Green Lantern: Earth One #1

DC Comics’in evren devamlılıklarını gözetmeden, karakterlere farklı bir soluk katarak “sıfırdan” hikayeler anlattığı Earth One serisinin son halkası, Green Lantern’ı da bu evrene dahil ediyor.

Bu serinin önceki halkaları Superman, Batman, Wonder Woman ve Teen Titans’dan sonra, Green Lantern: Earth One konsept olarak biraz daha farklı bir çizgi roman olmuş.

Green Lantern: Earth One’ın arkasındaki yaratıcı ekip kapakta da görebileceğiniz gibi Gabriel Hardman, Corrina Bechko ve James Boyd’dan oluşuyor.

Hardman ve Bechko çizgi roman dünyasında görülmemiş bir durum olmayan “karı – koca” ekiplere bir örnek. Bu üçlü, Image Comics’in Invisible Republic serisini de birlikte hazırlıyor, dolayısıyla beraber çalışmaya alışkın ve kendilerine özgü tarzları büyük ölçüde yerleşmiş kişilerden bahsediyoruz. Green Lantern Earth One’daki görsellik de ilk bakışta buradakinden çok farklı değil, ancak Invisible Republic’i henüz okumadığım için bu çok karşılaştırmam pek isabetli olmayabilir.

Earth One gibi bir kurgunun yarattığı temel imkan, karakterleri yıllar boyunca devam eden evren işleyişinin dışında hayal edebilme, bir anlamda yeniden yaratabilme olasılığı.

Green Lantern’ın arkasındaki yaratıcı ekip, bu imkanı etiket kapsamındaki diğer çizgi romanlara göre oldukça fazla kullanmış. Aslında bu çizgi romanın en çarpıcı özelliği, Green Lantern’ı değil, Hal Jordan’ı yeniden yaratmasında saklı.

Özellikle Geoff Johns tarafından yazılan Green Lantern Rebirth’in ardından DC Evreni’nin en önemli karakterlerinden biri haline gelen, hatta New 52 gibi büyük çaplı bir sıfırlamadan bile etkilenmeyen Hal Jordan, DC Evreni’ni takip edenlerin gayet iyi bildiği gibi irade ve cesaret konusunda doğaüstü özellikleri olan, her açıdan kayda değer bir adam olarak yazılıyor. Hatta bunun, DC Comics’in son yıllarda oluşturduğu en güçlü ve en popüler karakterizasyonlardan biri olduğunu söylemek bile mümkün.

Buradaki Hal Jordan, veya seri içinde daha çok kullanılan ismiyle, Harold Jordan ise, pek çok açıdan sıradan bir adam olarak başlıyor. Aslında bunu görmek için öyle çok detaylı bir karakter analizi yapmaya falan da gerek yok – sadece güçlerini kazanma hikayesi bile, okuyucuya bu mesajı veriyor.

DC Evreni’nin en önemli boyutlarından biri olan Green Lantern Corps, evren çapında “asayişi sağlamakla” görevli bir kozmik ordu. Bu ordunun mensupları, güçlerini taktıkları yüzüklerden alıyor ve yüzükler irade ve “büyük korkunun üstesinden gelme” kapasitesi olan insanları, bu göreve layık oldukları için bilinçli bir şekilde seçiyor. Bu nedenle ana devamlılıkta aslında bir Green Lantern olarak seçilmek bile, sizin olağanüstü bir insan olduğunuzu gösteriyor.

Bu seride ise Harold Jordan, yüzük tarafından seçilmiyor, aksine, yüzüğü tamamen şans eseri, bir uzay araştırması sırasında buluyor. Tabi bunda, yaratılan kurgu içinde Green Lantern Corps denilen olayın artık yok olmuş bir şey olarak yaratılmasının da payı var.

Serinin temel konusu, yüzüğü şans eseri bulan ve yine kendisi gibi şans eseri bulduğu yüzüğü kullanan Kilowog ile tanışan Harold Jordan’ın, Green Lantern Corps’u yeniden kurmaya çalışması üzerine kuruluyor.

Hikayenin “kötü adamları” olarak Manhunter robotları seçilmiş. Bunun için yaratıcı ekip DC Comics devamlılığındaki bir unsuru daha tersine çeviriyor: Normal şartlarda Green Lantern Corps’u yaratan Guardians ırkının onlardan önce yarattığı Manhunter robotları, bu seride karşımıza “kontrolden çıkan” Green Lanternları ortadan kaldırmak için, onlardan sonra yaratılan bir gelişme olarak sunuluyor.

Hal Jordan ve bir şekilde Green Lantern yüzüğüne sahip olan diğer kişiler seri boyunca genellikle bu robotlara karşı savaşıyor. Tabi asıl kötü olanın bu robotlar mı, yoksa hem robotlardan, hem de Green Lantern ordusundan kurtulmaya çalışan Guardians mı olduğu önemli bir mesele. Guardians ırkının son temsilcisi, her iki grubu da ortadan kaldırmaya çalışırken, gayri ihtiyari bir şekilde Green Lantern Corps’un asıl gücünü geri kazanmasına yol açıyor.

Bu seriyle ilgili söyleyebileceğim ve bu genel açıklamalardan anladığınızı tahmin ettiğim temel şey şu: Bu, günümüzde yayımlanmakta olan Green Lantern serilerine göre oldukça farklı bir eser ve tabi bir yerde Earth One konseptinin amacı da bu.

Green Lantern: Earth One serisinin bu karakteri farklı bir şekilde, farklı bir yapıda ele alırken başarılı olup olmadığı apayrı bir konu. Yazının başında da söylediğim gibi en büyük değişim çok farklı bir tavırla görmeye alıştığımız Hal Jordan’ın; her şeyi, her zaman kontrolü altında tutabileceğini, her şeyi başarabileceğini düşünen bir adamdan çok, “Yahu benim burada ne işim var?” tavrıyla gezen birine dönüştürülmüş olması. Bu, yeni bir başlangıç ve yeni bir evren olarak gördüğünüzde bir problem değil, ama farklı sitelerdeki okuyucu yorumlarına baktığınızda, pek çok insanı rahatsız eden bir durum.

Ben kendi hissiyatımı – filmlerle pek aram olmasa da –  bir “sinema” örneğiyle anlatmaya çalışacağım.

Sinema ve filmlerle genel olarak pek aram olmasa da, çizgi romanlardan uyarlanan bazı filmleri heyecanla bekliyorum. Bir Avengers filmi izleyebilmek ve Justice League’i beyazperdede bir arada görmek benim için büyük mutluluk kaynakları. Geriye kalan en büyük heveslerimden bir tanesi, Green Lantern Rebirth ve hemen sonrasındaki süreçte yakalanan ruhu yansıtan, sağlam bir Green Lantern Corps filmi izleme hayali.

Biliyorsunuz, özellikle daha modern bir dönemde, daha modern bir okuyucu kitlesi için yazıldıklarından, Earth One veya Marvel’ın Ultimate Evreni gibi etiketler çekilecek filmlere ciddi anlamda esin kaynağı olabiliyor. Bunu görmek için, Ultimates çizgi romanının ilk sayılar ile Avengers filmini karşılaştırmak, hatta sadece çizgi romanda Nick Fury’nin suratına bakıp diyaloglarını okumak bile yeterli.

Söyleyeceğim şu: Green Lantern Earth One’ın ilk cildini okurken gayet keyif almış, bunun değişik ve yaratıcı bir Green Lantern hikayesi olduğunu düşünmüş olsam da, umarım yeni bir Green Lantern filmi çekildiğinde, hiçbir yapımcı, yazar ve yönetmen Green Lantern Earth One’dan herhangi bir şekilde esinlenmez.

Bu kesinlikle kötü bir çizgi roman değil, ama bir Green Lantern çizgi romanından çok, “Green Lantern” fikrinden esinlenmiş, bu fikri alıp, mitosa dahil olan bazı karakterleri kullanıp, tamamen farklı bir şey yaratmış bir esere benziyor. Okuduğunuzda, bir Green Lantern hikayesinden çok Fransız çizgi romanlarının uzay maceralarını andırıyor. Bu eğlenceli ve farklı bir soluk, ama şimdilik sadece Earth One konsepti içinde, kendi kendisiyle sınırlı bir eser olarak kalması en mantıklısı.

Green Lantern: Earth One ile ilgili daha iddialı bir yorum yapmak için iki sorunun cevabını beklemek gerekiyor: Birincisi, bu seri kendi içinde devam edecek, makul denebilecek bir zamanda ikinci cilt yayımlanacak mı? İkincisi, Earth One etiketi altında yeniden hayal edilen karakterler, burada bir şekilde, örneğin bir Justice League oluşturarak, bir araya gelecek mi? Bunlar şimdilik cevabını bilmediğimiz sorular olduğundan, serinin etkisi ve önemi hakkında daha fazla bir şey söylemek mümkün değil.