Marvel Comics İncelemeleri

Avengers vs. X-Men # 5

Avengers vs. X-Men’in dördüncü sayısında, Hope’un Wolverine’in gönülsüz bir şekilde kendisine yardım etmesiyle, Ay’a gittiğini, ve burada Avengers ile X-Men takımlarıyla karşılaştığını görmüştük. Tam bu iki takım birbirine girmek üzereyken de, serinin asıl olayı Phoenix Force ortaya çıkmış, ve dördüncü sayı bu şekilde sona ermişti. 

Bu sayıda kaldığımız yerden devam ederek, AvX kapsamında çıkan tüm çizgi romanların %83’ünde olduğu gibi Avengers takımının saçma sapan bir şekilde X-Men ile savaştığını görüyoruz.

 

 

 

 

Sonra, sırasıyla, şunlar oluyor: 

1 – Avengers ve X-Men takımlarının kendisi için savaşmasından bıkan ve Phoenix Force ile yan yana olduğundan artık güçleri iyice artmış olan Hope, “YETER!” diye bağırarak iki takımı da yere seriyor. 

2- Bundan sonra, “Phoenix’i kontrol edebilirim, kontrol edebilirim” diye gezen Hope, daha birleşmeden, “Aaa, şey, kontrol edemedim, Logan, bir zahmet beni öldürsene” diyor. 

3- Wolverine Hope’u öldürmeye çalışıyor, fakat Cyclops, buna izin vermiyor. Yani Phoenix’in, Hope’un isteği haricinde de olsa Hope ile birleşmesini istiyor. 

4- Bu sırada savaş alanı dışında hazırlanmakta olan Iron Man, Phoenix’i kontrol etmek için tasarlanmış özel bir zırhla geliyor, Phoenix’e doğru uçuyor, anladığımız kadarıyla Phoenix’i öldürmek için tasarladığı sistemi harekete geçiriyor – etraf çılgın bir ateş parlamasıyla aydınlanıyor. 

5- Ve daha ne olduğunu anlayamadan, Iron Man’in başarısız olduğunu, ve Phoenix Force’un – sıkı durun – o an Ay’da bulunan – Hope hariç – tüm X-Men üyeleri ile birleştiğini görüyoruz. 

Hayır, yanlış görmediniz! 

Bakın, işte bir daha: 

 Yorumlar 

Sayının özetini bu kadar kısa tutmamdan, belki içimden yazmak gelmediğini, veya çok kötü olduğu için sinirlendiğimi düşünebilirsiniz. Böyle bir durum yok, sayıyı edinin, okuyun, otuz sayfa boyunca listelediklerimden başka hiçbir şey olmadığını göreceksiniz. Birkaç sayfada bütün bu olaylar oluyor, geri kalan her şey ise anlamsız kareler. Zaten okurken de sayfa başına altı saniye falan harcıyorsunuz. 

Söylenebilecek hem çok fazla şey var, hem de hiçbir şey yok. Şu ana kadar süregelen hikayesi ile Avengers vs. X-Men “iyi” veya “kötü” olduğu söylenemeyecek bir seriydi – çünkü öyle ya da böyle şu ana kadar çıkan tüm sayılar “build-up” sayılarıydı – asıl önemli olaylar henüz başlamamıştı. Bir önceki sayıda Phoenix Force’u gördüğümüzde de anladığımız gibi, Avengers vs. X-Men # 5, bu serinin iyi ya da kötü olacağını belirleyen en önemli sayılardan biri olacaktı. 

Biliyorsunuz internette konuyla ilgili pek çok farklı tutum var: Kimileri serinin rezalet olacağına başından beri eminken, kimileri de özellikle sonrasında gelmesi beklenen büyük değişiklikler nedeniyle olumlu bakıyordu. Benim de içinde bulunduğum üçüncü bir grup ise, “bekleyip görme”nin en doğrusu olacağını savunuyordu – eh, sonuç olarak birinci gruptakiler haklı çıktı, fakat sanmıyorum ki bu kadar büyük bir saçmalığı onlar da beklemiş olsunlar. 

Avengers vs. X-Men # 5, korkunç ötesi bir sayı. 

JRJR’ın çizimlerinden artık fazla söz etmeye gerek yok – bu seride kendisinin pek iyi bir iş çıkartmadığını hepimiz söylüyoruz. Bu sayıda da herhangi bir gelişme olduğunu söylemek mümkün değil. Bana sorarsanız bunun sebeplerinden biri serinin kısa aralıklarla çıkıyor olması olabilir, çünkü çizimler her şeyden önce dağınık, aceleye getirilmiş ve özensiz duruyor. 

Yine de, şunu da söylemek istiyorum. İki durum arasındaki yakınlığı, benzerliği kullanmak için bazen “X ile Y arasında ince bir çizgi vardır,” deriz ya. Bana kalırsa Tony Stark çizmek ile Şahin K. çizmek arasında ince bir çizgi falan yok. Oldukça kalın bir çizgi, hatta odun falan var. Birileri bunu odunla kafasına kafasına vurarak Romita Jr.’a anlatmaya çalışırsa hoş olabilir. 

Seri başlarken, Matt Fraction’un (belki biraz Bendis ile birlikte) bu beş yazar arasındaki en zayıf isim olduğunu düşünüyordum. Fakat, özellikle bu son Fear Itself – Thor ve bu sayıdaki işleri sonunda, Fraction’un “beşli içinde en zayıf” olanı olmadığına, istediği zaman kendi imkanlarıyla son derece başarısız bir yazar olabildiğine kesin olarak karar verdim. Bu sayı, hem Hope’un rezalet anlatıcılığı – 2000’li yıllarda doğmuş ve hayatını gelecekte geçirmiş bir çocuğun, anlatışına ilk atom bombasını atan pilot üzerine “ergen felsefesi” şeklinde adlandırabileceğimiz sayıklamalar ile başlaması, bunun konuya bir türlü bağlanamaması, vesaire –, hem sayının tamamında karşımıza çıkan berbat diyaloglar, hem de teknik açıdan doğru kullanılmayan sayfa miktarı ile, beşinci sayı, içerik dışında, yazım olarak da felaket olmuş. 

Berbat diyalog dedik ya, buyurun bir örneği. “Kill you Summers”, “You can try.” Bu mudur yani? Bunun için mi para alıyor bu adamlar? Adam diyaloğu yazmaya üşenmiş, içinden kesit sunuyor resmen, hayret bir şey… Sunduğu kesit de “Kill you Summers”… 

Genel bir özet geçmek gerekirse, Marvel ne yapmış? 

Okuyucuyu hiç beklemediği bir şekilde şaşırtmaya, olayı hiç öngörülmeyen bir noktaya çekmeye çalışmış. Bunu da başarmış. İçimizden kimsenin böylesine embesil bir hareket beklediğini sanmıyorum. Ama tabi ki, sonuç ne yazık ki hoş bir sürpriz olmaktan çok uzak.