon da Slade’in işgaliyle geri getirmiş görünüyor. Tabi her sezon sonunda şehrin yerle bir olması, fazlasıyla çizgi romanları hatırlatan bir kurgu. Güzel yapıldıktan sonra şikayetçi değilim, ama üçüncü sezon da benzer bir kurguyla gelirlerse şikayetçi olacağım. Dizinin üçüncü sezona şehre yapılan düzenli tehditler dışında yeni bir şeyler bulması gerekiyor. Şehir-Ollie ilişkisi dizinin en önemli yapıtaşı, fakat yeniliğe ihtiyacı var. Şehir-Ollie demişken, Ollie’nin “I have failed this city” lafında çok eğlendiğimi belirtmeden geçmeyeyim.

Bölüm Diggle ve Rochev’in kavgasıyla açılıyor. Geçen bölüm Rochev’in “Lady Deadpool” görünümüyle –deyim yerindeyse- biraz dalga geçmiştik. Meğer benzer bir karakter DC’de de varmış. Dikkatli okurlarımızdan Mert Bey, geçen bölüm yorumlarında uyardı, Rochev, DC’nin “Lady Deadpool”a karşılık gelebilecek karakteri olan “Ravager” görünümüne bürünmüş. Ravager, birden fazla karakterin ismi olmakla beraber, son olarak Slade’in kızı “Rose Wilson” bu ismi taşıyormuş. Isabel Rochev de daha önce bahsettiğimiz üzere çizgi romanlarda var olan bir karakter. Dizi bu iki karakteri tek kişide birleştirmiş oluyor böylece. Bu sahnede, Rochev’in Felicity’ye nefretini kusmaya başlamasıyla beraber Felicity’nin Rochev’e kamyonetle girmesi bölümün bir başka eğlenceli anıydı.

DC referanslarıyla devam edecek olursak, öldürülerek Blood’ın yaptıklarının farkına varmasını sağlayan bölge savcısı Kate Spencer da bir başka çizgi roman karakteri. “Manhunter” adıyla biliniyor. DC Marvel’ın aksine çizgi romanlardaki yan karakterlerini çok daha rahat harcayabiliyor, bunun bir diğer örneği de geçen sezonun final öncesi bölümünde Merlyn tarafından harcanan Dr. Brion Markov karakteri. Kendisi de “Geo-Force” ismiyle bilinen bir başka DC kahramanı. Merlyn’in deprem yapıcı makinası ve “Geo-Force”un yerçekimi ve toprağı kontrol edebilen güçleri düşünüldüğünde geçen sezon da ilgili bölümde güzel bir referans varmış açıkçası. Kate’e dönecek olursak, kendisinin çizgi romanlarda da bir hukukçu olduğunu belirtelim.

arrows2e22ii

 Son olarak da cadde isimlerinden DC yazar/çizerlerine yapılan bir gönderme daha var bu bölümde. 3 cadde ismi duyduk, bunlar “Kingsley”, “Adams” ve “Alfred”. Alfred’e birazdan değineceğim, Green Arrow’la bağdaştırabildiğimiz isim ise “Green Arrow/Green Lantern” serisinin çizeri olan Neal Adams. Kingsley’i bilen varsa yorumlarda iletebilirse memnun oluruz.

Ve Merlyn’in dönüşü! Tam da Thea’nın ihtiyacı olduğu anda ortaya çıkmaya karar veren kara okçumuz, Thea onu henüz kabul etmiş olmasa da, beklediğimiz üzere tam da sezon bitmeden bir kez daha yüzünü gösterdi. Bölümün sonunda Thea’nın kendisini vurmuş olduğu gerçeği şaşırtıcıydı tabi, ama Merlyn’i bir kez ölümden döndürdükten sonra, tekrar öldürmek için diziye sokmamışlardır diye düşünüyorum. Ya Thea Merlyn’e saldıran başka birini vurdu, ya da Merlyn çelik yelek falan giyiyor. Ben ölmüş olmasına pek ihtimal vermiyorum.

Quentyn Lance’in tekrar dedektif olması ve kendisinin ekip kodu DC-52’yu tekrar duymamız yine dizinin güzel sahnelerindendi. Lance’ler üzerine düşündüğümde, dizinin temel aldığı 3 olguyu da görebildiğimizi fark ettim: Sara ile kanunsuz/kahraman olgusu, Laurel ile tehlikede olan sıradan vatandaş olgusu ve Quentyn ile de kanun adamı olgusu. Her ne kadar Laurel avukat yönüyle kanun adamı olgusuna, Quentyn de Arrow’la ilişkisiyle kanunsuz/kahraman olgusuna göz kırpsa da, (Laurel’i pek sevmesek bile) Laurel ve daha ötesinde Lance’ler olmadan bu dizi olmazmış. Sara’nın Ta-er al Sah-fer (Kanarya) ismini alışını anlattığı ve küçük kızı yanan binadan kurtardığı sahnelerde bunun tam olarak farkına vardım.

Dizinin bir diğer güzel göndermesi de Slade’in yanan şehre bakarak yaptığı monoloğunda gerçekleşti. “Nero’nun Roma’yı yakarken şarkı söylediği söylenir” sözü size de Alfred’in The Dark Knight’ta Joker için yaptığı “Bazı adamlar sadece dünyanın yandığını görmek isterler” yorumunu hatırlatmadı mı? Alfred’in isminin de bu bölümde geçtiğini hatırlayacak olursak ben bu sahnede doğrudan bir Dark Knight referansı görüyorum. Dizi daha önce de değindiğimiz üzere bir çok noktada Dark Knight havası üzerinden oynuyor, bana kalırsa da doğru bir iş yapıyor.

arrows2e22iiiSlade’den ve Blood’dan devam edelim. Slade artık plan yapma konusunda ne kadar usta olduğunu zaten kanıtladı, Blood’ı kandırması ve sonuç olarak Rochev aracılıyla öldürmesi de bunun bir diğer göstergesi. Blood kartını ise daha önce güzel oynayamadıklarından bahsetmiştim, bu bölümde biraz daha toparladılar sanıyorum. Her ne kadar Solomon Grundy mevzusu açıkta kalmış da olsa, Blood bir karakter olarak gelişimini bu bölüm itibariyle tamamladı ve ilacı Ollie’ye teslim ederek de görevini tamamlayıp Slade’in kurbanları kervanına karıştı.

Felicity ilaçla ilgili “Neden renkli olmak zorunda” yorumuyla dizinin neşesi olmaya devam ediyor. O karmaşada bile mizah duygusunu kaybetmemesiyle, ve daha önemlisi Ollie’yi yolundan döndürmemesiyle Felicity hala dizinin en önemli karakterlerinden biri. İlacın son anda gelmesini bekliyorduk, bu bölüme kısmetmiş. İlacın Roy’u canlandıracağı kesin, kullanım olarak da muhtemelen Ollie’nin oklarının ucuna takıp Slade’in ordusunu tek tek avlayacaklar, notumuzu düşelim.

Flashback’lere değinmeden geçmeyelim. Sanırım en önemli noktası, Anatoly-Ollie ilişkisinin temellerini tekrar görmemizdi. Bir soru işareti ise, Ollie’nin bu bölümde gördüğümüz üzere Slade’i kurtarmaya karar vermişken, nasıl olup da dönüp öldürmeye karar verdiği. Sezon finalinde daha fazlasını öğreneceğiz sanıyorum.

arrows2e22i

Ve son olarak ARGUS mevzusu. Bu sefer de “milyonları kurtarmak için önlem olarak şehri tamamen havaya uçurma” kurgusuyla The Dark Knight Rises’la bir paralellik kurabiliriz. Tabi işin ironisi, benzer bir şeyi yine dizide Merlyn’in Undertaking’le yapmaya kalkmış olması. Sezon finalinde her ne olursa olsun, Amanda Waller’ı bu bölümde tekrar görmek ve ARGUS’u hikayeye dahil etmiş olmaları iyiydi. ARGUS için DC’nin SHIELD’ı olma potansiyeline daha önce de değinmiştim. Umarım ilerleyen sezonlarda ve diğer dizilerde iyi kullanırlar.

Final incelemesinde görüşmek üzere sevgili okurlar.