Karakter Profilleri

Captain Marvel (Mar – Vell) – Karakter Biyografisi

“Captain Marvel. The name will always define the best of us.”

“Captain Marvel. Bu isim her zaman içimizdeki en iyiyi tanımlayacak.”

– Ms. Marvel

Captain Marvel karakterinin Marvel Comics şirketi tarafından hangi koşullar altında yaratıldığını, bu ve benzer ismi taşıyan diğer karakterlerden nasıl ayrıldığını, yayın tarihi boyunca nasıl ve neden fazla popüler bir figüre dönüşmediğini ve daha fazlasını, bir önceki yazıyla aradan çıkarttık. Peki, nasıl oldu da bir “karakter” olarak pek popüler olamayan Mar-Vell, Marvel Evreni’nde bir “kahraman” olarak bu kadar ciddi bir ilham kaynağı oldu?

Yayın tarihi yazısına DC ile başlamıştım, buna da DC ile başlayayım. DC Comics çizgi romanları içinde, Superman karakterinin, bir kahraman olarak sahip olduğu abartılı güç yelpazesinin yanı sıra, sarsılmaz bir repütasyonu da vardır. DC süper kahramanları içinde en güçlüsü olması bir yana, Superman aynı zamanda “ideal kahramanlık” gibi bir “yük” de taşımaktadır – diğer süper kahramanlar ilham için ona bakar, bir lider gerekiyorsa ve Superman oradaysa, lider odur, herkes ona saygı duyar – kısacası, Superman normal insanlar için olduğu kadar, diğer süper kahramanlar için de bir “kahraman”, bir “idol”dür.

Marvel’da ise böyle bir figürden bahsetmek pek mümkün değildir. DC’de olduğu gibi, en popüler kahramanların, evren içinde de Superman (ve hatta bir derece Batman) gibi, aşırı saygı duyulan, önemli kahramanlar olmaları gibi bir durum yoktur. Marvel’ın en popüler kahramanları olarak sayabileceğimiz Spider-Man, Wolverine gibi figürler, son yıllardaki Avengers üyelikleri haricinde, daha alt seviyelerin kahramanlarıdır. Wolverine Schism hikayesinden sonra X-Men içinde ufaktan bir liderlik görevine doğru yürümekte olsa da, onun etkisiyle Superman – Batman gibi karakterlerin etkisi karşılaştıramaz.

Diğer kahramanlar için taşıdığı önem açısından, “Marvel’ın Superman”i gibi bir tanım yapmak gerekirse, bu role en uygun aday Captain America’dır. Avengers ekibinin geleneksel lideri ve şu anki Marvel Evreni’nde süper kahraman hiyerarşisinin en tepesindeki karakter olan Captain America, diğer tüm karakterlere ilham veren, onlara önderlik eden, sadece cesareti ve kararlılığıyla, kendisinden çok daha güçlü kahramanların saygısını kazanmış olan bir figürdür.

Ama, ilginç bir şekilde, söz konusu Captain Marvel olduğunda, Captain America bile ikinci plana atılır. Bu kozmik kahraman, bir karakter olarak ciddi bir popülarite kazanmasa da, Marvel’da Superman’inkine oldukça benzer – ama bir o kadar da farklı – bir repütasyon edinmeyi başarmıştır.

Captain Marvel, ya da gerçek adıyla, Yüzbaşı Mar – Vell, Dünya’ya Kree ordusunun bir araştırma görevlisi olarak gelir. Komutan Yon – Rogg ve hemşire Una’dan oluşan yan karakterler, Kree gemisinde, gezegenin yörüngesinde beklerken, Mar – Vell Dünya’ya gider, ve orada kendisine fiziksel olarak çok benzeyen ölü NASA araştırma görevlisi Walter Lawson’un kimliğini üstlenir.

NASA’nın ele geçirdiği bir Kree robotu aktive olduğunda onu durduran Mar-Vell, böylece hem dünya için ilk süper kahramanlığını yapmış olur, hem de, Kree robotunun ona “Yüzbaşı (Captain) Mar-Vell” diye seslenmesini yanlış anlayıp, onu ortaya çıkan yeni bir süper kahraman sanan insanlar sayesinde, Captain Marvel olarak tanınmaya başlar.

Bir süper kahraman olarak takdir gördüğü bu dünyayı git gide daha çok sevmeye başlayan Mar-Vell, Yon Rogg’un sevgilisi Una’yı ve askeri başarılarını kıskanması nedeniyle, Kree görevinden de git gide soğumaya başlar. Birkaç hikaye boyunca gizliden gizliye devam eden bu düşmanlık, sonunda çığrından çıkar ve Yon Rogg, Mar-Vell’in ilk gerçek düşmanı haline gelir.

Yon Rogg’un emrinden çıkarak Kree ırkına “ihanet eden” Mar-Vell, daha sonra Kree’lerin lideri Supreme Intelligence ve daha önceden Fantastic Four serisinde gözükmüş olan Ronan the Accuser’ın da dahil oldukları bir planla, idama mahkum edilir, fakat kurtulmayı başarır. Yayın tarihinde bahsettiğim “Mar-Vell’in tutmaması ve 15.  sayıda konsept değişikliğine gidilmesi” karakterin biyografisinde bu noktaya tekabül eder, ve Captain Marvel, daha büyük güçlerle, kırmızı mavi kostümünü giymeye başlar.

Bu yeni karakter değişimi, kendisine daha fazla güç kazandırmanın yanı sıra, aynı zamanda Marvel’ın meşhur sidekick karakteri Rick Jones’u da bir yan karakter olarak serisine getirir. Daha önce Hulk ve Captain America’yla birlikte çalışmış olan Jones ile Mar – Vell, ikisinden birinin Negative Zone adı verilen boyutta kaldığı, kollarında bulunan “Nega Band”lerin birbirlerine çarptırılmasıyla, iki karakterin yer değiştirdiği enteresan bir ilişkiye başlar. Orijinal Captain Marvel serisindeki süper kahramanın, alter ego’su ile aynı anda varolmaması prensibi üzerine kurulan bu ilişki, iki karakterin hayatında da önemli bir yer kaplasa da, seriye beklenen başarıyı kazandırmaz ve sık sık değiştirilir.

Bundan sonra çeşitli kozmik maceralarla, dünyayı koruyan bir Kree askeri olmaktan çıkıp, evreni koruyan, sürgün edilmiş bir Kree rolünü üstlenmeye başlayan Captain Marvel, Drax the Destroyer, Thanos gibi düşmanlarla savaşır ve Kree – Skrull Savaşı içinde önemli bir rol oynar. Pek çok önemsiz kötü karakterle savaştığı bu dönem içinde, (daha sonra Civil War’un başlamasına sebep olan okul faciasının da sorumlusu olan) Nitro ile karşılaşır, onun kullanmayı planladığı zehirli bir maddeyi etkisiz hale getirir. Bu sırada oluşan gaz kaçağı, Mar Vell’in bir an için bilincini yitirmesine yol açsa da, panzehir uygulandığında Mar-Vell sorunsuz bir şekilde düzelmiş gibi gözükür.

Bu gazın göründüğü kadar masum olmadığı ise, 1982 yılında yayınlanan “The Death of Captain Marvel” çizgi romanı ile anlaşılır. Jim Starlin tarafından yazılıp çizilen bu hikayede, Compound 13 adı verilen gazın kanserojen olduğu, Mar – Vell’in kansere yakalandığı, ve Nega Band’lerinin bu hastalığa karşı savaşmasının, bir şekilde hastalığın tedavisini imkansız kıldığı öğrenilir. Starlin, bu grafik roman içinde birkaç kez Mar-Vell’in bir şekilde kurtarılabileceğini ima etse de, hastalık – onu hala bir hain olarak gören Kree teknolojileri olmadan – iyileştirilemeyecek kadar ilerlemiştir, ve hikayenin sonunda Captain Marvel ölür.

Bundan sonra, Silver Surfer ve Genis – Vell gibi karakterler, Marvel’ın ölüler diyarındaki maceralarında Mar – Vell’i yeniden görseler, hatta Thanos saygı duyduğu baş düşmanını Reality Gem’i kullanarak bir süre için hayata geri döndürse de, Mar – Vell hiçbir zaman hayata dönmez. 2005’deki Civil War hikayesinden sonra yayınlanan The Return macerasıyla geri döndüğü ima edilir, fakat kısa süre sonra, Secret Invasion’da, bunun bir Skrull olduğu anlaşılır.

Gerçek Mar – Vell, Chaos War hikayesi sırasında ölümden geri dönüp, diğer ölü kahramanlara liderlik yapar, fakat bu kısa hikayeden sonra hayatta kalmaz. Son olarak, Avengers vs. X-Men serisinde, gerçek Captain Marvel, “Mar-Vell” adını temizlemek isteyen faşist Kree yeğeni Minister Mar-Vell tarafından hayata döndürülür ve bir zihin kontrol cihazı ile Avengers’a karşı savaşır.

Cihaz etkisini yitirdikten sonra kendi benliğini geri kazanan Mar-Vell, Phoenix Force’un Kree ana gezegeni Hala’yı yok etmesini engellemek için kendini tekrar feda eder, ve bu üçüncü “geri dönüşü” de karakterin ölümden geri dönmesini sağlamaz.

Peki ama, Mar – Vell’i diğer kahramanlar için “ideal” bir kahraman yapan, onu Marvel’ın “Superman”i olarak tanımlayabileceğimiz hale getiren olay(lar) nedir?

Açıkçası bu, “yaratılmış” bir imajdır. The Death of Captain Marvel hikayesinde Jim Starlin tarafından yaratılan, korkusuz, sakin, cesur, ideal kahraman portresi, aynı macerada tüm süper kahramanların son anlarını birlikte geçirmek için Titan’a gelmesiyle güçlendirilir – ve Captain Marvel diğer süper kahramanlar arasında yavaş yavaş bir efsane haline gelmeye başlar.

Fakat, bu Mar – Vell’in yaptığı “x” bir şeyden çok, yazarların kullandığı enteresan bir kurgu aracıdır. Ölen ve asla geri gelmeyen Mar – Vell, bir şekilde kendisinden bahsedildiği zaman hep özlemle, romantik bir şekilde, ideal bir kahraman olarak hatırlatılır, ve bu imaj git gide sağlamlaşır. Biz, okuyucular olarak Mar – Vell’in maceralarını okuduğumuzda, onun diğer kahramanlar tarafından böyle bir saygıyla karşılandığını, evrenin en önemli karakteri olduğunu – bu durumu Superman’de gördüğümüz gibi – görmeyiz, fakat “kaybettiğimiz” bir kahraman olarak, Mar – Vell’in ideal olduğunu, “içimizdeki en iyi” olduğunu sık sık duyarız.

Kısacası, Captain Marvel aslında yaşadığı sırada, bugün kendisiyle özdeşleşen “imajla” pek fazla macera yaşamaz. Death of Captain Marvel’daki ölümü ise, belki de bizim görmediğimiz maceralarda yaptıklarının, diğer kahramanlarla etkileşimlerinin ve diğer karakterlerin onunla ilgili sahip olduğu anıların yavaş yavaş su üstüne çıkartır; onu ideal bir süper kahramana, hala yaşamakta olan süper kahramanların kendileri için bir örnek, bir idol olarak görecekleri bir adama dönüştürür.

Sonuç olarak Mar – Vell’in imajı yaratılmış bir imajdır, fakat bunu, gerçek anlamda “yaratılan”, baştan savma bir “ret-con” ile de karşılaştırmamak gerekir. İlk ortaya çıktığında, Gümüş Çağ’ın unutulmuş, ideal bir kahramanı olarak gösterilmeye çalışan Sentry’de olduğu gibi, bu “süreç” bir anda tepemize indirilen, tamamen yapay bir süreç değildir – asıl önemli gelişmeler ölümünden sonra yaşansa da, Captain Marvel’ın idealleştirilmesi bir anda, bir hikaye ile, bir macera ile yapılmış bir şey değildir. Ölüm hikayesinde atılan temeller, yıllar boyunca yavaş yavaş şekillendirilerek, yavaş yavaş üzerine gidilerek, pek çok farklı yazarın, farklı anlarda yaptığı tercihlerle ortaya çıkarılmış, çok daha “doğal” bir süreçtir.

Güçleri ve Özellikleri

Captain Marvel’ın güçleri, karakterin yaşadığı pek çok dönüşüm ile birlikte, farklı özellikler gösterir. Başta, çeşitli işlevleri olan Kree Uni-Beam tabancası ve Kree’lerin 2-3 tona kadar ağırlık kaldırmasına olanak veren fizyolojileri dışında herhangi bir gücü olmayan Captain Marvel, “nega bands” denilen objeler sayesinde, uçma, açlık ve susuzluk duymama, uzayda yaşayabilme, enerji üretme ve absorbe etme, ekstra süper güç gibi özellikler de kazanmaktadır. Daha sonra, bu “nega band”lerin kendisine kazandırdığı özellikler genetiği üzerinde de değiştirilmiş, Mar – Vell bu bileklikler olmadan da süper güçlerine sahip hale gelmiştir.

Bunun ötesinde, Mar – Vell’in en kayda değer özelliği “Cosmic Awareness” denilen özellikltir. O anda bilmesi gerektiğini hissettiği her şeyi bilmesini sağlayan bu özellik, Spider-Man’ın “örümcek hissi”nin çok daha gelişmiş, kozmik boyutlardaki bir versiyonu olarak düşünülebilir.

Bunun dışında, Kree teknolojisi hakkında detaylı bilgi sahibi olması, pek çok dövüş tekniğinde ustalaşmış olması, normal bir insandan daha üstün zeka seviyesi gibi farklı özellikleri de vardır.

Ek 1 – İsmin Telaffuzu

Bu karakterin süper kahraman adı (Captain Marvel) ile gerçek adı (Mar-Vell) oldukça benzer gözükse de farklı şekillerde telaffuz edilir.

Captain Marvel demek için, Marvel Comics şirketinin adını doğru şekilde telaffuz ederek söylemek yeterlidir, o yüzden isim  “Keptın Marvıl” şeklinde okunmalıdır. Bunu biiraz Türkçeleştirmek isterseniz, “Kaptan Marvıl” da kabul edilebilir bir telaffuz olacaktır.

Gerçek ismi olan “Mar-Vell” ise, Marvel’ı Türkçe olarak yanlış telaffuz edenlerin kullanımına benzetilebilir. Bu isim, “Marvel” şeklinde okunmalıdır, yalnız aradaki “-“ işareti, ufak bir duraksama gerektirir. Dolayısıyla Mar-Vell isminin doğru telaffuzu, aşağı yukarı “Mar(…)Vell” şeklinde olmalıdır.

Ek 2 – Ms. Marvel’dan Captain Marvel Tanımı

İki yazının başındaki altıntının tam hali, Captain Marvel’ın Marvel’daki diğer karakterler tarafından nasıl görüldüğüne yönelik daha somut bir bilgi olabilir.. Bu alıntı, Captain Marvel’ın çok kısa süreliğine geri döndüğü Avengers vs. X-Men hikayesi kapsamındaki, Secret Avengers # 28 dergisinden gelmektedir.

Ms. Marvel, Mar-Vell kendisini feda ettikten sonra durumu oldukça duygusal bir şekilde Iron Man ve Captain America’ya rapor eder, ve “Captain Marvel” ismini taşımak konusunda ilk ipucunu verir.

He was everything I remembered. More. Not a moment’s hesitation. Once he knew what it would take to save his people — he gave it willingly. His unrivaled nobility and courage. How we need him. How we need that pure valor. How much different things would be if he were still with us. And how much I miss my dear friend (…) In the face of the horror still awaiting us, the team’s morale is surprisingly high. Infused by the nobility of a long dead friend’s selflessness and strength. The image of a lone man willing to sacrifice his opportunity for life for a world, and people, who forsook him. Inspired by the very notion such nobility is possible.

Captain Marvel. The name will always define the best of us. Perhaps it should live on.

Tam da hatırladığım gibi – hatta daha fazlasıydı. Bir an bile tereddüt etmedi – halkını kurtarmak için neyi feda etmesi gerektiğini anladığı anda, bunu seve seve yaptı.

Benzersiz asaleti ve cesaretini, ona – onun bu saf kahramanlığına nasıl da ihtiyacımız olduğunu, eğer hala bizimle olsa her şeyin ne kadar farklı olacağını, ve sevgili dostumu ne kadar özlediğimi (…)

Bizi bekleyen korkunç şeylere rağmen, takımın morali şaşırtıcı derecede yüksek. Uzun süredir ölü olan bir dostun asaleti ve fedakarlığı; yaşamak için tek şansından, kendisini terk etmiş bir dünya ve halk için düşünmeden vazgeçen bir adamın davranışı — yalnızca böyle bir asaletin mümkün olduğu fikri, onlara ilham vermiş durumda. Captain Marvel. Bu isim her zaman içimizdeki en iyiyi tanımlayacak [hatırlatacak]. Belki de onu [ismi] yaşatmalıyız.