DC Comics İncelemeleri

Animal Man (New 52) # 1 – 29

animalmankapakDC Comics tüm yayın çizgisini sıfırlayıp, New 52 hareketiyle elli iki seriden oluşan yeni bir DC Evreni yarattığında, çeşitli seriler hakkında isabetli beklentilerimiz olduğunu hatırlıyorum. Pek çoğumuz, Batman – Justice League gibi serilerin belli bir kalitenin üzerinde olacağını tahmin edebiliyor, Mister Terrific ve Static Shock gibi serilerin muhtemelen on sayıyı görmeyeceğini az çok kestirebiliyorduk.

Tabi bir de, ne beklememiz gerektiğinden emin olamadığımız, kalitesini okumadan tam kestiremediğimiz seriler vardı. O dönem adını yeni yeni duymaya başladığımız Jeff Lemire’ın Animal Man serisi, bunlardan bir tanesiydi, ve bana göre, New 52’nun en hoş serilerinden biriydi.

 

 

Özellikle yabancı sitelerde süper kahraman çizgi romanları ile ilgili bir şeyler okurken, “A-List”, “B-List”, “C-List” gibi karakter sınıflandırmaları ile karşılaşabilirsiniz. Çok bir anlam ifade etmemekle birlikte, bu “liste” mantığının Türkçe uyarlaması şudur: A List kahramanlar, evren yok olurken aradığınız kahramanlardır. B List kahramanları, ülkeler / şehirler tehlike altındayken, C-List kahramanları ise, sokakta cüzdanınız çalınırken ararsınız.

Böyle bir listeleme mantığını kabul edecek olursak; Animal Man Z-List, yani aslında “aramadığınız” bir süper kahraman mantığını temsil ediyor.

Bir taraftan mahalledeki çöpleri toplamaktan hallice kahramanlıklar yapan Buddy Barker, diğer taraftan da oyunculuk kariyerine yoğunlaşmaya, ailesi ile olabildiğince normal bir hayat sürmeye çalışıyor. Buddy, daha serinin daha ilk sayfalarında kendi kendine süper kahraman olmayı kesinlikle bırakamadığını söylese de, “süper kahramanlığı bırakamama” mantığı, örneğin, Spider-Man’in meşhur “Kahramanlıktan vazgeçme, ama sorumluluk duygusunu bir kenara koyamayıp geri dönme” durumundan ziyade, “Oha, ne güzel uçabiliyorum lan :)” boyutunda.

Animal Man serisini okumaya başladığınızda, karşılaşacağınız durum az çok bundan ibaret.

animalman2

“Oha, ne kadar güzel uçabiliyorum lan :)”

Animal Man karakterini, DC Evreni’nin ağır abileri Superman, Batman, Flash, Green Lantern gibi karakterlerden farklı olarak, ailesi ile makul bir hayat sürmeye çalışan, fakat güçleri nedeniyle bunu bir türlü başaramayan bir karakter olarak kurgulama mantığı, Amerikan çizgi romanının İngiliz yazarlar tarafından yeniden tanımlandığı döneme kadar giden bir durum. Alan Moore’un Swamp Thing’i yazmasıyla başlayan, Neil Gaiman, Peter Milligan, ve sonrasında Garth Ennis, Warren Ellis gibi yazarlara kadar uzanan bu sürecin başlarında, Animal Man serisi Grant Morrison’a teslim ediliyor, ve Animal Man’i klasik süper kahraman köklerinden uzaklaştıran ilk isim Morrison oluyor.

Jeff Lemire New 52 içinde Animal Man’i yeniden yaratırken, temel olarak bu gelenekten beslenmiş. Öyle ki, serinin ilk sayısından sonuna kadar en az Buddy Barker kadar ailesini de takip ediyor, yaşanan tüm olaylara onların tepkisini de görüyoruz. Bir bütün olarak seriyi “farklı bir süper kahraman serisi” olarak tanımlamak en doğrusu, ama “süper kahramanlı bir aile draması” tanımı da – biraz zorlama olmakla birlikte – fazla uygunsuz bir tanım değil.

Tabi Animal Man’in ilk sayılarda karşımıza çıkan “önemsiz süper kahraman” durumu, seri boyunca devam edemiyor. Yirmi dokuz sayı süren Animal Man serisi, büyük ölçüde Rotworld hikayesi etrafında şekillenen bir seri olarak kurgulanmış. Swamp Thing serisi ile ciddi anlamda kesişen bu hikayeye, ayrı bir yazıyla daha sonra daha detaylı olarak değinmek istiyorum, fakat bu hikayeyle birlikte, hem Swamp Thing, hem de Animal Man güçlerini ciddi anlamda kabullenmek ve kullanmak durumunda kalıyorlar, hatta Superman, Batman gibi karakterlerin bile karşısında çaresiz olduğu bir güç karşısında, dünyayı kurtarma görevini üstleniyorlar. Bu hikayenin temel kurgusu ve Animal Man’in güçlerinin kaynağını biraz daha iyi anlamak için, şu yazıya ayrıca göz atmanızı da tavsiye ederim:

https://www.altevren.net/yazilar/cizgi-roman-yazilari/dc-comics/881-yesil-kirmizi-ve-siyah-ve-gri

animalman1

Buddy Baker’ın DC Evreni için – en azından iki seri çapında – önemli bir karaktere dönüşmesi bir yana, seri büyük ölçüde köklerine sadık kalarak devam ediyor. Özellikle Rotwrold hikayesinin sonunda yaşanan olay, seriyi bir “aile draması” olarak tanımlamanın aslında ne denli isabetli olabileceğinin enteresan bir örneği.

Grant Morrison serisinde, bir süre için bütün ailesini kaybeden Animal Man, bu seride de, dünyayı kurtardıktan sonra oğlu Cliff Baker’ı kaybediyor.

Cliff’in ölümü, tabi her şeyden önce, on dört yaşında bir çocuk öldürüldüğü için kayda değer – fakat son dönem gördüğümüz benzer hikayelere göre bile benzersiz olduğunu söylemek mümkün. Çocuk ve genç-yetişkin karakterlerin birbirini katlettiği (ve çok çok kötü olduğunu düşünmesem de, varlığına bir türlü anlam veremediğim) Avengers Arena serisinin karakterleri veya Cliff ile aşağı yukarı benzer dönemde hayatını kaybeden Damian Wayne’in aksine Cliff aksiyon sahneleri içinde gözükmeyen, normal bir çocuk – ve bu ölümünü (ve tabi ölümünün ailesi üzerindeki etkisini) çok daha etkileyici hale getiriyor.

 animalman3

Animal Man’in ilgi çekici, farklı yanları bunlarla da sınırlı değil. Artık çizgi romanlarda daha sık görmemize karşın, kurgusal, çizgi roman içinde yaratılan sosyal medya sistemlerinin aktif bir hikaye anlatma aracı olarak kullanılması, bir aktör olan Buddy Baker’ın oynadığı Tights filminin, bir çizgi roman içinde oldukça kapsamlı bir şekilde okuyucuya sunulması, ve hatta, Buddy’nin, çok az süper kahramanın yaşadığı bir şeyi yaşayarak, Oscar ödülü kazanması, serinin yine eğlenceli, enteresan boyutları arasında gösterilebilir.

Tabi bu kadar övgüden sonra, serinin negatif yanlarına da değinmek gerekiyor.

Seriyi okuyanlar arasında, özellikle Rotworld hikayesinin sonlarından itibaren bir ivme kaybı olduğunu savunan ciddi bir kitle var, ve özellikle ilk sayılarla karşılaştırıldığında, bunun tamamen yersiz olduğunu söylemek de mümkün değil. Fakat bana kalırsa, Animal Man bu süreçte bile ortalama bir süper kahraman serisinin üzerinde seyrediyor. Hatta, yukarıda bahsettiğim Tights filminden oluşan yirminci sayı, bence kendi içinde oldukça güçlü bir çizgi roman.

animalman5

Fakat, 25. ve 26. sayılar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Seriyi okumanızı tavsiye ettiğim için kurgunun heyecanını fazla kaçırmak istemiyorum, ama 25. sayının sonundan başlayıp, 26. sayıda devam eden, ana kurgunun arasına girerek, olayın bütün yapısını değiştiren garip hikaye tercihi, Animal Man’in sonunu da olabileceğinden çok daha zayıf hale getiriyor. Yanlış anlaşılmasın, serinin sonu, özellikle de Animal Man Annual # 2 ile birlikte okunduğunda yine de etkileyici bir son, ama 26. sayıdaki hikaye, sonun garip bir şekilde havada kalmasına yol açıyor.

Daha fazla uzatmayayım. Animal Man, daha önce karakteri hiç okumamış olanlardan, Grant Morrison ile başlayan asıl serinin tamamını takip etmiş olanlara kadar, herkes için uygun bir seri. Marvel – DC çizgi romanlarının genel çizgisinin epey dışında, farklı, yer yer eğlenceli, yer yer trajik bir seri arıyorsanız, Animal Man’i deneyebilirsiniz – büyük ölçüde hayal kırıklığı yaşamayacağınızı garanti edebilirim.