Marvel Dizileri

Agents of S.H.I.E.L.D S01E20

aoss1e20iAgents of SHIELD’da tam anlamıyla şov devam ediyor! İlk bölümleri izleyip bırakan arkadaşlara buradan tekrar seslenmek istiyorum: dizi artık tam tersi yönde ivme kazanmış durumda ve başta sevmediyseniz, izlemeye geri dönün, azıcık sabredin ve Marvel’ın TV’de yaptığı en önemli işe tanık olun. 

Dizi artık tam da başından beri olmasını istediğim noktada. Bu nokta, Marvel Sinematik Evrenini birbirine bağlayan bir köprü. Tamam, kabul ediyorum, sezon finali yaklaştığı için dizi heyecanlı bir noktaya gelmiş olabilir, fakat, sezon finalini iyi kotarırlarsa, ki ben bu noktadan sonra artık kotarabileceklerini düşünüyorum, ikinci sezona bomba gibi başlar ve belli bir kalitede devam eder.

Elimizdeki bölüme dönecek olursak, çok sağlam kurgulanmış, hem Marvel evrenine (çizgi romanlara) hem MCU’ya bir çok göndermesi olan, seyir zevki güzel bir bölüm var karşımızda.

Bölümün açılış sahnesiyle başlıyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim, Cobie Smulders’ı Maria Hill rolünde tekrar görmek çok keyifliydi. Üstelik de, yukarıdaki yazıda da değinildiği gibi kendisinin How I Met Your Mother macerası sonlandığı için SHIELD’da bundan sonra daha sık görme şansımız da çok fazla. Burada, kongreye sunum yapmaktan dönen bir Hill’le karşı karşıyayız ve yeni patronu Stark’ın sağ kolu Pepper’la bir telefon konuşması yapıyor. Bu konuşmayla ilgili iki notum var, bunların ilki, Hill’in bahsettiği bir diğer Marvel kötüsü Man-Thing, onun tanıtımını Berk’e bırakıyorum. 

İkinci notum ise, Hill’in May’e bahsettiği “ulusal güvenliği özelleştirme” mevzusu hakkında. Bölümün sonlarına doğru SHIELD’ın dağıldığına yapılan vurguyla beraber düşündüğümüzde bu ifade artık bundan sonra ülkeyi/dünyayı koruma işinin Tony Stark’ın başını çekeceği Avengers-tabanlı bir özel güvenlik organizasyonu tarafından yürütüleceğine delil gibime geliyor. Bu da daha önce de bahsettiğimiz Civil War-vari hikayenin de temellerini atacaktır. 

Yine bölümün başlarından bir diğer notum da May’in bahsettiği (artık Hydra’dan olduğunu bildiğimiz) Alexander Pierce’ın Fury’yi kullanarak Coulson’ın zihniyle oynamış olabileceği ihtimali. Bu ihtimal bölüm sonu sürprizimizle boşa çıksa da, MCU’nun diziye etkilerini görmek açısından önemli bir gönderme olduğunu düşünüyorum. Bölüm sonu sürprizine, sıralamaya uygun olarak yazının sonunda değineceğim. 

Bölümün ortalarına doğru ilerleyecek olursak, Skye’ın ekibimizle bir şekilde iletişime geçeceğini tahmin etmiştim geçen incemelede. Bu iletişim, Ward Skye’ın yanı başından ayrılmadığı için telefonla olmasa da Skye’ın Koenig’in manzaralı pencerelerine bıraktığı “Ward is Hydra!” notuyla çok güzel bir şekilde –ve Koenig’in cesedini bulmalarıyla çok korkunç bir şekilde- oldu. Manzaralı pencereler gibi ufak tefek detayları bu şekilde hikayeye dahil etmeleri çok hoşuma gidiyor. 

aoss1e20iii

Bu ufak tefek detaylardan bir diğeri de Mike Peterson’la Skye’ın ilk tanıştığı noktaya, restorana geri dönmemiz. Dizi böylece köklerini, ilk bölümlerini bize hoş bir geri dönüşle hatırlatmış oldu. Üstelik bu geri dönüş anında Mike Peterson’ın da Deathlok haliyle tekrar diziye dahil olması ayrı bir tat kattı.

Tekrar Providence üssüne dönecek olursak, Fitz’in, Ward’un kötülüğünü kabullenememesi, bununla ilgili yaşadığı travma, bence sezon finalinde Ward’un son bir fedakarlıkla hayatını kaybetme olasılığını da güçlendiriyor. 

Providence üssü demişken, bir de Talbot’un buraya baskınına dönelim. Hill’in önce Talbot’ın, sonra Coulson’ın tarafında olduğu anlar eğlenceli anlardı. Talbot’ı oynayan Pasdar, daha önce değindiğim sert ordu mensubu imajını gayet güzel yansıtmayı başardı. 

Tabi bir de bütün bölümü birbirine bağlayan insana, May’e değinmeden olmaz. May, Coulson ondan vazgeçmiş olsa da, Coulson’dan vazgeçmemesiyle, Maria Hill’i bularak Providence’a yollamasıyla, Fury’nin lafını iyi yorumlayarak Coulson’ın mezarından aradığı bilgiyi bulmasıyla dizinin önemli figürlerinden biri olarak kalmayı sürdürüyor. May’le ilgili tek eksik bu bölümde annesini maalesef görememiş olmamız, bu da annesiyle ilgili meraklarımızın henüz giderilmemiş olarak kalması demek.

Ward’un Hill’le kapıştığı sahnede Fury’nin sağ kolu olarak Hill’i seçmesiyle dalga geçmesi ve “bari Romanoff’u seçseydi, hiç değilse o çok daha ateşli” yorumu da dizinin eğlenceli anlarındandı. 

aoss1e20iv

Yine dizinin küçük detaylara verdiği öneme değinecek olursak, Çehov’un “bir sahnede bir silah görünüyorsa o silah mutlaka patlamalıdır” prensibi misali, Lola’nın, Skye ve Coulson’ın uçaktan kaçmasında kritik bir rol oynaması güzel bir andı. O sahnede anladım ki, Lola göründüğünden beri meğer bu sahnesini bekliyormuşuz. Tabi bu tarz sahneler ucuza mal olmuyor. Sahnedeki ve sonrasındaki hayvani JW Marriott, Ritz Carlton ve Nokia reklamları sizlerin de gözünü tırmalamıştır herhalde. 

Skye’ın Ward’u ölümden kurtarması da dizinin önemli olaylarından. Ward’un yaptığı o kadar kötülüğe rağmen Skye’ın onu Deathlok’a öldürtmemesi Skye’a önemli bir karakter derinliği daha kattı bence. Skye’la ilgili bu bölümdeki herşey ayrı bir güzeldi zaten, Ward’u oyalaması, polislere yakalatması falan, kendisini gözümüzde iyi bir yere getiren hareketlerdi. 

Sondan bir önceki sahnede Hill ve Coulson’ın yaptığı konuşmadan sonra Coulson’ın Stark’a selam söylemesi ve sonra “Öldüğümü sanıyordu ya, doğru” yorumu komikti, özellikle de dizinin başında Coulson’ın ölümden geri döndüğünü gizlemek için hiçbir şey yapmadığı gerçeğini hatırlayacak olursak.

Ve bölüm sürprizi! TAHITI projesinin başında Coulson varmış, hafızası silindiğinde bu bilgi de gitmiş! Gerçekten güzel bir sahneydi, özellikle de Coulson’ın “huh?” tepkisine bayıldım. Sahnede meşhur G.H.’in bir açılımını daha görmüş olduk, bu da Guest-Host ilişkisi imiş. Kree Host’tan denek Guest’lere doku (ve daha önce gördüğümüz üzere kan) aktarımı yoluyla rejenerasyon sağlanıyormuş. Coulson’ın hafızasının neden silindiğine de bir açıklama almış olduk sonunda, travmatik tecrübelerin elimine edilmesinin yanı sıra zihinde olan bozulmaları da önlemesinden dolayıymış. 

aoss1e20ii

Tabi bu zihni silinen deneklerde bile sıkıntıların çıktığını öğrenmek, Coulson (ve belki de Skye) için gelecekte ne tarz zihinsel tehlikelerin karşımıza çıkabileceğini merak etmemize sebep oldu. Güzel bir sürprizdi bence, ileride flashback’lerle TAHITI projesine dair bir çok bilgi elde edeceğimizi düşünüyorum ben, üstelik Kree’lerle ilgili de bazı gelişmeler olması çok mümkün, özellikle de Guardians of the Galaxy sonrası. 

Sonuç olarak, gayet güzel bir bölümdü ve sezon finalini sabırsızlıkla beklemekteyim açıkçası. Tabi bir yandan da 2. sezona kadar uzun bir ara olacağından hemen bitsin de istemiyorum. Bunu hissettirebilen bir dizi benim gözümde başarılı bir dizidir. 

Yorumlarınızı bekliyoruz!

Berk’in Notu:

Bu bölümdeki Man Thing lafı gerçekten enteresan bir gönderme oldu, sizi bilmiyorum ama bende Captain America filminde Dr. Strange isminin söylenmesine benzer bir etki yarattı. Man Thing, aslında Ekin’in dediği gibi kötü bir Marvel karakteri değil, gizli üretilen bir serumun garip tepkisiyle, bir “bataklık adam”a dönüşen bir karakter.

aoss1e20vii

Elbette tip olarak çok “iyi” bir karaktere benzemiyor, ama yapısı gereği çoğu zaman bir kahraman / anti – kahraman olarak karşımıza çıkıyor Man Thing. Üstelik (her ne kadar dizi ve fim dünyasında bunu çok görme ihtimalimiz olmasa da) Marvel Multiverse için de önem teşkil eden bir karakter.

Önümüzdeki günlerde Man Thing ve DC’nin çok benzer karakteri Swamp Thing hakkında yazılar sitemize eklenecek, o yüzden şimdilik detay seviyesini bununla sınırlı tutuyorum.