DC Comics İncelemeleri

Forever Evil # 1 – 7 (ve “tie-in”ler)

fereview1Forever Evil’ı okumamış olanlar için hikaye sırasında yaşananları DC Tarihi kapsamındaki şu yazıyla açıklamaya çalışmıştım. Bu ikinci yazıda, DC Evreni için öneminden ziyade, bir çizgi roman olarak Forever Evil’ın başarılarına ve başarısızlıklarına yoğunlaşmak istiyorum.

Forever Evil, New 52 sonrası DC Evreni için, bir “event” olduğu kadar bir “dönem” olarak da okunabilecek bir süreç. Başlangıcı, etkileri ve sonucuyla, neredeyse bir yıldır DC’nin çeşitli dergilerinde etkilerini sürdüren bu hikaye, kapsadığı dönemin uzunluğu da düşünüldüğünde, birkaç farklı açıdan ele alınması gereken bir çizgi roman serisi olarak karşımıza çıkıyor.

 

 

Doğrudan seri içinde yaşananlara değinmeden önce, bir fikir olarak Forever Evil’ı ele alalım.

DC Comics, 2011 yılında evrenini sıfırladığında, içinden çıkılması imkansız olan yarı-sıfırlamalar, crisis’ler ve son derece karışık bir multiverse mantığı, muhtemelen şirketin editörlerinin aşmak istediği temel sorunlar arasında ilk sırada geliyordu. Bütün bu multiverse mantığını tam yeni bir düzene sokmuşken, New 52 kapsamında yapılan ilk hikayede, Earth – 3 gibi bir paralel evren kullanmak, işleri yine bir paralel evrenle karıştırmak, ne kadar mantıklıydı?

Soruyu sorma şeklimden de anlamış olacağınız gibi, bunun elbette sıkıntı yaratabilecek çeşitli boyutları vardı – DC Comics gerçekten de daha “basit” bir hikaye kurgusu tercih edebilirdi. Ama aslında, Forever Evil hikayesi – özellikle DC’nin New 52’dan beri temel hedef kitlesi olduğunu söyleyebileceğimiz “yeni okurlar” açısından düşünüldüğünde, çok da mantıksız bir kurgu değildi. Çünkü, işin içine çok karışık, çok detaylı, çok kozmik bir karakter sokulmadan, “bildiğimiz karakterlerin kötü halleri” olarak tanımlanabilecek figürlerle, ciddi sonuçlar doğurabilecek ve yeni okurların fazla yadırgamayacağı bir kurgu yaratılıyordu. Dolayısıyla evet, paralel evren gibi bir konsept kullanmak riskli olsa da, DC’nin yeni okurların gözünden tek yaptığı şey, “Superman, Batman ve Wonder Woman’ın kötü halleri”ni, bildiğimiz halleriyle karşılaştırmaktı.

Kısacası, DC’nin elinde genel olarak okurlar için “hem iyi – hem kötü” olabilecek bir kurgu vardı – peki ya sonuç?fereview2

Bu kadar uzun bir süreci ve fazla sayıda dergiyi bir anda değerlendirmek pek mümkün olmasa da, Forever Evil ciddi sıkıntıları olan bir seri. İyi yönleri yok değil, fakat pek çok açıdan, DC’nin genel yapısını bu kadar uzun süredir domine etmeyi haketmeyen bir hikaye olduğunu söylemek mümkün. 

Serinin temel sorunlarından biri – ki bunu yukarıda bahsettiğim “yeni okurlar” çerçevesinden de bakmaya çalışarak söylüyorum – Forever Evil’ın aslında “Superman, Batman ve Wonder Woman’ın kötü hallerini, bildiğimiz halleriyle karşılaştıran” bir seri olmaması. Ana seriyi oluşturan yedi sayıdan tie-in sayılarına, DC Evreni’nin en büyük karakterleri olması gereken Justice League ekibi, neredeyse hiç gözükmüyor, ve DC’nin en önemli karakteri olarak tanımlayabileceğimiz Batman haricinde; Superman, Flash, Wonder Woman gibi karakterler, seride en ufak bir rol bile oynamıyor. Ultraman – Superman, Batman – Owlman, Johnny Quick – Flash gibi beklenen karşılaşmalardan hiçbirinin yaşanmaması, elbette seri için negatif bir nokta.

Tabi Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim, Justice League’in yokluğunda sahneye çıkan (ve InJustice League olarak adlandırılan) grup kesinlikle sıkıcı bir grup değil. Lex Luthor, Bizarro, Batman, Deathstroke, Black Manta ve Black Adam gibi karakterlerin bir araya getirilmesi ilginç bir fikir, ve bu fikir seri boyunca başarıyla işleniyor. Pek çok çizgi roman okurunun, bu karakterlerin maceralarının anlatıldığı bir çizgi romana para vermekten kaçınmayacağı bir gerçek, ama Forever Evil gibi, DC Comics dünyasını uzun süre meşgul eden bir serinin ana karakterleri olarak bunların kullanılmasının pozitif bir şey olup olmadığı, sübjektif olarak okurlar tarafından cevaplanması gereken bir soru. Bence – en azından yarattığı farklılık açısından – çok da kötü bir durum olduğu söylenemez – ama “asıl” ana karakterlerin hiç gözükmemesi de göz ardı edilebilecek bir sorun değil. fereview3

Eleştirilmesi gereken bir başka husus, DC’nin bu seri sırasında yaptığı bir takım teknik hatalar silsilesi – ki bunun başında da serinin bitmek bilmemesi, serinin finalinin anlamsız bir ölçüde ertelenmesi geliyor. Dediğim gibi, Forever Evil bir event olduğu kadar – örneğin Marvel’ın Dark Reign’ini andıran – bir dönem de. Fakat DC’nin orijinal yayın programına baktığınızda, asıl hedefin hikayeyi Mart’ta bitirmek olduğunu, fazladan iki ay uzatmak gibi bir projenin olmadığını görüyoruz – bu da, daha önceden şurada uzun uzun bahsettiğim gibi, olayı okuma keyfinde ciddi anlamda götürüleri olan, sıkıntılı bir sürece dönüştürüyor. Tabi hemen bunun da sübjektif bir durum olduğunu belirtelim, benim ve seriyi güncel olarak takip eden okurların aksine, yakın gelecekte Forever Evil cildini alıp, bütün hikayeyi bir solukta okuyacak çizgi roman severler açısından, muhtemelen daha keyifli bir okuma deneyimi olacak. 

İkinci bir önemli sorun da, Forever Evil’ın bu kadar uzamasına karşın, bir türlü gerçek anlamda bir “dönem” olamamasından kaynaklanıyor. Yine çok benzer bir hikaye olan Dark Reign ile parallellik kurayım – Marvel’da Norman Osborn politik olarak çok güçlü bir konuma geldiğinde, Marvel’ın tüm kayda değer serilerinde bunun sonucu hissediliyor, “gerçek” kahramanlar ya saklanıyor, ya Norman’a karşı savaşmanın bir yolunu arıyor, ya da en azından kendi maceralarını yaşarken sürekli Amerika’nın Norman tarafından yönetildiğinin bilincinde oluyordu. Forever Evil’da ise, hikayenin ana gidişatı içinde yerle bir edilmiş, güneşin önü kapatılmış, Norman’ın Marvel Evreni’nden çok daha kötü bir durumda olan DC dünyasını görmemize karşın, Superman, Batman ve diğer karakterlerin serilerinde, hikayeler hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor – üstelik, Justice Leage, Justice League of America gibi hikayeye bağlanan tie-in’lerde de, görece “önemsiz” karakterlerin, daha önemsiz hikayeleri anlatılıyor, ve sonuç olarak, ana seri haricinde gerçekten ilgi çekici hikaye sayısı çok sınırlı kalıyor.

Ortada büyük bir şeyler döndüğünü, büyük serileri dahil etmeden göstermeye çalışan Forever Evil’ın tie-inleri arasında ilgi çekici olanlar elbette var. Arkham War pek çok açıdan Batman hayranlarının okumaktan keyif alacağı bir seri, Justice League of America ve JL serileri hikayeye (arka plan açısından da olsa) bir şeyler katıyor, Rogues Rebellion gibi çok arka planda gözüken bir seri bile belli bir önem ve kalitenin üzerinde seyrediyor – fakat tüm bunlara karşın, serinin tie-in mantığı çok başarılı değil. Çünkü kullanılan karakterler hep daha önemsiz karakterler, anlatılan hikayeler hep daha az ilgi çekici hikayeler, hatta yer yer, tamamen farklı hikayeler… Bu durum da, okuma listesinde belirttiğim gibi, Forever Evil’ı (belki Justice League hariç) rahatlıkla tie-in’leri es geçilebilecek bir seri haline getiriyor. foreverevil3

Trinity War incelemesinin sonunda –  hikayenin Forever Evil’a bağlanacağı bilindiğinden – seriyi bir bütün olarak ele almanın çok zor olduğunu, asıl meselenin Forever Evil’da yaşanacağını ve Forever Evil sona ermeden, Trinity War hakkında da kesin bir yargıya varılamayacağını söylemiştim. Bu hikayenin son sayfalarında gördüğümüz Anti-Monitor sahnesi, bize asıl hikayenin Forever Evil da olmadığını gösteriyor. Her seride, bir sonraki “daha büyük”, “daha önemli” hikayenin ipuçlarını vererek final yapmak, Geoff Johns’un aslında Green Lantern serilerinde kullandığı stratejilerden çok farklı değil – ki hikayeler taze kaldığı sürece, bu stratejinin başarılı olmaması için de bir sebep yok.

Fakat DC bunu bir alışkanlık haline getirir, sansasyon üzerine sansasyon, büyük hikaye üzerine daha büyük hikaye mantığını sürdürürse, sonuçsuz kalan büyük hikayeler ve bitmek bilmeyen “event silsileleri” okuyucuları yorabilir. Açıkçası, Marvel’ın 2000’li yıllarda uyguladığı “Büyük Hikaye – Takip Eden Dönem – Büyük Hikaye – Takip Eden Dönem” döngüsünün, DC açısından da daha etkili olabileceğini düşünüyorum – tabi bu kadar sık event yapmak bir zorunluluksa.

Forever Evil da asıl hikaye olmadığına göre, son sayfadaki görüntü hakkındaki görüşlerimi Anti – Monitor’e karşı verilen mücadeleyi okuduktan sonra paylaşacağım – ama yukarıda bahsettiğimiz “New 52”, “sıfırlamalar”, “karışıklık”, “yeni okurlar” ve “multiverse kargaşası” gibi kavramlar düşünüldüğünde, Anti Monitor’un çok riskli bir seçim olduğunu da söylemek zorundayım.

Negatif şeyler söyledik, serinin en pozitif noktasıyla bitirelim.

Dediğim gibi, Forever Evil’ı bir Justice League hikayesi olarak, klasik anlamıyla bir “event” veya “dönem” olarak tanımlamak zor. Evet, bunların hepsi kullanılabilir, fakat asıl olarak, Forever Evil bir Lex Luthor hikayesi.

DC Evreni’nde Superman’in en büyük düşmanı olarak bilinen Lex Luthor bu seride dehası, boyun eğmeme yönündeki kararlılığı ve biraz da geleneksel “kötülüğü” sayesinde, tam anlamıyla bir ana karakter olarak kullanılıyor. Bizarro’nun yaratılışından Batman ile birlikte çalışmasına, Injustice League takımını bir araya getirmesinden serinin asıl büyük düşmanı olarak karşımıza çıkan Alexander Luthor’u alt etmesine, serinin en önemli ve en gösterişli sahneleri tamamen Luthor’a ayrılmış. Bu doğrultuda, serinin sonunda Luthor’un bir kahraman olarak görülmesi – hatta bırakın bir kahraman olarak görülmeyi, Justice League’in tamamından daha büyük bir kahraman, hatta “Justice League’e katılırsa takımın imajını kurtarabilecek bir adam” olarak görülmesi, DC Evreni’nin gelecek hikayeleri için ilginç bir temel hazırlıyor.

fereviewson

Uzun uzadıya incelemeye çalıştım, ama her şeyi toparlayıp düşündüğünüzde, Forever Evil büyük ölçüde ortalama bir çizgi roman serisi. Vurgulamaya çalıştığım gibi, sevdiğiniz karakterlere göre, okumak istediğiniz hikaye tarzına göre, hatta cilt veya sayı sayı okuma tercihine göre, farklı okuyucuların bu seriye farklı tepkiler vermesi kaçınılmaz. Herhangi bir okurun beğenip beğenmeyeceğini, veya ne ölçüde beğeneceğini kestirmek kolay değil, fakat kesin olarak söylenebilecek tek şey şu, bundan beş altı sene sonra, popüler bir site “Okumanız Gereken 10 Lex Luthor Hikayesi” gibi bir liste hazırladığında, Forever Evil bu listenin en üst basamaklarında yer alacak.

 

 

Bunun haricinde, Forever Evil da başlı başına değerlendirilmesi çok zor olan bir çizgi roman. Trinity War’un finali, topu Forever Evil’a atmış, asıl olayların bu seride yaşanacağı fikrini yaratmıştı. Forever Evil da, aynı şekilde, topu Anti-Monitor ve Justice League’in karşılaşacağı seriye atıyor, ve yeni DC Evreni’nin tarihi hakkında yapılabilecek sağlıklı bir değerlendirmeyi biraz daha erteliyor.