Bağımsız Çizgi Roman İncelemeleri

America’s Army ve Amerikan Propagandası

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” mentalitesinden ne kadar nefret ettiğimi sitede zaman zaman tekrarlıyorum. Elbette hiçbirimiz bu konuda kusursuz değiliz – Dünya’da bilinecek çok şey, ve her şeyi bilmek için çok az zaman var – ama yine de, özellikle ilgili olduğumuz konularda, bu durum bizi fazlasıyla rahatsız edebiliyor.

Bu yüzden, yukarıda gördüğünüz “Amerikan Propagandası” lafını duymak, benim artık şartlanmış bir tepki vermeme yol açıyor. Ne zaman birinin “Amerikan Propagandasından” bahsedeceğini anlasam, korkarak derin bir nefes alıyorum, ve mantıklı bir şeyler söylemesi, saçma sapan, anlamsız bir yorum yapmaması için sessizce beklemeye başlıyorum.

Bu hassasiyetim de aslında kavramın kendisinden bağımsız bir hale gelmiş durumda – yani Amerika’dan çok nefret ettiğim için, herkesin bu nefreti benle paylaşmasını beklemem, veya Amerika’yı çok sevdiğim için, “Aman, kimse Amerika’dan nefret etmesin!” diye düşünmem gibi bir durum yok. Ben, bu kavramın kullanımına, bu kavramla özdeşleşen düşünce sistemine ve konuşma seviyesine takılıyorum.

Çizgi roman sektörü – daha doğrusu, kimsenin çizgi romanla falan ilgilenmediğini düşünürsek, çizgi roman sektöründen sinemaya aktarılan filmler ve karakterler, bu propaganda lafından nasiplerini fazlasıyla alıyorlar. Bunun en meşhur örneği de, sitemizdeki Captain America ve Amerikan Propagandası yazısında değindiğimiz Captain America elbette.

Muhtemelen bu yazıyı okuyanların çevresinde de benzer tepkiler oluyordur, fakat ben ne zaman Captain America lafını duysam, arkasından (neredeyse) istisnasız olarak, şu cevap cümlesi geliyor:

“Captain America mı? Ya o çok Amerikan Propagandası abi be…”

Hmm, öyle mi? Nereden anladın? Karakterin adının Captain America olmasından mı? Amerikan bayrağına sarılmış olmasından mı? Elindeki tek silahın bayrak desenli bir kalkan olmasından mı? Yoksa İkinci Dünya Savaşı’nda ordusunun başında Nazi askeri tekmelemesinden mi?

Demeye çalıştığım bu örnekte görülüyor mu bilmiyorum. Benim için bir şeyin Amerikan Propagandası içermesi, bu propagandanın boyutu, amacı ve işlevi artık ikinci planda kalıyor. İlk paragrafta dediğim mesele, bu konuda o kadar ön planda ki, Amerikan Propagandası lafını her duyduğumda, mantıklı ve düşünülmüş bir yorumdan ziyade, üç yaşında bir çocuğun bile görebilmesini beklediğim bir özelliği, eşi benzeri görülmemiş bir sosyolojik tespitmişçesine sunan insanlar aklıma geliyor.

Bu Amerikan propagandası arayışımız, propaganda fikrine olan bu takıntımız aslında anlaması çok da zor bir şey değil. Çeşitli araştırmalara göre, Türkiye bütün dünya üzerinde Amerika’dan en çok nefret eden ülkeler listesinde başlarda geliyor. Ülkenin çok farklı politik görüşlerine rağmen, Amerika mutlaka bir şekilde ortak düşman, ortak kötü olarak görülmeyi başarıyor. İster tam bir milliyetçi, ister koyu bir solcu, isterseniz de dindar olun, Amerika bir şekilde size nefret edilecek bir kimlik (Amerikan, Emperyalist, Hıristiyan vs.) sunabiliyor.

Fakat arkasındaki nedenleri az çok görebilmek mümkün olsa da, Amerikan Propagandası arayışının uygulanması çoğu zaman absürt boyutlara ulaşıyor. Neredeyse tamamen eğlence amaçları için üretilmiş olan Avengers filmi bile (Komünist bir aileden yetişmiş, kendisini radikal bir ateist olarak tanımlayan, kapitalizmin kendi kendisini yok ettiğine inanan ve ABD’nin git gide “Çarlık Rusya’sına dönüştüğünü” savunan Joss Whedon tarafından çekilen Avengers filmi bile) klasik ve klişe bir Amerikan Propagandası olarak görülebiliyor.

Bunun içinde hiç doğruluk payı olamaz mı?

Eh, bir bakış açısına göre, Amerika’nın çektiği / Amerika’da çekilen her filmde Amerikan propagandası görmeyi beklemek mümkün. Sonuçta, politikayla, kültürle, hiçbir şeyle ilgisi olmayan, sadece bir kadınla bir erkek arasındaki aşkı anlatan sıradan bir film çekip, finalde iki karakteri yağmurlu bir sokakta birbirleriyle öpüştürseniz bile, izleyen 14-15 yaşında bir kızın, “Keşke ben de San Francisco sokaklarında sevdiğim erkekle böyle öpüşebilsem” şeklinde düşünmesini sağlıyor olabilirsiniz.

Bu doğrultuda, açıkçası, herhangi birinin çıkıp Avengers filminin Amerikan Propagandası olduğunu söylemesi benim için fazla bir şey ifade etmiyor. Ben kişisel olarak bilinçli bir propaganda çabası olduğunu düşünmüyorum, ama somut kanıtlar ve güçlü argümanlarla desteklenmiş bir yazı, benim fikrimi de elbette değiştirebilir.

Benim umursadığım, rahatsız olduğum şey, örnek veriyorum, dünyada milyarlarca kaynakta Avengers filminin sonunun Avengers 2’ye nasıl bağlanacağı konuşulurken, “Normalde bu tarz filmlerin sonundaki sahnede devam filmlerinin müjdesi verilir, ama Avengers filminde böyle bir şey olmuyor, uzaylılar yenilgiyi kabul ediyor, Amerikalıları yenemeyeceklerini anlıyorlar, bu da Amerika’nın dünyanın geri kalanına verdiği bir korkutma / tehdit etme mesajı olarak görülebilir” şeklinde “çıkarımlar” yapılması oluyor.

Ama tabi, dediğim gibi, asıl mesele, cehalet, bilgisizlik, perspektif eksikliği gibi konular; en bariz, en rahat görülen konuların bile, inanılmaz tespitlermiş gibi ortaya konulması. Bunu, yazıyı biraz daha uzatmak pahasına, kısa bir örnekle açıklamak istiyorum – eğer aşağıdaki örnekte çok aşırı, çok abartılmış şeyler kullandığımı düşünen,  “Bu bahsettiğin olaylar asla bir arada olamaz!” diye düşünen varsa da, yorumlarını bekliyorum:

Avengers filmini izlemek isteyecek bir karakterimiz olduğunu varsayalım. Bu filmi izlemek isteyen birinin ortalama süreci nasıl bir şey olabilir?

Muhtemelen, altında kot pantalon, ayağında spor ayakkabılar ve üstünde bir tişörtle, sinemalara en sık gittiğimiz yere, bir alışveriş merkezine gider. Sinema biletini alır, eğer filmden önce / sonra acıkırsa bir fast food restoranında – artık McDonalds mı olur, Burger King mi olur, KFC mi olur, Pizza Hut mı, bilemiyorum – yemeğini yer, sinemada da muhtemelen patlamış mısır ve Coca Cola ikilisini götürür.

Daha sonra da, evine dönüp, bilgisayarını açıp, internete girip, Facebook’undan, “Bugün Avengers’a gittim, Captain America da çok propaganda olmuş yani” diye durum güncellemesi yapar.

Buradaki “Amerikan Propagandası” sizce Captain America mı? Veya şöyle sorayım, durum böyleyken, önemli olan Captain America’nın propaganda olması mı? Bu koşullar düşünüldüğünde Captain America propagandanın en dürüstü, en temizi bence – adam niyetini üzerine üniforma diye giyiyor hiç olmazsa.

Şaka bir yana, bu durum içinde, filmlerin içindeki Amerika sevgisi ve reklamını “tespit etmeye” çalışmanın çok “küçük” bir davranış olduğuna inanıyorum. Dediğim gibi, konuyla ilgili sağlam bir çalışma, varolan bir Amerikan Propagandasının ciddi bir analiz ve incelemesi, metotların araştırılması, bunlar tamamen ayrı konular, ama sadece tespit yapmış olayım mantığı ile yazılan bu cümlelerin lüzumsuz ve rahatsız edici olduğunu düşünüyorum.

Bunu bir kenara bırakıp, elimizdeki çizgi romanın konusuna dönelim: America’s Army.

America’s Army konsepti, hakkında yaptığım kısa bir araştırmaya göre, sadece bir çizgi roman serisi değil. Aynı zamanda, bilgisayar oyunları ve diğer alanlarda da bulunan, Amerika ordusunun, Amerikalı gençleri kendi saflarına kazandırmak için kullandığı bir reklam aracı. Konumuz, Czervenia isimli kurgusal bir diktatörlüğün, etrafındaki bölgeleri kafasına göre işgal etmesiyle başlıyor, ve tabi ki, özgürlüğün ve demokrasinin dostu Amerika Birleşik Devletleri ordusu, olaya müdahale ediyor.

Hikayeye bir bütün olarak baktığımızda elbette yapılan Amerika reklamı şaşırtıcı değil – Amerikan askerleri korkusuzca, cesurca savaşıyor; yerel halk onların desteğini memnuniyetle karşılıyor, yaşlı teyzeler, küçük çocuklar özgürlüklerini Amerikan askerlerine emanet ediyorlar ve onlara kendilerini özgür kılmaları için neredeyse yalvarıyorlar. Bu açıdan, America’s Army’deki hikaye tam anlamıyla bir propaganda görünümüne bürünüyor.

Eserin sonu da, aynı paralelde. Asıl kötü adam, faşist bıyıklı liderimiz, Amerikan ordusuyla bir anlaşma yapmaya çalışıyor, ve hem kendisi, hem Amerikan askerleri için avantajlı olacak bir çözüm öneriyor. Ama tabi ki, pek çok Amerikan askerinin hayatını kurtarabilecek öneri, “masum insanların hayatı tehlikeye atılacağından”, bu büyük ordu tarafından reddediliyor. Yani nedir, korkmaya gerek yok, çünkü her zaman “biz masum insanların” hayatını, özgürlüğünü korumak için kendi hayatını feda etmeye hazır olan bir Amerikan ordusu var.

Ama America’s Army’deki tek, hatta en etkili propaganda yöntemi bu değil. Yazar M. Zachary Sherman, aynı zamanda birey olarak askerlerin geçmişlerine, düşündüklerine de yoğunlaşmış. Tıp okumak isteyen, ama maddi yetersizlikler nedeniyle bunu başaramayan öğrencilerin orduda hayallerine kavuşmaları, askerlerin birbirlerini hiçbir zaman yalnız bırakmamaları, hiçbir adamın arkada bırakılmaması, askerlerin eğlenceleri, eserin “tanıtım” anlayışını çok daha mikro seviyelere taşımış. Bu da, esere, “Yüce Amerikan ordusunun yaptığı büyük işler” dışında, çok daha insani bir hava katmaya çalışmış.

Eğitimsiz ve etkilenmeye açık bir zihin için bu, basit bir “Amerikan ordusuna katıl ve iyi işler yap!” mesajının ötesinde, “Orduya katıl ve başka hiçbir yerde bulamayacağın fırsatlar, arkadaşlıklar bul” mesajı eklenmiş – üstelik, Amerika gençliğinin belli bir kısmında varolan, “Hiçbir şey yapamazsam orduya katılırım” zihniyeti de yerden yere vurulmuş.

Kendisi de eski bir asker olan Sherman’ın eseri, IDW etiketiyle dijital olarak yayınlanmış durumda. IDW gibi önde gelen bağımsız yayıncılardan birinin böyle bir esere imza atması beni düşündürse de, eseri basılı olarak sunmayacaklarını açıklamışlar, bu da bir nebze rahatlatıcı bir faktör.

Başladığım ve uzun süre üzerinde durduğum konuya değinerek bitireyim. Amerikan Propagandası, gözlemlediğim bazı tutumlarla açıklamaya çalıştığım üzere, neredeyse ülke olarak paranoyasına kapıldığımız, her yerde aradığımız bir öğe haline gelmiş durumda. Ben açıkçası belli bir zeka / bilgi seviyesi üstünde, herhangi bir propagandanın fazla işe yaramayacağını, bu yüzden de, böyle bir arayışın, çoğu zaman bir vakit kaybı olduğuna inanıyorum. Bir film, çizgi roman vs. dibine kadar propaganda amacıyla üretilmiş, insanların beyinlerini yıkayalım diye yapılmış olsa da, eseri okuduktan sonra, “Aman Tanrım, Amerika ne kadar da güzel bir yer, keşke Amerikalı olsam, Amerikan rüyası yaşasam!” diye düşünmüyorsak, aslında çok da sorun yok.

Bahsettiğim zeka / bilgi seviyesi üzeri için, America’s Army de, kesinlikle okunmaması gereken bir eser.

Ama Captain America’da falan Amerikan Propagandası olduğunu düşünüyor, filmlerde bunu “tespit” ediyorsanız, yine de bir America’s Army’ye göz atın. Bilinçli ve gerçek propaganda nasıl oluyor, bunu görmekte fayda var.