Farklı Tatlar

Jar of Fools

51VESRSEBZL

Bu sadece bende ve benim çevremde olan bir durum mu, yoksa genel olarak böyle bir şey iddia edilebilir mi bilmiyorum – fakat benim gözlemleyebildiğim kadarıyla, pek çok çizgi roman okuru çizgi romana ara verdiği, çizgi roman konusunda şüpheye düştüğü, çizgi roman okumak yönünde hiçbir istek duymadığı dönemler yaşıyor.

Bu dönemleri hiç aşmamak, ve gerçekten çizgi roman okumayı bırakmak, elbette sık görülen bir durum. Ama pek çok okur da, bu buhranı aşmayı ve çizgi roman okumaya devam etmeyi, üstelik de, bir anlatı formu olarak çizgi romana daha çok inanarak devam etmeyi başarıyor – bunun merkezinde de, genellikle tam bütün durumdan ümit kesilmişken, bir anda karşınıza çıkan, ve çizgi romanın değerini size adeta “bir kez daha” kanıtlayan çizgi roman eserleri yatıyor.

Henüz Jar of Fools ile ilgili bir şey söylememiş olmama rağmen, bunun biraz iddialı bir giriş olduğunun farkındayım. Fakat objektif ve kesin bir yargı ifade etmeye çalışmıyorum.

Şöyle ki, ben de pek çok çizgi roman okuru gibi, bir dönem çizgi roman okuyup okumama konusunda kararsız kalmış, bu işe bu kadar fazla zaman ayırmanın ne derece mantıklı olduğunu sorgulamaya başlamıştım. Tabi o günlerde, “Hmm, çizgi romanın bir anlatı formu olarak etkinliği konusunda ciddi şüphelerim var…” şeklinde cümleler kurmuyordum, fakat okuduğum çizgi romanların çoğu beni sıkıyor, saçma geliyor, sürekli kendilerini tekrar ediyor, ve sonuç olarak, çizgi romanları artık takip etmeme ihtimali, son derece gerçek bir ihtimal olarak kafamdaki yerini koruyordu.

Derken, birbiri ardına, iyi çizgi romanlar keşfetmeye başladım. O döneme kadar benim için süper kahramanlarla sınırlı olan çizgi roman eserleri, bir anda Watchmen, V for Vendetta, From Hell, Sandman, Preacher, Transmetropolitan, Hellblazer gibi, çok daha edebi, çok daha kompleks, ve tamamen yetişkinlere yönelik hikayelere dönüşmeye başladı.

JF03

Şunu rahatlıkla iddia edebilirim ki, bu durumda olan tek kişi ben değilim. Çizgi roman okumak konusunda benzer bir dönem yaşayıp, bu dönemden çizgi romanlara daha çok “inanarak” çıkan insanların büyük bir bölümü, muhtemelen tam pes etmeye hazırken okudukları eserlerin öneminden bahsedecek, hatta çok yüksek ihtimalle, benim saydığım eserlerden örnek verecektir.

Benim açımdan ilginç olanı, bütün bu eserlerin yanı sıra, Jason Lutes’un Jar of Fools’unun da, benim çizgi romana inancımı tazeleyen eserler içinde, son derece önemli bir yer tutmasıydı. Bırakın yukarıdaki aşırı popüler örnekleri, daha az popüler Image – Vertigo serileri kadar bile bilinmeyen bir çalışma olan Jar of Fools’u, o kadar sene önce nereden buldum, ne diye okudum, nasıl okudum hatırlamıyorum – fakat hatırladığım şu ki, Lutes’un bu hüzünlü ve kasvetli eseri, çizgi roman konusundaki önyargılarımı alt üst eden bir eser oldu.

Kabaca tanımlayacak olursak, Jar of Fools alkolik ve fakir bir sihirbaz olan Ernie Weiss’in hayatının, son derece bunaltıcı bir safhasını konu alıyor. Bir taraftan, kendisi gibi bir sihirbaz, hatta daha spesifik olmak gerekirse, kelepçelerden ve kapalı alanlardan kurtulmakta uzmanlaşan bir “escape artist” olan ağabeyinin intiharı ile yüzleşmeye çalışırken, diğer taraftan ayrı kaldığı eski sevgilisi nedeniyle depresyona giren, üstüne üstlük, git gide daha az popüler hale gelen işinden de hiç para kazanamayan Ernie, kira ödememek için ev sahibinden kaçtığı, apartmanına ancak komşularının yardımıyla girebildiği günler yaşıyor.

Bunların üstüne, yaşlılığın etkisiyle kendini neredeyse tamamen kaybetmiş olan eski hocası Flosso the Magnificent’a göz kulak olma sorumluluğu ve geçimini sokaklardan sağlayan bir dolandırıcı ile olan ilişkisi eklenince, Ernie’nin hayatı iyice raydan çıkıyor, ve sonuç olarak, kız arkadaşı Esther, Flosso ve dolandırıcı ile kızıyla birlikte şehrin dışında, ağaçlıklarda yaşamaya kadar varan enteresan bir hikaye başlıyor.

jar023

Jar of Fools, doğası gereği, son derece basit ve iddiasız bir çizgi roman. Olağanüstü hiçbir şey olmadığı gibi, bir grup “kaybedenin” macera bile denemeyecek öyküsünü bize sunan eser, okuyucu üzerinde son derece kasvetli, hüzünlü bir hava yaratıyor. Belki ne girişte, ne hikayenin ortasında, ne de sonunda tam olarak bu hikayeyi neden okuduğunuz konusunda bir fikir sahibi olamıyorsunuz, fakat yine de, Lutes size bir şeyler hissettirmeyi başarıyor.

Gerek çizim tarzı, gerek diyaloglar, gerek de genel görsel anlatı tamamen bu basit ve sıradan anlatıyı destekleyecek şekilde kurgulanmış. Bu açıdan, çizgi romanın tek kişi tarafından yazılıp çizilen pek çok eserde karşımıza çıkan o “tamamlanmışlık” duygusunu taşıdığını iddia etmek de mümkün.

Yazıya biraz kişisel bir başlangıç yaptım, dediklerimi herkese biraz daha mantıklı gelecek hale getirerek bitireyim: Üç senedir AltEvren’i yapıyorum, bunun öncesinde de bir – bir buçuk sene kadar $2.99’da yazdım – tahmin edebileceğiniz gibi, bunun öncesinde de çizgi roman hayatımda belli bir yere sahipti. Dolayısıyla, bu yazının başında bahsettiğim çizgi romandan vazgeçme dönemi, benim için oldukça uzun süre önce olup bitmiş bir şey.

Jar of Fools’u bu dönemde okumuş, ve günümüzde muhtemelen çizgi romanın en iyi örneklerinden bazıları olarak gösterilebilecek çeşitli eserlerle birlikte, bu sanat dalı için bir cevher, tamamen farklı ve olağanüstü bir çalışma olarak görmüştüm. Geçtiğimiz haftalarda, kitabı Gittigidiyor’da, oldukça ucuz bir fiyata görüp satın aldım ve tekrar okudum.

JF01

Bu ikinci okumada görüyorum ki, Jar of Fools aslında hatırladığım kadar olağanüstü bir çizgi roman değil. Evet, pek çok farklı ve iyi yanından söz etmek mümkün, ama eksikleri, anlamsız noktaları, ve neden okuduğunuzu çözemediğiniz bazı sahneleri de göze batıyor. Bana sorarsanız, kesinlikle “kötü” bir çizgi roman denemez, ama örneğin, hikayeyi yazan Jason Lutes’un daha sonra hazırlayacağı, ve sitemizde incelmesi de bulunan Berlin: City of Stones grafik romanı ile karşılaştırıldığında, pek çok açıdan hayli zayıf bir eser.

Yine de, beklentileri fazla yukarı çekmek istemediğim gibi, çok düşürmek de istemem – iki Jar of Fools okumam arasında, yaş olarak, çizgi roman okurluğu olarak, (umuyorum ki) kültür ve bilgi seviyesi olarak, çok fark var. Arada geçen yıllarda, birkaç ortalama çizgi roman okurunun hayatı boyunca okuduğundan fazla çizgi roman okumuş olma ihtimalim da hayli yüksek – ve bu birikimle, bu eserden daha tamamlanmış, bu eserin yapmaya çalıştığı şeyleri daha iyi yapmış, ve olası bir kıyaslamada, Jar of Fools’u gayet sıradan ve normal gösterecek onlarca çizgi roman sayabilirim.

O yüzden, objektif olarak, Jar of Fools iyi, ama olağanüstü olmayan bir çizgi roman.

Ama sübjektif olarak, ben sanırım Jar of Fools’u her zaman ilk okuduğum gibi hatırlayacağım. Fazla bir “inceleme” yapmadığımın, genel olarak kişisel şeyler söylediğimin farkındayım – ama açıkçası bu yazı için niyetim de bu değil. Niyetin ne derseniz, eh, öyle çok ciddi bir amacım falan yok, ama belki bir zamanlar benim içinde olduğum durum gibi, Jar of Fools’a ihtiyaç duyan bir okura ulaşırım…

Kim Okumalı / Kim Okumamalı?

Farklı Tatlar için eklediğimiz bu yeni özellik, tanıtımını yaptığımız eserlerin ne tarz okuyucuların ilgisini çekebileceğini açıklamak için kullanılıyor. (+++) Bu eseri kesinlikle okuması gereken okuyucuları, (++) eserle ilgilenmesi çok muhtemel olan okuyucuları, (+) boş zamanı varsa bu eserle ilgilenebilecek okuyucuları, (-) ise bu eseri beğenmeyecek okuyucuları ifade ediyor..

 (+++) Son yıllarda ülkemizde de popüler hale gelen, hüzünlü, kasvetli, herhangi bir sonuca ulaşmadığı iddia edilebilecek bunalımlarla ilgili eserleri, örneğin Kaybedenler Kulübü filmini, seven okurlar.

(+) Özellikle Amerikan çizgi romanının ana akımı düşünüldüğünde, tamamen Farklı bir çizgi roman eseri arayanlar

(-) Bir eseri okuduktan / izledikten sonra, “Eee, ne diye okudum ben bunu?” diye düşünmekten rahatsız olanlar, kesin ve net bir şey anlatmayan hikayeleri anlamsız bulanlar.

Yazılarımızdan yayınlandıkları anda haberdar olmak ister misiniz? Yeni Twitter hesabımızı takip edin: AltEvren Twitter