DC Filmleri

Man of Steel (2013) ve “DC Cinematic Universe”

manofsteel2012-32013 yılında vizyona giren Man of Steel filmi, çok temel bir açıklamayla, Superman film serisini “yeniden başlatan” bir filmdi – fakat hazırlanış amacı ve gelecek planları açısından bakıldığında, aslında DC ve Warner Bros için çok daha fazlasını da ifade ediyordu. 

İlk olarak, elbette, Man of Steel’ın dünyanın en değerli film markalarından biri olan Superman’i sağlam bir temelde yeniden başlatacaktı. Bundan önceki Superman filmi Superman Returns, Warner Bros’un karakterden beklediği tarzda bir film olmamış, devam filminin bir türlü çekilememesi karakterin “sıfırdan başlatılması” gibi önemli bir kararın alınmasına vesile olmuştu. 

İkincisi, yeni Superman filmi hakkında beklentiler, belli dış etkenler etrafında şekillendirilmişti. 

2012’deki The Dark Knight Rises filmi ile birlikte, muhtemelen tüm zamanların en beğenilen süper kahraman film serisini tamamlayan Christopher Nolan endüstri çapında ciddi etki sahibi olmuştu. Normalde Batman’den beklenen karanlık doğayla bir ilgisi olmayan karakterlerin filmleri / dizileri bile Nolan’ın Dark Knight üçlemesinin etkisiyle çekilmeye başlanmış, Nolan ciddi anlamda takip (ve taklit) edilen bir üslup yaratmıştı.

Endüstri genelinden farksız olarak, Superman için de benzer bir beklenti vardı: Nolan’ın Batman için yaptığını, Superman için yaparak karanlık, gerçekçi ve epik bir film ortaya çıkarma umudu, DC’nin bu projedeki temel hedeflerinden biriydi – hatta, filmi doğrudan Nolan’ın yöneteceği dedikodusu da internetteki çizgi roman sitelerinden eksik olmuyordu. 

Bir başka önemli dış etken, “rakip” şirket Marvel’ın filmleriyle yakaladığı büyük başarıydı. Çizgi romanlarda geleneksel olarak DC Comics’in bir numaralı rakibi olan Marvel, 2000’li yıllara kadar film alanında DC / Warner’a rakip olacak herhangi bir şey üretememiş, fakat bu dönemin başarılı süper kahraman filmlerinden sağladığı güvenle, temeli 2008’deki Iron Man filmine dayanan, “ortak bir evren” yaratmıştı. Çizgi romanların değişmez özelliklerinden biri olan, “tüm karakterlerin aynı evrende yaşaması” mantığı, ve Marvel’ın bu mantık sayesinde elde ettiği başarı, DC’yi de sinemada bir ortak evren yaratma arayışına yönlendirmiş, bu hedefle çekilen ilk film Man of Steel’dan, yalnızca “Superman serisi için temel hazırlaması” değil, bütün bir “DC Sinema Evreni” için temel hazırlaması beklenmeye başlanmıştı. 

manofsteel2012-2

İncelemeyi filmin çıkmasından, ve film ile bağlantılı gelişmelerin yaşanmasından sonra yazmanın bir avantajı, yalnızca kısa vadede değil, uzun vadede de bu beklentilerin ne derece cevaplandığını görebilmek elbette.

Sonuç olarak baktığımızda, Man of Steel – en azından Warner / DC’nin beklentileri çerçevesinde – Superman Returns’den daha başarılı oldu. Gişede daha iyi performans gösterdi, Superman karakterini yeni, modern ve daha “sert” bir gerçeklik etrafında yeniden kurguladı, ve gelecek Superman filmleri ve DC Sinema Evreni için başarıyla temel hazırladı. 

Bu filmin doğrudan devamı olarak açıklanan Superman – Batman filmi ile, 2020’li yıllara kadar devam edecek ve Green Lantern’dan Wonder Woman’a, Flash’ten Cyborg’a, Suicide Squad’dan Justice League’e pek çok karakteri beyazperdeye taşıyacak sürecin ilk adımı olmayı başardı. 

Peki, bu “başarıları”, sadece sonrasında yaşanan “stüdyo kararları” ile değil de, filmin kendi içinde açıklamak mümkün mü? 

Açıkçası, Man of Steel filminin, yeni yaratılacak DC Evreni’nin temeli olmasını, bu filmin başarılı olduğunu söylemek için yeterli kanıt olarak kullanmak bana göre pek doğru değil. DC muhtemelen bir “film evreni” yaratmayı zaten Man of Steel’ın tek bir film olarak kalitesinden bağımsız olarak kafasına koymuştu, ve Man of Steel – elbette korkunç bir fiyasko falan olmadığı sürece – bu planını ne olursa olsun izleyecekti. Tıpkı Marvel’ın Iron Man örneğinde olduğu gibi, bir evren projesini mümkün kılan gişeden kazanılan para ve bir evren fikrine işaret eden ufak göndermelerinin(en meşhur örnek, elbette, dünyanın yörüngesinde görülen Wayne uydusu) seyircileri  heyecanlandırma açısından başarılı olmasıydı.

manofsteel2012-1

Ama en azından evet, film yukarıdaki beklentileri belli bir ölçüde karşıladı, popüler deyişle “bir Dark Knight” olmasa da, DC Evreni ve Superman karakteri açısından sağlam bir temel yarattı. 

Üstelik, 2010’lu yılların süper kahraman filminden beklenecek temel özellikler; yani müthiş görsel efektler, öyle ya da böyle ilgi çekici fakat rahat takip edilen bir senaryo, çevreye fazlasıyla zarar veren, görsel şölen tadındaki kavga / dövüş sahneleri ve çeşitli mecralarda aldığı ortalama yorumlarla birlikte değerlendirdiğimizde, Man of Steel rahatlıkla “ortalama / ortalamanın üstü” denebilecek bir film oldu. Belki çok başarılı, olağanüstü, veya muhteşem değildi, ama iyiydi. 

Benim kişisel olarak, filmle ilgili takıldığım noktalar ise, genel olarak karakterlerle ilgiliydi. 

Birincisi, Lois Lane’i oynayan Amy Adams’ı nedense fazla beğenmedim – Lois olarak bana biraz iğreti geldi. Elbette, bunun önceki Superman filmlerindeki Lois Lane imajından farklı bir görüntü çizmesi ile de alakası olabilir – ama sonuç olarak karakterin bu haline fazla ısınamadım. İnternette gördüğüm kadarıyla Adams’ın performansı hakkında hem olumlu, hem de olumsuz yorumlar yapılmış – dolayısıyla bunun büyük ölçüde kişisel bir konu olduğunu söyleyebilirim. 

Biraz daha objektif olarak yapabileceğim ikinci negatif yorum ise, Superman karakterinin filmin sonunda General Zod’u öldürme meselesiydi. Bana kalırsa bu yanlış bir tercihti. 

Öncelikle daha önceki film incelemelerimde de sık sık belirttiğim bir şeyi yineleyeyim, benim herhangi bir filmin, herhangi bir dizinin veya çizgi romandan uyarlanan konuları farklı mecralara taşıyan herhangi bir yapımın, çizgi romanlara sadık kalması, çizgi romanlardaki kökleri birebir aktarması gibi bir beklentim kesinlikle yok. O yüzden, bir karakterin orijinin değişmesi, çizgi romanlarda davrandığı gibi davranmaması, ağlarının organik ya da yapay olması, kostümünün farkı vesaire, benim için önemli olmayan konular. 

Ama karakterin özünü, doğasını değiştirmek, ayrı bir konu. Superman, orijinini, güçlerini, “olması gereken halini” herhangi bir çizgi romana dayandıramayacağımız kadar önemli, kapsamlı bir karakter. Fakat hangi mecraya, hangi hikayeye, hangi filme bakarsanız bakın, öldürmek – çok, çok olağanüstü durumlar hariç – Superman’in yapacağı bir şey olmamalı. 

Ya da cümleyi şu şekilde yeniden kurayım, ilk macerasında yapacağı bir şey olmamalı. Eğer Superman illa birini öldürmek zorundaysa, öldürmek geriye kalan son seçenekse, bu biz izleyicilere öyle bir şekilde anlatılmalı ki, Superman’in bile – karşılaştığı şey artık her neyse – onu yenmek için kimliğinin bir parçasını feda etmek zorunda kaldığını anlamalıyız. Böylece, karakterin belki de en önemli özelliği bozuluyor olsa bile, en azından izleyicilerin gözünde yaşanmakta olan olayın boyutu, önemi bir nebze daha arttırılmalı. 

manofsteel2012-4

Her ne kadar bir DC Sinema Evreni fikrinin, Batman ile değil de, Superman ile başlaması benim için doğru bir karar olsa da, ilk macerasında öldüren bir Superman fikri, açıkçası benim çok hoşuma gitmedi. 

Yine de, bunun ne kadar önemli bir konu olduğu elbette tartışmaya açık. Üstelik hikaye doğru işlenir, Superman v Batman filminde Man of Steel’da yaşananlar üzerine mantıklı bir kurgu yerleştirilirse, ilk maceradaki bu öldürme olayının – tabi, benim şahsi fikrime göre – “yanlışlığı” da, hala telafi edilebilir.