Fransız Çizgi Romanları

Asterix chez les Pictes

51MrKJPb9gL. Albert Uderzo sonrası ilk Asterix albümü, Asterix chez les Pictes, ya da muhtemel Türkçe çevirisiyle Asteriks ve Piktler; Asterix’in kültürel bir fenomen olduğu Fransa’da ses getirmeye devam ediyor. Albüm, yayınlanır yayınlanmaz Fransa’da en çok satan kitap olma ünvanını ele geçirdiği gibi, çeşitli kitapçılar eserin Fifty Shades of Grey gibi son derece popüler kitapların bile “ilk gün” satış rakamlarını geçtiğini bildiriyor.

Peki, bir önceki yazıda yeni yazar takımından bahsettiğimiz Asterix chez les Pictes, nasıl bir eser? Ferri ve Conrad, kendilerine verilen bu ağır sorumluluğun altından kalkabiliyorlar mı?

Sanırım en doğrusu, fazla detaya girmeden de olsa, eserin konusundan bahsederek başlamak. Hikaye, neredeyse tüm Asterix albümlerinde olduğu gibi, Romalıların işgaline direnmeye devam eden tanıdık köyümüzde başlıyor. Oldukça soğuk geçen birkaç günün ardından, karlarla kaplanmış ormanda yaban domuzu avlayamayacakları için hayıflanan Asterix ve Obelix, istiridye toplamak için sahile gidiyorlar, ve burada buzun içinde donmuş bir Pikt savaşçısıyla karşılaşıyorlar.

Panaromix’in tedavileri ve iksirleriyle kısa sürede kendine gelen Pikt savaşçımız Mac Oloch – köydeki bayanların da ilgi odağı olunca – kısa sürede evine gönderiliyor, ve ona seyahati boyunca eşlik etme görevi de, tahmin edebileceğiniz gibi, Asterix ve Obelix’e kalıyor.

image114-600x331

Bunun ardından, Mac Oloch’un ülkesine geri dönmesi,  sevgilisine kavuşması, Romalılarla ortaklık kurarak Pikt kavimlerinin krallığını üstlenmeye çalışan Mac Abbeh’yi yenilgiye uğratma çabası gibi, Asterix hikayeleri için klasikleşmiş kurgular, hikayenin merkezine yerleştiriliyor, ve sonuç olarak, albüm, her zamanki gibi, görevlerini başarıyla yerine getirmiş olan kahramanlarımızın köylerindeki ziyafet ile sona eriyor.

Ferri ve Conrad, Uderzo’nun gözetiminde hazırladıkları ilk albümde, bana sorarsanız, hiçbir risk almamışlar. Bunun pozitif yanı, Goscinny ve Uderzo’nun yokluğunda yazılacak herhangi bir Asterix albümünü nefretle karşılamaya hazır çizgi roman okurlarının tatmin edilmesi – çünkü şurası net: En iyisi olmasa da, Asterix chez les Pictes kesinlikle bir Asterix albümü, ve hikaye olarak, Asterix havasını yaşatıyor. Bu, örneğin, Uderzo tarafından yazılıp çizilen ve uzaylıları konu alan La Ciel lui Tombe sur la Tete albümü için söyleyebileceğiniz bir şey değil.

Yazar takımının herhangi bir risk almamasının negatif sonuçlarından biri ise, tahmin edebileceğiniz gibi, Asterix chez les Pictes‘in bize herhangi bir yenilik sunmaması. Evet, albüm okunuyor, yer yer güldürüyor, fakat kesinlikle Asterix tarihi içinde önemli bir yer tutacak kadar başarılı değil. Yine de, Ferri ve Conrad’ı bunun için çok eleştirmemek gerektiğini düşünüyorum, zira ilk ciltten büyük yeniliklere girişerek serinin uzun süreli hayranlarını sinirlendirmektense, ilk cildi tamamen bir Goscinny – Uderzo kopyası olarak bırakıp, daha hırslı projelerini geleceğe bırakmaları bence mantıklı bir hareket.

macab

Mac Oloch 

Tabi işi “Uderzo ve Goscinny’yi kopyalamak” boyutunda bırakmalarının bir diğer negatif sonucu da, kopyalamaya çalıştıkları kişilerin tarzının, öyle kolay kolay kopyalanabilecek bir şey olmadığı gerçeği. Örneğin, Asterix severlerin iyi bileceği “Asterix ve Obelix’in, on beş dakika sonra barışmak kaydıyla, birbirlerine bağırıp çağırmaları” esprisi, bu ciltte bence hem biraz fazla, hem de biraz anlamsız yerlerde kullanılmış – bu konuda, Goscinny’nin süreci doğal gösterme yeteneği, Jean-Yves Ferri’de karşımıza çıkmıyor – bu albümdeki “kavga” sahneleri,  “Goscinny’de bu da vardı, ben de esere ekleyeyim!” şeklinde bir kafa yapısıyla eklenmiş gibi hissettiriyor.

Onun dışında, hikayeden tamamen bağımsız olarak Galya köyüne gelen ve bir nüfus sayımı yapmaya çalışan Romalı memur karakteri var ki, esere neden dahil edilmiş, ne işe yarıyor, ne yapmaya çalışıyor, neden bu hikayede kullanılmış – bunların hiçbirini anlamak mümkün değil.

Aynı şekilde, Goscinny ve Uderzo’nun, Asterix’in ziyaret ettiği ülkelerin klişeleriyle inceden dalga geçilmesi gibi bir kullanım da burada pek yok – tabi Goscinny’nin yazdığı döneme göre çok daha hassas, çok daha alıngan bir dünyada yaşadığımız, ve hiç beklemediğiniz bir esprinin başınıza dert açabileceği de doğru, fakat Mac Oloch’un konuşma yeteneğini kaybettiği / kaybeder gibi olduğu sahnelerde İngilizce şarkı isimleriyle konuşması, açıkçası çok da orijinal / komik bir fikir değil.

Ama yine de, dediğim gibi, bunlar ne yeni yazar takımını, ne de Asterix chez les Pictes‘i ciddi anlamda eleştirmek için söylediğim şeyler. Bu albüm, belli başlı sıkıntıları olsa da, Asterix’in oldukça yüksek olan kriterlerine göre “olağanüstü” olmasa da, kesinlikle okunabilir bir hikaye. En azından, mantık hataları bulmadan, diyaloğun saçmalığına şaşırmadan, Asterix’ten soğumadan, Asterix havasını büyük ölçüde yansıtan bir hikaye okumuş oluyoruz, ki bu da, dürüst olursak Uderzo’nun son işleri için söyleyemeyeceğimiz bir şey.

macab2

Pikt ozanlar, ve tipik kötü karakterimiz, Mac Abboh

Çizim konusuna ayrı bir parantez açacak olursak, burada da hikaye konusundaki “kopyalama” eğiliminin aynen devam ettiğini söylemek mümkün. “Acaba Uderzo’dan sonra nasıl olacak?” diye meraklananların gönlüne su serpebilirim, eserin çizim tarzı herhangi bir Uderzo albümünden hiç farklı değil. Didier Conrad neredeyse hiç insiyatif kullanmamış, ve evet, birkaç panele – kendinize bunun çizerinin Uderzo olmadığını hatırlatarak – baktığınızda farklılıklar görebiliyorsunuz, ama büyük ölçüde tamamen taklide dayalı bir eserle karşı karşıyayız.

Evet, Asterix albümleri içinde yepyeni bir dönem başlatan Asterix chez les Pictes albümüyle ilgili söyleyebileceklerim bu kadar. Komik diyaloglarla, saf Romalı lejyonerleriyle, uzak bir ülkede yaşanan eğlenceli macerasıyla, tarihi göndermeleriyle, Romalı pataklama sahneleriyle ve ziyafetiyle, Asterix chez les Picts, iyi ya da kötü, bir Asterix albümü olmayı başarıyor. Kötü noktaları, başarısızlıkları yok mu?

Var – fakat bu albüm sayesinde, gelecekteki Asterix albümlerini düşünürken, bu iki yazarın biraz daha fazla risk alıp, biraz daha rahat davranıp, Asterix’e yakışan kalitede, olağanüstü bir hikaye yaratma ihtimalini de hayal edebiliyorum. Uderzo’nun son özgün hikayesinden sonra, bir daha Asterix okumayacağımı söylediğimi düşünürseniz, bu en azından gelecek için umut veren bir durum.