Marvel Dizileri

Agents of S.H.I.E.L.D S01E01

Marvel ve DC Comics şirketleri, evrenlerini farklı alanlarda yavaş yavaş inşa etmeye devam ediyor. “Cinematic Universe” olarak adlandırmaya başladığımız olayda DC’nin çok önünde olan, fakat televizyon dizileri konusunda bugüne kadar somut bir hamle yapmayan Marvel, Agents of SHIELD dizisiyle, bu olaya da el atmış durumda.

Her bölümü incelemek gibi bir söz vermiyorum, fakat başka sitelerde bulamayacağınız, çizgi roman ve Marvel Sinema Evreni olaylarına yoğunlaşan, kısa yorumlar içeren yazılar eklemeye çalışacağım, bu da pilot bölümün ardından gelen ilk yazı.

Yazı, dizinin ilk bölümüyle ilgili ciddi anlamda spoiler içerir!

– Agents of SHIELD serisi (her yazdığımda noktaları koymaya kalkarsam bu yazı on altı saatte biter, kusura bakmayın) bir takım dizisi. Herhangi bir süper gücü bulunmayan takımımız, şu tiplemelerden oluşuyor:

Grant Ward: Asalım, keselim, dövelim mantığını seven, “Ben dövüş adamıyım ya, beni saçma sapan işlerle uğraştırmayın!” kafa yapısında tecrübeli ve başarılı bir SHIELD ajanı. Dövüş yetenekleri konusunda Maria Hill kendisini Black Widow’dan sonra verdiği en yüksek notlarla ödüllendirmiş, ama rolü oynayan Brett Dalton’u bu sert rol için biraz genç buldum.

Melinda May: İlk bölümde çok bir numarasını görmediğimiz, takıma katılmak konusunda Ward gibi şüpheleri olan, fakat pilotluk ve dövüş sanatları konusunda epey usta olduğunu gördüğümüz bir ajan.

Leo Fitz ve Agent Simmons: Grubumuzun iki “nerd”ümsü karakteri, birisi biyokimya, diğeri silah uzmanı olan bu iki arkadaş, son derece yakın bir şekilde çalışıyorlar ve sürekli aynı anda konuşup, tezcanlı hareketler yapmak gibi, zamanla rahatsız edici veya çok tatlı olarak tanımlanmaya başlanacak özellikleri var.

Skye: Bölümün başında SHIELD’a bela olacakmış gibi gözüken, fakat daha sonra anladığımız kadarıyla takıma katılan bir hacker, Arrow’daki Felicity örneğini de düşündüğümüzde, modern süper kahraman dizilerinin olmazsa olmaz bilgisayar uzmanı genç kadın karakteri. Aynı zamanda süper kahramanlara karşı aşırı bir ilgi de duyuyor, ki bu da onu, Fitz – Simmons ve Coulson’u da sayarsak serimizin dördüncü “nerd” karakteri yapıyor. Whedon dizisini kime satacağını biliyor ama, biraz abartmış gibi geldi, bilmiyorum.

Elbette Phil Coulson’un da takım lideri olarak bizlerin arasına geri döndüğünü hatırlatmaya gerek yok.

Önce Coulson’un hayata dönüşüyle ilgili konuşalım, zaten dizilerden falan pek anlamadığım için yorumlarımı da madde madde yapmak sanırım en mantıklısı olacak.

Şu yazıda, Coulson’un dönüşüyle ilgili dedikoduları yazmış ve muhtemelen bunun gerçekleşmeyeceğini söylemiştim – fakat Coulson’un ölümüne verilen fan reaksiyonu ve tabi ki bir dizi projesinin ortaya çıkması beni yanıltmış oldu.

Coulson’un dönüşü, biraz Leyla ile Mecnun dizisindeki “Leyla” olayına benzer şekilde işlenmiş: Joss Whedon ve yaratıcı ekibin geri kalanı, adeta bize “Arkadaşlar, durumu biliyorsunuz, fazla zorlamayın” şeklinde bir mesaj vererek, Coulson’u fazla kurcalamadan döndürmüşler – hatta dizi içinde geçen diyaloglar, herhangi bir fan forumundan bile alınmış olabilir: “Nick Fury Avengers takımını bir araya getirmek için Coulson’u kullandı, fakat Coulson aslında ölmemişti, tedavi gördü, ve kurtarıldı.”

– Fakat tabi, bu iş etrafında yaratılan komplo teorileri bitmiş değil. İlk bölümde öğrendiğimize göre, Coulson kendi geri dönüşünün nasıl gerçekleştiğini, hatta gördüğü tedavileri bile yanlış biliyor, ve işin arkasında başka bir iş var, ki bu da muhtemelen Whedon’un “Vision” gibi komplo teorilerinin üstüne gitmesi için yapılan bir başka oyun. Ne olursa olsun, Whedon fan reaksiyonunu doğru bir şekilde kullanmayı başarmış – Coulson hem geri döndü, hem de geri dönüşünün arkasında, bütün sezon boyunca kurcalanabilecek ilgi çekici bir şeyler var.

– Başka konulara geçersek, dizinin senaryosu, kurgusu ve karakterleri çizgi romanlardan gelmiyor. “Bunun çizgi romanını” okumanız mümkün değil, zira Phil Coulson ve Maria Hill dışındaki karakterler çizgi romanlarda yok, bu ikiliden de Coulson filmler sonrasında eklenen bir figür zaten. Yani, Arrow gibi, esinlenme, fikir alışverişi var, fazlası yok. Marvel Sinema Evreni, Marvel Evreni’nden tamamen farklı bir evren.

– Dizinin fragmanlarını izleyip, siyahi, kapşonlu, süper güçlü bir adam gören arkadaşların yanıldığını söyleyebiliriz – o adam Luke Cage değil. Kendisini yavaş yavaş delirten bir yöntemle süper güçler kazanan Mike Peterson adlı tanımadığımız bir adam, ki kendisinin bir süper kahraman olarak başlayıp, neredeyse bir süper suçluya dönüşmesi ilk bölümün merkezine konmuş, fena bir olay örgüsü değil.

– Mike Peterson’a güçlerini veren Centipede adlı alet, süper asker serumu, Chitauri teknolojisi ve Iron Man 3’teki Extremis’in bir karışımı olarak sunuluyor. Bu kurgu olarak biraz abartı tabi, ama bir anda önceki filmlere bu kadar gönderme yapılması güzel bir durum.

– Ki evet, göndermeler de tam tadında olmuş. Öyle her şey Avengers’a bağlanmıyor, ama “Aman özgün olalım, izlememiş olanları kaybetmeyelim” diye bir kaygı da yok.

– Neyi beğendim? Avengers sonrasında geçen bir dizi olarak, SHIELD’ın kendini fazla ciddiye almaması gerekiyordu – Joss Whedon bunu tam tadında yapmış. Daha ilk andan, son derece dürüst bir şekilde, izlemekte olduğumuz takımın “A Takımı” olmadığını biliyoruz. Bunlar, Avengers gibi “büyük abilerin” yanında lafı bile geçmeyecek, daha küçük çaplı ajanlar. Post-Avengers bir dünyada, insanların kendini nasıl küçük hissettiği, süper kahramanların pek çok insanın hayata bakışını nasıl değiştirdiği başarıyla aktarılmış, ki çizgi romanların bile bu yöndeki ciddi imkana rağmen bunu sıklıkla başaramadığını düşünürsek, bu kayda değer bir başarı.

– Neyi beğenmedim? Açıkçası, belki beğenmemek değil ama, kafama takılan nokta aynı. Sonuç olarak izlediğimiz takım “B Takımı”. Bir tarafta süper kahramanlar gezegene gelen uzaylı istilasını durdururken, siz oturup sokaktaki kapkaçları durduran bir polisin maceralarını izlemek ister misiniz?

Bunu yargılayıcı bir soru olarak, “İstemeyiz” cevabını bekleyerek sormuyorum, serinin aradığı cevap bu. Eğer aynı evrende, aynı karakterlerin üstünde, daha eğlenceli, daha büyük isimler olduğunu bile bile bu arkadaşları izletecek bir dizi yapılabilirse, Agents of SHIELD uzun süre devam edebilir. Ama şu an görünen o ki, Coulson ve (özellikle) takımının daha ilgi çekici olmaya, bunun ötesinde, Marvel Evreni’nin kendilerine sunduğu son derece zengin arşivi kullanmaya kesinlikle ihtiyacı var.

İlk bölüm olduğu için bu yazıda biraz temeli ve yorumlarımı da ekledim, onun dışında bölümlerin daha çok çizgi roman ve Marvel Sinema Evreni’ne nasıl bağlandığını incelemeye çalışacağım, çünkü bölümü izledikten sonra bile dizinin Avengers öncesinde geçtiğini, o Mike Robertson’un Luke Cage olduğunu falan yazan arkadaşlar var – fazla kafa karışıklığı olmasın.

Agents of SHIELD ve başka konulardaki yeni yazılarımızı kaçırmamak için, AltEvren’i Facebook’ta beğenin ve Twitter’da takip edin!