Farklı Tatlar

Alex + Ada

alexadakapakYazar – çizerlere kendi tarzlarında eserlere yoğunlaşma fırsatı veren ve çizgi roman dünyasının popüler boyutunda süper kahraman türüne ciddi alternatifler yaratan Image Comics, harika serilere ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bunlar arasında son dönem favorilerimden biri Jonathan Luna – Sara Vaughan ortaklığında yazılıp çizilen Alex + Ada serisi.

Alex + Ada belki dünyanın en yaratıcı fikrinden hareket etmiyor, fakat bu fikrin işlenişi açısından, bence harika bir çizgi roman.

Aslında adından da anlaşılacağı üzere, Alex + Ada bu iki karakter arasındaki aşk hikayesini konu alıyor. İlginç olan, Ada’nın bir android olması.

 

Bu yazıyı okuyanların pek çoğunun konuya benden daha hakim olacağını tahmin ediyorum, fakat yine de temel bilgiyi vereyim: Bilim kurgu türü içinde “robot” konsepti pozitif bir şekilde ele alındığında (tabi her zaman olmasa da) genellikle iki farklı şekilde kullanılıyor. İlk olarak, robotları hayali bir geleceğin vazgeçilmez yardımcıları olarak gören, onları işlevsel, mekanik asistanlar, işçiler olarak değerlendiren ve zaman zaman komedi unsuru olarak kullanan bir mantık var (Star Wars, C-3PO ve R2-D2 aklıma ilk gelen örnekler).

Diğer tarafta ise, robotları biraz daha progresif bir şekilde kullanan, onları (“android” kelimesinin anlamına sadık kalarak) doğrudan insanlara benzeten, hatta insan – robot ayrımını zor hale getiren, robot hakları gibi günümüzde çok fütürist, çok anlamsız duran konseptleri işleyen bir literatür mevcut. Isaac Asimov’un hikaye / romanları veya Philip K. Dick’in “Do Androids Dream of Electric Sheep?” kitabı herhalde bu ikinci türe en meşhur örnekler olarak verilebilir.

Alex + Ada doğrudan bu ikinci geleneğe bağlanıyor. Tamamen insanlara benzeyen (hatta enerjilerini tıpkı insanlar gibi yemek yiyerek alan) robotların üretildiği, fakat henüz normalleşmedikleri bir toplum, çizgi romanın kurgusunun temelini oluşturuyor. Ancak, bu dünyada, robotların üretimi ile ilgili ciddi yasalar var: çizgi romanın başlangıcından önce meydana gelen bir facia, kendi kendine düşünebilen, hissedebilen (sentient) robotların yaratılmasının yasaklanmasına sebep olmuş.

alexada1

Fakat çoğu robotun üretime bu faciadan önce girmesi nedeniyle, etrafta aslında hissetme / düşünme kapasitesi bulunan, fakat bu özellikleri “bloklanmış” androidler dolaşıyor – yani robotların çoğunda gerekli donanım var, fakat kullanımı engelli.

Alex’in sahibi olduğu Ada da böyle bir robot. Anneannesinin -bir süredir atlatamadığı aşk acısına bir çare olarak – kendisine hediye ettiği Ada, Alex’e daha ilk günden çok yapay, çok mekanik geliyor, ve yeni androidinin bu halini fazlasıyla hüzünlü bulan Alex, son derece illegal yöntemlerle, Ada’nın beynindeki engeli kaldırıyor. Böylece Ada hissedebilen, düşünebilen, kendi kararlarını verebilen; mekanik olması dışında herhangi bir insandan farkı olmayan bir robota dönüşmüş oluyor.

“Robot Edebiyatına” bu yaklaşım çok yeni olmadığı gibi, bir insan ve bir robot arasındaki aşkın işlenmesi de aslında pek orijinal bir konu değil. Asimov’un kendisinin Hari Seldon – Dors Venabili ilişkisinden, çizgi romanlardan rahatlıkla hatırlayacağınız Scarlet Witch – Vision birlikteliğine, bu da gerek çizgi romanlarda, gerek filmlerde, gerek bilim kurgu edebiyatında sıklıkla işlenmiş bir konu.

Alex + Ada’yı başarılı yapan da, dediğim gibi, konunun kendisinden ziyade işleniş şekli.

alexada2

Oldukça durağan, son derece rahat bir tempoyla ilerleyen, naif ve basit bir çizgi roman serisi bu. Alex ile Ada’nın karakteri, romantik ilişkileri, Ada’nın hissetmeye / düşünmeye başladıktan sonraki tepkileri ve toplumun robota karşı git sertleşen tutumu serinin artı yönlerini oluşturuyor. Onlu sayılara geldiğimizde, seri büyük ölçüde Alex ve Ada’nın ilişkisine, Ada’nın durumunu gizli tutmaya ve “ezilen” robotların durumunu incelemeye ayrılmaya başlanıyor.

Jonathan Luna’nın çizimleri de bir harika. Image çizgi romanlarını takip edenler Jonathan Luna’yı kardeşi Joshua Luna ile birlikte yaptığı işlerden hatırlayabilir. Bu seride de, ikilinin en meşhur çalışması Girls çizgi romanına oldukça yakın bir tarz var: Eserin hikaye boyutuna da fazlasıyla uyan mütevazi, temiz ve rahat bir çizgi kullanılmış, ki bu öykünün minimalist doğasıyla bir araya geldiğinde, kapağı açmanızla bitirmenizin bir olduğu harika çizgi roman sayıları yaratıyor.

Alex + Ada’nın tek negatif özelliği de bu zaten – çok hızlı bitiyor, ve çok az sayı var.

alex ada4

İlk olarak on iki sayılık bir seri olarak duyurulsa da, çizgi roman şimdilik devam ediyor, fakat Luna’nın Twitter’da on birinci sayı için yaptığı “Hikayemizin son bölümünün ilk sayısı” açıklaması, muhtemelen üçüncü cildin son olacağını ifade ediyor. Bu da, sanırım, beş sayıda bir ciltlenen Alex + Ada’nın on beşinci sayıda biteceği anlamına geliyor olmalı.

Bir çizgi romanı değerlendirmek, analiz etmek, incelemek, eleştirmek için yüzlerce farklı yol, Alex + Ada gibi bir çizgi romanın ele alınabileceği onlarca farklı boyut var. Fakat bazen daha basit şeyler söylemek mantıklı olabiliyor: Alex + Ada, bir sayıyı nasıl bitirdiğinizi anlamadığınız, her sayısı için, daha fazlasını istediğiniz bir çizgi roman.

Tabi yanlış beklentiler yaratmayayım. Ciddi miktarda aksiyon, “epik” bir atmosfer, büyük bir hikaye ve benzeri şeyler arayan okurlar, Alex + Ada’yı fazla durağan, sıkıcı bulabilirler. Fakat daha sakin, daha rahat bir şeyler okumak isteyen herkes için Alex + Ada muhteşem bir çalışma. 

Sonnot: Bu konuda elbette herkesin kendi zevki olmakla beraber, olur da Alex + Ada’ya bir şans vermeye karar verirseniz, seriyi mümkün olduğunca biriktirerek okumanızı, hatta sabredip tamamlanmasını beklemenizi tavsiye ederim. İster ciltler, ister fasikül, ister dijital olarak okuyun, bence bütün seriyi bir arada okumak daha keyifli olacaktır.