Marvel Dizileri

Agents of S.H.I.E.L.D S01E02

Ortalama bir başlangıç yaptığını söyleyebileceğimiz Agents of SHIELD dizisinin ikinci bölümü, Phil Coulson etrafındaki takımın birbirlerine alışması ve birlikte çalışması yönünde tecrübe kazandığı önemli bir maceraya ayrılıyor.

Coulson’un yeni takımını tanımamız ve onların birlikte çalışmalarına alışmamız açısından önemli bir bölüm olsa da, genel anlamda sıradan ve klişelerle dolu bir hikayeye sunan ikinci bölümde, çizgi romanlar adına paylaşılabilecek fazla bir bilgi yok. Yine de, geleneği ikinci bölümden bozmayalım, ve incelemelerimize şimdilik devam edelim.

Yazının geri kalanında ciddi miktarda spoiler olabilir – bölümü izlememiş olanların uzak durmasını tavsiye ediyorum.

 Not: Yazıda görebileceğiniz “Marvel Evreni”, “MU” ve “Earth – 616” gibi kavramlar çizgi romanlarda geçen hikayeleri, Sinema Evreni, Sinematik Evren, Marvel Cinematic Universe ve MCU gibi kavramlar ise filmlerin içinde geçtiği evreni sınıflandırmak için kullanılmıştır.

– Bölümün merkezindeki silah, hatırlayacağınız üzere Captain America filmlerinden HYDRA’ya bir gönderme yapıyor. HYDRA Marvel çizgi romanlarında da çok önemli bir organizasyon, ve muhtemelen SHIELD’ın en büyük düşmanı. İlk bölümde olduğu, ve muhtemelen dizinin geri kalanında da olacağı gibi, bu bölümün de “çizgi romanını” okumak, çizgi romanda bu bölüme tekabül eden maceralardan söz etmek zor – yazarlar yine çok çok hafif bir esinlenmeyle kendi kurgularını yaratmış.

– Filmlerde HYDRA, Red Skull’un önderliğini yaptığı, Nazi Almanya’sı içinde adeta bir “derin devlet” olarak resmediliyordu. Marvel Evreni’ndeki HYDRA’nın kökleri içinde de eski Nazi’lerin çok büyük önemi var, fakat HYDRA sadece onlarla sınırlı / alakalı bir organizasyon değil. Çizgi romanlardaki HYDRA’yı, SHIELD’ın tam tersi, negatifi olarak düşünebilirsiniz. Bu iki organizasyonu ve aralarındaki ilişkiyi oldukça karışık ama başarılı bir kurguyla takip etmek isteyenler, Jonathan Hickman’ın Secret Warriors serisine bir göz atabilir, oldukça sağlam bir seridir.

– Captain America göndermelerinin dışında, filmde Thor’a da gönderme yapılıyor. Anladığımız kadarıyla SHIELD, ne olduğu tam olarak belli olmayan bir obje bulduğunda, bunu “0-8-4” koduyla sınıflandırıyor, ve dizideki HYDRA silahından önce bu kodun son kullanıldığı vaka, Thor’un çekici olmuş, yine ufak bir detay.

– Coulson’un ölümü ve geri dönüşü hakkındaki sır perdesi aynen devam ediyor. Tahiti? Magical Place… Coulson’un kendi ölümünü bilmediği kesin bir gerçek, çeşitli forumlarda “magical” kelimesini kullanmasının kızıl giyinen bir cadı ile alakası tartışılmaya başlamış bile.

– Bunun dışında, bölümün en büyük sürprizi ve en önemli sahnesi, şüphesiz Nick Fury’nin gözüktüğü ve Coulson’u azarladığı sahne. Samuel L. Jackson’un henüz ikinci bölümden gözükmesi, hem dizi için önemli bir nokta, hem de gelecekte diğer Avengers figürlerini görmemiz açısından umut verici bir gelişme.

Bunun dışında çizgi romanlar ve sinema evreni ile ilgili ekleyebileceğimiz çok önemli bir detay yok.

Dizi bana sorarsanız şimdilik fena gitmiyor, fakat önemli olan yıllardır Marvel çizgi romanlarıyla ilgilenen, filmleri arka planlarını anlayarak, inceleyerek takip eden birinin görüşü değil, genel izleyici kitlesinin görüşü. Coulson enteresan bir karakter, ama etrafındaki takım ve bu takımın çok da olağanüstü olmayan dinamikleri genel izleyicinin ilgisini ne kadar çekebilecek, orası ayrı bir konu.