Fransız Çizgi Romanları

“Yeni” Asterix

Asterix’in, Fransız çizgi roman literatürü içerisindeki  en sağlam eserleri arasında yer aldığı su götürmez bir gerçek, ve bana sorarsanız, Asterix Tintin ile birlikte, bu ekolün en başarılı iki  “uzun soluklu” serisinden biri. En son 2009 yılında yayınlanan L’Anniversaire d’Asterix et d’Obelix (Asteriks ve Oburiks’in Doğum Günü) albümüyle okuyucularla buluşan Asterix, 2013’ün son aylarında yeni bir macerayla, “Asterix chez les Picts” albümüyle, bir kez daha çizgi roman dünyasına dönüyor.

Fakat, bu sefer oldukça farklı bir şekilde!

Evet, muhtemelen tüm zamanların en büyük çizgi roman yazarları arasında sayabileceğimiz Rene Goscinny’nin 1977 senesindeki ölümünden sonra, seriyi tek başına devam ettiren, ve hem yazıp hem çizdiği dokuz albüm daha çıkartan çizer Albert Uderzo, otuz beşinci albümle birlikte serideki aktif görevini de tamamlıyor.

Otuz beşinci Asterix cildi olan Asterix chez les Picts mizah çizgi romanları konusunda tecrübeli bir yazar olarak gösterebileceğimiz Jean – Yves Ferri tarafından yazılmış, ve Uderzo tarafından bu iş için seçilen Didier Conrad tarafından çizilmiş.

Otuz dört cilt ve tam elli dört sene boyunca aynı iki kişinin elinden çıkan Asterix serisinin, farklı bir yazar / çizer takımına teslim edilmesi, çizgi roman dünyası için önemli, ve pek çok okur için, rahatsız edici bir gelişme. Öyle ki, düşündüğünüz zaman çok da “tecrübesiz” isimler olduğunu iddia edemeyeceğiniz yeni Ferri ve Conrad, 1959 yılında doğmuşlar – bir başka deyişle, Asterix ile aynı yaştalar!

Dolayısıyla, Uderzo ve Goscinny’nin Asterix’i yarattıkları yılda doğan iki sanatçının, böylesine önemli bir seriyi yazmaya devam etmeleri, büyük bir olay. Fakat, işin “rahatsız edici” boyutunu biraz daha sağlıklı düşündüğümüzde, ben bunun pozitif bir değişim olduğuna inanıyorum.

Jean-Yves Ferri ve Didier Conrad

Aslında, dürüst olayım: Hayır, inanmıyorum. Açık şekilde inandığım şey, Asterix gibi bir serinin, özgün yazarı ve çizeri bir şekilde işe devam edemeyecek duruma geldiğinde (ki bu ölüm, yaşlılık vs. olabileceği gibi, düpedüz sanatsal enerjinin / ilginin tükenmesi gibi bir şey olabilir) bitmesi gerektiği – fakat çizgi romanların, özellikle de dev Amerikan şirketlerinin endüstriyel tutumuna alışık biri olarak, Asterix gibi marka haline gelmiş bir karakterin, sanatsal sömürüden bu kadar çabuk kurtulamayacağının bilincindeyim.

Gerçekçi olarak, Asterix serisinin bir şekilde devam edeceğini kabullendiğimde ise, bunu Uderzo’dan ziyade, farklı yazarların yapmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle şunu söyleyerek başlayayım, evet, Goscinny çok  büyük bir yazar, ve Uderzo’nun, ondan sonra, Asterix albümlerinde benzer bir kaliteyi yakalamasını beklemek, belki de çok doğru bir beklenti değil.

Fakat, özellikle Goscinny döneminin hemen sonrası için, Uderzo’yu fazla eleştirmenin de bir anlamı yok: Her ne kadar çizgi roman okurları, Asterix serisinin genel kalitesinin Goscinny’den sonra düştüğü konusunda aşağı yukarı hemfikir de olsa, ben Uderzo’nun ilk dönem yazarlığının o kadar da kötü olmadığını düşünüyorum. Hatta, biraz daha ileri gideyim, L’Odyssée d’Astérix (Asteriks ve Kara Altın) macerası, son derece sevdiğim bir macera, ve hatta, Astérix chez Rahazade (Asteriks ve Şehrazad) gibi, büyük ölçüde negatif yorumlar almış bir maceranın bile, Asterix hikayelerine getirdiği yeni hikaye kurguları nedeniyle, pozitif yönleri olduğunu iddia edebilirim.

Tabi yanlış anlaşılmamak adına şunun da altını çizeyim, “Uderzo’yu fazla eleştirmenin anlamı yok” derken, Uderzo’nun yaptığı işlerin kalitesini savunmaktan ziyade, eserin temel mantığını / havasını koruduğunu ifade etmeye çalışıyorum. Kısacası, Uderzo’nun yazarlığının ilk dönemlerini savunmam; sevdiğimiz, hayranı olduğumuz bir dizinin, onuncu sezonunda -doğal olarak – bir zamanlar sahip olduğu “dehayı” kaybetmesi, fakat yine de karakterleri sevdiğimiz, kurguya aşina olduğumuz için bizi eğlendirmesi gibi bir mantığa benzetilebilir.

Peki, bu durumu değiştiren, Asterix’in iyiliği için, Uderzo’nun artık bu işe dahil olmamasına pozitif bakmamı sağlayan ne?

Cevap çok basit: 2001’den 2009’a kadar yayınlanan üç Asterix albümü.

Asterix et Latraviata (Asteriks ve Latraviata), Asterix – Le Ciel Lui Tombe sur la Tête (Asteriks – Gök Başımıza Yıkılacak!) ve L’Anniversaire d’Asterix et d’Obelix (Asteriks ve Oburiks’in Doğum Günü), üzülerek söylüyorum ki, hem Asterix hikayeleri olarak, hem de, daha genel olarak, çizgi roman olarak, son derece başarısız eserler. Herhangi bir ciddiyeti olmayan doğum günü albümünü dışarıda bırakırsak, ve içinde Goscinny’nin yazdıkları da bulunan kısa hikaye derlemesi Astérix et la Rentrée Gauloise‘ı da saymazsak, Uderzo’nun 2001’den beri yazdığı iki orijinal Asterix hikayesinin, ikisi de korkunç eserler.

Bu iki eser için, çok sert bir eleştiri yapmak mümkün – zira daha önceki albümlerle çelişen noktalardan, “Gök Başımıza Yıkılacak”ın (düpedüz saçma) mesaj kaygılarına ve zevksiz espri anlayışına kadar, pek çok boyutu yerden yere vurulabilir – fakat bu tarz eleştiriler yapılmadan, Uderzo’nun bunları yazıp çizdiğinde yetmişli yaşlarının sonunda olduğu da unutulmamalı.

Ama tabi, bize onlarca başarılı Asterix hikayesi sunmuş olan Uderzo’nun, iki kötü hikaye yazacak kadar kredisi olması da, çok abartılmamalı. Bana sorarsanız, evet, Uderzo’nun iki kötü ciltlik kredisi kesinlikle var, fakat Latraviata ve Gök Başımıza yıkılacak, bu kredinin sınırlarına epey yaklaşan hikayeler.

Daha fazla uzatmayayım. Henüz Asterix chez les Picts hikayesini okuma fırsatı bulamadım, ve internette gerek yabancı, gerek yerli platformlarda, “Uderzo’suz” bir Asteriks fikrinin merak uyandırdığını görüyorum. Şunu söyleyeyim, çok çok büyük bir Asterix hayranı olarak ben, Uderzo’nun son iki cildiyle seriden epey soğmuş, ve Uderzo’nun koskoca Asterix’i kendi sevdiği ve sevmediği şeylere alet ettiği Gök Başımıza Yıkılacak’tan sonra okumaya devam etmeme kararı almıştım.

Bu yüzden, Uderzo’nun kendi fikirlerini “Nasıl olsa satar” diye bir Asterix cildinde ele almasından ziyade, Asterix gibi büyük bir markanın ağırlığını daha fazla hissedecek, Fransız popüler kültürünün bu önemli sembolünü daha büyük bir heyecan ve istekle ele alacak, ve hatta, birkaç cilttir seriden soğumuş olan okur kitlesini yeniden tatmin etmenin, Goscinny ve Uderzo gibi iki devin yerini almanın, bana göre “sağlıklı” sorumluluğunu hissedecek yeni bir yazar kadrosuna hevesle baktığımı itiraf edebilirim.

Asterix chez les Picts‘i bu hafta içinde okumayı planlıyorum, okuduktan sonra eserin bir incelemesini yine buradan, AltEvren Gurme’den okuyabilirsiniz.