Farklı Tatlar

I Kill Giants

ikillgiants1

Joe Kelly tarafından yazılan, JM Ken Nimura tarafından çizilen ve 2008 yılında Image Comics tarafından yayımlanan I Kill Giants, isminden de bir nebze anlaşılacağı üzere, oldukça sıradışı bir çizgi roman.

Yedi sayılık bir mini-seri olarak kurgulanan ve şu sıralar bir sinema filmine dönüştürülmekte olan I Kill Giants‘ın merkezinde, Barbara Thorson adlı genç bir kız bulunuyor. Kendisini bir “dev avcısı” olarak tanımlayan Barbara’nın hayatı, tam olarak onun ifade ettiği şekilde olmasa da, oldukça sıradışı bir hayat.

Eserin çizeri Ken Nimura Amerikan çizgi roman piyasasında çok tanınan bir isim olmasa da, Joe Kelly için benzer bir şey söylemek mümkün değil. Özellikle 1990’lı ve 2000’li yılların önemli süper kahraman yazarlarından biri olan Kelly, hem Marvel, hem de DC Comics için çalışmış bir yazar, ve kariyerinin doruk noktalarında X-Men, Spider-Man, Superman ve JLA  gibi önemli markalar bulunuyor.

Biraz daha arkaplanda kalan, ama günümüz bakış açısıyla en az bunlar kadar önemli olan bir başka önemli işi de yine doksanlı yıllarda yayımlanan Deadpool serisi. Her ne kadar Deadpool New Mutants serisinde Rob Liefeld ve Fabian Nicieza ikilisi tarafından yaratılmış olsa da, karakterin kendi serisinde ipleri eline alan ve Deadpool’u – ilerleyen yıllarda ulaştığı inanılmaz boyutlarda olmasa da – ilk popüler hale getiren isim Joe Kelly oluyor. Hatta, Deadpool’un çizgi roman okurları arasında en çok sevilen özelliklerinden birini, karakterin bir çizgi romanda olduğunu bilmesi durumunu, ilk kullanan yazar da Kelly’den başkası değil.

Bütün bunlar düşünüldüğünde, I Kill Giants’ın oldukça esprili, eğlenceli, belki süper kahraman türüne dahil olmasa da oldukça fantastik bir çizgi roman olmasını beklemek mümkün. Gelin görün ki, hikaye hiç de öyle ilerlemiyor.

Zira çizgi roman, Amerika’da sıradan bir lisede geçiyor, ve kendisi bunu muhtemelen kabul etmeyecek olsa da, büyük ölçüde sıradan bir kız olan Barbara Thorson’u konu alıyor.

ikillgiants3

Barbara ile ilgili sıradışı olan ufak tefek şeyler; kendisinin okuldaki umursamaz halleri, büyük ölçüde asosyal, kendisini her şeyden ayrı, her şeyden “ulvi” gören tavrı, ve yeteri kadar provoke edilerek, kendisini diğer insanlardan bu kadar farklı kılanın ne olduğu sorulduğunda verdiği şu enteresan cevap:

I Kill Giants‘ın Barbara’nın hayatından bize sunduğu pek çok kesit var. Okulda herkesten ayrı dolaştığı saatler, arkadaşlarıyla Dungeons & Dragons oynadığı sahneler, bir şeylerin ters gittiğini rahatlıkla anladığımız evinden kavga ve huzursuzluk anları, okuldaki yeni arkadaşlarından Sophia’nın ve okulun rehberlik öğretmeni Mrs. Moole’un kendisine yardım etme çabaları, hatta kendisinin devlerle, onları alt etmek için kullandığı çekici Coveleski ile, ve tüm bunların mitolojisiyle ilgili verdiği bilgiler, çizgi romanda kayda değer yer tutuyor.

Ama elbette, devlerden ses seda çıkmıyor. İsmine, Barbara’nın kendine güvenine ve Coveleski’ye rağmen, I Kill Giants, fantastik bir çizgi roman değil. Son derece gerçekçi bir çizgi roman.

Konunun özetini çıkartmak yerine, size çizgi romanı okurken neler hissedebileceğinizi biraz aktarmaya çalışayım.

ikillgiants4

Barbara’nın sınıfına ve onun bu garip hallerine ilk baktığınızda, önce biraz kafa karışlıklığı yaşıyorsunuz: Bu kız neden böyle? Gerçekten devler var mı? Okuldaki bu karakterler, hiçbir şeyi anlamayan, aptal insanlar, fantastik kurgularda sık sık gördüğümüz, her şeyden habersiz, sıradan, “Muggle” kişiler mi? Peki öyleyse, bu devler neden hala gelmedi? Neden bir tane bile böyle sayfa okumadık? Neden psikolog sahneleriyle, Sophia’yla, Barbara’nın okuldaki kavgalarıyla vakit kaybediyoruz?

Serinin ikinci, üçüncü sayılarına geldiğinizde, ortada dev falan olmadığını büyük ölçüde anlamış oluyorsunuz. Bu noktalar, hikayenin kritik noktaları. Yavaş yavaş, Barbara’nın bu tavırları, herkesi kendisinden uzaklaştırması, arkasında hiçbir destek olmayan dev muhabbeti sizi sıkmaya, Barbara size gerçek anlamda “garip” birisi gibi gözükmeye başlıyor. Kendisine yaklaşmaya çalışan Sophia ve Mrs. Moole’a karşı tavırları, daha sonra onlarla arasını düzeltme çabaları, evdeki kavga sahneleri derken, bir anda Barbara’ya hem kızdığınız, hem onun için kendinizi kötü hissettiğiniz, hem de şu dev konusu artık her neyse, ortaya çıkması için rahatsız edici bir sabırsızlıkla beklediğiniz bir noktaya ulaşıyorsunuz.

Fakat yazar Joe Kelly bu beklentileri yaratırken, bir yandan da bunlara aldırış etmemeyi çok iyi başarıyor. Nimura ve Kelly’nin bu çizgi romandaki en büyük başarısı hikayenin hızının kusursuz bir şekilde ayarlanması.

Dediğim gibi, I Kill Giants fantastik bir çizgi roman değil, gerçekçi bir çizgi roman. Her “gerçekçi” çizgi roman bu noktayı önemsemeyebiliyor, fakat düşündüğünüz zaman gerçek hayat; aksiyon filmleri, süper kahraman çizgi romanları veya macera romanları gibi, büyük sahneden büyük sahneye, önemli diyalogdan önemli diyaloğa, bir gizemin çözülmesinden bir sonraki sır perdesinin kalkmasına ilerleyen bir şey değil. Gün gün, dakika dakika, sıradan bir şekilde, her şeyi dozunda algılayarak, anlayarak ve alışarak yaşadığımız bir deneyim.

ikillgiants5

Yazının geri kalanı I Kill Giants’ın finali ile ilgili ciddi miktarda spoiler içeriyor!

Aradığımız devi de, hikayenin gidişatında, aynen bu şekilde, bir kaldırımın ortasında, neredeyse satır aralarında, parantez içinde buluyoruz. Barbara’nın herkesten uzaklaşması, kendisini oynadığı oyunların ve okuduğu kitapların beslediği bir hayal dünyasına kaptırması, gerçek sorunu nedeniyle hayali devlerle yüzleşmesi, hepsi tek bir nedene bağlanıyor. Zira annesi, ölümcül bir kansere yakalanmış durumda, ve yalnızca birkaç aylık ömrü var. Annesini kısa süre içinde kaybedeceğini bilen Barbara, son günlerini onunla birlikte geçirmek yerine – belki de kendi yerinde olsa herkesin yapacağı gibi – bu durumu reddetmeye, inkar etmeye, ve bir şekilde hayatındaki “devi” alt etmeye çalışıyor.

Hikayenin mutlu bir sonu yok. Barbara’nın annesi mucizevi bir şekilde iyileşip, kızıyla birlikte mutlu bir aile portresi çizmiyor. Fakat Ken Nimura’nın muhteşem çizimleriyle bir deve dönüşen bir hortum sayesinde, Barbara hayatındaki gerçek şeylerin kıymetini biraz daha iyi anlıyor, ve son günlerinde annesini yalnız bırakmamaya karar veriyor. Bu açıdan, Joe Kelly ve Ken Nimura, bizi gerçekleşmesi mümkün senaryolar içinde, belki de en mutlu sona ulaştırıyor.

Farklı ama son derece başarılı çizim tarzı, Kelly’nin başarılı diyalogları, olayların gelişiminin kusursuz ayarlanması ve anlatılan hikayenin kalitesi, I Kill Giants’ı bana göre son yılların en başarılı çizgi romanlarından biri yapıyor. Bunun üzücü bir eser olduğu kesin, ama unutmayın! Sonuçta Deadpool’u Deadpool yapan adamlardan birinden bahsediyoruz, dolayısıyla sizi gülümsetecek birkaç sahnesi de yok değil. Eğer hikayenin ortasındaki kısmı sabırla okuyabilirseniz, bu bana göre kesinlikle şans vermeniz gereken bir eser.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Harika

I Kill Giants hüzünlü, ama çok iyi bir çizgi roman 

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Gerçekçi, dramatik çizgi romanları seviyorsanız

Karakterlerin psikolojilerine, iç dünyalarına yoğunlaşan, dramatik eserlerden hoşlanıyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Eğer daha hareketli, daha eğlenceli, aksiyona dayalı bir şeyler okumak istiyorsanız

  [/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!