Marvel Cinematic Universe Filmleri

Üç Boyutlu Avengers İncelemesi–III

Avengers vs. X-Men çizgi romanları, Avengers filmi derken site iyiden iyiye Avengers fan sitesi oldu, bunun farkındayım – anketimizde de DC Comics’in Marvel’a karşı net bir üstünlük sağladığını görüyorum – fakat başlanan projeler yarım kalmasın, her şeyden önce işlerimizi bitirelim!

Avengers filmi için üç boyutlu bir inceleme demiştik; “Beklenti”leri halletik, “Yorum”ları hallettik, geriye sadece işin tek boyutu, bir çizgi roman okurunun gözünden Avengers filmi kaldı!

Çizgi roman okurlarının çizgi romanlardan uyarlanan filmlere verdikleri tepki genelde negatif oluyor. Bazen, The Dark Knight örneğinde de olduğu gibi, filmlerin çizgi romana sadık kalmadığı için eleştirilemeyecek kadar iyi olması gibi durumlarla karşılaşıyoruz – fakat bu durumların haricinde, X bir çizgi roman uyarlamasını izleyen herhangi bir çizgi roman okuru, filmleri orijinal hallerinden çok koptukları için şiddetle eleştiriyor.

Ben kendi açımdan konuşacak olursam, filmlerin çizgi romanlara sadık kalması yönünde beklentimi, Spider-Man serisiyle kaybettim. Burada, inancımı kaybettim, filmlere küstüm, hayatım anlamını yitirdi mealinde söylemiyorum bunu – Spider-Man filmlerini gördükten sonra, çizgi roman filmlerinin çizgi romanlara sadık kalamayacağını kabullendim, ve dediğim gibi, bu “beklentiyi” bıraktım. Bu da, bir anlamda, “Aman orasını böyle, şurasını böyle değiştirmişler!” diye filmleri beğenmeme durumumu ortadan kaldırdı.

Örneğin, X-Men First Class filmi, çizgi romana sadakat bekleyen biri için, her açıdan rezalet bir filmken, böyle bir beklenti olmadan izlediğim için, benim keyif aldığım bir yapım oldu.

Bu parantezi bir yana bırakalım.

Çizgi roman tutkunlarının filmlere getirdiği negatif eleştiriler, tabi bir anlamda “Çizgi romanda öyle değildi” konsepti etrafında toplanıyor. Ki, X-Men haricinde, bireysel karakterleri işleyen önceki Marvel filmlerinde, ben bunun aslında gayet meşru bir sebep olduğuna inanıyorum.

Çünkü, bir karakter, siz onun orijinini, hikayelerini, maceralarını yıllar boyunca okuduktan sonra, beyazperdeye sizin tanıdığınızdan tamamen farklı, değişik bir karakter olarak aktarıldığında, ister istemez bir yadırgama durumu oluyor, çizgi romanla hiç alakası olmayan insanların aksine, sinemaya gittiğinizde, “görmek istediğiniz karakteri görememek” gibi hayal kırıklığı yaratan bir durumla karşı karşıya kalıyorsunuz.

Bunu biraz daha açmaya çalışacağım. Çizgi roman okumayan biri, Iron Man, Avengers gibi filmleri, gazetede, internette görüp, iyi ihtimal vizyona girmeden bir ya da iki hafta önce filmlerin varlığından haberdar olup, kafasında karakterler hakkında herhangi bir beklenti olmadan gidiyor. Bu nedenle, film onun için sıradan bir aksiyon, bilim kurgu – ya da tarz artık her neyse- filmi olmaktan öteye gidemiyor, dolayısıyla filme göre yorumunu da o şekilde getiriyor. Eğer aksiyon açısından yeteri kadar tatmin edici bulduysa, iyi filmdi diyor; kesmediyse, olmamış deyip, olayı kapatıyor.

Çizgi roman okurları için ise, tabi durum biraz daha karışık. Çizgi roman okurları, filmlerin geleceğini aylar, belki yıllar önce öğreniyorlar. Öğrenmeseler bile, zaten her ay çizgi romanlarını okudukları kahramanları sinemada, daha canlı, daha interaktif bir ortamda görmek, onlar için ekstra bir anlam teşkil ediyor; bunun da ötesinde, bu karakterleri çizgi roman karakterleri olarak görüp sevdikleri için, bir yerde onların potansiyellerini de daha iyi tanıyorlar – ve sonuç olarak, o filmin nasıl daha iyi olabileceği konusunda, sıradan bir sinema izleyicisine göre, çok daha fazla fikirleri oluyor.

Bu fikirler her zaman doğru olmayabiliyor, hatta bazen olaya çok subjektif de yaklaşılabiliyor, fakat yine de, bir çizgi roman okurunun – haliyle – bir çizgi roman filminden beklentileri de farklı oluyor.

Bunlar benim çizgi roman okuru – çizgi roman filmi konusundaki genel tespitlerim.

Avengers – benim için bundan farklı bir tabloydu. Bir süper kahramanın, tek başına yaratılmasını, geliştirilmesini ve seyirciye tanıtılmasını izlemek ile, daha önce kendi filmleri çıkmış birçok süper kahramanın bir filmde kullanılması çok farklı şeyler – ve bildiğim kadarıyla, Avengers da bunun ilk örneği.

Benim için, Avengers, Marvel Comics’in çıkarttığı herhangi bir yayını okumamın sebebi olan Marvel Evreni’nin, sinemadaki ilk anıydı. Yıllardır okuduğum, takip ettiğim, üzerine yazdığım, incelemesini yaptığım bir şeyi, daha canlı, daha hareketli olarak görme fırsatıydı. Bir önceki yazıda Avengers’a incelemesini yazmak için, profesyonel bir tutumla, elimde not defteriyle gittiğimi yazmıştım. Film başladıktan sonra ne not defteri kaldı, ne de bir şey – çünkü bu benim için öyle bir film değildi – okunup, üstünde düşünülmesi gereken, yazı olarak kurgulanması gereken ve daha sonra oturulup yazılması gereken bir olay değildi – fazla dramatik olmadan anlatmak pek kolay değil, ama Avengers’ı izleyebilmiş olmak, sinemada Thor’un uçağın üstüne inişini, Tony Stark ve Bruce Banner’ın ortak çalışmasını, Cap’in savaşın en kritik anında liderliği üstlenişini görmek… Bu farklı bir duyguydu.

Bir çizgi roman okuruysanız, ne hissettiğimi zaten anlamışsınızdır. Değilseniz, eh, zaten yazının genel teması bu, ne hissettiğimizi anlamanız gerçekten çok zor.

Üç boyutlu incelememin, son fikri şu: Avengers kusursuz bir film miydi? Muhtemelen hayır. Daha iyi olabilecek şeyler var mıydı? Muhtemelen evet. Fakat bunların benim için bir önemi var mı? Hayır.

Avengers filmini izleyebilmiş olmak – başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum – güzel bir duyguydu. Gerisi benim için çok da önemli olmayan detaylar.