FS - İtalyan Çizgi Romanları

FS 6.1 – Fumetti (ve Manga) İlgim

Normalde AltEvren’e ait bir yazı dizisi olan “FS”nin, Gurme’deki ilk, genel olarak altıncı yazısıyla tekrar birlikteyiz. Okuyucularımızdan gelen kapsamlı ve herkese faydalı olabilecek soruları cevapladığımız bu yazı dizisine, birkaç hafta önce, bana isimsiz olarak ulaştırılan, ve başlıktan da anlayabileceğiniz gibi, Fumetti ekolünü yakından ilgilendiren bir soruyla dönüyoruz.

 

 

 

Daha önce de söylediğim gibi, bu yazı dizisinde cevapladığım sorular, büyük ölçüde, “benim zaten hakkında yazmayı düşündüğüm” konular ile ilgili oluyor. Bu uzun soru, benim uzun süredir aklımda olan, ve açıkçası yazmak için bahane aradığım bir konuyu ele aldığından, yazıyı iki bölüme bölerek cevaplamaya çalışacağım.

Sorumuz şu şekilde:

Türkiye’de çizgi roman denince akla Fumetti geliyor, Teksas, Tommiks, Zagor, Mister No… Sen anladığım kadarıyla Fumetti’yle ilgilenmiyorsun ama bu çizgi romanların Türkiye’de çizgi roman denince akla gelecek kadar popüler olması neden kaynaklanıyor? Ve bu durum yakın zamanda değişebilir mi [değişmesini?] sen ister misin?

Önce kendimle ilgili olan kısımdan başlamak istiyorum. AltEvren’de genelde mümkün olduğunca mütevazı olmaya çalışıyorum, ve bunun bazen enteresan, hatta eğlenceli sonuçları olabiliyor.

Bunu şöyle açıklayayım: bence, bir insanın gerçekten bildiği bir konuda iddialı konuşması, yer yer ukalalık gibi anlaşılabilecek olsa da, o kadar yanlış bir şey değil. Ama, eğer etrafta bahsedilen konuda kendisinden daha bilgili, daha tecrübeli, daha geniş bir bilgi yelpazesine sahip olan kişiler varsa, mütevazı olmak, fazla iddialı konuşmamak en iyisi.

Benim fumetti’yle “hiç ilgilenmediğim” yönündeki algının biraz bu tutumdan kaynaklandığını düşünüyorum. Türkiye’de bu ekol gerçekten çok popüler ve benim hayatta olduğum süre boyunca Fumetti okumuş, bu alanı hatmetmiş onlarca insan var. Ben de, hal böyleyken, çıkıp İtalyan Çizgi Romanları ile ilgili iddialı şeyler söylemeyi, bu konuda ahkâm kesmeyi doğru bulmuyorum.

Benim Fumetti’yle ilgim nedir? Çeşitli ve düzensiz olarak Tommiks, Teks, Mister No, birkaç adet Zagor, Martin Mystere, Büyülü Rüzgar ve Corto Maltese okumuşluğum var. Aynı zamanda, Amerikalı yayıncılar tarafından İngilizce olarak basılmış çeşitli farklı farklı İtalyanlar, yarı erotik (ama aslında oldukça dikkat çekici yanları da olan) Druuna serisi ve aynı zamanda, sitedeki inclemelerden de okuyabileceğiniz gibi, yarı düzensiz, ama yeni yeni düzene girmeye başlamış bir Nathan Never okurluğum da mevcut.

O yüzden, öyle İtalyan çizgi romanlarıyla hiç ilgilenmiyorum, onlardan çok uzağım, olup bitmekte olan hiçbir şeyden haberim yok gibi bir durum mevcut değil. Ortalama bir insandan, hatta, ortalama bir “çizgi roman okurundan”, muhtemelen daha fazla Fumetti okuduğumu söyleyebilirim. Ama,  hem bu alandaki bilgim Amerikan çizgi romanlarına göre çok az kaldığından, hem de spesifik olarak bu türü – yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi  – ezbere bilen üstatlarımız olduğundan, genelde fazla “ukalalık” yapmamaya çalışıyorum.

Aynı durum, Manga’da da mevcut.

Burada açık konuşayım, Manga’ya Fumetti’den çok daha uzağım. Bir, bir buçuk sene öncesine kadar, (sitede incelemekte olduğum Lone Wolf hariç) oturup bir mangayı adam akıllı okumuşluğum yoktu.

Fakat bu süreden beri, yani AltEvren’in açılmasıyla, bu konuda biraz daha “yarı – profesyonel” hale gelmem gerektiğini düşündüğüm için, Japon çizgi romanlarıyla ilgili araştırmalar yapıyorum, bir şeyler okuyorum, özellikle de son bir – bir buçuk senede oluşmaya başlayan bir altyapım var.

Fakat Manga da çok popüler bir alan, ve tıpkı daha eski jenerasyondan Fumetti uzmanları çıktığı gibi, daha yeni jenerasyonlardan da, Manga uzmanları çıkıyor. Bu yüzden, yine bir şeyler biliyor olsam da, Manga konusunda da dikkatli konuşmayı tercih ediyorum. Bir de tabi, kendi içinde bu kadar geniş  ve bağımsız bir tür olarak, Manga’nın ne kadar “çizgi roman”, ne kadar kendi içinde, başlı başına bir alan olarak değerlendirilmesi gerektiği meselesi var.

Buna şimdilik fazla takılmadan devam ediyorum.

Burada makul bir devam sorusu olarak, “E madem bunları senden daha çok bilen insanlar var, neyine güvenip AltEvren Gurme diye bir site açıyorsun? Bu da başlı başına bir ukalalık değil mi?” gibi sorular gelebilir.

AltEvren Gurme gibi bir site açmamı, bu çizgi romanlarla da ilgilenmemi ve neden kendimi bunlar hakkında yorum yapmaya “yeterli” gördüğümü açıklamak için, müsaadenize sığınarak şöyle bir “ukalalık” yapacağım, bir sonraki yazıya da giriş olması açısından.

Malum, çeşitli sosyal bilimlerde, tümdengelim ve tümevarım gibi iki kavram var. Ben, lüzumsuz sayıda Amerikan çizgi romanı okumanın yanı sıra, kayda değer bir miktar Fransız çizgi romanı okuduğum, bunların ötesinde, çizgi roman teorisi, çizgi roman tarihi ve gelişimi konusunda çok şey araştırdığım, ve aynı zamanda, biraz da “ciddi” çizgi romanların “akrabası” sayılabilecek edebiyatla ilgilendiğim için, bir “tümdengelim” yaklaşımıyla, bu bilgileri Fumetti’ye (ve bir nebze Manga’ya – Manga biraz ayrı bir kültür) uyarlayabileceğimi düşünüyorum.

Fransız çizgi romanlarına olan ilgimi saymazsanız, AltEvren Gurme’nin kökü de bu düşünceye dayanıyor.

Burada önemli bir parantez açayım, benzer bir mantıkla, çok miktarda Fumetti okumuş, fakat başka şeylerle hiç ilgilenmemiş, ya da çok az ilgilenmiş birinin, bir “tümevarım” mantığıyla, tüm çizgi romanlardan anladığını iddia edebilmesinin de yanlış olduğunu düşünüyorum.

Bu konuyu yazının ikinci kısmında daha çok gündeme getireceğim, şimdi başladığıma benzer bir şekilde bitireyim. İtalyan çizgi romanlarına, ve Manga’ya, Amerikan Çizgi romanlarına ve Fransız ekolüne hakim olduğum kadar hakim değilim. Ama bu, bu alanlarda en ufak bir bilgim olmadığını, hiçbir şeyden anlamadığımı göstermiyor – “Uzağım,” “Pek ilgili değilim”, “Çok şey bilmiyorum,” derken, genelde bu konuyu benden çok daha iyi bilen insanları düşünerek konuşuyorum.

Ama tabi dediğim gibi, bunun komik sonuçları da oluyor. Türkiye her şeyin çok siyah – beyaz olarak algılandığı, kesin doğru ve yanlışların çok baskın olduğu bir ülke. O yüzden, insanlar ben böyle davrandığım zaman, belki de doğamızda olan bir “ya hep, ya hiç” mantığıyla yorum yapmaya başlıyorlar.  Ben, hayatlarındaki en büyük hobi Manga (veya Fumetti) olan, bunu, benim genel olarak çizgi romana yaptığım gibi, bir ilgi alanının ötesine taşıyan, bu konu hakkında neredeyse sınırsız bir bilgi birikimi olan insanları düşünüp, “Ben o alana daha uzağım” dediğimde,  bir noktadan sonra gelen yorumlar, “Abi Death Note diye bi’ anime var, off yani” mantığında veya “Mister No’ya bir bak bence” seviyesinde kalıyor.

Yani, ben bütün bu yazdıklarımı düşünerek, “Manga’ya hakim değilim,” gibi bir şey söylediğim zaman, yirmi bölüm Death Note izlemiş birisi de, Japon çizgi roman kültürüne benden daha hakim olduğunu düşünüyor.

Bunlar işin benle ilgili, eğlenceli boyutları. Asıl ciddi konuları, bir sonraki yazıda ele alacağım.