Marvel Dizileri

Agents of SHIELD S02 İlk Yarı İncelemesi

altevrenodul2014-6

Agents of SHIELD 2. sezonuyla bizlere bomba gibi bir hikaye sundu, AltEvren olarak bize geç de olsa incelemesi düştü.

Dizinin 2. sezonunun ilk yarısını incelediğimiz bu yazıda, 2. bölümden 10. Bölüme kadar olan gelişmeleri kısaca aktarıp, değerlendireceğiz. Şimdiden uyarımızı yapalım, bu yazı spoiler içerir, o yüzden dizinin 2. sezonunun yayınlanan bölümlerini henüz izlemediyseniz, uzak durmanızı tavsiye ederiz.

Bildiğiniz üzere dizi 2. sezonunun ilk yarısında gizemli Obelisk/Diviner nesnesi etrafında bir hikaye sürdürdü, açık olan bir çok nokta da bu nesneye bir şekilde bağlandı. Bu nesnenin Kree’ler tarafından yaratılan şehrin ve tapınağın anahtarı/haritası olduğu ve Inhuman’ların Terrigenesis’inde rol oynadığı ortaya çıktı. SHIELD/HYDRA, Skye ve babası, Raina, Absorbing Man ve Daniel Whitehall gibi bir çok aktörün dahil olduğu yarış sonunda Skye’ın gerçek kimliği ortaya çıktı ve kendisi güçlerine kavuştu.

Öncelikle şunu söyleyeyim, Inhumans hikayesinin Agents of SHIELD’la başlatılması bence diziyi kurtaran nokta oldu. Marvel mavi uzaylı ve Skye etrafındaki gizemi, 2. sezonun ilk yarısıyla bir sona bağlayarak mantıklı bir hamle yaptı. Guardians of the Galaxy ile zaten Kree’lerin varlığından haberdar olduğumuzdan, dizide de artık bunun gizlenmemesi ve 4 sene sonraki Inhumans filminin tohumlarının şimdiden atılması tam da ilk incelemelerde bahsettiğim, dizinin sürekli hikaye potansiyelinin kullanılarak Marvel Sinematik Evreninin genişletilmesi fikriyle tamamen örtüşmekte. Üstelik Agents of SHIELD gibi B sınıfı kahramanlarımızın Inhumans gibi kozmik bir boyuta bağlanması da dizinin önemini artırmakta.

Skye’ın gerçek kimliğinin Daisy Johnson/Quake olarak ve babasının da Dr. Calvin Zabo/Mr. Hyde olarak açıklanması tabi ki sezon finalinin doruk noktasıydı. Daisy Johnson modern SHIELD tarihinde önemli isimlerden. Nick Fury’s Secret War serisiyle ortaya çıkan ve bu seride önemli bir rol oynayan bir karakter. Sismik dalgalar yaratmak gibi ilginç ve etkili bir gücü var. Dizinin ve SHIELD/HYDRA çekişmesinde genel olarak MCU’nun örnek aldığı Hickman’ın Secret Warriors serisinde de rol alıyor. Kökeninin MCU’da Inhuman olarak değiştirilmesi de bir taşla iki kuş vurmaya yönelik başarılı bir hamle olmuş. Finaldeki Terrigenesis sahnesi de (Tripp’in ölümüyle birlikte) dizinin en etkileyici sahnelerinden biriydi doğrusu.

aosterri

Dizideki son gelişmelerden sonra Avengers: Age of Ultron ve Quicksilver/Scarlet Witch ikizleriyle ilgili tahminim, ikizlerin kökeninin de Inhuman olarak verileceği yönünde. Bu tahmini zaten internette birçok yerde görebilirsiniz. Bence Inhuman mevzusunun MCU’da Agents of SHIELD’la başlatılmasından sonra, Baron von Strucker’a da bir Diviner vererek veya Loki’nin asasını bir şekilde kullanıp Terrigenesis’in başlatılmasıyla ikizlerin güçlerinin açıklanmaması için hiçbir sebep yok. Zaten finalin sonunda gördüğümüz üzere, birden fazla Diviner olduğu bariz. Bir başka Inhuman olan Reader’ın elinde de bir tane var, ve görünüşe göre dizinin verdiği aradan sonra kendisi de hikayeye dahil olacak. Okuduğu herşeyi gerçek yapmak gibi fantastik bir gücü olan kör kahramanımızın dizide nasıl bir öyküsü olacağını merakla beklemekteyim.

Raina’nın bir Inhuman olarak güçlerinin ne olduğu da ayrı bir merak konusu. İnternetteki teoriler Raina adında Beast’e benzeyen bir Marvel karakterinin, ya da Tigra’nın MCU versiyonu olabileceği yönünde. İzleyip göreceğiz.

Dizinin olumsuz yanlarından da biraz bahsedecek olursak, kötü adam cephesinde biraz eksiklikler var bana kalırsa. Absorbing Man ve Blizzard gibi karakterlerin yeterince kullanılmadığını düşünüyorum. Blizzard tek bir bölümlük ve Absorbing Man birkaç bölümlük dolgu malzemesi olmaktan öteye gitemedi gibime geliyor. Bir de daha dizinin en başında tanıştığımız Graviton’dan hala haber olmaması da aklımı kurcalıyor. Aynı şekilde potansiyeli yüksek bir kötü adam olan Daniel Whitehall’un da harcanması bir yandan üzerken bir yandan da daha ne çeşit kötü adamlarla karşılaşabileceğimize dair merak uyandırıyor. Skye’ın babası ve Ward şimdilik bu boşluğu dolduracak gibi görünüyor. Bu arada ben bir de May vs. May sahnelerini nedense pek sevemedim. May “badass” bir karakter olabilir ama sanki başka kötü adam kalmamış gibi bir de klonunu koyup karşı karşıya getirmek pek orijinal bir fikir gibi gelmedi.

Ward demişken, kendisi klasik sert kahraman imajını bırakıp dizinin en ilginç karakterlerinden biri haline geldi. Ne tam iyi, ne tam kötü, oldukça gerçekçi bir imaj çiziyor. Sanırım Ward’u D&D alignment’ı “chaotic evil” oldukça güzel bir şekilde tanımlar.

FitzSimmons ve Bobbi Morse/Lance Hunter ikilisi dizinin duygusal yükünü çekmeye devam etmekte. Fitz’in halini gördükçe sizin de içiniz acımıyor mu?

Bobbi Morse demişken, Simmons’ı HYDRA’dan çıkarışında oldukça sağlam sahneler izlesek de, Mockingbird’ün de tam potansiyelini henüz göremedik sanıyorum. Üstelik Lance Hunter’dansa çizgi romanlardaki ilişkisi ve bir başka SHIELD ajanı Hawkeye hikayeye dahil olsa daha güzel olacak. Fakat Hawkeye bir Avenger olarak hala dizinin seviyesinin biraz üzerinde kalıyor anladığım kadarıyla. Hunter’ı oynayan aktörü mizah yönünden başarılı bulduğumdan çok da şikayet etmiyorum.

Son olarak Director Coulson’a değinmeden gitmeyelim. Coulson’ın git gide sertleşmesi beni şüphelere sürüklese de, en azından Kree kanı/GH-325 serumu konusunun çözülmesi diziyi biraz rahatlattı. Guest House deneyi ve eski SHIELD ajanları etrafında dönen bölüm gerilim açısından dizinin en başarılı bölümlerinden biriydi. Ajanlardan birinin 2 boyut yerine 3 boyutlu olarak düşünerek harita sanılan çizimleri çözmesi de oldukça yaratıcı bir fikirdi. Coulson’ın deliren ajana 3 boyutlu tasarımı gösterdiği sahne beni oldukça etkilemişti.

Şimdilik aktarmak istediklerim bu kadar. Bir sonraki incelemede görüşmek üzere sevgili okurlar.