DC Dizileri

Arrow S02E14

39fd888b61884bc0cb42a189a2e2eaacArrow bu bölümüyle, büyük hikayesinden saparak tekrar tek bölümlük kötü adam konseptine dönüyor, ve DC’den bir başka Green Arrow düşmanını, Clock King’i sahneye çıkarıyor. Biraz tanıtacak olursak, Clock King, William Tockman adında, saatlerle, zamanla ve zamanlamayla takıntılı ve –dönemimimizin klasik kötü adam konsepti içerisinde—aslında özünde kötü biri olmamasına karşın, kız kardeşini kurtarabilmek için banka soyan bir karakter. 

Bu açıdan, Clock King’in çizgi romanlardaki özüne oldukça yakın bir karakterizasyona sokulduğunu söyleyebiliriz, kendisinin çizgi romandaki arka planı da bu şekilde. Tabi burada orijinal karakterin bir Batman düşmanı olduğu ve aslında Green Arrow’la kapışan Tockman’ın 2. Clock King olduğunu da belirtmek gerek.

Dizi geleneği bozmayarak DC Evreniyle bağlarını sağlamlaştırmaya ve TV’de DC evreninin köklerini atmaya devam ediyor, karşımıza çıkan her kötü adam, her karakter DC’den gelmeye başladı. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Agents of S.H.I.E.L.D. da bunu Marvel evreni için yapmalı, ama ne yazık ki AoS’nin çizgisi Arrow’dan oldukça farklı ilerliyor, yavaş yavaş toparlamaya başladılarsa da.

Yine Clock King’e dönecek olursak, karakterimizi –daha öncesinde Prison Break ve Heroes’dan yakın olarak tanıdığımız—Robert Knepper’ın oynuyor olmasını da notlarımız arasına almak gerekir, kendisi, her rolü olduğu gibi, bu rolün de altından başarıyla kalkmış. Robert Knepper kimdi yav diyecek olursanız “T-Bag” demem sanırım yeterli olacaktır. 

Bölümde Arrow ve ekibini oldukça uğraştıran, bilgisayar dahisi Felicity’yi bile bu konuda alt eden Tockman, sonunda yenilse de, ölmediğinden dolayı kendisini ileriki bölümlerde tekrar görmemiz olası, özellikle bu role Knepper gibi yüksek profilli bir aktör cast edilmişken. 

ARROW

Bölümün asıl odak noktası ise – ana hikayenin devam etmediği bölümlerde olduğu gibi– yine karakterlerimiz ve karakterlerimiz arasındaki ilişkiler oluyor. Daha önceki bölümlerde söylediğim gibi Arrow bu ilişkileri yansıtmada çok başarılı bir dizi olduğundan bu bölümde de bunu başarıyla yürütmüş ve ortaya duygusal bir bölüm koymayı başarmış. 

Temel olarak Sara’nın dönüşü etrafında şekillenen bölüm, yeni yeni tekrar ortaya çıkmaya başlayan Sara-Ollie ilişkisini –geçen bölüm incelemesinde buna değinmeyi unutmuşum—ve bu ilişkinin etraflarındaki insanlara etkilerini ve insanların tepkilerini ortaya koyuyor. Uzun süredir depresyonda olduğunu gördüğümüz Laurel, kardeşinin dönüşüne ve Ollie’yle yeni başlayan ilişkisine ağır bir tepki gösterirken, Ollie ise Laurel’ın bu durumundan bıkarak sonunda Laurel’ı yola getirmeyi başaracak konuşmasını yapıyor ve Laurel’ın yaşadığı kötü şeyler için hiç kendisini suçlamadığını, hep ya kardeşine, ya Ollie’ye, ya babasına ya da başka insanlara suçu attığını yüzüne vurarak kendine gelmesini sağlıyor. 

İlişkiye bir negatif tepki de Felicity’den geliyor – her zaman Ollie’nin “favori kızı” olmaya alışmış olan Felicity, Sara’yı kıskansa da sonuçta bu da tatlıya bağlanıyor ve Felicity’nin Sara’yı kurtarmasıyla aralarındaki ilişki güçlenirken Ollie ve Sara da Felicity’nin yeteneklerini bir kez daha takdir etmiş oluyor.71297-540x360

Canary-Arrow ilişkisi önemli bir konu, çünkü çizgi romanlarda oldukça sağlam temellere dayanan bu ilişkinin diziye de doğru yansıtılması gerekli bir şey. Ben bu açıdan dizideki halini oldukça beğeniyorum, her ne kadar çizgi romanda Laurel Canary olsa da, Laurel’ın dizideki haliyle Canary’ye dönüştürülmesi imkansız olduğundan bu rolün Sara’ya biçilmesi bence oldukça isabetli olmuş.

Bu bölümün benim için favori anlarından biri, adada ölen helikopter pilotunun kızının Sin olduğu ortaya çıkması ve başından beri çok fazla derinleştirilmemiş Sara-Sin ilişkisine bambaşka bir boyut getirilmesi oldu. O sahnelerin oldukça etkileyici kurgulandığını söyleyebilirim, bayağı şaşırtıcı ve duygusal anlardı doğrusu. 

Bir parantez de Ollie-Thea-Moira üçgenine açmak gerekli tabi. Thea’nın yarı-kardeşi olduğunu ve babasının Merlyn olduğunu öğrendiğinden beri annesiyle ilişkisini sıfırlayan Ollie, Thea’yı korumak için annesinin sırrını anlatmasa da, Thea bir şeylerden şüpheleniyor ve Ollie’yle annesini bir araya getirmeye çalışıyor. İleriki bölümlerde Thea’nın bu sırrı öğrenip öğrenmeyeceğini henüz bilemiyoruz tabi – ama Thea’nın çabaları bizi kurgusal açıdan bambaşka bir noktaya getiriyor – annesinin yanına gittiğinde annesinin biriyle toplantıda olduğunu gören Ollie, bu kişinin Slade çıkmasıyla şoka uğruyor. 

Arrow-2x14-Promo

Kötü adam-baş karakter karşılaşmaları yine günümüzün yazarlarının kurgusal olarak tercih ettiği bir metot. Kötü adam meydan okurcasına baş karakterimizin karşısına çıkar – baş karakterimiz bu meydan okumaya nasıl karşılık vermesi gerektiğini planlar – kötü adamın bunun karşısında kendi planları vardır falan, Arrow da bu kurguyu bozmuyor ve Slade’le Ollie’yi dizinin son anında – her dizide genelde sürprizlerin ortaya çıkarıldığı anda – karşı karşıya getiriyor. Bundan sonrasını yine zaman gösterecek, fakat Arrow önümüzdeki hafta devam ettiğinden bu sefer çok uzun süre beklemek zorunda kalmayacağız. Önümüzdeki hafta, yeni bir incelemeyle görüşmek dileğiyle.

Arrow ve Agents of SHIELD incelemelerimizin yazarı Ekin Köker’i Twitter’dan takip edin: twitter.com/EkinKöker