Marvel Comics İncelemeleri

Superior Iron Man # 1-9

superiorironmankapakMarvel’ın Secret Wars’dan önceki büyük hikayesi Avengers & X-Men: Axis sırasında – birkaç istisna hariç – karakterlerin doğasında ciddi değişiklikler olmuş, iyi karakterler git gide vahşileşip birbirine düşerken, kötü karakterler kendilerini insanlık için feda etmeye varacak boyutta iyilikler yapmya başlamıştı. Serinin sonunda bu durum elbette normale döndü, fakat Sabretooth, Havok ve Iron Man gibi bazı karakterler bu “değişmiş” hallerinde kaldılar.

Tom Taylor tarafından yazılan ve büyük çoğunluğu Yıldıray Çınar tarafından çizilen dokuz sayılık Superior Iron Man serisi, Axis’in finalinden Secret Wars’un başlangıcına kadar, bu “yeni” Tony Stark figürünü anlatan ilginç bir seri.

 

Serinin temeli karaktere dayandığına göre, bu kısa yazıya da karakter ile başlamak en doğrusu.

Serinin adı, Marvel’ın daha önce benzer bir konsepti uyguladığı Superior Spider-Man serisinden geliyor. Peter Parker’ın bedeninin Dr. Octopus tarafından ele geçirildiği ve çok daha vahşi, sert ve acımasız bir Örümcek Adam portresi çizdiği bu serinin elde ettiği başarı, yayınevini aynı fikri farklı karakterlerle de denemeye itmiş olmalı – eğer gelecekte adı “Superior” ile başlayan farklı seriler görürseniz, bu muhtemelen ana karakterin hala çeşitli kahramanlıklar yapmakla birlikte, büyük ölçüde bir pislik olduğu hikayeler okuyacağınız anlamına geliyor.

Superior Iron Man’de de durum bu. Vücudu herhangi bir düşmanı tarafından ele geçirilmese de, Axis’teki olaylar sonrasında bütün kötü özellikleri ortaya çıkan Tony Stark, tam bir pislik haline gelmiş durumda. Yazar Tom Taylor’un – muhtemelen bilinçli bir şekilde – yaptığı başarılı şeylerden bir tanesi Tony Stark’ı fazlasıyla tanıdık bir figür olarak yazmak. Daha önce bir satır Iron Man çizgi romanı okumamış olsanız bile, Iron Man veya Avengers filmlerindeki Tony Stark’ı en ukala, en kendini beğenmiş, en vurdumduymaz halinde düşünüp, iyi özelliklerini tamamen ortadan kaldırarak nasıl bir karakterden bahsettiğimizi rahatlıkla hayal edebilirsiniz.

AXIS hikayesini hatırlamak ve Tony Stark’ın nasıl bu hale geldiğini daha detaylı okumak için şu yazıya göz atabilirsiniz. 

“Tony Stark kötü oldu,” gibi basit bir mantığa indirgemektense, Tony Stark’ın zaten içinde olan “kötülükleri” öne çıkartıp iyilikleri bastırmak bence hem daha gerçekçi, hem de daha kompleks bir yaklaşım. İçki ve parti dolu bir hayat, akılalmaz bir kendini beğenmişlik ve ukalalık, kendisinden başka kimsenin fikirlerini / hissettiklerini dikkate almamak; bunlar bir kahramanla özdeşleştireceğimiz düşünceler değil, ama son yıllarda yaratılan Tony Stark karakterizasyonuna da aslında çok yabancı oldukları söylenemez.

Tabi şunun da altını çizmekte fayda var – tıpkı Superior Spider-Man’deki Otto Octavius gibi, işin sonunda Tony Stark da çeşitli kahramanlıklar / iyilikler yapmaya devam ediyor. Bu seriyle birlikte “iyilik” artık “onun olmasını istediği şeyler” ile eş anlamlı duruma gelmiş durumda, hepsi bu.

superiorironman1

Karakter açısından bu yaklaşımı ben pozitif değerlendiriyorum, ama aynı şekilde negatif bir yaklaşım da mümkün. Tony Stark öyle bir karakter ki, bir büyü nedeniyle, doğaüstü bir şekilde ön plana çıktığı söylenen bu karakter özellikleri zaten yıllardır kendisinde gördüğümüz, sık sık karşılaştığımız davranışlar. Civil War hikayesinden beri Tony Stark’ın yalnızca “iyi” bir karakter olduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi, yaptığı seçimlerin, tavırlarının ve tutumlarının da çoğu zaman anti-kahramanlık olarak adlandırabileceğimiz “gri bölgede” olduğu artık çoğu çizgi roman okuru tarafından bilinen bir durum.

Bu doğrultuda, Tony Stark’ı – hele bir de “evrenin son günleri” olarak yansıtılan bir süreçte – agresif, ödün vermeyen ve sert bir karakter olarak yansıtabilmek için “Superior” konseptine veya doğaüstü bir “büyü” faktörüne ne kadar gerek var, veya bu konsept daha önce “pisliğin teki” olarak karşımıza çıkmamış bir karaktere ayrılabilir miydi, bunlar tartışılabilir.

Fakat sonuç olarak bence ortaya keyifli bir seri çıkıyor. Axis’te esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan Tony Stark, Marvel kahramanlarının geleneksel evi olan New York’a değil, ABD’nin batı yakasına, San Fransisco’ya yerleşiyor ve dünyayı kendi görüşleri doğrultusunda değiştirme planlarına bu şehirden başlıyor. Extremis 3.0 adını verdiği uygulamasını insanlara bedava olarak dağıtan ve teknoloji yardımıyla insanların istedikleri dış görünüşe kavuşmalarını sağlayan Stark, daha sonra bu “deneme sürümünü” bitirerek günlük yüz dolar gibi bir fiyatla insanları uygulamasına bağımlı hale getiriyor. Aynı zamanda Amerikan hükümetine dünyayı yok edebilecek silahları şantajla satan ve kendisini ne yaparsa yapsın desteklemesi için bir medya imparatorluğu kurmaya çalışan Stark, bunun dışında sürekli içki içen, “playboy” hayat tarzını sürdüren ve elbette, yeri geldiğinde zırhını giyen bir karakter olarak resmediliyor.

Serinin “kötü” figürünün Tony Stark olduğunu düşündüğümüzde, onun karşısında durmaya çalışan “iyi” karakterler de var elbette. Son yıllarda iyice San Fransisco’yla özdeşleşen Daredevil, Hulk-vari bir kaza sonucunda “Teen Abomination”a dönüşen Jamie Carlson ve Pepper Potts, bu serideki daha pozitif figürler olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle ilk sayılarda konu alınan Daredevil – “Superior” Iron Man çekişmesi serinin en dinamik kurgu öğeleri arasında yer alıyor, keza Teen Abomination ile Tony Stark ilişkisi de serinin mizahi boyutunu güçlendiren bir başka faktör.

Seriyi okumak isteyenler için konunun detaylarına fazla girmeden biraz da çizimlerden söz edelim.

Bu belki biraz basit ve yüzeysel bir yaklaşım olabilir, fakat benim için bir Iron Man çizgi romanında çizimler açısından en önemli unsur zırhın kullanımı. Çocukluğumda Iron Man karakterini ilk gördüğümde, onu diğer süper kahramanlara göre daha az inandırıcı, daha az pratik bulduğumu hatırlıyorum. Zira güçlerini istedikleri zaman kullanabilen karakterlerin aksine, her süper kahramanlık yapmak istediğinde bin bir güçlükle zırhını giymesi gereken bir adam fikri, belki bizim dünyamız için daha gerçekçi olsa da, bir süper kahraman evreni için meşakkatli bir durum.

superiorironman4

Elbette hikaye anlatımı açısından bu durumun çok daha keyifli olacağı durumlar da var, ama zırha belli bir “akışkanlık”, belli bir pratiklik katılması, Tony Stark’ın bu zırha istediği an ulaşabilmesi benim hoşuma giden bir faktör. Birkaç sene önce Extremis ile başlayan bu yaklaşım, Yıldıray Çınar’ın yeni zırh tasarımında Spider-Man çizgi romanlarından tanıdığımız simbiyotların da kullanılmasıyla bir adım daha ileri götürülmüş, ve Tony’nin zırhla etkileşime girdiği sahneler bence serinin en ilginç ve keyifli çizimlerinden bazılarını oluşturmuş.

Zırh konusu dışında da serinin çizimleri genellikle gayet başarılı. Özellikle aksiyon sahneleri ve anlatılan hikaye ile uyumu düşünüldüğünde, bence Yıldıray Çınar’ın 2000’li yılların genel süper kahraman çizgisine yakın çizimleri seriyi okumayı kolay ve keyifli kılıyor.

Bu noktadan hareketle bitireyim – geride bıraktığımız süre içinde, Marvel çizgi romanları arasında garip bir bölünme olduğunu görüyoruz. Bir tarafta, Marvel büyük “event”lerini, evrenlerini sinema filmlerine yaklaştırmak için yaptığı manevraları ve okuyucular arasında genellikle beğenilmeyen çeşitli hamleleri yapmaya devam ediyor. Diğer tarafta ise, Hawkeye’dan Daredevil’a, Fantastic Four’dan Avengers / New Avengers’a, Ms. Marvel’dan Bucky Barnes: Winter Soldier’a kadar, okuyucular tarafından memnuniyetle karşılanan, fakat geleneksel anlamda süper kahraman çizgi romanları olarak sınıflandırılması zor olan işler var.

superiorironman2

Çizgi romanlarda deneysellik, farklı bir şeyler yapma arayışı ve bunun özellikle türü neredeyse tamamen domine eden süper kahraman çizgi romanları içinde yapılma çabası, benim fazlasıyla hoşuma giden bir durum. Yukarıda adını saydığım çizgi romanlar da, son dönemde Marvel’da en keyif alarak okuduğum işler arasında yer alıyor. Fakat bunların hiçbirisi, klasik süper kahraman hikayelerinin ortadan kalkması için sebep değil.

Ana karakterin “kötü” olması klasik bir durum olmasa da, Superior Iron Man işlenişi açısından aslında basit, renkli, hareketli, aksiyon dolu bir süper kahraman hikayesi. İnternet genelinde çeşitli eleştiriler almasına karşın, bence doğru beklentiyle okunduğu takdirde keyifli bir seri. Tek eleştirim – ki fazla spoiler vermek istemediğim için bunu detaylandıramıyorum – ilk iki paragrafta da bir nebze değindiğim gibi, hikayenin Axis ile Secret Wars arasındaki döneme sıkışıp kalmış olmasından ve Marvel Evreni’nin genel devamlılığı açısından fazla bir şey ifade etmemesinden kaynaklanıyor, ama bu da zaten çoğu bireysel çizgi romanda yıllardır görmeye alıştığımız bir durum.