DC Comics İncelemeleri

Green Lantern: Rebirth

greenlanternrebirth1Kendisine güvenen herkese, ve bağlı olduğu her takıma ihanet eden bir adamın adını, nasıl temize çıkarırsınız? Dev bir çizgi roman şirketinin umudunu tamamen kestiği bir karakteri, nasıl geri getirirsiniz? Ortalamanın altında seyreden bir süper kahraman çizgi romanını, bütün bir on yıla damga vuracak şekilde, nasıl yeniden kurgularsınız? 

Green Lantern Rebirth, yukarıdaki tüm sorulara sıradışı bir başarıyla cevap veren, son derece önemli bir çizgi roman. 

 

 

 

Adından da bir nebze çıkarılacağı üzere, bu çizgi roman bir “yeniden doğuş” veya “geri dönüş” macerasını konu alıyor.

Hal Jordan karakter profilinde daha detaylı okuyabileceğiniz gibi, 1990’lı yılların ortasında yaşadığı şehrin tamamen yok edilmesiyle deliren, ve kendisine Parallax adını vererek, bütün evreni yok edip yeniden yaratmaya varacak “çılgınlıklar” yapan Hal Jordan, bu seride yazar Geoff Johns ve çizer Ethan van Sciver tarafından “geri getiriliyor”. 

Tabi bu gerçek anlamda bir “geri dönüş” hikayesi değil, zira bu kavram günümüz çizgi romanlarında genellikle ölü bir karakteri hayata geri döndürmek amacıyla kullanılıyor – Hal Jordan bu serinin başında “ölü” değil, fakat seri ilerleyip sonuca ulaştıkça, “Rebirth” gibi bir kullanım son derece kabul edilebilir hale geliyor. 

Öncelikle, serinin “kötü” yanlarını aradan çıkartalım – sayıları zaten fazla değil, ama konunun gidişatıyla birlikte bunları değerlendirmek çok daha kolay. 

Birincisi, Green Lantern Rebirth, eninde sonunda, bir retcon hikayesi. Yazar Geoff Johns’un kurgusu, bir okur olarak size basitçe, “Siz bunu böyle böyle görmüştünüz, ama durum aslında öyle değildi” diyerek, vakt-i zamanında tamamen farklı şekilde yazılmış kurguları baştan aşağıya değiştiriyor. Bu, pek çok çizgi roman okurunun genelde hoşuna gitmeyen bir kurgu mantığı. 

İkincisi, Green Lantern Rebirth, temel bir okumayla yaklaşıldığında, aslında büyük ölçüde klişe bir retcon hikayesi. Tabi bunu açmak için, konuya biraz daha detaylı olarak bakmak gerekiyor. 

greenlanternrebirth3

Bu serinin temel özeti şu: Hal Jordan’ın 1994 yılından beri, Parallax olarak yaptığı her şey, kendisinden tamamen ayrılıyor.

Bu dönemde yayınlanan çizgi romanlarda, yavaş yavaş delirerek kendisini Parallax olarak tanıtmaya başladığını gördüğümüz Hal Jordan’ın, aslında delirmediği, veya Parallax ismini kendi kendine seçmediği, yıllar boyunca Green Lantern Corps’un merkezi Oa gezegenindeki ana güç kaynağında hapsedilmiş olan “Parallax” adlı, “korku hissinin vücut bulmuş hali” olarak tanımlanabilecek bir varlık tarafından ele geçirildiği ortaya çıkıyor. 

Yani, aslında Hal Jordan hiçbir zaman delirmiyor, hiçbir zaman Oa’a saldırmıyor, hiçbir zaman evreni yok edip yeniden yaratmaya çalışmıyor: Bunların hepsi, Parallax’ın onun vücudunu ele geçirmesi ile açıklanıyor – ve asıl Hal Jordan’ın kahramanlığı, hiçbir zaman bozulmamış kalacak bir şekilde geri getiriliyor. 

greenlanternrebirth4

“Green Lantern Rebirth’ün, temel bir okumayla büyük ölçüde klişe bir retcon hikayesi olduğu” yönündeki düşünce, benim kişisel görüşüm değil. Amazon.com’da, Green Lantern Rebirth’ün altına yazılmış; bunun neden biraz fazla basit, veya fazla klişe olduğunu açıklayan, kısa ama oldukça sağlam bir eleştiri yazısı var. Benim için, Green Lantern Rebirth ideal bir süper kahraman hikayesi olmaya çok, çok yakın bir eser – fakat bu yorumda altı çizilen noktanın haksız bir eleştiri olduğunu söylemem pek mümkün değil: Evet, işin özüne baktığınız zaman, Hal Jordan’ın yaptığı her türlü kötülük, “Ama içime şeytan girmişti!” gibi bir mantıkla açıklanıyor. 

Fakat buna takılmazsanız, veya takılıp, tek bir “zayıflığı” mazur görebilirseniz, Green Lantern Rebirth muazzam bir çalışma. 

Övülebilecek o kadar fazla nokta var ki, hepsini bir yazıya sığdırabileceğimden emin değilim: DC Evreni’ndeki karakterlerin, diğer Green Lantern’ların, ailesinin Hal Jordan’a karşı yaklaşımları, bütün bu kahramanların karakterizasyonları, Jordan’ın hayatının erken döneminden gördüğümüz sahneler, biraz daha teknik konulara girecek olursak, eserin çizimleri, olayların gelişme hızı, sonucu… Bir bütün olarak, Green Lantern Rebirth gerçekten harika bir süper kahraman hikayesi. 

Burada öne çıkan bazı noktaların, elbette altını çizmek gerekiyor. Bunlardan bir tanesi, (tahmin edebileceğiniz gibi) Hal Jordan karakteri. 

Yeni jenerasyon süper kahraman çizer / yazarları, büyük ölçüde çocukluklarından itibaren bu işi yapmanın hayalini kurmuş, çizgi roman fan’larından oluşuyor. Geoff Johns – Hal Jordan arasındaki ilişki, kesinlikle böyle bir ilişki: ve Johns, Hal Jordan karakterini gerçekten çok iyi okuyarak, kusursuz bir profil yaratıyor. Eğer çizgi romanlarda karakterlerin yaşadığı karizmatik,”cool” anları seviyorsanız, Rebirth bulabileceğiniz en iyi eserlerden birisi: Jordan’ın geri dönüşü, Sinestro kendisine vurduğu zaman verdiği tepki, Batman’e attığı yumruk, Kyle Rayner ile gerçek anlamda ilk tanışması, hepsi karakterin hayranlarını ciddi anlamda tatmin edecek sahneler. 

Bunun ötesinde, karakteri kurgularken “ana düşmanı” Sinestro’nun unutulmaması da, önemli bir başarı. Parallax’ın Hal Jordan’ı ele geçirmesini sağlayan baş aktör olarak gösterilen, ve 1994’teki ölümü de (elbette) retcon’lanan Sinestro, 2000’li yılların çizgi romanlarına uyacak bir şekilde, daha “gri” ve daha “gerçekçi” bir karakter olarak geri getiriliyor. İlerleyen Green Lantern çizgi romanlarında, sık sık Hal Jordan’la aynı tarafta yer alması gerekecek Sinestro’nun, basit bir Green Lantern anti-tezi, Green Lantern kötü adamı olmanın ötesine geçecek bir şekilde geri getirilmesi, hem bu eseri daha güçlü hale getiriyor, hem de gelecekteki Green Lantern hikayelerine temel hazırlıyor. 

greenlanternrebirth2

Bahsedilmesi gereken bir diğer nokta da, Hal Jordan geri getirilirken, diğer Green Lantern’ların bir kenara itilmemesi. Kyle Rayner, John Stewart ve hatta Guy Gardner gibi karakterler, son derece rahat bir şekilde uygulanabilecek “Tamam, esas oğlan geri döndü, haydi kaybolun!” tutumuyla değil, çok daha yapıcı bir şekilde kullanılıyorlar – ve Sinestro örneğinde de olduğu gibi, Green Lantern mitosunu zenginleştirecek unsurlar olarak ele alınıyorlar. Bu da, elbette, Hal Jordan’a yer açmak açısından en kolay yol olmasa da, uzun vadede en iyi sonucu kurgu mantığı.

Bunu söylemişken, Green Lantern Rebirth hakkında çok önemli bir noktaya daha değinmek gerekiyor: elbette, bu hikaye bir bütün olarak, keyifle okunabilir. Fakat benim (ve çok ciddi bir çizgi roman okur kitlesi) için, Green Lantern Rebirth’ü bu kadar iyi ve sıradışı yapan, Green Lantern dergilerinde yaşanan harika bir sürecin ilk aşaması olması. Bu doğrultuda, eğer Green Lantern Rebirth hikayesini okuyacaksanız, hikayeyi asıl önemli kılanın sonrasında yaşananlar olduğunu da aklınızda bulundurmanızı tavsiye ederim. 

greenlanternrebirth5

Peki, bu durumda, Green Lantern Rebirth, bu karakteri okumaya başlamak için ideal bir nokta mı? 

Dürüst konuşmak gerekirse, internette Green Lantern okumak için yapacağınız araştırmaların büyük çoğunluğunda, Rebirth önerilen ilk kitap oluyor. Bir önceki paragrafta da bahsettiğim gibi, bunun Johns’un yazarlık sürecinin başlangıcı, ve devamında yazılacak pek çok iyi hikayenin temeli olduğu, hatta Green Lantern çizgi romanları için bir dönüm noktası olarak görülebileceği da doğru.

Fakat, Green Lantern Rebirth hikayesini başlangıç olarak okuyup, bir miktar kafa karışıklığı yaşayan, ve eserden normalde alabilecekleri kadar keyif alamamış okurlar da tanıyorum.

Yukarıda sıraladığım (ve yazıyı bir özel dosyaya falan dönüştürmemek için, sıralayamadığım) pek çok faktör nedeniyle, Green Lantern Rebirth kesinlikle harika bir çizgi roman. Green Lantern çizgi romanlarına giriş yapmak için, ideal noktalardan biri olduğu da doğru – fakat bu işe ayıracak biraz ekstra vaktiniz varsa, Modern Green Lantern Okuma Listesi adlı yazımıza da bir göz atmanızı tavsiye ederim. 

Bu yazı, Green Lantern haftamızın bir parçası olarak yazılmıştı. Daha fazlası ve devamı için:

AltEvren Green Lantern Haftası