Marvel Cinematic Universe Filmleri

Guardians of the Galaxy

guardians poster via marvel

Bildiğiniz üzere Guardians of the Galaxy 3 gün önce vizyona girdi, ve biz de AltEvren olarak bu haftayı Marvel’ın ilginç uzay ekibine ayırdık – sıra geldi filmi incelemeye!

Her zamanki uyarımızı yapalım, spoiler’sız filmi incelemek zor olacağından yazıda spoiler olacaktır – o yüzden izlememiş olanların yazıdan filmi izleyene kadar uzak durması tavsiye olunur.

 

Guardians of the Galaxy (yazının kalanında GotG olarak kısaltacağım), Marvel Cinematic Universe içerisinde tam anlamıyla farklı bir yerde duruyordu – ekip daha önce pek tanınmamış olduğundan büyük bir riskti, fakat Infinity Stones ve Thanos etrafında gelişen büyük hikaye için de bir anlamda kilometre taşıydı, büyük kozmik hikayenin geçeceği ortamı ve hikayede rol oynayacabilecek öğeleri tanıtmak açısından tam bir fırsattı. Dolayısıyla Marvel için iyi kotarılması gereken bir işti – ve bence Marvel filmi promote etme işini başarıyla yürüttü.

Filmden önce film etrafında yaratılan gizem ve merak duygusuyla insanlar sinemaya çekildi, bu yüzden hasılat için bir şeyler söylemek için henüz erken olsa da çok çok iyi bir açılış yaptığını internetten takip edebildiğim kadarıyla biliyorum.

Filmin kendisiyle ilgili ise –genel olarak olumlu olan—bir çok duyguya sahibim, bunları madde madde ifade etmek sanırım en kolayı olacak. Öncelikle olumlularla başlıyorum:

– Filmin bence en büyük artısı, komedi unsuru oldu. Her ne kadar filmin mizah seviyesi “sulu” sayılabilecek kadar yüksek olsa da, bence, insanların gözünde pozitif bir algı oluşturabilmek için bu gerekliydi – tanınmamış karakterlerin olduğu bir filmden, insanların eğlenerek çıkması hasılatı etkiler, başarısız olma olasılığını düşürür. Üstelik, düşünecek olursanız, eldeki malzeme de komediyi dikte eder nitelikte – Konuşan, yabancı dostlarımızın deyişiyle “wise-cracking” bir rakun ve yalnızca “I am Groot” diyerek kendini ifade edebilen, yürüyen bir ağaçla ciddi bir film yapmak hata olurdu. Filmdeki komedinin yaratılmasında da Chris Pratt’in (Star-Lord) oyunculuğu ve Bradley Cooper’ın seslendirmesinin (Rocket Rackoon) büyük etkisi var. Rocket’in birçok insanın tüm Marvel filmleri arasında en sevdiği karakter konumuna yükseldiğini düşünüyorum, en azından benim öyle oldu.

– Görsel efektler çok başarılıydı. Böyle bir filmde, görsel efektlere yüklenmezseniz zaten başarılı olma ihtimaliniz çok düşük – filmden de efekt konusunda tatmin olarak ayrıldığımı söylebilirim. Groot’un ağaç kollarının dinamiğinden, Rocket’ın yüz ifadelerine, Xandar’ın manzarasından, uzay gemilerinin tasarımına, GotG benden tam puanı aldı.

– Kozmik Marvel evrenine giriş açısından sağlam bir filmdi. Bu tespiti daha önce birkaç yerde okumuştum: Marvel’ın her filmi farklı bir konseptte geliyor. Thor filmleri fantastikken, Iron-Man’ler tekno/bilim-kurgu, Captain America’lar ajan filmi vb. İleride Doctor Strange’le mistik Marvel dünyasına da giriş yapacağız, GotG ise, kozmik dünyanın kapılarını araladı. Hele özellikle bir nokta var ki, eğer yanlış anlamadıysam, müthiş: Celestials meselesi. Knowhere’den bahsedilirken “Celestial Being” ifadesini duydum sanıyorum, ve Infinity Stone’un The Collector tarafından tanıtıldığı sahnede de bir adet Celestial göründü gibime geldi, umarım yanılmamışımdır.

– Thanos’u biraz daha yakından görme, biraz daha yakından tanıma şansımız oldu. Her ne kadar Thanos bu film için de ağır abi kalsa, şöyle bir görünüp geçse, daha çok kuklası Ronan the Accuser’la meşgul olsak da, göründüğü sahnelerle bile ağırlığını konuşturdu, ileride başımıza açacağı belaları hissettirdi. Kızları Gamora ve Nebula da cabası.

– Karen Gillan’ın Nebula olarak oyunculuğu çok başarılıydı. Kendisini zaten Doctor Who’dan çok severim, o kadar makyajın altında bile kendisini hissettirdi, vermesi gereken duyguları bize aktardı.

guardians-of-the-galaxy-hed-2014

Sevmediğim ufak tefek noktalar da oldu tabi, bunlara da madde madde aşağıda değiniyorum

– Nova’nın yokluğu ve genel olarak Nova Corps’un kurgulanışı çok fazla hoşuma gitmedi. Her ne kadar filmin sonunda Infinity Stone Nova Corps’a teslim edilse de, Nova Corps genel olarak bir intergalaktik barış birliğinden çok Xandar’ın koruyucuları rolüne büründü. Ve bildiğimiz “Nova” da görünmedi, sanıyorum kendisini başka filmlere saklıyorlar.

– Şimdiye kadarki Infinity Stone’ların başlı başına isimleri vardı, (Tesseract, Aether), bu Infinity Stone’umuzun ise sanırım bir adı yoktu. Ad bulmaya mı üşendin ey Marvel?

– Post-Credits sahnesi: Malesef yine Post-Credits sahnesinin kesilmesiyle hüsrana uğradım, sonradan internetten ne olduğunu öğrendim. Benim gibi kaçıran okurlarımıza da söylemiş olalım, The Collector, Cosmo the Space Dog ve Howard the Duck arasında geçen eğlenceli bir sahne var. Howard the Duck her ne kadar eğlenceli olsa da, böyle bir filmin sonunda ağzımızı açık bırakacak, ileriki filmler için meraka düşürecek bir sahne bekliyordum, olmadı.

– Ronan’ın Accuser rolü, Xandar ve Kree imparatorlukları arasındaki düşmanlık ve barış anlaşması üzerinde fazla durulmadı, Ronan yalnızca Xandar’ı yıkmak isteyen bir manyak gibi resmedildi. Aynı şekilde Kree’ler de olaya fazla bulaşmadı, halbuki madem anladığımız kadarıyla Kree’lerin telif hakkı Marvel’da, Kree’leri bu filmde daha çok tanıyabilirdik.

– Star-Lord’un babası mevzusu Deus Ex Machina hissiyatını fazlasıyla verdi, sırf yarı-ölümsüz olduğu için Infinity Stone’u kontrol edebilmiş olması fikri çok da kafama yatmadı.

Sonuç olarak, iyi ve kötü yönleriyle, karşımızda yine tipik bir Marvel filmi var. Daha iyi de olabilirdi belki, ama ben genel olarak beğendim. Bir sonraki film incelememize kadar, esen kalın sevgili okurlar.