DC Comics İncelemeleri - Seçtiklerimiz

Multiversity: Ultra Comics

Eh, bu kadar Avengers yeterli herhalde… Marvel ikinci Avengers filmiyle de milyar dolarlık hasılat elde edip çizgi roman evrenini yine Avengers temelli Secret Wars ile parçalayadursun, ben yarım bıraktığım işe devam edip DC Comics’e dönmek, Grant Morrison’un Multiversity serisinin son iki sayısına da göz atmak istiyorum.

Sondan bir önceki sayı olmasına rağmen gelecekte bu yazıya denk gelebilecekler için gerekli uyarıyı yapalım, Multiversity normal sırayla ilerleyen bir seri değil; yayın sırasına göre bir okuma listesi için bu sayfamıza göz atabilirsiniz.

Multiversity serisini takip ettiyseniz, ya da en azından benim yazdığım incelemeleri okuduysanız, çıkartmış olduğunuza emin olduğum tek, en temel mesaj çok basit: Multiversity garip bir seri.

O halde, şimdi hazır olun, çünkü serinin en garip halkası geliyor: süper kahramanların yalnızca çizgi roman karakterlerinden ibaret olduğu, “kesin” fizik kurallarının hiçbir doğaüstü olaya imkan tanımadığı paralel evren Earth-33 (Earth Prime); ve oranın aslında bir çizgi roman olan süper kahramanı, Ultra Comics.

Çizgi romanı okumayan ve okumayacak okurlarımızdan özür diliyorum, ama Multiversity: Ultra Comics çok temel olarak bile özeti yapılabilecek, hikayesi anlatılabilecek bir eser değil. Morrison’un amacı, doğrudan okuyucuya seslenerek, onu hikayeye dahil ederek, çizgi romanların tarihinden, geçmişinden ve bugününden onlarca faktörü bir arada kullanarak farklı bir çizgi roman deneyimi yaşatmak — ve ne yazık ki, buradaki “deneyim” sözcüğü “okuma deneyimi” kavramının biraz ötesinde  – ortada gerçekten, sizin de dahil olmanız gereken, sizi yönlendiren, sizin tarafınızdan yönlendirilmeye ihtiyaç duyan ve siz okumadığınız takdirde aslında hiçbir anlam ifade etmeyen bir çizgi roman var.

multiversity04 Bu uzun bir yazı olacak, o yüzden başlamadan temeli daha iyi aktarabilmek için Multiversity: Guidebook’un incelemesinde yazdığım şu paragrafı alıntılamak istiyorum:

Comic Book Resources’taki incelemenin yazarı, seri için “Metaversity”nin de en az Multiveristy kadar uygun bir isim olacağı yönünde bir espri yapmış ve sayıyı “tüm zamanların en DC çizgi romanı” olarak tanımlamış. Eh, tüm zamanların en “Morrison – DC” çizgi romanlarından biri olduğu kesin; yeni eserlerinden Action Comics’ten tutun, DC için yaptığı ilk çizgi roman Animal Man’e kadar, Morrison’un çizgi romanlarıyla ciddi ortak noktalar yakalayabiliyorsunuz, ama buna karşın hikaye benzersizliğini koruyor. Bu da bence sayıyı oldukça keyifli hale getiriyor. 

Eh, nasıl ki birkaç ay önce The Amazing Spider-Man # 1’in, 2000’li yılların en çok satan çizgi romanı olduğunu yazıp yalnızca birkaç gün sonra Star Wars # 1’in bu rekoru paramparça ettiğini eklemek zorunda kaldıysam, bu cümlemi de aynı şekilde değiştirmekle yükümlüyüm. Eğer Multiversity: Guidebook bir süre için tüm zamanların en “Morrison” çizgi romanı olduysa bile, Ultra Comics bu ünvanı sonuna kadar geri alıyor.

“Grant Morrison’un yazarlık tarzı” gibi bir şey söylediğimizde aslında akla gelecek çok fazla özellik var: Unutulmuş karakterleri tarihin tozlu sayfalarından (“Oblivion Machine”) kurtarıp onlara önemli bir rol vermekten, bir karakterin geçmişini didik didik ederek başka kimsenin umursamadığı detaylar üzerine bütün bir kurgu yaratmaya, ancak bir bütün olarak okunduğunda mantıklı gelecek serilerden, tamamen kozmik ve anlaşılması güç hikayelere, yazarlığının pek çok boyutu “Morrison tarzı” olarak düşünülebilir.

Ama Grant Morrison dendiğinde benim aklıma – çok büyük ihtimalle onun ABD piyasasındaki ilk işi Animal Man nedeniyle – “meta” kurgular, çizgi romanların gerçeklikle etkileşime girdiği hikayeler, çizgi romanların bir hikaye anlatma yolu olarak kullanımını, anlatılan hikaye içine yediren çalışmalar geliyor. İşte bu bağlamda, bir çizgi romanın her türlü “çalışma mekanizmasını” hikayenin bir parçası – hatta, hikayenin tamamı olarak kurguladığı Ultra Comics, benim okuduğum en “Grant Morrsion” çizgi roman.

multiversityultracomics003

Madem özetleyemiyoruz, birkaç örnek…

Hikayenin hemen başında, bir grup bilimadamı, hikayemizin ana karakteri Ultra Comics’i yaratıyor. Ultra Comics’in nasıl davranması gerektiğine de onlar karar veriyor: “Input! Superhero Behavioral Codes — Golden Age to Modern Inclusive.” 

Bir sonraki sayfada, teknik olarak bir double-spread* olmasa da, aslında bu fonksiyona benzer bir etki yaratan dört panel görüyoruz. Bu dört panel, bize çizgi romanın Altın – Gümüş – Bronz ve Modern / Karanlık Çağlarını tek bir sahneyle özetliyor. Ultra Comics, bir bütün olarak, çizgi roman geçmişini vücuda getiriyor.

multiversityultra02

İkinci, ve okuyucu etkileşimine daha iyi (ama çok daha karışık bir örnek) ise çizgi romanın sonu. Multiversity’nin ilk sayısında gördüğümüz Gentry adı verilen “evren yok ediciler”, bu sayının sonunda karşımıza çıkıyorlar. Ultra Comics’in daha önceki Multiversity sayılarında “lanetli” bir çizgi roman olarak görüldüğünü hatırlıyorsunuzdur; bu noktada Earth-33’ün bizim evrenimizi, süper kahramanların yalnızca çizgi romanlarda gözüktüğü bir evreni sembolize ettiğini de hatırlamalısınız, zira sayının sonunda, Gentry adını verdiğimiz dostlarımız, bu çizgi roman vasıtasıyla “bizim evrenimizi” de yok etmeye geliyorlar.

Çizgi romanın kurgusu, bizi Ultra Comics’in Gentry’ye karşı savaştığı, fakat büyük ölçüde yenildiği bir kurguya hazırlıyor. Fakat, öyle bir noktaya varıyoruz ki, Ultra kendisini feda ederek durumu çözebilecek hale geliyor, ve bir kez daha bize dönerek, son sözlerini söylüyor: “Hepinizin yapması gereken bir şey daha! Kapıyı kapatın ve beni bırakın. Beni boşverin — Bir yolunu bulurum –“

Bu noktada, hikayeyi bitirmek bize düşüyor.

Ultra Comics’in sözlerinden çok, hikayelerin sonunu öğrenme alışkanlığımız doğrultusunda sayfayı çeviriyoruz. Kapağı (kapıyı) kapatıyoruz. Ultra Comics’i bitiriyoruz. Ana karakterimizi ölüme terk ediyoruz – çünkü bu çizgi romanın sayfaları dışında, onun hiçbir gerçekliği yok. Ama aynı zamanda, Ultra Comics’i öldürürken, Gentry’nin de dünyamıza sızmasına engel oluyoruz. Süper kahramanımızın kendisini feda etmesine göz yumarken, onun son isteğini gerçekleştiriyor, tuzağı bozuyoruz.

Tebrikler, evrenimizi kurtardık.

Bu bağlamda düşündüğünüzde, kapağın kendisinin anlamı da ortaya çıkıyor. “Dünyayı sadece siz kurtarabilirsiniz! Eğer hayatınıza değer veriyorsanız, bu çizgi romanı okumamalısınız!” 

multiversityultra1

Kapağın kendisi, çok büyük ihtimalle (Morrison’un da favori çizgi roman kapaklarından biri olan) Flash # 163’e bir gönderme. Ama mesele yalnızca oradaki mesajı tersine çevirmekten ibaret değil. Multiversity’nin genelindeki “lanetli çizgi roman” mantığını ve bu sayının anlattığı hikayeyi düşündüğümüzde, aslında kapağın mesajı da bir bağlamda doğru çıkıyor. Ya yukarıda gördüğümüz gibi, çizgi romanı okuyor, Ultra’nın yaratılışını, yaşadığı maceraları görüyor, ve onu ölüme terk ederek Gentry’nin dünyamıza sızmasını engelliyoruz, ya da çizgi romanın kapağındaki emre uyuyor, onu okumuyoruz; ve biz okumadığımız için, Gentry istilası hiç başlamamış oluyor.

Harika? Garip? Saçma? Çok saçma!?

Saydıklarım yalnızca iki örnek. Ultra Comics yaklaşık elli sayfa sürüyor.

Grant Morrison ve meta-kurgulara geri dönelim. Yazarın kariyeri açısından ilginç bulduğum şey şu: bu kurgu mantığı aslında, yukarıda da belirttiğim gibi, Animal Man’e kadar rahatlıkla takip edilebiliyor.

Fakat Ultra Comics, bu açıdan bence Grant Morrison’un düpedüz Buddy Baker’ın karşısına geçip, “Sen bir çizgi roman karakterisin. Ben senin yazarınım.  Şimdi benim yazarlığım bitti, seni belki iptal edecekler, belki bir başkası yazacak…” dediği anların bile ötesine geçiyor. Çünkü orada, yazar ile karakter arasında bir etkileşim olmasına karşın, “okuyucu” olarak bize bir rol düşmüyor. Animal Man arada bize bakıyor, garip şeyler yaşıyor, evet, ama sonuç olarak, gerçeklerin ortaya çıktığı anda, hikayenin içine giren Morrison oluyor. Burada ise, okur – karakter ikilisinin arasına giren hiçbir şey yok: film boyunca sadece kameraya bakan, sadece kameraya konuşan bir ana karakter düşünün. Yaratılan deneyim bu yönde.

multiversityultracomics3

Bu noktayı Multiversity sitesindeki (seriyle bir alakası yok!) incelemesinde James Johnston da dile getirmiş. Genel olarak katıldığım bir inceleme olsa da, yazının finali “Morrison, Mahnke ve yaratıcı ekibin böylesine devasa bir risk aldıkları için kutlanmaları gerektiği” mesajına ayrılmış – benim fikir ayrılığım da aslında bu son noktada başlıyor. Bu sayı, veya bir bütün olarak Multiversity macerası, Grant Morrison için bir risk değil.

Grant Morrison, çizgi roman dünyasında sahip olduğu konum itibarıyla, şu anda ne isterse basabilecek, ne isterse yayınlatabilecek bir yazar. Kendi üslubu ve DC – Marvel gibi şirketlerin en değerli markaları bu genellemenin dışında olabilir, yani bu şirketler, “Batman’i / Avengers’ı bana verin de okuyanların %98’inin anlayamayacağı 130 sayılık bir epik yazayım!” düşüncesine bir nebze karşı çıkabilir, (ki Marvel’ın Avengers’ta Jonathan Hickman’la yaptığı aslında çok farklı değil) ama bunun dışında, Grant Morrison’un Ultra Comics gibi bir eser ile bile (kişisel eleştiri dışında) herhangi bir risk aldığını düşünmek bana fazla naif geliyor.

Bu doğrultuda ilginç bulduğum, kariyerinin başında, muhtemelen Animal Man’in her sayısında iptal edilme korkusu yaşayan bir Grant Morrison’ın, ne isterse yapabileceği bir dönemde yine aynı konuları, aynı temaları, aynı meseleleri incelemeye devam etmesi. Bunun Multiversity açısından ne kadar fazla şey ifade ettiği tartışılır, ama Morrison’ın erken dönem yazarlığı açısından çok şey ifade ettiği ortada.

multiversityultracomics005

Tabi işin yazarlık kısmı hakkında çok konuştuk, biraz da çizimlerden bahsedelim. Doug Mahnke bence sayı boyunca sağlam iş çıkartmış. Multiversity (ve özellikle bu sayı, Ultra Comics) kadar yazarlığın ve yazarın ön planda olduğu bir durumda çizerden bahsetmek pek kolay değil, ama en azından Morrison’ın sahneyi kendisine bıraktığı anlarda – yukarıda paylaştığım dört panelde süper kahraman çizgi roman tarihi bunlardan bir tanesi – son derece başarılı olduğu söylenebilir.

Multiversity: Ultra Comics öyle bir çizgi roman ki, daha ilk sayfadan bazı okurların buna bayılacağını, bazı okurların ise bundan nefret edeceğini rahatlıkla görebiliyorsunuz. Google’a çizgi romanın adını ve “review” kelimesini yazıp, sadece ilk sayfadaki eleştirileri okuduğunuzda, aldığınız sonuçlar “bir üst-metin şaheseri“den “Multiversity okuyorsanız bunu da alın, yoksa boşverin“e, oradan “Ben eleştirmen olarak sizi bu rezaletten korumak için elimden geleni yaptım, bana daha sonra teşekkür edebilirsiniz“e kadar çok geniş bir yelpazeden geliyor.

Tabi Morrison’ı savunmak gibi gözükmesi pahasına eklenebilecek tek bir sonnot, Morrison’ın kendisine gelen eleştirileri de, büyük ölçüde Ultra Comics’in metni içinde kendi kendine getiriyor olduğu gerçeği. Bu, bence, çizgi romanın eğlenceli, en azından yazarın kendi kendisiyle de dalga geçebildiğini gösteren bir boyutu.

Benim kişisel görüşüm? Multiversity: Ultra Comics kayda değer bir çizgi roman, ama pozitif ve negatif değerlendirme yapmak – en azından benim için – en az bir bu kadar daha yazı yazmak anlamına geliyor. Bu temel yazı şimdilik Multiversity okuma listesi kapsamında burada dursun, daha kişisel bir değerlendirmeyi önümüzdeki günlerde spesifik olarak bu sayıya geri dönerek eklemeye çalışacağım.

Kendi görüşümü bir kenara bırakırken, sayıyla ilgili birkaç ufak tahminimi de eklemek istiyorum. Genelde Farklı Tatlar için kullandığım bu formül, henüz sayıyı okumayıp bu yazının tamamına katlanmış olanlara belki biraz fikir verebilir.

Farklı Tatlar için eklediğimiz bu yeni özellik, tanıtımını yaptığımız eserlerin ne tarz okuyucuların ilgisini çekebileceğini açıklamak için kullanılıyor. (+++) Bu eseri kesinlikle okuması gereken okuyucuları, (++) eserle ilgilenmesi çok muhtemel olan okuyucuları, (+) boş zamanı varsa bu eserle ilgilenebilecek okuyucuları, (-) ise bu eseri beğenmeyecek okuyucuları ifade ediyor..

(—) Bu sembol yukarıdaki listede yok, ama ne anlama geldiğini az çok çözebilirsiniz… Çizgi roman okurlarının belki de yüzde doksanını oluşturan, çizgi romanları bilinçli ya da bilinçsiz olarak çok belli bir amaçla, saf eğlence amacıyla okuyanlar. Eğer hayatınızın hiçbir noktasında “Farklı bir çizgi roman okumak istiyorum” demediyseniz, bu çizgi roman kesinlikle size göre değil.

(—) Grant Morrison’ı sevmeyenler (Kaçın, kaçın!) 

(-) Multiversity’nin geri kalanından pek keyif almamış okurlar

(-) Okudukları daha entelektüel, daha zor çizgi romanlarda belli bir derinlik arayanlar. Eleştirilen, parodisi yapılan şeylerin açık açık söylenmesinin bir eseri yüzeyselleştirdiğini ve etkisini azalttığını düşünenler

(+) İçerik açısından ifade ettiği şeyleri fazla önemsemeden, deneysel bir çizgi romandan keyif alabilecek okurlar. 

(+) Grant Morrison’ı sevenler

(+) Şu ana kadar Multiversity’den keyif alanlar

(++) Yazarın asıl amacından bağımsız olarak, eserin deneysel boyutundan keyif alabilecek okurlar

(++) Grant Morrison’u Animal Man’den itibaren okumuş olanlar, Multiversity’nin çoğundan keyif alanlar 

 

 

*Double-spread, çizgi roman terminolojisinde iki sayfayı kaplayan tek bir çizim, iki sayfalık tek bir sahne anlamına geliyor, bu kavramı karşılayan bir Türkçe kullanım bildiğim kadarıyla yok.